Uluslararası Para Fonu (IMF) üye olan ve olmayan ülkelerin ihracat verilerini inceleyerek 200 ülkenin baz alındığıve 800’den fazla ürünü kapsayan bir veri seti hazırlıyor. Bu veri seti ülkelerin ihracat çeşitliliğini ve ihracat kalitesini ölçen iki ayrı endeksten oluşuyor. Bu veri setinin yıllar içindeki gelişimine bakıldığında Türkiye’nin ihracat çeşitliliği açısından 1990’lardan bu yana gelişmiş ülkelere benzer bir ihracat çeşitliğine sahip olduğu görülüyor. İhracat çeşitliği endeksinin 2.38’in altında olması gerektiği belirlendiğinden Türkiye için 1990’da 2.12 olan endeksin, 2000 yılında 2.07 ve 2014’te ise 1.81’e indiği görülmekte. 2014 itibarıyla aynı endeks ABD için 1.72, Japonya için 2.12, Çin için 2.01, Almanya için 1.74, Hindistan için 2.16 ve Brezilya için 2.56’dır. Karşılaştırmalı olarak bakıldığında ülke ihracatının büyük ölçüde çeşitlendiği ve daha çok imalat sanayi ürünlerinin ihraç edildiği görülüyor. Bu durum ekonomik büyüme rakamlarının da yaklaşık son otuz yıldır ihracat çeşitliliğinden olumlu yönde etkilendiğini gösteriyor.

cargo container ship

Yrd. Doç Dr. Aziz Murat Hatipağaoğlu, burada üzerinde durulması gereken noktanın ihracat çeşitliliğinin inovasyon ve pazar çeşitliliği ile olan ilişkisi olduğunu belirtti. Yrd. Doç Dr. Hatipağaoğlu bu konuda yaptığı açıklamada şunlara dikkat çekti; “Ülkemiz 90’lı yıllardan bugüne sermaye yoğun ama orta-yüksek teknolojili ürünlerini ihraç eden ülke görünümünü sürdürmekte. Ancak aynı şekilde imalat sanayinin ithal ara malı ihtiyacı da artmakta ve Türkiye yine sermaye yoğun ve orta-yüksek teknolojili malları ithal etme durumunda. Orta-yüksek teknolojili ürünler ihracatının genel ihracat içindeki payı yüzde 44-46 oranında. Net ihracat açısından değerlendirdiğimizde Türkiye’nin istenen ve beklenen gelişimi gösteremediği anlaşılmakta.

Pazar çeşitliliği açısından Türkiye daha önceki dönemlerde de olduğu gibi halen ihracatının yaklaşık yüzde 47’sini Avrupa Birliği ülkelerine gerçekleştiriyor. . Diğer Avrupa ülkelerini de eklediğimizde, Avrupa’ya yapılan ihracatın, toplam ihracat içindeki payı yüzde 53’e ulaşıyor. Afrika ülkelerinin payı yüzde7,4, tüm Amerika kıtasının payı yüzde 7,7, Yakın ve Orta Doğu ülkelerinin payı yüzde22,5 düzeyinde. Diğer Asya ülkelerinin payı ise yüzde 7,2’dir. Bu dağılım yaklaşık yirmi yıldır aynı oranlarda seyretmekte. Ayrıca komşu ve Çevre Ülkeler Stratejisi de istenen ve beklenen düzeyde bir ticaret hacmi oluşturmamış.

Konu ihracat kalite endeksi açısından değerlendirildiğinde, ihracat çeşitliliği endeksinin aksine bir durumun gerçekleştiği görülüyor. İhracat kalite endeksinin 1’in altında olması dünyadaki lider ülkeden uzaklaşmayı gösteriyor.. Maalesef Türkiye’nin ihracat kalite endeksi 1990’de 0.93 iken 2014’te ancak 0.95 düzeyine yükselmiş. 2014 itibarıyla aynı endeks ABD için 1.02, Japonya için 1.02, Çin için 0.95, Almanya için 1.02, Hindistan için 0.83 ve Brezilya için 0.84’tür. Karşılaştırmalı olarak bakıldığında Türkiye’nin ihracat kalitesi bağlamında maalesef istenen gelişmeyi gösteremediği anlaşılıyor.

Sektör bağlamında ihracat çeşitliliğini gerçekleştiren Türkiye, inovasyon ve pazar çeşitliliği açısından potansiyelinin gerisinde kalmış ve bu durum ihracat kalite endeksine de yansımakta. Bu olumsuz ihracat yapısının acilen değiştirilmesi gerekiyor.

İhracatın daha rekabetçi, yapısal olarak daha inovatif ve yüksek teknoloji ürünlerini ihraç edebilir bir hale kavuşması, ülkenin ekonomik büyümesinin, tüketim yerine yatırım, üretim ve ihracat kaynaklı olmasını sağlayacaktır. Böylece net ihracat artacak, katma değeri ve teknolojisi yüksek ürünleri üreten ve ihraç eden bir ülke olabileceğiz. Türkiye, ancak bu şekilde orta gelir tuzağından kurtulabilecek ve yüksek gelir grubundaki ülkeler arasına dahil olacaktır. Önümüzdeki seçim bu açıdan da büyük önem taşıyor. Seçim döneminde önerilen ekonomi politikalarının ülkeyi yüksek gelir grubuna konumlandıracak şekilde oluşturulması ve millete sunulması hayati öneme haiz.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın