Bimarhane, delilerin boyunlarına vurulan ağır zincirlerin çözülmesi için uğraş veren, biri Müslüman biri Yahudi iki tabibin nefes kesen öyküsünü anlatıyor. Tarihin tozlu raflarında unutulmuş insanlık dışı bir geleneğin Süleymaniye’den Toptaşı’na uzanan nefis öyküsünü anlatan rımanda, gerçek karakterlerle örülmüş, 1873-1876 yıllarından küçük bir kesit sunuyor.

Deli damgasını kimler yedi?

“Bir şimşek çaktı ve ben sıralı odalardan birinde, parmaklıkların arkasında bir silüet gördüm. ‘Bir deli!’ demiyorum, ‘Bir akıllı!’ gördüm! Zira o anda avluda olmayan ve koğuşların içinde kalanlar aklı başında olanlardı. Tam yedi tane vardı onlardan. Biri ise, o an tam karşımda duruyordu. Nüfuzlu kişilerden birinin ya da birilerinin canını sıkmış ve hapishaneye atılamadığı için adına sahte evrak düzenletilip Bimarhane’ye tıkılmışlardı. Onlar, bazen gayrimüslim dispanserlerinden sevk ediliyor, ruhani liderlerinin verdiği kuru bir icazet deli damgası yemelerine yetiyordu. Sadece gayrimüslimler mi haksız yere deli damgası yerdi?”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın