“Türkiye ekonomisinin 2017 yılının ilk çeyreğinde göstermiş olduğu 5 puanlık bu gelişim, ekonomideki istikrar ortamının sürdüğünü açıkça göstermektedir. Ayrıca bu gelişmeyi hükümetin yılsonu büyüme hedefi olan %4,4’e ulaşabilmek ve hatta bu hedefi aşabilmek için önemli bir motivasyon olarak yorumluyor ve Türkiye’nin 2017 yılında göstereceği performansla gelişmekte olan ülkelerden pozitif olarak ayrışacağını tahmin ediyoruz.
%5’lik büyüme oranı elbette piyasa beklentilerinin oldukça üzerinde. Fakat biz inanıyoruz ki, bu oran bile Türkiye ekonomisinin potansiyelini yansıtabilmekte yeterli değil. Nitekim büyümenin kompozisyonuna baktığımızda bunu daha iyi görebiliyoruz.
İhracat seferberliği başlatmalıyız
Son birkaç dönemdir iç talep merkezli büyüyen ekonomimiz, 2017 yılının ilk çeyreği itibariyle dış talepten de beklediği desteği nihayet almaya başladı ve %10,6 oranında artış kaydeden mal ve hizmet ihracatı, iş dünyası temsilcileri olarak bizleri memnun etti. %5 oranındaki ekonomik büyümeye ihracatın katkısı yaklaşık 2,5 puan, yani bu dönemde gerçekleşen büyümenin yarısı ihracattan gelmiş. Biz MÜSİAD olarak, mal ve hizmet ihracatında üretim modeline geçilmesi ve bir ihracat seferberliği başlatılmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. İhracata yönelik sektörel bazlı teşvik ve desteklerinin artırılmasıyla ihracattaki artışın süreceğini ve net dış talebin önümüzdeki dönemde de büyümeye katkısının pozitif olacağını düşünüyoruz.
Ancak bu dönemde yıllık bazda %2,2 ile ılımlı bir artış arz eden toplam yatırımların büyümeye katkısı maalesef sınırlı oldu. Burada bilhassa dikkat çekilmesi gereken nokta, inşaat yatırımlarının %10 oranında artış kaydetmesine karşın makine ve teçhizat yatırımlarında gözlenen %10,1’lik gerilemedir. Önümüzdeki çeyreklerde sanayi sektörüne yönelik yatırımların inşaat sektöründeki artışlara yetişebilmesi için, ulusal imkânlarımızla milli bir sanayileşme hareketi başlatmak ve yatırım endeksli büyümeyi hedeflemek zorundayız.
Kamu yararı için sanayi ve üretimin önünde engel olunmamalı
Bu noktada son günlerin önemli konusu haline gelen ve Üretim Reform Tasarısı kapsamında, sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacıyla atılan adımlara yönelik abartılan zeytinlik tepkilerini de anlamsız buluyoruz. Fiilen zeytinlik vasfını kaybetmiş yerlerin yatırım ve üretime katkı sağlayacak şekilde kullanılmasında kamu yararı bulunmaktadır. Çevreyi korumak adına da bu alanlara karşılık yeni alanlar için zeytin dikimi düşünülebilir. Kişiye, zümreye, şirkete değil kamu yararını içeren bir durum söz konusu iken; ülkemizin kalkınması ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefine ulaşması için sanayi ve üretim birinci önceliğimiz olmalı.
Ekonomideki yatırım potansiyelinin artırılmasının yolu, başta KOBİ’ler olmak üzere özel sektörün yatırımlarını kolaylaştıracak ve önünü açacak projelerin desteklenmesinden geçiyor. Bu bağlamda çeşitli vesilelerle dile getirdiğimiz 81 İlimizde Orta Ölçekli Organize Sanayi Bölgeleri kurulmasına yönelik önerimizi yineliyoruz.
2017 yılının ilk üç ayında, katma değeri %3,2 oranında artış kaydeden tarım sektörü ve %5,3 oranında büyüyen sanayi sektöründe yaşanan gelişmeler, Türkiye ekonomisi açısından diğer sevindirici gelişmelerdir. Tarım, sanayi, inşaat ve hizmetler sektöründe görülen artışların önümüzdeki çeyreklerde ivme kazanacağına ve pozitif büyüme serüvenimizin hızlanarak süreceğine inanıyoruz.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.