Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB) genel kurulunda konuşan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş, “Şirketleri faiz baskısından kurtaracak alternatif modeller kullanılmalı” dedi. Ertaş, “Türk şirketlerinin finansman yapısında değişikliğe gidilmesine ihtiyaç var. Geçen yıl şirketlerimize 253 milyar TL finansman sağladık, bu yıl 500 milyar TL finansman sağlamı hedefliyoruz” diye konuştu.
SPK Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş’ın konuşması şöyle:
“Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği 6362 sayılı SPKanunu’nun 30 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte bu Kanun’la kurulmuş, ülkemizdeki bankaları, aracı kurumları, portföy yönetim şirketlerini, gayrimenkul ve yatırım ortalıklarını bünyesinde üye olarak barındıran, temsil eden, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Ekonomimizin önemli bir aktörüdür, bu nedenle finans piyasalarına ilişkin kararların alınma süreçlerinde ve uygulamaların takibinde, iyileştirilmesi gereken alanların tespitinde, öncü bir rol üstlenmesi, yapılacak düzenlemelerin sıhhati ve kalıcılığı açısından son derece faydalı olacak inancındayız.
2008’de başlayan küresel krizin etkileri giderek azalma eğilimi gösterse de geçtiğimiz yıl, global ölçekte beklenmedik risklerin ortaya çıktığı bir yıl olmuştur. FED kararlarının sebep olduğu belirsizlik, İngiltere’nin Brexit kararı, ABD seçimleri, AB’nin içerisinden geçtiği çalkantılı politik ve ekonomik süreç, bölgesel ve küresel jeopolitik riskler, global ekonomide ve ticaret hacminde büyüme oranlarını baskılamış, istihdamda zayıflık, korumacı politikaların hayata geçirilmesi gibi sonuçları beraberinde getirmiştir.
TÜRK ŞİRKETLERİNİN FİNANSMAN MODELİNE İHTİYACI VAR
Küresel finans piyasalarında ve Türk şirketlerinin finansman modelinde bir paradigma değişikliğine acilen ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Mevcut durumda gelişmiş finans piyasaları büyük ölçüde kredi piyasaları ile şirketler ve devletler tarafından ihraç edilen borçlanma araçlarının alınıp satıldığı piyasalar üzerinden işleyişini sürdürme çabası içindedir. Bu yapı şirketleri faiz baskısı altında tutmakta, yatırım iştahını azaltmakta ve büyüme oranlarını baskılamaktadır.Dünya genelinde finans dışı kesimin brüt borç stoku 160 trilyon dolara ulaşmış olup bu rakam dünya gayrisafi milli hasılasının 3 katını ifade etmektedir. Söz konusu borç rakamın yaklaşık üçte ikisinin özel sektör borçlarından oluşması küresel piyasalarda paradigma değişikliği önerimizin temel dayanağıdır.
Türk şirketlerinin finansman yapısında değişiklik önerimizin temel dayanağı da hafta başında açıklanan İSO araştırmasında da vurgulandığı üzere, 500 sanayi kuruluşumuz 2016 yılında elde ettiği 52 milyar TL faaliyet karının %55’inin finansman gideri olarak kaybedilmesidir. Bu finansman modeli büyüme ve istihdam dostu değildir.
Şirket finansmanında mevcut fonlama yapısı yerine öz kaynak ağırlıklı fonlama modellerinin, sukuk ve katılım bankacılığı gibi karı ve zararı paylaşan, şirketlerimizi faiz baskısından kurtaran, alternatif modellerin daha yoğun kullanılmasını kaçınılmaz bir ihtiyaçtır inancındayız. Özellikle 2008 krizi ile birlikte halka açılmalar tüm dünyada neredeyse sıfırlanmıştır. Kriz sonrası FED ve Avrupa Merkez bankasının uyguladığı düşük faiz, bol likidite politikası şirketleri borçla finansmana yönlendirmiş, yeni halka arzların olmaması nedeniyle borsalarda arz talep dengesi talep fazlasına dönüşmüş ve tüm dünyada Borsa endeksleri her gün rekor tazeler hale gelmiştir. Bu model başta gelişmiş ülke şirketleri olmak üzere küresel ölçekte giderek daha fazla borçlanmayı beraberinde getirmiştir.
FED’in yapacağı faiz artırımları, sonrasında bilançosunu küçültmek için atacağı adımlar, Avrupa Merkez Bankası’nın bu yönde alacağı kararlar, finansman maliyetini daha da artıracaktır. Çözümü sermaye piyasalarını daha fazla ve daha rasyonel kullanmakta aramak gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle şirketlerin faiz baskısından kurtulmaları için halka açılma, sukuk, inşaat şirketlerimiz için gayrimenkul sertifikası, gayrimenkul fon ve ortaklıkları gibi alternatif finansman kaynaklarını kullanmalarının gerekli olduğunu değerlendiriyoruz.
BU YILIN EN BÜYÜK HALKA ARZINA İZİN VERDİK
Bunun örneklerini görüyoruz, son yılların en büyük halka arzına bu hafta izin verdik, 1 milyarın üzerinde bir halka arz, bugün talep toplaması var, İnşallah başarılı olacak ve diğer şirketlerimize de örnek olacak. 2016 yılında dünya kırılgan bir süreçten geçerken maalesef ülke olarak biz de çok zor günler yaşadık. Yaşanan tüm gelişmelere rağmen Hamdolsun Türkiye ekonomisi büyümeye ve güçlenmeye devam etti. OECD’nin son yayınlanan Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda aktif mali ve parasal politikalar ile Türkiye’de hane halkı tüketiminin ve özel sektör yatırımlarının canlanacağı ve büyümenin ılımlı bir şekilde artacağı belirtilmiştir. PriceWaterhouse – Coopers (PwC) tarafından yapılan bir araştırmada ise küresel politikaların sürdürüleceği ve insanlığı tehdit edecek küresel düzeyde felaketlerin yaşanmayacağı varsayımları altında ve son ekonomik veriler ışığında, Ülkemizin 2030’da dünyanın en büyük 12’nci ekonomisi olacağı hesaplanmıştır.
Raporda, küresel büyümenin motorunun da Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Meksika, Rusya
ve Türkiye’den oluşan 7 yükselen ekonomi olacağı öngörülmektedir. Bu yedi ülkenin dünya GSYİH’sindeki payının 2050 yılında bugünkü %35’ten %50’ye ulaşması bekleniyor. Hükümetimizin de ülkemizi dünyanın ilk 10 büyük ekonomi arasına yükseltme hedefi bulunmaktadır. Bu hedefi uluslararası raporlarla karşılaştırdığımızda, inandığımız ve çalıştığımız takdirde, hedeflerimize ulaşabileceğimiz çok net bir şekilde gözükmektedir.
TÜRKİYE SERMAYE PİYASALARI DÜNYAYI ŞEKİLLENDİRİYOR
Türkiye sermaye piyasaları kurumları artık dünya sermaye piyasalarının şekillenmesinde önemli roller üstlenen uluslararası kuruluşların yönetiminde güçlü şekilde temsil edilmektedir. Kurulumuz, Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütü (IOSCO) üyeleri arasında yapılan oylama sonucunda, aday ülkeler arasında, en çok oy alarak 2016–2018 dönemi için IOSCO Yönetim Kurulu (IOSCO Board) üyeliğine seçilmiştir.
IOSCO, sermaye piyasalarının düzenlenmesi ve denetimi için uluslararası standartlar belirlemekte ve dünya genelinde SPK muadili 125 kuruluştan oluşmaktadır. IOSCO’da Yönetim kurulu üyesi olarak temsil edilmemiz Ülkemiz ve Kurulumuza olan güvenin bir sonucudur. Bugün genel kurulunu yaptığımız Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’de, Uluslararası Menkul Kıymet Birlikleri Konseyi’nin (International Council of Securities Associations-ICSA) geçen ay Mexico City’de yapılan 30. Genel Kurulu’nda, Avrupa Bölgesi temsilcisi olarak Yönetim Kurulu’na seçilmiştir.
1988 yılında kurulan ve sermaye piyasaları birliklerini temsil eden Konsey’de ABD, Almanya, Kanada, Japonya ve Kore gibi ülkeler yer almakta ve dünya sermaye piyasalarının %80’i temsil edilmektedir. Bu tür temsiller küresel politikaların belirlenmesinde söz sahibi olmamızı, işbirliklerini ve yatırım fırsatlarını yaygınlaştırmamızı hızlandıracaktır ümidindeyiz.
BES’TE 70 MİLYAR LİRA BİRİKTİ
Sermaye piyasamızda son yıllarda yapılan en önemli işlerden biri hiç kuşkusuz Bireysel Emeklilik Sistemi olmuştur. Son durum itibariyle BES katılımcılarının fon tutarı 70 milyar TL’ye, katılımcı sayısı ise 6,8 milyon kişiye ulaştı. Bu yıl Ocak ayı itibariyle de otomatik katılımlı BES’de yürürlüğe girmiştir. Aradan geçen birkaç aya rağmen çalışanların fon tutarı 343 milyon TL’ye, katılımcı sayısı da 2,8 milyon kişiye ulaştı. Bugün hisse senedi, tahvil, bono BES başta olmak üzere 10 milyonun üzerinde vatandaşımız doğrudan ya da dolaylı olarak sermaye piyasamızın müşterisidir. Son yıllarda özel sektör borçlanma araçları piyasasında gerçekleştirdiğimiz hızlı büyüme bizi cesaretlendirmiş doğru düzenleme yapıldığı takdirde yeni araç ve ürünlerin piyasa tarafından hızlıca kabul gördüğünü ortaya koymuştur. Birkaç yıl önce ülkemizde hiç kullanılmayan tahvil, bono, sukuk, varlık teminatlı menkul kıymet gibi yeni sermaye piyasası araçları ile şirketlerimize 2015 yılında 253 milyar TL, geçen yılda 350 milyar TL finansman sağladık. Bu yıl hedefimiz şirketlerimize 500 milyar TL kaynak sağlamak.
Hükümetimizin ortaya koyduğu 2023 yılına kadar İstanbul’u uluslararası alanda rekabet gücüne sahip bir finans merkezi yapabilme hedefini yakalayabilmemiz için;
– 2023 yılına kadar şirket finansmanının 50’sinin banka kredileriyle, %50’sinin de sermaye piyasası araçları ile finansmanını başarmamız,
-yatırımcılarımız açısından faizsiz finansman araçları başta olmak üzere kitle fonlaması gibi yeni araç ve ürünlerin tercih edildiği kurumsal fon yönetim merkezleri oluşturmamız,
-küresel fonların İstanbul finans merkezinden ve bizim finansal araçlarımızdan oluşan portföylerle yönetildiği avantajlı rekabet ortamını sağlamamız,
– finansal okuryazarlığı artırmamız, sektör üzerindeki maliyetleri en aza indirmemiz, aracı kurumlarımızın her birini güçlü sermaye, modern teknoloji, nitelikli insan gücü donanımlı birer yatırım bankacılığına dönüştürmemiz, gerektiğine ve bunları hep birlikte başarabileceğimize inancımı ifade etmek istiyorum. Bu düşüncelerle genel kurulun sektörümüz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.