KEREM KÖFTEOĞLU (TUYED BAŞKANI) Söylencelerin gerçeğe dönüştüğü, üç büyük dinin kutsal kabul ettiği mekânlara beşiklik eden Tarsus, dünya ve Türkiye’de vitrine çıkmaya hazırlanıyor. Bir Tarsus sevdalısının başlattığı ve @Tarsus Benim; Tarsus Hepimizin’ sloganıyla yola çıkan gönüllüler, kentlerini yurtiçinin yanı sıra yurtdışında da tanıtmak için atağa geçti.
‘Tarsus Benim; Tarsus Hepimizin’ girişiminin ilk etkinliği olarak, Tarsus Belediyesi Şevket Can’ın da desteğiyle 22 Nisan 2017 günü bir tanıtım gezisi düzenlendi. Kente davet edilen TÜRSAB üyesi acentalar, TUYED Başkanı Kerem Köfteoğlu, basın mensupları ve yemek yazarı bloggerlara Tarsus’un tarihi ve kültürel mekânları gezdirilip, kentin lezzetleri tattırıldı. Ayrıca Çanakkale Savaşı’nın kazanılmasında önemli rol üstlenen, son anda satın alınarak jilet olmaktan kurtarılarak sergilenen Nusret Mayın gemisi de ziyaret edildi.
Tarsus’u tanıtım etkinliği kapsamında Tarsus Amerikan Koleji’nin tarihi kampüsünde, UNICEF Türkiye iyi niyet elçisi, ‘Sihirli Flüt; Şefika Kutluer orkestra şefi / piyanist Erol Erdinç eşliğinde bir konser de verdi.
Gönüllülerden oluşan Tarsus Benim; Tarsus Hepimizin’ girişiminin sözcüsü Dr. Ali Cerrahoğlu, konser öncesi yaptığı konuşmada Tarsus’un 10 bin yıl önce insanoğlunun tarımı keşfederek dünyadaki ilk yerleşim kentlerinden biri olduğunu vurguladı. Tarsus’ta dünyadaki benzerlerinden farklı olarak, on bin yıl boyunca medeniyet aralıksız devam ettiğini hatırlatan D. Cerrahoğlu “10 yıl boyunca kent hiç terkedilmemiş, üzerinde yaşam hiç eksilmemiş. Bu köklü geçmiş sayesinde Tarsus’a gelenler; tarihe, kültüre ve yemek zenginliğine doyabileceği bir şehirle karşılaşıyor” dedi.
Tarsus dünyaya tanıtılacak
Binlerce yıldır farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış Tarsus’un sahip olduğu eşsiz tarihsel, doğal, toplumsal ve kültürel zenginlikleri dünyaya tanıtmak için ‘Tarsus Benim; Tarsus Hepimizin’ girişimini başlattıklarını belirten Dr. Cerrahoğlu “Bu amaçla; ülkemizin birçok köşesinden turizmciler, yazarlar, sanatçılar, gurmeleri Tarsus’ta ağırlayıp, sahip olduğumuz değerleri tanıttık” diye ekliyor.
Tarsus Gözlükule Höyüğü’nde yapılan kazılar, bu yörede ilk yerleşmenin Yeni Taş Çağı dönemiyle başladığını ortaya koyuyor. Kilikya’nın başkenti ve Anadolu’nun da en eski yerleşim birimlerinden biri olan Tarsus; eski çağlardan beri çok zengin tarihi, ilahi dinler açısından büyük bir öneme sahip kültürel yapısı, dünyanın ilk kanalizasyonlu Roma yolu gibi birçok arkeolojik kalıntıları barındıran, turizm açısından mükemmel bir tarihe ve doğal güzelliklere sahip ve ekonomik yönleriyle en önemli kentlerinden birisi.
İlk’lerin şehri
Türkiye’deki elektrik enerjisi ilk kez 1902’de Tarsus’ta kurulan santral ile üretilmeye ve yurt genelinde kullanılmaya başlanmış. II. Abdülhamid döneminde kurulan santral sayesinde İstanbul’da elektrik yokken Tarsuslular gayet medeni şartlarda yaşamaya başlamışlar. Bunların yanı sıra dünyanın ilk kanalizasyonlu Tarihi Roma Yolu ve Roma hamamı da Tarsus’ta bulunuyor.
Tarihte Cicero gibi filozof ve hatiplerin yönettiği Tarsus, dini inançlar yönünden de çok önemli bir kent. Kuran‘ın Kehf Suresinde geçen Ashab-ı Kehf’in (Yedi Uyurlar) kaldığı mağara Tarsus’ta bulunuyor. İncil’in (Yeni Ahit) yazarlarından biri olan Aziz Pavlus da Tarsus’ta doğmuş ve yaşamış (Saint Paul). Bu sebeple; Saint Paul’ün Tarsus’ta yaşadığı evin kalıntıları bugün ‘Saint Paul Kuyusu’ olarak önemli bir ziyaret mekanına dönüşmüş durumda. Geçmişte bu kuyudan içilen suyun kutsal olduğuna inanılırmış. Tarsus, Hristiyanlarca da hac yeri olarak kabul ediliyor. Kıtlık yılında Tarsus’a davet edilen ve gelişiyle birlikte bolluk bereket getiren Hz. Danyal’ın türbesi de her inançtan kişiler tarafından ziyaret ediliyor.
Kudüs‘teki Kıyamet Kilisesinden sonraki en kutsal kilise olan ve Aziz Paul’ün adını taşıyan ve Anadolu’da korunabilmiş ender sayıda sağlam kiliselerden biri olan bir başka anıt mekan ise St. Paul Kilisesi. M.S. 11. veya 12. yüzyıllarda yapılmış olan Kilise, bugün Anıt Müze olarak ziyarete açık durumda. Tarsus ayrıca, eskisi Şahmeran Efsanesi, Kleopatra Kapısı’nın 10 kilometre kuzeybatısındaki Taşkuyu Mağarası, Tarsus Şelalesi ve özellikle Tarsus Barajı’dan dolayı gezilip görülmeyi hakkediyor.
Dünyanın en büyük üç büyük mutfağı
Tarsus, Akdeniz, Türk ve Ortadoğu mutfaklarının leziz bir karışımı olan Tarsus mutfağıyla ziyaretçilere eşsiz lezzetler sunuyor. Bu eşsiz lezzetleri “Anılarla Tarsus Yemekleri” adlı kitapta toplayan Nuray Okyay, ‘Tarsus Benim; Tarsus Hepimizin’ girişimi kapsamında kente davet edilenlere bu yemekleri tatma imkanı sundu.
Kitabı, Tarsus’un sahip olduğu zengin mutfak kültürünü kayıt altına almak adına, derlediği tüm bilgileri süzgeçten geçirdikten sonra yayınladığını belirten Okyay, “Önce anıları derledim. Tariflerin yazılma aşamasında bütün çevremi, arkadaşlarımı, onların annelerini, annelerinin arkadaşların kısacası herkesi Tarsus yemeklerinin aslı konusunda sorguladım. Bilgilerimi doğrulamak amacıyla Tarsus’la ilgili kitapları karıştırıp yeni bilgilerle bu kitabı yazdım” diyor.
Tarsus mutfağında öne çıkanlar
Tarsus mutfağında geleneksel el kıymasından yapılan Tarsus kebabının ve küçük lahmacunlarının (kimi fındık lahmacun da diyor) ayrı bir yeri var. Tarsus’un meşhur kebabı, bardak altı lahmacunu ve humusu dışında klasik yemekleri (içli köfte sini köftesi, sarımsaklı köfte, mumbar dolması, kuru patlıcan dolması, lahana sarması vs) ve bir çok orijinal yemeği ve tatlısı da vardır. Tarsus’taki sıcak ve bol tereyağlı sunumuyla humus yemeği, bildiğimiz humustan biraz farklı bir lezzet sunuyor. Ciğer tantuni, ıspanaklı yemekler, dul avrat çorbası, fırın işi börekler, kuturlı açma, tarator bunlardan bazılarıdır. Tatlılarda ise Tarsus çöreği, mamülü, kurabiyesi, kerebiç, karakuş ve cezeryeyi de saymadan geçemeyiz…
http://www.tuyed.org.tr/tarsus-turizmde-vitrine-cikiyor/
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.