İzmir’in butik turizm merkezi Alaçatı’daki İmren Helva ve Tatlı Evi, tatlıcılıkta olduğu gibi, konaklama alanında da kasabanın ruhunu korumaya özen gösteriyor.
Selanik muhaciri Hasan Usta tarafından 1941’de İzmir’in şirin kasabası Alaçatı’da küçük bir imalathane olarak hizmet vermeye başlayan kurulan İmren Alaçatı Tatlıcısı’nın öyküsü 4 kuşaktır devam ediyor. Öyle ki, sakızlı muhallebisiyle öne çıkan bu mekan artık yolu Alaçatı’ya düşenlerin mutlaka uğradığı başlıca yerlerden biri haline geldi. İmren, tatlıcılıktaki hünerin dört kuşaktır nesilden nesile aktarıldığı bir aile işletmesi.
Prontotour’un Acenteler Buluşması katılan turizm basını, Alaçatı ile özdeşleşen söz konusu mekana götürüldü. İmren Alaçatı Tatlıcısı’nın sahiplerinden Kayhan Ölmezer, dedelerinden öğrendikleri pişirme teknikleriyle hazırladıkları tatlıları turizm basınına ikram etti.
Helva ve tatlı geleneğini dedelerinden öğrendikleri “Yemediğini başkasına yedirme” nasihatine bağlı olarak devam ettirdiklerini belirten Ölmezer, bu mantıkla hazırladıkları meşhur sakızlı kurabiyelerini basın mensuplarına tattırdı. Dördüncü kuşaktan Eren Ölmezer ise tezgahın başına geçerek, lavantalı un helvasını hazırlamaya başladı. Lavantalı un helvası pişirilirken, İmren Han adıyla hizmet veren İmren Tatlıcısı’nın başka bölümünde de bu kez bölgeye özgü otlarla yapılan çalkama hazırlanıp sunuldu.
Otelcilik işine girdi
Ölmezer Ailesi, Alaçatı’da dededen kalma tarlalarının üstüne han ve konaklar şeklinde iki bloktan oluşan İmren Han ve Konakları adlı butik otellerini 2011’de hizmete açarak konaklama sektörüne de girdi. Toplamda 86 yataklı olarak hizmet veren otel, günümüzde kapasite açısından Alaçatı’nın en büyük tesisi olarak biliniyor.
Tesislerinde cumbalı, verandalı standart, delüks, dubleks, süit ve apart olmak üzere toplam 35 oda bulunduğu bilgisini veren Kayhan Ölmezer, tesisteki dubleks apart ve süitlere aile büyüklerinin isimlerini verdiklerini söylüyor. Otel, Alaçatı’nın özgün taşlarından otantik olarak tasarlandı.
Ölmezer’e son dönemlerde öne çıkmaya başlayan Alaçatı Ot Festivali’nin ciddi turistik bir ürün haline getirilmesi için neler yapılması gerektiği sorulduğunda şunları söyledi: “Festival tarihinin aylar öncesinden belirlenip, açıklanması gerekiyor. Böylece, herkes planını daha kolay yapabilir hale gelir. Festival sırasında Alaçatı ziyaretçi akının uğruyor. Bu durumda mevcut tuvaletler yetersiz kaldığından, bölgede ziyaretçilere hizmet verecek seyyar tuvaletlerin kurulmasında yarar var. Ayrıca, festival sırasında sadece bölgeye özgü otların sergilenebilmesi için ciddi bir denetim yapılması gerekiyor. Aksi takdirde Alaçatı Festivali’nde yöreye özgü olmayan otların sergilenmesi, etkinliğe gölge düşürebilir.”
Dede mesleğini devam ettirmeye kararlı olan Ölmezer Ailesi, Alaçatı ve atalarını tanıtmak adına “İmrence” adıyla bir kitap hazırladı. Kitapta, ailenin Selanik’ten göçle başlayıp, Alaçatı’da 76 yıldır devam ettirilen tatlıcılık öyküsü anlatılıyor. Kitapta, kendileriyle özdeşleşen yerel tatlara ilişkin bilgilerin yanı sıra, Alaçatı’dan sonsuza göç eden bazı portlere de yer verilmiş.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.