TURİZMİN ZOR YILI

2015 yılının son aylarından itibaren 2016 yılı sonuna kadar olan süreçte ülkemizde ve dünyada yaşanan terör saldırıları, menfur darbe girişimi, birtakım siyasi ve ekonomik gelişmeler turizm sektörünü çok olumsuz etkiledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre Ocak-Kasım 2016 döneminde Türkiye’ye 24 milyon 50 bin turist geldi. Turist sayısı yüzde 31 düştü. Hemen hemen bütün pazarlarda düşüş söz konusu. Yılı turist sayısında geçen yılın yüzde 30-35 altında kapatacağız.

Bu yıl otellerimiz ortalama yüzde 30 dolulukla çalıştı. Oda gelirleri yüzde 40’ı aşan düşüşler ile 40 Euro’nun altına inmiş durumda. Bu durum Türkiye’nin turizm gelirlerine de yansıyor. Turizm gelirlerinde yüzde 40’a varan düşüş söz konusu. 2015 yılını Ocak-Ağustos döneminde 14.1 milyar dolar olan turizm geliri bu yıl aynı dönemde 8.3 milyar dolara geriledi. Sektörümüzün, 2015 yılında, gayri safi milli hasıla içerisindeki payı yüzde 12.9 ve istihdama katkısı yüzde 8.3 olmuştu. Bu oran içerisinde sektörel ithalatın neredeyse sıfır olduğunu düşünürsek, turizm, Türkiye ekonomisi için rekabet üstünlüğü sağlayan en önemli gelir kaynağı olma niteliğinde. Dolayısıyla, 2016 yılında bu verilerdeki kayıp, sadece turizm sektörünün değil, maalesef ki Türkiye’nin kaybı oldu.

OLUMLU İŞARETLER BAŞLAMIŞTI

Ülkemiz, 2016 yılında çok sayıda hain terör saldırısının hedefi oldu. Birçok kötü olayın meydana geldiği bu yılın sona ererek yeni yılda yeni umutların yeşermesi toplumun tüm kesimlerinde olduğu üzere turizm sektörümüzün de ortak talep ve beklentisiydi. Ancak son 1.5 ayda meydana gelen olaylar yine ümitlerimiz kırdı. 2017 yılında, 2016 yılı içerisinde yaşanan birçok terörist saldırının yaralarını sarmaya çalışıp yeni ümitlerimizi yeşertmesini bekliyorduk. Nitekim de kasım ayında bunun işaretlerini aşmaya başlamıştık. STR Global verilerine göre, kasım ayında Türkiye genelinde doluluk oranlarındaki düşüş hızının yavaşlarken, İstanbul’da düşüş durmuştu. Türkiye’nin Kasım 2016 otel dolulukları, 2015 yılının aynı dönemine oranla yüzde 1.1’lik bir düşüş ile yüzde 55.2 olarak kaydedildi. İstanbul’un doluluk oranı ise Kasım 2016’da geçen yılın aynı ayına göre değişime uğramadan yüzde 56 olarak ölçüldü. Antalya’da Kasım 2016 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3.8 düşerek, yüzde 51.8 oldu.

FİYATLAR ÇOK DÜŞTÜ

Turist kaybı sadece sayısal değil, aynı zamanda bunun etkisi ile fiyatlar çok düşmüş durumda. Türkiye ayrıca, 2016 yılının 11 aylık döneminde, yüzde 40.6 düşüş ile oda gelirlerinde en büyük kaybı yaşayan ülke oldu. 2015 yılının11 aylık döneminde 67.8 Euro olan oda başı gelirler bu yılın aynı döneminde 40.3 Euro’ya geriledi. İstanbul’da Kasım 2016, ADR (Average Daily Rate) olarak adlandırılan ortalama günlük satılan oda bedeli 78.1 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 25 düşüş gösterdi. Kasım 2015’te bu rakam 104.1 Euro olmuştu. RevPAR olarak adlandırılan toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 25 düşüş yaşandı ve 43.7 Euro olarak ölçüldü.

KASIM UMUT VERDİ AMA…

Fiyatlardaki düşüş devam etmesine rağmen veriler bize umut vermişti. Ancak son 1.5 ayda olaylar yine tırmandı ve bu durum bizim geleceğe yönelik herhangi bir plan ve programlama yapmamızın önüne geçiyor. Ayrıca kasım ayı verileri gösteriyor ki, terör saldırılarının durması durumunda turizmde 5-6 ay içinde toparlanma başlayabilir.

ACİLEN KRİZ YÖNETİMİ GEREKİYOR

Uluslararası alanda tanıtım, imaj geliştirme, halkla ilişkiler çalışmaları çok önemli ancak bundan da öncelikli olarak Türkiye’nin şu aşamada bir kriz yönetimine ihtiyacı var. Türkiye için alınması gereken en önemli tedbir bir kriz yönetimi planının hayata geçirilmesi olacaktır. Bu plan kapsamında sektörün tüm bacakları bir araya gelmeli, özel sektörün önerileri dikkate alınmalı. Topyekün bir şeylerin yapılması gerekiyor.

GÜVENSİZ ÜLKE ALGISINI DEĞİŞTİRMEK İÇİN ÇALIŞMALIYIZ

Acilen Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın liderliğinde, sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte ve profesyonel destek alınarak Türkiye’de yaratılmak istenen ‘güvensiz ülke’ algısını değiştirmeye yönelik pazarlama çalışmalarına başlanması gerekir.

AYRIŞTIRICI DİLE DİKKAT
Terör kadar tehlikeli, ülkede ayrımcılık, insanların yaşamına müdahale gibi yaklaşımlar da turizme zarar verecektir. Bunun için basına da çok rol düşüyor.

GELECEK 6 AY BELİRLEYİCİ OLACAK

Gelecek yıl için ne iyi ne de kötü olur diyemiyoruz. Hiçbir öngörü yapamıyoruz. 2017 yılı, 2016 yılından daha iyi de olabilir, daha kötü de… Önümüzdeki 6 ayın gidişatına göre tablo ortaya çıkacaktır. Bundan sonraki süreçte hiçbir olumsuz gelişme olmazsa Türk turizminin eski durumuna dönmesi 3-4 yıl sürebilir. Tabii bu beklenti, hiçbir olumsuz gelişme olmadığını, hatta herşeyin iyiye gittiğini varsayamına dayalı. 2017 için çalışmalara zaman geçirmeden başlamak lazım, aksi halde 2017’yi de kaybedebiliriz.

DÜNYA DA KÖTÜ DURUMDA

Şu noktanın da altını çizmeliyiz ki, aslında sadece Türkiye’de değil dünya genelinde özellikle Avrupa’da da turizm sektörü zor bir dönem geçiriyor. Uluslararası turizm trafiğinde yavaşlama yaşanıyor. Birçok ülkede hem turist sayısında hem de turizm gelirlerinde kayıplar yaşanıyor. Avrupa’da İspanya dışındaki hemen hemen diğer bütün ülkelerde düşüşler var ve önümüzdeki aylarda da düşüşlerin süreceği beklentisi hakim. Dünyanın en fazla turist çeken ülkelerinden İtalya’da bile turizm gelirlerinde son dönemde yüzde 30 düşüş yaşanıyor. Yani sadece biz değil dünya da önünü göremiyor.

TÜROB’DAN BAZI ÖNERİLER

*Güney sahillerinde yaşanan kaynak pazar sıkıntısını telafi edebilmek amacıyla sağlanan, yakıt teşviklerinin destinasyon ayrımı yapmaksızın, başta İstanbul olmak üzere tüm bölgelerimize, yıl boyunca uygulanmalı ve 2017 yılı için şimdiden açıklanması gerekiyor.

*Turizmin mevsimsellik ve bölgesellikten kurtulması gerekiyor. Deniz-güneş-kum turizmi ve güney sahilleri dışında, Türkiye’nin turizm ürünlerinin çok daha çeşitli zengin ve cazip olduğunu vurgulamalıyız.

* Kongre ve iş toplantıların, ekonomiye ve marka değerine katkıları çok yüksek. Kongre turizmi için verilen tekliflerde, tercih edilebilir olmak için, ülkemizin şu şartlarda ihtiyaç duyduğu en önemli farklılık, KDV muafiyeti uygulaması olarak öne çıkıyor, ancak bu yönde ülkemizde bir düzenleme bulunmuyor. Kongre turizmi için ülkemize gelmesi talep edilen dernek/şirket veya kurumların, kongre merkezi, konaklama, aracılık hizmetleri gibi kongre harcamalarının KDV’den muaf olması tercih sebebi olmaktadır. Türkiye bu yönde yaşanan daralmayı 2017-2019 dönemi için KDV muafiyeti uygulaması ile aşabilir.

* Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda tek elden ilgili her bir ülke bazında o ülkeden gelebileceklerin beklentilerini öne çıkaran tanıtım/pazarlama sağlanmalı.

* Bu yıl sektörde yüzde 40 düzeyinde personel kaybı oldu. Sektördeki istihdam ve işletme altyapısını ayakta tutmak üzere çok acil olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli konaklama işletmelerinin tahakkuk eden/edecek SGK ve muhtasar ödemelerinin faizsiz olarak ertelenmesi, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması sağlanmalı. 2016 ve 2017 yılları Kurumlar Vergisi ödemeleri faizsiz olarak ertelenmesi, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması sağlanmalı.

* Mevcut borç stoku ve sermaye akışının normale dönmesinin sağlanması amacı ile düşük faizli ve uzun vadeli işletme kredilerinin kullandırılması sağlanmalıdır. Konaklama sektörü çalışanlarına ilişkin olarak başta ‘Kısa Çalışma’ seçeneği olmak üzere esnek çalışma modeli en kısa süre içerisinde hayata geçirilmeli.

* İstanbul, Antalya ve Muğla gibi turizm merkezlerinde artık yeni kapasite yatırımlarına ihtiyaç olmadığı görüşümüzü sürdürüyoruz. Buralarda yeni otel değil, mevcut otellerin yenilenmesine yönelik yatırımlar yapılmalı. Teşvikler de ona göre düzenlenmeli. Sözgelimi İstanbul’da şu anda yılda 30 milyon kişiyi yatırılabilecek yatak kapasitesi var. İstanbul’a yılda 10 milyon turist giriyor ama bunların sadece 6 milyonu otellerde kalıyor. Dolayısıyla ortada bir otel enflasyonu var. Arz ve talep dengelenmeli. Anadolu’da yapılan yeni yatırımlardan ise memnuniyet duyuyoruz. Otel yatırımlarının dağılımındaki dengesizlik, kırılgan yapıdaki sektörümüzü olumsuz yönde etkiliyor. Bu olumsuzluğun önüne geçebilmek için mevcut teşvik sisteminin güncel gelişmeler ve sektörel realiteler doğrultusunda yenilenmesi zorunlu hale geliyor. İhtiyaçlar çerçevesinde uygulanacak doğru teşvikler sayesinde, yatırımlar yurt genelinde ihtiyaç duyulan bölgelere doğru yönlendirilirken, mevcutların da kârlı ve sağlıklı bir şekilde işletilmesi sağlanabilir.

* İstanbul ve Antalya’daki yatak arzı sektörü tehdit eder boyuta ulaştı. Ortaya çıkan tehlikenin önüne geçmek için, Ekonomi Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, sektör temsilcilerinin de içinde yer aldığı ‘Turizm Yatırım İzleme Kurulu’nu hayata geçirmesi gerekiyor. Bu kurulun, arz-talep dengesine uygun olarak, milli kaynakların daha verimli kullanılması için önemli bir görevi üstleneceğini düşünüyoruz.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın