Otonom sürüş teknolojisi sadece otomotiv dünyasına tamamen yeni gelişmeler ve özellikler getirmekle kalmıyor aynı zamanda bir dizi soruları da beraberinde getiriyor. Örneğin sürücüler kendi otonom araçlarına nasıl güvenebilecek? Veya araçlar sürücüleriyle nasıl iletişim kuracak ve onlara yolda başka araçların bulunup bulunmadığını nasıl bildirecek? Ya da araçlar herhangi bir obje, trafik işareti veya yol çizgisi tanımladığında nasıl reaksiyon gösterecek? Tetsuya lijima’nın otonom sürüşle ilgili bir makalede ifade ettiği gibi: Toplumun kabullenmesi geleceğin anahtarıdır.

Nissan’ın otonom sürüş teknolojilerinin geleceğine bakış açısını değerlendiren Nissan Otonom Sürüş Teknolojileri Geliştirme Departmanı Genel Müdür Yardımcısı Takashi Sunda ve mühendislerden oluşan ekibi bu ve bunun gibi sorulara cevap niteliğinde teknolojiler geliştiriyor ve otomobil ile sürücü arsında ki iletişimi güçlendiriyor. Aslında kişisel cihazların bu denli yaygın oluğu bir dünyada sürücüler akıllı telefon, bilgisayar ve hatta evdeki kahve makinesi de dahil böyle teknolojilerle gün içerisinde karşı karşıya kalıyor. Dahası bu teknoloji gösterge paneli, navigasyonun dokunmatik ekranı ve park yardımcısı olmak üzere zaten otomobillerde kullanılıyor.

Sunda’nın ekibi otomobil ile sürücü arasındaki iletişimi geliştiren teknolojiler üzerinde çalışıyor. Araştırmacılar ve mühendisler bu çalışmalar esnasında sistemin karmaşıklığı dışında cinsiyet, yaş, deneyim, arazi, kültür ve hatta farklı ülkelerin trafik kuralları da dahil olmak üzere farklı unsurları dikkate almak zorundalar. Trafik kurallarının ülkelere göre değişkenlik gösterdiğini ifade eden Nissan Otonom Sürüş Teknolojileri Geliştirme Departmanı Genel Müdür Yardımcısı Takashi Sunda: “Trafik kuralları ve trafikteki alışkanlıklar ülkelere göre farklılık gösteriyor. Örneğin Fransa’da motosikletler otoyolda sürekli şerit değiştirebilirken ABD ile İngiltere’de motosikletler yolun karşı tarafında trafik akışının tersine ilerliyor. Hem bireysel düzeyde hem de kültürel açıdan dikkate alınması gereken birçok şey bulunuyor. Sürüş tamamen kişisel ve benzersiz bir davranış. Bu nedenle birçok perspektiften ele almak, farklılıkları anlamak ve dikkate almak gerekiyor. Dolayısıyla ‘evrensel bir bakışla doğru dengeyi bularak yaklaşmak gerekiyor.” dedi.

Otonom sürüş teknolojileri gelişmeye devam ettikçe sürücü ile araç arasındaki arayüzün de gelişmeye devam etmesi gerekiyor. Gelişmekte olan otonom sürüş özelliklerini desteklemek üzere daha fazla bilgi toplayan otomobillerin çok daha fazla durumu algılaması, tanıması ve tepki göstermesi gerekiyor. Teknolojinin bütün bu bilgileri sürücüye kolay ve anlaşılır bir dille aktarması gerektiğini ifade eden Sunda: “Otonom sürüş özelliğini ilk kez kullanan bir sürücünün kendini son derece rahat ve konforlu hissetmesini istiyoruz” diyor ve ekliyor: “Her şey basit olmalı. Sürücünün aracın ne tür bilgiler topladığını ve daha da önemlisi konforlu ve güvenli bir sürüş tesis etmek için bu bilgilerle neler yapacağını bilmesi gerekiyor.”

Şerit değiştirirken yan şeritte aniden beliren ve hızla yaklaşmakta olan başka bir araç karşısında, aracın topladığı verileri hızlı bir şekilde sürücüye nasıl aktaracağı ve nasıl tepki vereceği önemli. Veya şehir içinde bir yol ağzında bir yayanın kaldırımdan inerek yola adım atması halinde otomobil sürücüye ne söylemeli? Bu ve bunun gibi durumlarda sürücünün bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğunu ama bunu yaparken de sürücüyü boğmamak gerektiğini ifade eden Sunda: “Kontrol edilmesi gereken bilgilerin dengesi ve ne kadarının paylaşılacağı çok önemli.” diyor.

Otonom sürüş özelliğinin sürücü ile otomobili arasındaki ilişkinin boyutunu değiştireceği kesin. Sunda, 16 yıl önce Nissan bünyesine katılmadan önce havacılık sektörü için pilot makine arayüzleri geliştiriyordu. Uçaklar üzerinde çalışırken sadece uçakları kullanmakla kalmayan aynı zamanda söz konusu uçakların tasarımı noktasında görüş de sunan deneyimli pilotlarla çalışma imkanı bulmuştu.

Sunda’nın ekipleri otonom sürüş projesi üzerinde çalışırken kendi sürüş deneyimlerini de projeye aktarıyor. Ancak kendi kişisel deneyiminin direksiyon başında olan her sürücünün tecrübesini yansıtmayacağını da göz önüne alıyor. Sunda: “Otonom sürüş özelliklerinin sayısı arttıkça insanların otomobilleriyle iletişimi de doğal olarak artacak. Aslında değişim çoktan başladı. Sürücü ile otomobili arasındaki ilişkiyi değiştiriyor ve yeni bir sürüş deneyimi sunuyoruz.” şeklinde sözlerini tamamlıyor.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın