Avrupa Parlamentosu’nun (AP) “Türkiye ile katılım müzakerelerini geçici olarak dondurulması”  kararından derin bir üzüntü duyuyoruz.  Böylesi önemli bir kararın, Türkiye-AB Karma İstişari Komitesi üyesi olan işçi, memur ve işveren sendika konfederasyonları, meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları dahil sosyal taraflarla hiç istişare edilmeden alınabilmiş olmasından da ayrıca üzüntülüyüz.

AP’nin bu kararı, objektif temellerden yoksun olup, Türkiye’deki gelişmeleri tek taraflı bir bakış açısıyla ele almaktadır. Ayrıca, Parlamentoların doğal misyonuna da aykırıdır. Parlamentolar müzakere yeridir. Parlamentolar diyalog yeridir.

Bununla birlikte, AP’nin bu kararını sembolik ve siyasi bir mesaj olarak önemini yadsımıyoruz. AB üyesi ülkelerdeki kamuoylarının konuya bakışını yansıtması açısından da endişe verici buluyoruz. Bu noktada, özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe girişiminin Türkiye’de yol açtığı toplumsal travmayı ve sonrasında yaşananları daha sistematik bir şekilde AB’deki muhataplarımıza daha iyi anlatabilmeliyiz.

AP’nin bu kararının, Türkiye-AB ilişkilerine zarar vermemesi gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, “Avrupa Topluluklarına” üyelik müracaatının yapıldığı 1987 yılında, Türkiye’nin AB Üyelik Sürecini “uzun ince bir yol” olarak tanımlamıştı.

Rahmetli Özal’ın belirttiği gibi, Türkiye’nin AB süreci çetin müzakereler ve çok sayıda iniş ve çıkışların olduğu bir süreç olarak devam ediyor.  Avrupa Parlamentosu’nun bu kararı da, Türkiye-AB ilişkilerindeki ilk olumsuzluk olmadığı gibi, son olumsuzluk da olmayacaktır. İlişkiler, çok daha zor ve ağır testleri aşmıştır.

Bu zorluğu da, müzakereleri askıya alarak değil, konuşma kanallarını çeşitlendirerek, daha fazla konuşarak ve daha fazla müzakereyle aşabiliriz.

Türkiye-AB ilişkileri her iki taraf için de stratejik öneme sahiptir, her iki taraf için kazançlıdır.Ortak değerlere dayandığı için, Türkiye için de, AB için de, fayda sağladığından, Türkiye-AB ilişkileri bugünkü “geri dönülemez” aşamaya ulaşmıştır.

–          1963 yılında tesis edilen “ortaklık ilişkisi”,

–          1996 yılında tamamlanan “gümrük birliği”,

–          1999 yılında Türkiye’nin “aday ülke” ilanı,

–          2004 yılında Türkiye ile “katılım müzakerelerini başlatma” kararı,

–          Bugüne kadar “16 fasılda müzakerelerin” başlatılması,

–          16 Aralık 2013’de imzalanan Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşması,

–          Mayıs 2015’deki Gümrük Birliğini güncelleme kararı,

–          29 Kasım 2015 ve 18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB Zirvesinde, aralarında vize serbestisi, Suriyeli mülteciler, gümrük birliğinin güncellenmesi, yüksek düzeyli ekonomik diyalog mekanizması,Yüksek Düzeyli Enerji Diyalogu ve Stratejik Enerji İşbirliği, gibi birçok alanda önemli kararlar alınmış, somut adımlar atılmıştır.

Türkiye-AB katılım süreci, Türkiye’nin iktisadi ve sosyal dönüşüm çabasının önemli çıpalarından biridir.  2001 yılından itibaren, demokratikleşme, sivilleşme, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı gibi birçok alanda gerçekleşen başarılı çalışmalarda Türkiye’nin AB katılım vizyonu önemli ölçüde belirleyici olmuştur.

Ülkemizin önde gelen işçi, memur ve işveren sendika konfederasyonları, meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi olarak, Türkiye’nin AB katılım sürecinin rasyonel bir zeminde devamının olumlu olduğunu düşünüyoruz

Bunun için AP’nin müzakereleri askıya alması çağrısının aksine, Türkiye-AB ilişkilerinde popülist olmayan stratejik ve uzun vadeli bir yaklaşımla konuşma kanallarının çeşitlendirilmesini istiyor ve daha fazla müzakere diyoruz.

HAK-İŞ, MEMUR-SEN, TESK, TİSK, TÜRK-İŞ, TÜRK KAMUSEN, TOBB, TZOB


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın