Mehmet Öğütçü, The Bosphorus Energy Club Başkanı >> Hayatımız kritik dönemler ile dolu. Şimdi yine öylesi kritik bir dönemden geçiyoruz. Hem ülkemizde, hem bölgemizde hem de dünya’da. Dönemi kritik kılan gelişmeleri iyi anlayamaz ve onlara uygun çözüm/yanıtları zamanlıca geliştiremezsek ciddi ekonomik, güvenlik ve siyasi kayıplara uğrarız, uğruyoruz.
Enerjide de “oyun değiştirici” diye adlandırdığımız değişimler yaşanıyor – hem ülkemizde hem de uluslararası enerji düzeninde.
Sıcak güncel konular
– Doğal gaz fiyatında yüzde 10 indirim sevindirici. İran ile arbitrasyon dostane çözüme kavuşturulduğu için gelen bu indirim umarız dünya doğal gaz fiyatlarındaki düşüşe paralel olarak devam eder.
– Rusya ile de, Avrupa’dakine benzer (talep düşüşü ve ABD kayagazi LNG ihracını gelişmeden sekteye uğratma amaçlı fiyat savaşı nedeniyle) esaslı bir fiyat indirim anlaşması sağlandığında yeni bir fiyat indirimi daha olmalı. BOTAŞ’ın zararını kapatmak ya da Hazine’ye gelir kaydetmek amacıyla amacıyla kullanılmamalı.
– Dünyamız dönüşüyor, birçok ülkenin, kişinin, kuruluşun, şirketin avucunun içindeki güç kayıyor, değişmekte olan dengeleri, yeni gereksinimleri, ince hesapları gözönüne alan bir “Büyük Oyun”, ve oyun içinde yeni oyunlar kurgulanıyor.
– Yakında sahneye konulduğunda oyunun sonuçları en azından önümüzdeki çeyrek yüzyılı, dünyamızdaki, bölgemizdeki konumumuzu, ülkemizin iç dinamiklerini derinden etkileyecek. İktidarlar, coğrafyalar, sınırlar, dengeler, ekonomik menfaat dengeleri değişime uğrayabilir bu süreç sonunda.
– Güney Çin Denizi, Hazar Havzası, Karadeniz, özellikle de Ukrayna, Suriye ve Irak, Hürmüz Boğazı çevresi, Doğu Akdeniz gelişmeleri hep bu oyunun şu üstündeki görünümleri.
– Umuttan, heyecandan çok kaygı ve korku yaratıyor bu oyun. Zira direksiyonda oturmak isteyen çok sayıda şoför var ve gidilecek istikamet yeterince açık değil. Bu oyunu iyi okumak ve ona göre hazırlık yapmak, politikaları uyarlamak gerekiyor.
– Türk Akımı, Güney Gaz Koridoru, Kürt gazinin gelişi, Doğu Akdeniz gaz arzının Tükiye’ye ulaştırılması, İran’dan “daha ucuza daha çok” gaz alımı, Escobar adlı gemi ile Kolin enerji’nin ilk yüzer LNG’yi oluşturması, ABD’den ilk kayagazi LNG’nin EgeGaz’a gelmesi, Trakya’da “tight” gaz umudu, Türkiye’nin güneyindeki yeni dinamikler, Çin’n “tek kuşak tek yol” girişimi, nükleerdeki canlanma da hep bu çerçevede değerlendirilmeli.
15 maddelik reçete
Türkiye’nin ekonomik dinamizmi, dünyadaki rekabet gücü ve dış politikadaki hareket serbestisi büyük ölçüde enerji siyasetine bağlı. Bu yüzden, mevcut problem alanlarına etkin çözümler sunmak üzere birkaç koldan ilerleyecek kapsamlı ve entegre bir enerji stratejisi ve eylem planının, iç ve dış boyutlarını ihmal etmeden, güçlü bir siyasi iradeyle tereddütsüz uygulanması gerekiyor.
Enerjide arz bolluğu, talep imhası, yakıt çeşitlenmesi, jeopolitik gerilimler, teknolojik buluşlar, yatırım düzeyinin gerilemesi, fiyat oynaklığı, iklim değişikliğine karşı önlemler gibi nedenlerle yaşanan „oyun değiştirici“ gelişmeler – zaten yerel sorunlarla boğuşmaktan yorgun düşmüş – ulusal enerji yönetimini daha da zorlaştırıyor, önündeki acil karar bekleyen konular listesini uzatıyor.
Hükümet ve işdünyası liderlerini, önümüzdeki yıllarda elektrik sektöründe beklenilen olası iflaslar, enerji koridorları, savaşlar, fiyat müzakereleri, iklim değişimini yavaşlatacak önlemler, 2023 enerji vizyonu, boruhatları maçı, sınırlar ötesi iletim hatları, yaptırımlar, korsanlar, nükleer rönesans, siber güvenlik ve benzeri onlarca acil konu bekliyor.
Türkiye’nin ikmal güvenliğini garanti altına alacak, enerjiyi düşük maliyetle nihai kullanıcılara sunarak rekabet gücünü ve refah düzeyini arttıracak, enerjinin bölgede çatışmalar yerine barış köprüsü olmasını sağlayacak, iklim değişikliğini, çevreyi, teknolojinin dinamiklerini, iç ve dış yatırım gereksinimlerini hesaba katacak dantel gibi işlenmesi gereken entegre, etkin işleyen bir enerji yönetimi ve insan sermayesi stratejisi gerekiyor.
Hem büyümek hem rekabet liginde üst kümelere sıçramak, hem iklim değişikliği mücadelesine katılmak hem de palazlanan orta sınıfını yükseltmek için enerjide hem kaynak çeşitliliği, hem ikmal güvenliği, hem sürdürülebilir büyüme, hem de elverişli fiyatlar elde etmek gerekiyor.
Ülkemizin enerjide vakit kaybetmeksizin aşağıda özetlenen önlem ve politikalara odaklanması, bunları olabildiğince süratle hayata geçirmesi zorunlu:
- “Yumuşak karnımız” olan ikmal güvenliğinin temini hükümetin en öncelikli gündem maddesi olmak zorunda. Özellikle de elektrik üretiminin yüzde 40’ına yakınını karşılayan doğal gazda. Bu çerçevede, Rusya’ya bağımlılığın mevcut yüzde 55’den (2021 ve 2025’de sonuçlanacak Batı Hattı ve Mavi Akım sözleşmeleri dikkate alarak) AB’de olduğu gibi azami yüzde 30-40 seviyesine çekilmesi, yüzer LNG, Kürt, İran, Doğu Akdeniz gazi dahil alternatif gaz seçeneklerinin bugünden sağlama bağlanması.
- Dışa bağımlılık hem petrol, doğal gaz, kömür fosil yakıtlarda, hem yeşil enerji teknolojilerinde hem finansman kaynağında hem yönetsel becerilerde oldukça yüksek. Bunun yarattığı “Yumuşak Karın” sendromu enerjiyi en önemli milli güvenlik konularından birisi haline getiriyor. Hem ikmal güvenliğini sağlamak hem de bölgesel enerji merkezi olmak için ülkemizin dış politika ve güvenlik yaklaşımları ile enerji tercihlerinin senkronize edilmesi.
- İEA üyeliğinin gerektirdiği petrolde asgari 90 günlük ihtiyacı karşılayacak stratejik rezerv tutma koşulunun doğal gaza da uygulanması, bu amaçla zaten mevzuatta yeri olan doğal gaz ithal lisansı olanların depo kurma yükümlülüklerinin bir an evvel yerine getirmelerinin sağlanması, en az bir aylık ihtiyaç kadar gaz depolama çalışmasının hızlandırılması. Siber-güvenlik ve fiziki altyapı güvenliğinin de ihmal edilmemesi, gerekli önleyici teknolojik ve askeri önlemlerin alınması.
- AB ile katılım müzakerelerinde enerji başlığının açılması piyasaya disiplin gelmesi bakımından yararlı. Yeni oluşturulmaya çalışılan Avrupa Enerji Birliği’ne Türkiye’nin de katılabileceğine dair Brüksel’den sinyaller gelmesi Ankara’nın enerji güvenliği çabalarını tek başına değil bölge ülkelerinin yanısıra AB ile de ortaklaşa düşünmesinin, fiziki altyapıların entegrasyonunu gerçekleştirmesi gereğini ortaya seriyor. Bu hususta proaktif bir çaba ile ortak ikmal güvenliği politikaları oluşturulmalı.
- Şu anda en süratle enerji kazanmanın yolunun enerji tasarrufu ve verimlilik artışından geçtiğinin bilinci içinde aktif enerji verimliliği için daha bağlayıcı, teşvik ile ceza dengesi iyi kurulmuş önlemlerin, teknolojik ve finansal desteklerin birbiri ardına yürürlüğe sokulması, geçmiş çalışmaların nerede aksadığının belirlenerek etkin uygulama sonuçlarının yakından takibi.
- Düşen enerji fiyatları, artan siyasi/güvenlik riskler, oyun kurallarının maç başladıktan sonra değişmesi ve belirsizlikler karşısında yatırımcılar isteksiz. Hem yerli hem de yabancı yatırımcıların önünü görmelerine fırsat verecek berraklıkta bir enerji yönetim anlayışının ortaya konulması, bürokratik, hukuki, düzenleyici, çoğu zaman kısıtlayıcı işleyişin daha dinamik, sonuç almaya dönük bir sürece dönüştürülmesi, iş görmeyi kolaylaştıracak yatırım ortamı iyileştirilmesi, jeopolitik gerilimleri azaltma yönünde mevcut uygulamanın gözden geçirilmesi, gereken yeni kararların sektör temsilcileriyle eşgüdüm içinde alınması.
- Dışa bağımlılık sadece fosil yakıtlarda enerji ikmal güvenliğinde bağımlılık ile sınırlı değil. Teknoloji ve ekipmanda da, finansman temininde de ağır ölçüde dışa bağımlılık sözkonusu. Enerji kaynağınız yerli bile olsa, bunları kullanıma sunabilmek için kuracağınız tesislerde kullanacağınız makina parkı, yazılım, patent, marka dışarıdan taşınıyor. Devlet yerli ekipman ve teknoloji kullanılarak üretilen elektriğe daha yüksek fiyattan alım garantisi vererek, bu alanda gelişimin önünü açmaya çalışıyor. Gerçek anlamda yerli katkıyı arttıracak, kurumlar arası koordinasyonu güçlendirecek, finansmanı ucuzlatacak yeni yaklaşımlara ihtiyaç var.
- Mevcut finansman yükünün hafifletilmesi, elverişli koşullarda kredi, istirak, tahvil imkanları yaratılması, yeni yatırımcılar çekilmesi, ülkenin enerji projeleri için her yıl ihtiyaç duyduğu asgari 12 milyar dolarlık yatırıma “çekirdek fon” sağlayacak (Bosphorus Energy Club tarafından Aralık 2015’de hükümete sunulan) finansmanı ucuzlatacak başlangıçta 25 milyar avro’lük “Türkiye Enerji Fonu” önerisinin hayata geçirilmesi. Belki de Tedaş, Teias, Epdk, Yegm enerji santralleri için kamu-özel ortak konsorsiyumu oluşturmalı.
- Türkiye’nin “transit artı” formülüyle daha fazla katma değer elde etme çabası hem kaynak hem de talep ülkelerde rahatsızlık yaratıyor, Bölgesel enerji merkezinin ülkeyi boydan boya geçen boruhatları ile değil katma değer yaratan, güven uyandıran hukuki, kurumsal, finansal ve fiziki altyapıların oluşturulmasından geçtiği anlayışının hakim kılınması, yaratıcı enerji diplomasisi geliştirilmesi.
- 2020’de yürürlüğe girmesi beklenen Paris’teki yeni küresel anlaşma ile ekonomik büyüme ve ikmal güvenliğinin yanısıra artık iklim değişikliği stratejileri de hemen her enerji kararının önde gelen boyutlarından birisi olacak. Buna firmalarımızı, ekonomik oyuncularımızı ve hükümet kuruluşlarımızı hazırlamak zorundayız. Kişi başına düşük ama ülke toplamı olarak öldükça büyük karbon salimi olan Türkiye’nin önümüzdeki dönemde hem daha düşük karbon politikaları hem sanayi yapısını daha az enerji yoğun akıllı sanayi ve teknolojilere dönüştürme yolunda çaba gösterilmesi.
- “Enerji demokrasisi”nin yükselişini de dikkate alarak ve “ne pahasına olursa olsun enerji” değil “insanlar için enerji” prensibini ön planda tutarak nehirler/dereler üzerindeki hidroelektrik, yerleşim merkezlerine yakın rüzgar ve kömür santrallarına karşı dile getirilen yerel hassasiyetlere süratli ve etkin önlemlerle karşılık verilmesi, rüşvet ve yolsuzluk vakalarının affa uğramayıp ağır yaptırım ve cezalara bağlanması.
- Hükümetin başarı hanesine yazılacak en önemli girişimlerden birisi uluslararası rekabet prensiplerine göre çalışacak, büyük bölgesel ve uluslararası enerji şirketleri ile “kazan-kazan” ortaklıklar kurup siyasi ve ticari riskleri de ustaca yönetebilecek “enerji şampiyonları” yaratılmasının önünün açılması, buna gereken stratejik desteğin sağlanması, geleceğin enerji liderlerinin şimdiden yetiştirilmesine kaynak ve zaman ayırarak insan sermayesinin zenginleştirilmesi. Bu şirketler marifetiyle Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika’da petrol, doğal gaz ve elektrik varlıkları alımı, ticaretinin yapılması.
- Geleceğe dönük enerji arz-talep senaryosu, temiz, yenilenebilir ve maliyet açısından rekabeti aşındırmayacak enerji kaynakları esas alınarak geliştirilmelidir. Seçenekleri çoğaltarak enerjiyi ne kadar ucuza kullanabilirsek, ürettiğimiz mal ve hizmeti satarken o kadar rekabetçi olabiliriz. Fosil kaynaklarınız yetersizse yenilenebilir kaynaklara ağırlık vereceksiniz. Bu da demektir ki, enerjide dışa bağımlılığını azaltacağız diye maliyeti hiç bir zaman azalmayacak yerli kaynakları devreye sokma işini abartmamak lazım.
- Yapılan çalışmaların hem ülke içinde hem de dışında hedef kitlelere yansıtılması, bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi için ne istediğini iyi bilen, onu en etkileyici malzeme ve araçlarla yansıtan, zarftan ziyade mazrufa dayanan, devletin ağırlıkta olmadığı, inandırıcı etkin bir enerji tanıtım stratejisi ve uygulama politikası oluşturulması.
- Hangi açıdan bakarsanız bakın Türkiye hatırı sayılır bir bölgesel güç. Ekonomik büyüklüğü, nüfusu, askeri gücü, teknoloji ve yenilenme kapasitesi, özel sektör dinamizmi, eğitimli genç nüfusu, tarihi ve kültürel derinliği, etnik ve dini çeşitliliği ve de coğrafi üstünlükleri ona doğal olarak bu konumu sağlıyor. Sonuç itibariyle Türkiye gelecek enerji güvenliği için fosil enerji kaynaklarında tedarikçi çeşitliliğini artırmalı, yenilenebilir kaynaklarını daha fazla değerlendirmeli, enerji üretimi ve iletimi teknolojilerine elinden geldiğince sahip olmalı.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.