Mehmet Ali Doğan >> Yeni nesil iş yaklaşımlarını benimseyen şirketlerin aynı sektördeki rakiplerinden hızla ayrıştığı gözleniyor. Bu yıl 5. yılını kutlayan Proasist de farkını; bir işletmenin ihtiyaç duyabileceği tüm teknik hizmetleri tek bir çatı altında toplayarak ortaya koydu. Kısa zamanda zincir mağazalar, marketler ve bankaları müşterisi yapmayı başardığı için de 2015 Endeavor Türkiye Ödülü’nü kazandı, 2016 Endeavor Dünya Ödülü’ne de aday gösterildi. Proasist Genel Müdürü Öner Çelebi oldukça iddialı; “Teknik hizmetlerin Google ve Apple’ı olacağız” diyor. Şirketin hedefinde 2017’de evlere hizmet vermek de var. Teknik hizmetlerin detaylarını ve hizmet sektörünün geleceğini Öner Çelebi’ye sorduk.

Neden hizmet sektörü? Hizmet geçmişte genellikle temizlik, elektrik işleri gibi bireylerin yaptığı bir işti. Sizi Türkiye’de kurumsal hale gelmemiş bir hizmet sektöründe iş yapmaya iten ne oldu?
Bu sektörde ciddi bir şekilde açık olduğunu gördük biz. Yani işin standartlara uygun yapılmadığını, çok alt standartlarda yapıldığını ve bu işi yapan firmaların kurumsal olmadığını gördük. Dağınık dağınık mahalle elektrikçileri, mahalle tamircileri mantığı oluşmuş ve bizdeki zincir mağazalar, zincir restoranlar gibi zincir anlayıı gelişince fırsat oluştu. Mesela bir lokantanız vardır. Eskiden gidersiniz mahallenizdeki klimacıdan ya da elektrikçiden destek alabilirsiniz. Ama bu zincir olunca, 200 tane şube olunca, hizmeti aynı standartta almak istiyorlar. Dolayısıyla bunu yapabilmeniz için de kurumsal bir yapıya kavuşmuş olmanız gerekiyor. Biz bu açığı gördük. Özellikle 900’lü, bin 500’lü şubeleri olan bankalar bu hizmeti talep ettiler. Keza perakende sektöründe mağaza zincirleri, marketler var. 2 bin, 3 bin tane marketi olan zircirler var. Bunların aynı standartta, aynı kalitede hizmeti alabilmesi ancak bir firmadan ya da birbirine yakın bir kaç firmayla çalışmalarıyla mümkün olabilir. Böyle bir firma da Türkiye’de yok. Biz de dedik ki, biz bu işi yaparız.
Aslında çok da zor bir iş, girdiğimiz sektör çok zor bir sektör. Çünkü insanımızın eğitim kalitesi belli. Teknik eleman niteliği daha daha aşağıda. Bunu sağlamak kolay değil. Hem kendi personelinizi yetiştireceksiniz, hem teknik adamınızı yetiştireceksiniz hem de kendi hizmetinizin şeklini belirleyeceksiniz, sınırlarınızı çizeceksiniz. Oldukça zor bir işti. Biz ama zoru seviyoruz, bu işe böyle girdik ve başarıyoruz diye düşünüyorum.

Öğrenciliğinizde bu işi hayal etmiş miydiniz?
Daha öğrenciyken iş hayatına başladım. 1988’den beri iş hayatındayım. Üniversite üçteyken, bir proje firmasında çalışmaya başlamıştım. İş hayatım öyle başladı. Daha sonra 1990’da mezun oldum, mezun olduğumda bir taahhüt firmasında işbaşı yaptım. İki, ikibuçuk yıl çalıştıktan sonra zaten, kendi şirketimizi kurduk. İlk firmamız, elektrik taahhüt işleri yapan Omega Mühendislik’ti. Daha çok endüstriyel tesislere komple, elektrikasyon işleri yapıyorduk.

Bu işiniz hâlâ devam ediyor değil mi?
O hâlâ devam ediyor. Peşinden 1997 yılında pano üretimine, pano montajına başladık, onu da bir tüzeel kişilik haline getirdik. Omega Pano’ da şu anda Türkiye’nin en büyük pano firması. Beylikdüzünde 7 bin metrekare fabrikamız var. Peşinden de Proasist geldi. Biz hizmeti aslında, elektrik anlamında tamamlamış olduk. Elektrik taahhüt var, pano var ve satış sonrası hizmet var, bakım var, onarım var. Proasist onu tamamlayan bir firma gibi oldu ama onların önüne geçecek. Şu anda, anlayış ve inovasyon olarak önlerinde. Bizim tutkumuz açısından bakarsanız, onların gene önünde. Geleceği parlak, önü açık.

Hizmet; ekonomi gelişirken, ekosistemde henüz gelişmemiş, açık kalan bir alandı, diyebiliyor muyuz? Proasist de bu boşluğu görüp böyle mi büyüdü?
Öyle diyebiliriz. Özellikle şunun altını çizmek istiyorum. Bu hizmet sonuçta var. Bir arıza olduğu zaman o arıza orada öyle kalmıyor, birisi geliyor tamir ediyor. Ama hangi standartta tamir ediyor? Hangi anlayışla, hangi teknik bakışla tamir ediyor? Ya da ne kadar sürede tamir ediyor? Esas olan, farklılaştığımız nokta bu. Ve bu arızayı, bu bakımı nasıl takip ediyor firmalar? Nasıl izliyor? Yani izlenebilir bir yapı mı? Bizim farklılaştığımız en önemli nokta bu. Niye? Çünkü bizim bir yazılımımız var, bu yazılımda, diyelim ki sizin 200 tane zincir mağazanız varsa, 200’üne de bu hafta, bu ay ne yapıldı, bu yıl ne yapıldı? Neler harcandı, ne kadar arıza sıklığı var, ne kadar para ödeniyor, yani yılın sonunda ben bu işe ne kadar bütçe ayırmışım, önümüzdeki yıl ne kadar bütçe ayıracağım? Bunu izleyebilir olmak, bir kurumsal firma için çok önemli.

Firmanızı, dünya devleriyle özdeşleştirdiğiniz yanlar olduğu görülüyor. Teknik hizmetlerin Google’u ve Apple’i olacağız diye iddianız var. Teknik hizmetler sektöründeki bu iddianızın dayanağı nedir?
Kafanıza ne takılıyorsa, açıyorsunuz Google’luyorsunuz, yazıyorsunuz ve tıkladığınızda arama motoru o konuda her türlü bilgiyi verebiliyor. Biz de teknik hizmetlerde Google olmayı, şöyle tarifliyoruz. Sorununuz var, teknik hizmete ihtiyacınız var. Şimdilik evde değil ama, daha sonra evinizde olur, işyerinizde olur, fabrikanızda olur. Konu ne olursa olsun. Klima olur, elektrik olur. Ne bileyim, kapı pencere kolu olur! Kafasında ne türlü teknik sorun varsa, hemen Google gibi Proasist diyerek bizi arayabileceği bir yapı olsun istedik. Yani teknik hizmetlerle ilgili bir ihtiyacı varsa bir şahsın, bir firmanın, bir kuruluşun Proasist’i araması yeterli diyoruz. Nasıl merak ettiğinizde Google aklınıza geliyorsa, aynı şekilde teknik hizmetlerde de Proasist ihtiyacı gideren bir yapı olsun istedik.
Apple konusuna gelince, Steve Jobs’un hayaliydi ve ne yapıyordu? Hep daha iyisini, daha iyisini yapıyordu. Ve görünmeyen kısımları, görünenden bile daha kaliteli yapıyordu. Mac iPhone’un içini açtığınızda ya da bir Air Mac’in içini açtığınızda içinin çok estetik olduğunu görürsünüz. Biz de istiyoruz ki, sadece görünen yüzü olarak Proasist işi yapsın, temiz yapsın, bilmem ne değil, asıl içeriğinde de, derinliğinde de kaliteli hizmet versin. O anlamda Apple’ı örnek gösteriyorum.

2017 yılı hedefi olarak, işyerlerinin dışında, evlere de girmeyi söylüyorsunuz. Sadece teknik hizmetler mi olacak, mesela temizlik, sağlık hizmetleri gibi konular da var, onlar da olacak mı?
Temizlik ve sağlık bizim odağımızda yok, onlar olmayacak. Bizim hizmetimiz sadece teknikte. Teknik hizmetler deyince aklınıza hem mekanik, hem elektrik, hem sıhhi tesisat gelebilir.

Elektronikte olacak mısınız?
Elektronikte kısmen varız. Bir telefon hattı çekilecekse, onu yapacağız ama modemi bozuksa, bilgisayarında sorun varsa, ona girmeyeceğiz, o bizim işimiz değil.

Hizmet sektörünü ekonomi içinde nerede görüyorsunuz? Teknik boyutuyla bu sahadasınız. Bu açıdan topluca da değerlendirebileceğinizi düşünüyorum. Geleceği ne olur bu işin?
Endüstri 4,0’ün konuşulduğu bu dönemde özellikle hizmet sektörünün çok çok büyüyeceğini düşünüyorum. Çünkü eskiden üretim sanayi ön plandaydı. Üretim sanayi o kadar kolaylaştı. Özellikle de Çin’ini de düşünürseniz, durumu düşünün. Artık makina üreten makinalar var. Artık robotlar, sanayide iş yapar hale geldi. Yani artık üretim yapmak çok kolay. Eskiden hatırlarsanız, çocukluğumuzda, bir araba alacağınız zaman dört beş ay öncesinden yazılırsınız, sıraya girerdiniz. Renault’tan, Tofaş’tan araba çıksın diye beklerdiniz. O zaman üretim zordu, şimdi tam tersi. İsteyin 1000 tane araç bulursunuz ve çok fazla marka var. Ama hizmet sektörü bu dönemde daha fazla gelişecek. Neden fazla gelişecek? İnsanlar artık özellikle büyük şehirlerde, hizmeti artık ayağında istiyor. Bilgisayarından, telefonundan dokunarak, bir tıkla bu hizmete ulaşmak istiyorlar. Hizmet sektörü gittikçe büyüyecek ve özelleşecek. Özelleşmekten kastım kişiselleşecek.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın