Sadece ekonomik çıkarlar rol oynamıyor
Almanya’nın Siegen kenti Güneydoğu Avrupa ve Kafkasya Araştırmaları Merkezi Başkanı Christian Johannes, Deutsche Welle’ye yaptığı açıklamada Türkiye’nin Afrika’daki angajmanını artırmaya AKP döneminden önce 1998 yılında başlattığını hatırlattı. Johannes, “Mesut Yılmaz’ın başbakanlık yaptığı dönemde de Türkiye’nin Afrika ajandası vardı ama Türkiye’nin iç problemleri uygulamaya elvermedi. Türkiye Sahraaltı Afrika’sında ekonomik canlanma olduğunun bilincindeydi” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu politikayı önemli değişiklikler yaparak devraldığını belirten Christian Johannes, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece ekonomik konular üzerinde durmayıp, aynı zamanda Sünni nüfusun yaşadığı Afrika ülkeleri üzerinde yoğunlaştığını da belirtti.
Din faktörü
Uganda ve Kenya da Sünni nüfusun arttığı Afrika ülkeleri arasında yer alıyor. Güneydoğu Avrupa ve Kafkasya Araştırmaları Merkezi Başkanı gibi Heinrich Böll Vakfı’nın İstanbul temsilcisi Kristian Brakel de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Afrika ülkeleriyle ilişkilerde din faktörüne de önem verdiğini’ belirtti. Brakel, Deutsche Welle’nin sorusunu yanıtlarken, “Erdoğan, başarısız devlet Somali ile ilişkilerin model teşkil ettiğinden söz ediyor. Somali ziyareti sırasında ‘Batı sizi unuttu, ama biz Müslüman’ız ve sizleri daha iyi anlıyoruz’ mealinde konuşmuştu”, dedi. Türkiye kısa süre önce Somali hükümet kuvvetlerini eğitmek amacıyla bu ülkede bir üs kurmuştu.
Eşit ortak mı, yeni Osmanlı sömürgecisi mi?
Türkiye küresel alandaki çıkarlarını korumak amacıyla dış politikasında Afrika’ya daha fazla ağırlık veriyor. Brezilya, Hindistan ve Çin son yıllarda Afrika’daki angajmanını artırmaya başlamıştı. Christian Johannes, Türkiye’nin ilk planda Afrika’nın hammaddelerine değil Birleşmiş Milletleri’ndeki oylarına önem verdiğini ve dünya politikasında daha aktif olmak isteyen AKP iktidarının ‘Yeni Osmanlıcılığa’ kalkıştığı gerekçesiyle eleştirildiğini belirtti. Johannes, Türkiye’nin eski Osmanlı toprakları ve Afrika’daki uzantısında ‘ahlâki himayecilik’ rolü üstlenmeye ve her bölgede söz sahibi olmaya çalıştığını dile getirdi.
Heinrich Böll Vakfı İstanbul Temsilcisi Kristian Brakel de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Osmanlılık geçmişine atıfta bulunduğunu ancak ‘Osmanlının Sahraaltında marjinal, kısa süreli ve başarısız rol oynadığını’ söyledi. Brakel, Eroğan’ın bu ifadeleri ülkesinin gerçek çıkarlarını örtmek için dile getirdiğini ve Türkiye’nin Afrika’daki ekonomik çıkarlarını kollamaya çalıştığını tahmin ettiğini belirtti.
Demokrasi ve insan hakları
Kendisini eleştirenleri ve mizahçıları mahkemeye veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Uganda Devlet Başkanı Museveni ile fikir hürriyeti ve insan hakları gibi konuları konuşmuş olabileceğine her iki uzman da ihtimal vermiyor. Brakel, “Erdoğan, Afrika’ya olumlu ya da olumsuz değerler ihraç etmeyi düşünmüyor. Museveni ve Kenyata’nın basın özgürlüğünün ve temel hakların kısıtlanmasının gündeme gelmesinden çekinmelerine neden görmüyorum” dedi.
Türkiye’nin bu kıtadaki büyükelçiliklerinin sayısı 2002 yılından sonra ikiye katlanarak 15’i Sahraaltı ülkelerinde olmak üzere 20’ye çıktı. Aynı dönemde Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ticaret hacmi de 6 kat arttı.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.