İktisadi Kalkınma Vakfı, gözlemci sivil toplum kuruluşu statüsü ile Paris’te yapılan Anlaşma’nın müzakere edilme sürecine tanıklık etmiştir. İktisadi Kalkınma Vakfı olarak, AB ve küresel konulardaki son gelişmeleri yakından takip etmekte birlikte, tüm bu gelişmelerin Türk iş dünyasına ne tür yansımaları olacağını kamuoyuna aktarmanın görevi içinde hareket etmekteyiz.
Bu bağlamda, Anlaşma’nın en önemli özelliklerinden biri olan ve uluslararası çevre koruma ve iklim değişikliği anlaşmasına ilk kez kesin bir ifade ile eklenen “iş dünyasının yeni iklim rejimindeki dönüştürücü gücü”ne dikkat çekilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Temiz üretime geçiş süreci
Şüphesiz; Anlaşma ile özellikle “sanayi” ve “enerji” sektörleri için fosil yakıta dayalı bir üretimden daha temiz üretime geçilmesinin ilk temeli atılmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının sanayide daha fazla yer edindiği, iklim politikasını operasyonel alanlarına uyumlu hale getiren, atık yönetiminde daha iddialı, düşük karbonlu ekonominin gelişmesini besleyen ve hatta uzun vadede “karbonsuz” ekonomi modelinin oluşmasına katkı sağlayan yeni bir dönüşümün simgesi olacak başta sanayi ve enerji sektörleri için geri sayım başlatılmıştır.
Türkiye’nin imzası neden önemli?
İş dünyasının yeni iklim rejimini şekillendirmedeki kilit görevleri “ülkelerdeki mali kaynakları hareketlendirmek” ve “iklim değişikliğine uyumu hızlandıracak teknolojiler ile yenilikçi modelleri geliştirmekten geçmektedir”.
Türkiye’nin imzasının bazı koşullara bağlı olduğu, Aralık ayındaki Paris müzakerelerinde Türkiye Delegasyonu tarafından resmi olarak Birleşmiş Milletlere sunulmuştur. Türkiye, “gelişmekte olan” ülke tanımını koruyarak, Kyoto Protokolü çerçevesinde edinemediği finansal yardımlardan haklı olarak yararlanmak istemektedir. Türkiye’nin bu isteğinin bu yılsonunda Marakeş’te yapılacak 22’nci Taraflar Konferansı’nda ele alınması beklenmektedir. Ancak bu noktada;
1. Türkiye’de en fazla emisyon oranlarının yüzde 67,8 ile enerji ve yüzde 15,7 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı kaynaklı olduğu hatırlandığında, bu sektörlerin emisyonların azaltılmasında ne kadar etkili olabileceği göz önünde bulundurulduğunda, bugünden atılacak imzanın, sektörlerin üretim aşamalarındaki modernizasyon çalışmalarına ve düşük karbonlu üretime geçişi hızlandırmada öncü rol oynayabileceğini ifade etmemiz gerekmektedir.
2. Türkiye’nin imzası, giderek temiz üretime doğru kayan AB pazarına uyum için hem de uluslararası iklim müzakerelerinde ulusal pozisyonumuzun güçlü kılınması, uluslararası standartlara uyum ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile mücadele açısından önemlidir.
3. İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri olan Türkiye’nin bu kararlılığı, Ulusal Sanayi Stratejisi gibi temel belgelerinde iklim değişikliği politikasıyla bağlantılı olarak belirtilen “daha çevre dostu ve rekabetçi bir sanayi yapısının oluşturulması” amacına ulaşılmasını da hızlandıracaktır.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın