Mehmet Ali Doğan >> Enerji, yaşamın her alanını etkiliyor. Haliyle özel bir önemle ilgilenilmesi gereken bir alan olarak enerji; ekonomi yönetimi ve siyasetin gündeminden de hiç düşmüyor. Diplomatik girişimlerin merkezinde de o var, ekonomik ilişkilerin merkezinde de…
Türkiye’nin enerji odağını; petrol, doğalgaz temini ve nükleer santral yatırımları oluşturken, “yenilenebilir enerji kaynakları” da ihmal edilmiyor. Alternatif enerji kaynakları diye de tanımlanan bu alanda; rüzgar ve güneş enerjisi yatırımları; toplam enerji ihtiyacına cevap verebilir hale geldi.
Güneş enerjisinden elektrik üretmek için Türkiye’de panel ve kablo satan, kurulum ve yatırım yapan firmaların yüzde 93’ünü kapsayan platform olan Solarbaba’nın kurucusu Ateş Uğurel, “Dünyanın en büyük dört ekonomisinin aynı zamanda en büyük dört güneş enerjisi pazarı” olduğunu dikkat çekiyor. Haliyle, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde olmayı vizyonuna koymuş Türkiye’nin, güneş yatırımlarında ilk 10 ülke arasında olması beklenir. Ancak şu an, henüz bu noktaya ulaşmış bir güneş enerjisi pazarından söz edemiyoruz. Nedenlerini ve güneş enerjisinin geleceğini Solarbaba Kurucusu Ateş Uğurel’e sorduk.
Türkiye için güneş enerjisinin önemi nedir? Enerjide bazı bağımlılıklarımız var, bunları önleyebilecek bir durumu var mı?
Şu enerji ihtiyacını ikiye ayıralım. Enerjiye neden ihtiyacımız var? Birincisinde ısınmak, ulaşım ve elektrik için ihtiyacımız var. Petrol bizim elektrik ihtiyacımız için kullandığımız bir ürün değil. Petrolden biz yan ürünler geliştiriyoruz, benzin, motorin yapıyoruz ama elektrik için kullanmıyoruz. Baktığımızda elektrik üretimi için doğalgaz ve kömür bağımlılığımız var. Ondan sonra rüzgar santralleri, jeotermal ve hidroelektrik santralleri kullanılıyor. Baktığımızda dünyanın her yanında olduğu gibi güneş enerjisi, elektrik ihtiyacı için kullanılıyor. Bizim de elektrik ürettiğimiz enerji kaynağı şu anda doğalgaz. Güneş enerjisi şu anda Türkiye’nin enerji ihtiyacının binde 1’ini oluşturuyor. Dolayısıyla istatistiklerde bile gözükmüyor!
“Enerji hiç bu kadar ucuz olmamıştı!”
Güneş enerjisinin kullanımında geç mi kaldık?
Hâlâ yarışın içindeyiz, öne geçme şansımız da var. Çünkü güneş enerjisi, tarihinde hiç bu kadar olduğu kadar ucuz olmamıştı. Bu yarışın başladığı, 10 yıl- 15 yıl önce Almanya’ya baktığımızda güneş enerjisi iki – üç kat daha pahalıydı. Yarışın başlangıcını 2015’in başı olarak öngörebiliriz, çünkü en çok güneş enerjisi yatırımı Türkiye’de 2015 yılında yapıldı. 2014’te 40-50 MW’lık bir kurulu güç vardı, bu yaklaşık beş katına çıktı. 2015 sonunu 248 MW- 250 MW ile kapattık. En güzeli de 2016 yılında, önümüze ek bir bürokratik engel, finansla ilgili veyahut da uluslararası bir sorun çıkmazsa 1 GW’a ulaşmak gibi bir hedef konuldu. Bu etkileyici bir rakam, çünkü artık kilowatt, megawatt değil, başka bir birimden bahsediyoruz, gigawatt olarak. 1 GW sınırına ulaşmayan hiçbir ülke, şampiyonlar liginde gözükmüyor dünyada. Dolayısıyla, dünyanın da finans sektörün de Türkiye’yi kaale alması için bu sektörün bu sınırı geçmesi lazım. Bu sınır, psikolojik olarak da önemli. Biz yarışa geç başlamış olsak da 2016 yılı, Türkiye güneş enerjisi sektörü için çok önemli bir yıl olacak.
1 GW’ı aşan ülkeler hangileri?
Şu anda çok ilginç bir durum var. Biz bunu çok vurgulamaya çalışıyoruz; son üç yıldır, ki bundan sonraki bir iki yıl boyunca bunun değişmeyeceğini de düşünüyoruz, dünyanın en büyük dört ekonomisi aynı zamanda, dünyanın en büyük dört büyük güneş enerjisi pazarı. Bunlar kim? Amerika, Çin, Almanya, Japonya. Dünyanın dört büyük ekonomisi, aynı zamanda dört büyük pazar olmuş.
Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefinde olan bir ülkeyiz. Haliyle, güneş enerjisi pazarında çok da iyi durumda olmadığımız gözüküyor. Bunu nasıl yorumlarsınız?
İlk 50’de değiliz, madem en büyük 10 ekonomi arasında olmayı konuşuyoruz, böyle bir global hedefiniz var, güneş için de böyle bir hedef koymamız lazım. Güneş enerjisi liginde de ilk 10 ülkeden biri olmamız gerekiyor.
Artık güneşin farkına vardık, niyetimiz de var, yatırım için ülke işletmelerinin sermayeleri de makul. Ancak güneş enerjisi için kullanılan teknolojide yerliliğin yetersizliği konuşuluyor. Ne diyorsunuz?
Ben ona inanmıyorum, çok ciddi bir boyutta algı yönetimi yapılıyor, bilgi kirliliği var. Bir kere, yerli enerji kaynağı ile ithal ettiğimiz enerji kaynağı arasında fark var. Şimdi Türkiye’de ne yok? Petrol yok, doğalgaz kaynağı yok. Bunları ithal ediyoruz, kömür de çok fazla yok. İthal ettiğimiz enerji kaynağını ne yapıyoruz? Kömürse santralinde elektriğe çeviriyoruz, doğalgazsa elektriğe çeviriyoruz. Şimdi Türkiye’de yaklaşık 70-80 yıldır, hiç bir barajın yerliliği sorgulandı mı? Bir doğalgaz santralinin ne kadar yerli olduğu sorgulandı mı? Hiç bunlar sorgulanmamışken, zavallı 250 MW’lık güneş enerjisinin yerliliğinin sorgulanmasına ben iyi niyetle yaklaşamıyorum, kusura bakmasınlar. Türkiye’nin kurulu gücü şu anda 72 GW. Bunun yerliliğini bugüne kadar yerliliğini bugüne kadar hiç konuşmamışız, güneşin teknolojisinde yerliliği sorguluyoruz, anlaşılır değil. Şu anda stratejik olarak teknolojinin sorgulanmasına gerek yok. Şu anda önemli olan enerjinin temiz olması, ucuz olması… Yerli üretime kim karşı çıkabilir? Kimse karşı çıkmaz. Ama yerli üretimin teknolojisinin olması için olmazsa olmazı vardır. Bunun arabadan da farkı yok, cep telefonundan da farkı yok. Katma değer yaratacaksınız, Ar-Ge yapacaksınız, ürettiğiniz ürün yurt dışında mutlaka kendine pazar bulacak. Sadece Türkiye pazarı olmaz, öyle bir dünya kalmadı artık. Ben bir ürün üreteyim de tek Türkiye’de satılsın! Arçelik de buzdolabı üretiyor, Vestel de… Satışlarının büyük bir kısmını yurt dışına yapıyorlar. Yerli araba, nispeten üretiliyor, yurt dışına satılıyor. Dolayısıyla, yerli güneş paneli üretimine geldiğimizde, burada çok ciddi bir bilgi kirliliği var. Burada yapmamız gereken, bu işi 50 yıldır yapan ülkeler var dünyada, onların 50 yıllık Ar-Ge yeteneğine hemen ulaşmamız mümkün değil ama şu anda ona da başlayabiliriz. Finansal gücü yüksek olan, Ar-Ge yeteneği iyi olan, teknoloji transferini Türk mühendislerle, Türk yatırımcılarla paylaşmaya hazır olan büyük şirketlerden bir iki tanesini Türkiye’ye getireceğiz, nasıl şu anda bütün enerji şirketleri yüzde 50-yüzde 50; aynı yapıyı burada kuracağız. Biliyorsunuz şu anda buradaki bütün enerji şirketlerinin ortaklığının yarısı yabancı, yarısı Türk… Ölçek ekonomisini hedefleyeceğiz, o yabancı ülkeden getirdiğimiz şirketin Ar-Ge yeteneğinden biz de yararlanacağız, öğrenmeye başlayacağız. Bir “Made in Turkey” panel, yavaş yavaş üretmeye başlayacağız. Kuzey Afrika, Ortadoğu gibi yerlerde de bunu satmaya çalışacağız. Bu çok büyük bir iş planı, bunu hükümet mutlaka desteklemeli. Türkiye’den de en fazla, şartları zorlasak en fazla üç tane marka çıkar, bunu kabul edeceksiniz. Aynı cep telefonu markaları gibi. Saysanız 10’dan fazla sayabilir misiniz? Onda da zaten Samsung ve Apple yüzde 80’ini kaplıyor.
Güneş enerjisi paneli için yarışan firmalarımız var mı?
Türkiye’de yok. Şu anda dünya oyuncuları var. 16-17 tane güneş paneli üreticisi firma var, onlarla şu anda montaj yapıyoruz. Bu ortamda böyle bir yatırıma girdikleri, montaj hattı kurdukları ve cesaretleri için kutluyorum onları da. Ama katma değer zincirinin çok ufak bir noktasını yapıyorlar. Bir çok şey yurt dışından ithal ediliyor. Burada sadece camı, çerçevesi, konvektörü birleştiriliyor, bir ürün haline getiriliyor. Halbuki, katma değerin tamamını elde etmemiz lazım farklılaşma yapmak için.
Evlerde, sanayide 220 voltluk aparatlar kullanıyoruz ancak güneş enerjisi 12-24 voltluk seviyede. Burada biraz açıklamaya ihtiyaç var? Bu durumun aslı nedir?
Güneş enerjisi DS akım, 12 volt-24 volt elektrik üretir. Arada bir invertör dediğimiz ekipman vardır. O invertör, DS akımı LC akıma çevirir. Yani bildiğimiz 220 volt, tek faz, 280 volt, sanayide 3 faz; ona çevirir.
Güneş enerjisinden üretilen elektriğin depolanmasında, çevreci olmayan ürünler kullanıldığı için, çevreciliğinin de sorgulandığı konuşuluyor. Bunun içyüzü nedir?
Türkiye’de şu anda, güneş ya da yenilenebilir enerjinin depolanmasıyla ilgili bir akü üretim tesisi yok. Çünkü lityum iyon aküler var, baktığınızda. Dünyada bu kısımda da çok büyük üreticiler var. Bu işin başını gene Çin, Amerika ve Japonya çekiyor. Türkiye’de şu anda yenilenebilir enerjinin ölçekli olarak yapılanmasına yönelik bir akü üretimi yok.
Şu anda saklamaya zaten hiç ihtiyacımız yok. Ona ne zaman ihtiyacımız olacak? Türkiye’deki güneş enerjisi kapasitesi 250 MW’tan çıkıp, 10-15 GW’lık kapasitelere geldiğinde, güneş olduğunda o elektriği tüketemiyorsanız zaten depolamaya ihtiyacınız olacak. Şu anda kapasitemiz o kadar ufak ki, zaten güneş olduğu zaman ürettiğiniz bütün elektriği sistem zaten emiyor. Onu da biliyorsunuz, gündüz üreteceksiniz ve yazın üreteceksiniz. Yazın iklimlendirmeden dolayı Türkiye’nin en çok enerjiye ihtiyacı olduğu zaman, yazın öğlen saatleridir, güneşin de en çok elektrik ürettiği zamanlar aynı saatlere denk geliyor, dolayısıyla uzun bir süre her hangi bir depolama ihtiyacı olmadan, güneşten ürettiğimiz elektriği tamamen tüketebiliyoruz.
Yenilenebilir enerji kaynağını jeopolitik boyutta değerlendirsek neler söyleriz? Güneş enerjisi, burada elimizi nasıl güçlendiriyor?
Şu anda çok ufak boyuttayız. Suyu, hidroelektrik barajlarını çıkarsanız yüzde 2- yüzde 3 seviyelerinde kalıyor. Rüzgar bayağı bir katkı sağlamaya başladı, rüzgar santrallerinin kurulu güçü 5 GW’ı geçti. Onlar iyi gidiyorlar şu anda. 2023 ile ilgili 10 GW’lık bir hedef de var, inşallah ulaşacaklar. Rüzgarla ilgili gelişmeler iyi gidiyor. Baktığınız zaman jeotermal yatırımlar da iyi gidiyor. Hidroelektrik kapasitemizin önemli bir kısmını doldurduğumuzu düşünüyorum. Doldurmasaydık eğer, büyük baraj yatırımı devam ederdi. Büyük baraj uzun zamandır yapılmıyor Türkiye’de bugün küçük HES’ler açılıyor, daha küçük barajlar yapılıyor. Dolayısıyla, şu anda tek boşlukta kalan güneş…
Hilmi Güler, Enerji Bakanı’mızken yaptığı bir açıklaması olmuştu. Hidroelektrik için 5-6 büyük firma, rüzgar için 3 bin orta ölçekli işletme, güneş enerjisi üretimi için de 30 bin KOBİ öngörüyordu. Bugün işletmecilik açısından da uygun bir sektördür güneş enerjisinden elektrik üretmek, diyebilir miyiz?
15-16 güneş enerjisi paneli üreten firmamız var, onlar Çin’den hücreleri ithal ederek, üzerine camını koyuyor, çerçevesini koyuyor, kablosunu ekleyerek güneş paneli üretiyorlar, Türkiye’de. Hilmi Abi diyeceğim, o zaman çok da iyi dost olmuştuk, kendisiyle çok görüştük. Çok vizyoner bir enerji bakanıydı, güneş enerjisine de gerçekten çok büyük bir destek verdi. Çatı hesabından gidersek, Türkiye’de şu anda sadece çatılarda 30-40 GW kapasite var. Çatıların altında KOBİ de var, AVM de var, otel de var, ev de var. OSB’ler de var. Bir araziye kurulum gerektirmeden, sadece çatı kapasitesinin çok rahat kurulabilen kapasitenin en az 15-20 GW olduğunu düşünüyoruz.
Bölgemizde dünya gündemine oturmuş haberlerin odağında petrol, doğal olarak enerji var. Ortadoğu petrol nedeniyle kaynıyor, Rusya ve İran kaynak ülkesi… Çin enerji ihtiyacı nedeniyle bölgede… Odak noktasında enerji var. Güneş enerjisi mikro bir konu olabilir ancak, bütün savaşlar enerji yüzünden yapılıyor. Güneş enerjisi bu hengamede nerede duruyor?
Güneş enerjisinin mikro olmasını aslında avantaj olarak görüyoruz. Güneşin diğer enerji sistemlerinden ayrılan en önemli özelliği, çok farklı sistemlerin bütünün büyük kapasite oluşturması. Diğer enerji sistemlerinden ayrıldığı nokta bu. Diğer enerji kaynaklarında, büyük bir doğalgaz santrali kurarsınız, büyük bir nükleer santral kurarsınız. Merkezi bir santraldir ve şebekeyi besler; güneş böyle bir özelliğe sahip değil. Diğer santrallerle karşılaştırmalar çok hoşlaştığımız bir şey değil aslında. Bu konuya teknik olarak yaklaşabiliriz, siyasi olarak yaklaşmayız. Terasta altı yedi tane panel kurabilirim. Bakın şöyle, baktığınız yerde yaklaşık olarak 1000 tane çatı görüyorsunuz, hepsine de 2-3 KW kurulabilir. Bir anda bir cadde üzerinde 3-4 MW’lık kapasite yaratılabilir. Bunu Kadıköy’e yayın, İstanbul’a yayın, diğer şehirlere yayın! Toplamda bir anda çok büyük bir kapasite oluştu. Küçük küçük ama toplamda çok büyük bir kapasite oluşuyor.
Teknik olarak nükleer santralin 2023-24 yıllarında devreye gireceği söyleniyor. 2023 yılında güneş enerjisinden üretilen enerjinin maliyetinin, nükleerden üretilen enerji maliyetinden yüzde 30 daha aşağıda olacağını iddia ediyorum ben.
Şu anda maliyetler ne? Diğer kaynaklarla kıyaslarsak ne söyleriz?
Şu anda maliyetler Türkiye şartlarında güneş enerjisinde yaklaşık olarak 0,8-0,9 dolar cent civarında. Nükleerin alım garantisini biliyorsunuz zaten, 15 yıl boyunca nükleer santralden üretilecek enerji için hükümetimiz 12,5 dolar cent alım garantisi verdi. Doğalgaz ve hidroelektrik santralleri, elektriği serbest piyasaya satıyorlar. 2013’te Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacının ortalama maliyeti 7,5 dolar centti. 2015’te doların artmasından dolayı sanırım 5,5-6 dolar cent gibi ortalama bir fiyat çıkacak. Nükleere güneş enerjisinin ortalama yüzde 50 fazla bir maliyetle alım garantisi vermişiz. Dolayısıyla güneş enerjisinin geleceği nokta şu; bir kaç yıl sonra, dünyada da öyle, artık hiçbir teşvik olmadan, hiç bir alım garantisi olmadan, onlar da serbest piyasa fiyatına satmayı kabul edecek.
Güneş enerjisine yapılan yatırımın geri dönüşü ne kadardır?
Şu anda ortalama olarak, güneş enerjisine yapılan yatırım, finans maliyetiyle beraber yedi-sekiz yılda geri dönüyor. Onun için bu kadar fazla talep var zaten. Yoksa kimse yatırım yapmazdı, güneş enerjisine. Santralin de ekonomik ömrü teknik olarak 25-30 yıl civarında.
Çeşitli riskler karşısında enerji çeşitlenmesine gidilmesi gerektiği söyleniyor. Güneş enerjisi bu açıdan en ideal alternatif enerji kaynağı mıdır? Enerji çeşitlemesinde güneş enerjisine ayrılan pay yüzde kaçlarda olmalı?
Aynen öyle. Böyle bir pay belirlenmiş değil maalesef. Ben enerji bakanı olsam, ilk hedef olarak yüzde 10 koyardım. Türkiye’de ne kadar elektrik enerjisine ihtiyaç varsa, güneş enerjisinden gelecek olanı, ihtiyaçta ilk kurguyu öyle kurardım.
Öbür enerji kaynaklarına yatırım yapılacağı zaman, çok uzun vade gerekiyor. Mesela, doğalgaz ihtiyacımız var, bugünlerde de bir jeopolitik riskten bahsediliyor. Bu nedenle Katar’la İsrail’le görüşülüyor. Görüşme tamam olsa da onların yaşama yansıması için epey zaman gerekecek. Santral kurmak için bile yıllar gerekebiliyor. Güneş enerjisi bu açıdan ihtiyacı karşılamak için acil çözüm adresi midir? Ne dersiniz?
Kesinlikle en acil çözüm kaynağı, en kolay çözüm kaynağı güneştir. Burada kurulum için bir ay gerekiyor. Size başka ülkelerden örnek vereyim, Almanya’dan mesela… Ülkenin ekonomik gücüyle de alakalı değil, ne kadar güçlü müteaahhitlik ve taahhüt şirketi olduğuyla alakalı bu. Ki, Türkiye bu açıdan oldukça avantajlı, dünya liderlerinden biri. Her yıl Almanya, üç yıl arka arkaya 7 GW kurulum yapmış. Güneşte üç yılda 21 GW kurulum yapmış. İnanın Türkiye’de bu potansiyel var, bu istek var, bu arzu var, yatırımcılarda bunu yapacak kabiliyetimiz de taahhüt firmalarımız da var. 10 yılda 400 GW’lık nükleer kapasitesinden bahsediyoruz, üç yılda da 21 GW’lık bir yatırımdan bahsediyorum.
Güneş, diğer enerji kaynaklarının alternatifi olabilir. Ben olsam, ilk önce stratejik olarak kömür santrallerinden başlarım. Rol model ülkeler var önümüzde, Amerika mesela… Kömürde de bayağı bir italatçıyız. Türkiye’deki kömürün kalori limit değeri çok yüksek değil. Kömürün de çoğunluğu Rusya’dan geliyor. Enerjide maalesef bir tek ülkeye bağımlılığımız var. İlk önce en eski kömür santralinden başlarım. Bu Amerika’nın takdiği. En eski kömür santraline bakıyor Amerika, onu kapatıyor. Bu kömür santrali ne kadar enerji üretiyordu diyor, aynı miktarda güneşten ne kadar elde edersem diyor, onu ekliyor kapasiteye… Kapasite aynı, içerideki malzemeler değişik. Zamanı geldikçe değişiyor. Eski kömür santrallerini kapatıyor, yeni kömür santraline yatırım yapmıyor, onları rüzgarla, güneşle kapatmaya başlıyor. Sonra doğalgaza gelecek yavaş yavaş. Onları da değiştirecek. En son nükleere gelecek bu iş. Kimse nükleeri kapatıp, güneş enerjisine geçmek gibi bir şeyi, ilk tercih olarak uygulamıyor. İlk önce fosil yakıtlarla başlıyor.
Karbona dayalı enerjinin sonuçta alternatifi sadece güneş midir?
Siz bahçenize nükleer kuramazsınız, kömür santrali de kuramazsınız. Binaların çatısına rüzgar turbini de kuracak haliniz yok sonuçta. Ocak ayındayız şu anda, inanılmaz bir güneş var, gördüğünüz gibi… Şu anda boşa gidiyor bu güneş. Tek kaynak güneş, başka bir kaynağı entegre edemezsiniz. Köy, şehir, kasaba hayatında enerjiyi güneşten karşılayabilirsiniz.
2050’yi hayal etsek mesela, ne dersiniz?
10 yıl önce ütopyaydı. Bugün tamamen de gerçektir, hiç de hayal mayal, ütopya değildir. 2050 yılında Türkiye, tüm enerjisini temiz enerji kaynaklarından elde ediyor. Jeotermal, rüzgar, güneş, hidroelektrik ve biyokütle. Tarım atığı vs. 2050’de Türkiye nükleer santral kullanmıyor, doğalgaz santralini de kapatmış, doğalgazdan ısınmaya az miktarda devam ediyor. Kömür santrallerini de kömür madenlerini de kapatmış. Benim ütopik öngörüm 2050’de bu, temennim de bu aynı zamanda.
Çevreci bir cennet tasvir ettiniz. Ekonomiye yansıması nasıl olur?
Bu aynı zamanda hem ekolojik hem ekonomik bir cennet ve mümkün. Eskiden biliyorsunuz ekonomik ekolojik olmazdı, ekoloji bir ütopyaydı, şimdi ikisi yanyana geldi. Dünya tarihinde ilk defa oluyor bu. Ekonomiye müthiş bir yansıması olur. En son, Dünya Bankası raporunu paylaşmıştık; hangi enerji santrali ve hangi enerji kaynağı ne kadar iş yaratıyor diye… Güneş enerjisi işinde, her 1 MW kurulumda, 20 tane iş yaratıyorsunuz, 20 kişi çalışıyor. Düşünün güneşte 20-30 GW’lık bir kapasiteye geldiğinizde Türkiye’de 400 bin – 500 bin kişi güneş enerjisi sektörüyle çalışıp, evine ekmek götürecek. Bu hayal değil. Amerika’da sadece güneş enerjisi sektöründen şu anda 220 bin kişi para kazanıyor. Örnekleri dünyada bol bol var. Amerika’da ne kadar istihdam yaratmışsa, emin olun Türkiye’de de o kadar yaratacak, Hindistan’da da… Çatıya bir şey monte ediyorsunuz, onu tek kişi yapmıyor, dört kişi gerekiyor. Orada da burada da böyle.
Güneşte Ar-Ge ne düzeyde?
Enerjide en çok Ar-Ge yapılan kaynak güneş. Kömürde artık verimi artıramazsınız, doğalgazda da verimlilik belli bir yere kadar geldi. Rüzgar santralleri belli, belli fiziksel kurallar var. Güneşte ise hala gidilecek çok yol var. Teorik kapasitesi ya da fizik kurallarına baktığınızda verimlilik iki katına kadar çıkabilir. Şu anda yüzde 17’lerde, 18’lerde… Yüzde 35’leri bir süre sonra görebiliriz. Bu ne demek, yarı büyüklükte bir paneliyle aynı enerjiyi üreteceksiniz demek.
Otomobiller için de güneş enerjisi konuşuluyor. Bunlar çözüm mü?
Öğrenciler gerçekten çok istekli, arzulu çalışmalar yapıyor. Hepsini de tebrik ederiz. Onlar için de güzel bir şey, güneş enerjisiyle tanışma şansı oluyor. Ama şu anda bunların hayata geçme şansı yok. Bir arabanın enerji ihtiyacını hepimiz biliyoruz, bir güneş panelinin enerji üretimi ne kadar artarsa artsın, ne kadar üreteceğini biliyoruz. Burada doğru olan şey, elektrikli araçların başlaması, o elektrikli arabaların şarjı bittiğinde, güneş enerjili şartarında, temiz enerjiyle akülerini şarj etmesi… Arabanın üzerine güneş paneli entegre etmek belki tasarımsal olarak güzel olabilir ama ekonomik olarak pek anlamı yoktur.
Tarım arazisi sıkıntısı yaşıyoruz. Toprağa daha fazla ihtiyacımız var. Ancak tarlalar güneş enerjisi panelleriyle doluyor. Bu bir risk değil mi?
Risk var. Şu anda mevzuat gereği, birinci derece tarım arazisine güneş panelleri kurulması mümkün değil. Bir kaç istisnası olmuş olabilir ama gördüğüm ve takip ettiğim kadarıyla, bu kural sıkı bir şekilde uygulandı. 250 MW kuruldu bugüne kadar. Bunların hemen hemen hiçbir bölümü tarım arazisine yapılmadı. İşte burada çatıların çok önemi çıkıyor. Zaten burada yönetmelik biraz yanlış başladı, Türkiye’de. Bütün dünyada güneş enerjisinin yaygınlaşması, çatı programlarıyla başladı. Türkiye tam tersi, büyük ölçekli santrallerle başladı bu işe. Şimdi EPDK düzeltmeye başladı onu. İnşallah bir iki yıl sonra olay bizde de rayına girer. Gördüğümüz apartman çatısı, otel çatısı, OSB’ler, otoparklar, bomboş alanlar var. Böyle küçük küçük binlerce uygulamayla, kapasite artırımına gidebilirsiniz. Şu anki uygulama bizim de pek mutlu olduğumuz bir uygulama değil. Büyük güneş santralleri, bence devletin tahsis edeceği, gerçekten tarımla hiç ilgisi olmayan büyük alanlarda yapılmalı. Devlet bu yönde bir kapı açtı ve doğru yaptı, ihtisas bölgeleri tanımladı; Konya, Karaman, Niğde ve Van’da çok büyük alanlar tanımlandı. Yatırımcılar gidip oralara yatırım yapacaklar, arazi aramayacaklar. Bunun dışında bütün güneş yatırımlarında biz arzu ediyoruz ki, binaya entegre olarak, çatılarda, otoparklarda, boş alanlarda olacak.
Mevzuatla ilgili düzenlenecek alanlar neler?
Çok alan var, çok eksik var. Çok eksiğimiz var, onun için yapılmıyor yatırımlar. Bütün sorun mevzuatlarla ilgili şu anda Türkiye’de. O kadar iştahlı yatırımcı var ki. Finansör, yurt dışından gelen yatırımcı, Türkiye’de güneş paneli üretimine büyük ölçekte girecekler, konstrüksiyon üretimden bahsediyorum. Ama bunların, pazarın, sağlıklı ve güçlü bir şekilde büyümesi gerekiyor. Şu anda siz, mevzuat gereği çatınıza hiçbir şey yapamazsınız. İnanılmaz bir bürokrasi var şu anda bu bir. Bürokrasinin maliyeti var iki. Şu anda sisteme vereceğiniz bedel kadar, kuracağınız panele vereceğiniz para kadar bedeli bürokrasiye harcarsınız. İnanılmaz zaman harcarsınız. Ondan sonra başka bir sorununuz daha var, biliyorsunuz üreteceğiniz fazla enerjiyi devlete satma şansınız var, çünkü sistem bunun üzerine kurulu. Her hangi bir şansın, fazla enerjiyi, diyelim ki Bodrum’da yazlığı var, oraya kurduk, tüm engelleri de geçti diyelim, devlete satma şansı gene yok. Mevzuat gereği şirket kurması gerekiyor çünkü… O bölgenin dağıtım şirketine fatura kesmesi için… Şahısların öyle bir şansı da yok! Dolayısıyla sektörün önü şu an kapalı tamamen.
Siyasi irade de istekli, yatırımcı da… Piyasanın da talebi var. Yağ var, un var, şeker var, helva niye olmuyor?
Biz de onu söylüyoruz, bu helvanın neden çıkmadığını bir türlü anlamıyoruz. Bir iki hafta sonra, solar platformu olarak Türkiye’nin en büyük çalıştayını yapacağız. 160 tane Türkiye’nin en büyük güneş enerjisi şirketi katılıp, bu konuda bir gün; mevzuattı, yerli üretimdi, Ar-Ge’ydi bütün bunları bir masaya yatırıp, 30-35 sayfalık bir Türkiye raporu çıkaracağız. Bu sorunuzun cevabını ben de merak ediyorum. O raporu elime alıp Enerji Bakanı Berat Albayrak’la, sonra randevu alıp Başbakanımız hem lisemden, hem üniversitemden Ahmet Davutoğlu’yla; Cumhurbaşkanımız Tayyip Bey’le görüşeceğim. Bakın biz böyle bir rapor hazırladık. Siz buna destek veriyor musunuz? Engel nedir? Bu raporun hazırlayıcıları da sektörün oyuncuları tamamıyla, bankacısı, finansçısı, yatırımcısı… Hepsi var. Tek bir ürün satmak isteyen bir Çinli falan yok burada. Bu sorunun cevabını inanın ben de bilmiyorum. Çünkü, orta gelir tuzağına girmiş gibi gözüküyor Türkiye. Farkındaysanız, gelirimiz aynı kaldı. Artıyor, dolar kuru artıyor, vs oluyor, insanların aldığı maaş reel olarak Türkiye’de aynı. Orta gelir tuzağından çıkması için de müthiş bir fırsat güneş enerjisi. İstihdam yaratabiliyorsunuz. Pazarı büyütünce yerli üretime geçersiniz. İki üç tane yerli marka oluşturmaktan bahsettim, tamam siz Amerika’ya çok fazla ürün satamazsınız ama Kuzey Afrika pazarı var, Ortadoğu var, Hindistan var, Pakistan var. Bunlar çok büyük pazarlar. Oralara ürün satmaya başlayabilirsiniz. Bizim Türk müteahhitler çok becerikli. Rusya’da, Ukrayna’da, Gürcistan’da ne kadar inşaat varsa hepsine imza attığını biliyoruz. Türk müteahhitler bu ülkelerde uygulama yapmaya başlayabilirler. Artık muhalefetiyle, hükümetiyle bu akşam el ele verip, biz Türkiye’de güneş enerjisi devrimini başlatıyoruz, demesi lazım. Her geçen gün büyük kayıp çünkü. Dünya başladı çünkü.
Paris İklim Zirvesi’nde güneşin yeri ne oldu?
Paris Zirvesi’nde müthiş şeyler oldu. Paris Zirvesi’nde açık arayla öne çıkan şey güneş enerjisi oldu. İklim, karbondioksit, ısınma tamam hepsi çok hoş da, oradaki en güçlü mesaj, çok net bir şekilde güneş enerjisi sektörüne verildi. Orada Microsoft’un sahibi Bill Gates ile Facebook’un sahibi Mark Zuckerberg’in yan yana gelip el sıkışmasına baktım. Birbirlerine rakip olan iki tane devden bahsediyorum, güneşle hiç ilgileri yok bunların. Adamlar bundan sonraki bütün işbirliğimiz, yatırımlarımız güneş enerjisi konusunda olacak, dediler. Hem teknoloji geliştireceğiz, hem yatırım yapacağız diye konuştular. Bir düşünsenize, ikisinin toplam kullanıcısı 2 buçuk milyar kişi.
Facebook yatırımcı olsa burada, nasıl Çalık, Cengiz Holding burada yatırımcı ya… Facebook’u güneş enerjisi yatırımcısı olarak düşünün. Her kullanıcısından 10 dolar toplasa, bizi yatırımcı yapsa. 10 dolarla her ay 1 dolar, 2 dolar para verecek. Dünya devrimi başlar.
Akıllı kentler planlanıyor. Güneş de bu planlar dahilinde mi?
Binaların, şehirlerin kendi elektriklerini üretmesi, akıllı kentlerin olmazsa olmazı zaten. Bir parçası bu.
Güneş enerjisi devrimini açar mısınız biraz?
Güneş enerjisi devriminin mimarları teknoloji şirketleri olacak, enerji şirketleri olmayacak. BP, Mobil, Exson onlar olmayacak. Güneş enerjisi devrimini Google, Samsung, Apple yapacak. Teknoloji şirketleri, temiz enerji sektörünün en büyük oyuncuları olacak ve hızlı gelecek. Google’ın güneş enerjisi yatırımı 2,5 milyar doları geçmiş. Şaka gibi. Google desen sokaktaki insana, internette bir şey aradığım yer diyecek. Google şu anda dünyanın en büyük güneş enerjisi yatırımcılarından biri.
Sektöre yön verenlerden sektörün beklentileri nelerdir?
En önemlisi şu kemeri gevşetsinler. Çok fazla regülasyon, çok fazla mevzuat var şu anda enerji sektöründe. Biraz rahat bıraksınlar. Hep aynı örneği veriyoruz. Güneş kollektörlerini hep biliyorsunuz, sıcak su üretmek amaçlı. Sıcak su üretmek amaçlı kollektörler her çatıda vardır, Antalya’da, kentlerde, köylerde… Şu anda 25 milyon metrekare olmuş. Ne bir mevzuat var, ne bir yönetmelik, ne bir kanun… İsteyen istediği gibi çatısına koyuyor. Estetikmiş, statikmiş, o içi su dolu kazanlar düşer mi, düşmez mi? Hiç bir regülasyon şey yok. Olmasın demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Hiç mevzuat olmayan bir sektör 25 milyon metrekare çok güzel bir yere ulaşmış. Dünyada güneşten sıcak su üretiminde, kullanımda dünya ikincisiyiz, elektrik üretiminde ne dedim, ilk 50’de değiliz dedim. Sıcak su kullanımında dünya ikincisiyiz, üretimde de dünya ikincisiyiz. Yerli güneş kollektöründe, üretiminde, ihracatında gene dünya ikincisiyiz. Müthiş bir başarı bu. Hiç bir mevzuat yok, teşvik yok vs. yok. Dolayısıyla biraz şu kemeri gevşetsinler. Bu sektör çok dinamik bir sektör. Kendi finansını bulur, kendi alanını yaratır, ekosistemini yaratır. Ama bu kadar mevzuat, bir de bunların iki üç ayda bir değişmesi, bürokratik engeller, insanları gerçekten soğutuyor. Bir, güneş enerjisinden soğutuyor, en kötüsü yabancı yatırımcıyı Türkiye’den uzaklaştırıyor. Bu çok önemli bir şey. Şu anda Türkiye’nin en çok çekeceği alan. Biliyorsunuz yabancı yatırımcı gelip Antalya’da o yatırımı yaparsa 50 yıl kalacak ve o elektriği biz kullanacağız. Yabancı yatırımcı maalesef son üç dört aydır Türkiye’den kaçmaya başladı. Bunu güneş enerjisi özelinde söylüyorum zaten. Yabancı yatırımcı hangi ülke cazipse oraya gidiyor, cazip olmadığı zaman da kaçıyor.
Enerji nedeniyle siyasiler İran’a gidiyor, Katar’a gidiyor, Rusya ile sıkıntı yaşıyor. Güneş enerjisiyle siyasilerin eli de çok rahatlar mı?
Siyasilerin eli, çok rahatlar tabi ki. Bunu istiyorlar mı istemiyorlar mı gerçekten anlamam lazım.
Türkiye’nin bu akşam gerçekten güneş enerjisi devrimi başlatması lazım. Ar-Ge’siyle, üniversitesiyle, yatırımcısıyla, yerli üretimiyle, kapasitesiyle, çatıların açılmasıyla…
Güneş enerjisi en demokratik enerjisi. Bazıları daha az alıyor, bazıları daha çok alıyor. Bunun hiç bir önemi yok. Norveç daha az alıyorsa, iki üç tane güneş panelini daha fazla kurarsınız, aynı elektriği üretirsiniz. Evet Türkiye daha şanslıdır, Cezayir bizden daha şanslıdır, Kuzey Afrika. Ama bu kadar demokratik elde edilen bir enerji türü yok dünyada. Ne rüzgarda var, ne kömürde var, ne suda var. Hiç bir şeyde yok. Su fakiri olan ülkeler var, petrol zengini olan ülkeler var, kömür çıkan ülkeler var. Güneş bütün dünyadaki ülkelere gelen bir şey. Sabah güneş doğuyor, akşam batıyor. İkincisi, hiç bu kadar ucuzlamamıştı, daha ucuzlayacak. Üçüncüsü, hep aynı şeyi söylüyoruz, güneş bu kadar demokratik bir enerji türü olduğu için, demokratik bir muamele bekliyor. Tabii ki mevzuat olacak. Herkesin kafasına göre güneş paneli koyacak hali yok, bunu çok basit hale getirsinler. Bir iki sayfalık mevzuatlarımız olsun, bu mevzuatları lütfen İngilizce’ye çevirsinler. Bakın en büyük sorunlarımızdan biri bu. Yabancı yatırımcı çekmek istiyoruz, Türkiye’de bir kamu kurumuna girdiğinizce İngilizce bir sayfa bulamıyorsunuz, bulduğunuzda da tarzanca bir şeyler yazıyor, 10 yıl önce yazılmış! Çok basit bir hale getirip, bütün bu işin dinamiğini, eğitimini, fuarını, yerli üretimini, pazarın büyümesini, eğitimleri, bakım denetimini özel sektöre bıkarsınlar. Devlet zaten bu kararı almıştı, devlet olarak biz enerji üretmeyeceğiz demişti. Biz devlet olarak enerji üretiminden çıkıyoruz, sadece regülasyonları yapacağız, özel sektör yapacak denmişti. Bu sözlerin arkasında biraz daha güçlü bir şekilde dursunlar, sektör kendi başına gider zaten. Güneş enerjisi sektörünün en büyük özelliği o.
(Fotoğraf: Sedat Özkömeç)
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.