Sorulması icap eden ilk yegâne soru;
Dünya üzerindeki katliamları anlamaya dair, kendilerinin ehil olduğuna inananları kuşatan organize bir kaos hariç İnsaniyete dair böylesi bir mevzuya gerekli ehemmiyet, anlama ve müsebbiblerin kim olduğunu tespit etme çabası ve tepki gösterilmesi hususunda kılını kıpırdatmayanların samimiyetsizliğinin ve edilgenliğinin getirdiği zulmün, ve bozulan adalet duygusunun farkında mıyız?
Türkiye bugün “Bir yerden bir yere gitmeye dair” “facia”ların haberleri ile çalkalandı. İçinde katliam kısmın bıraktım “Roboski” , “Uludere” kelimesi dahi geçmeyen Gece Ana Haber Bülten(ler)ini de izleyince, şu sualleri ertelemeden sormak için dem bu demdir demeden edemedim.
Biz katliama katliam demeyiz teröristlere öfkeli çocuklar olarak baktığımızdan Uludere’de de olsa olsa karada Amiral Battı oynamıştır çocuklar.
Bülten Haberlerine bakılınca görülüyor ki Adriyatik ve Asya’ya karanlık çöktü. Dışişleri Bakanlığı bir kriz masası oluşturmuş vaziyette. Semalarda arama kurtarma amaçlı “Keşif uçakları”.
Nedenine gelince; ilki Yunanistan’dan İtalya’ya sefer yapan içinde 54 Türk vatandaşı bulunan Korfu adası açıklarında Yunan firmasına ait İtalyan bandıralı Norman Atlantic isimli feribotta çıkan yangın kazası sırasında yaşamını yitiren mürettebattan sözediliyor. 422 yolcu 56 murettebatı olan gemide 161 kişi tahliye edilerek kurtarılmış 317 kişi kurtarılmayı beklemekte imiş .Sayılar zaman içinde değişebilir buna çok takılmayacağız. İşaret edeceğimiz yer konuya olan detay hakimiyetini istersek ne kadar ksa sürede elde edebileceğimiz ve bir kaç ortak imge . Elimizdeki istihbarat ve teçhizat yakınlara hep ıraksar, uzaklara her zaman yeter. Şefkatimiz Kapı komşudaki biçareye yetmez Mogadişu’daki açlara hayli hayli yeter. Bu şimdilik elde bir.
Bir diğer haber İtalyada Belize bandıralı manevra esnasında çarpışma sonrası batan “Gökbel” isimli Türk bayraklı 11 kişilk mürettebatlı kargo gemisine dair 2 kişi olmüş 4 kişi kayıp
Üçüncüsü Endonezya’nın Surabaya Adası’ndan, Singapur’a gitmekte olan AirAsia Havayolları’na ait yolcu uçağı 162 yolcusuyla beraber ortadan kaybolmuş .Daha zayi Malezya uçağının sırrı çözülmüş değil. Esasen kayıp mı değil mi, o da belli değil .
Gelelim bugünün tüm ana haber bültenlerindeki bu haberlerde geçen anahtar kelime ve cümle haline gelmemiş kelime öbeklerine
“Facia “ “Bir yerden bir yere giden” “Keşif uçağı “ Sırra kadem basmak “ “ sırrı çözülememek” (sırrı çözmemek)
“Bir yerden bir yere gidip” oradan dönerken adeta Yemen Türküsüne şarkı sözü yazarcasına dönemeyenlerin yazgısına bakalım 3 sene oncesinin bir “facia”sına geri gidelim. O günün Ana Haber Bültenlerine geçen ilk veriler ve açıklamaların detayları “ kem” ve “küm”
Türkiye’nin Irak sınırında bulunan Uludere (Qıleban) ilçesi Gülyazı (Bujeh) ve Ortasu (Roboski) köylerine çevirelim trajedik retrospektifin anlatımını. 40 kişi sırtı çay gıda maddesi mazot yakıt vb ile yüklenmiş katırlarla beraber sınırı geçip dönecekler. Planları bu.Burada daha giderken insansız hava uçağının bölge üzerinde keşif uçuşu sonrası içine kurt düşen ve vazgeçip, geri dönen bir kaç kişi dışında yola devam edip Irak sınırını geçtikten sonra, dönüş yolunda TSK ya bağlı F-16 savaş uçaklarıyla hava bombardımanı sonrası 34 kişi yaşamını yitirmes ile sonuçlanan vahim bir vak’adan sözedildiği ve hafızalarımızda tazelenmeye çalışıdığı aşikar.
Kime sorsan haklıdır. Şeytan köşeli bir, parantez içindeki ayrıntıda saklıdır. kararlı bir ses tonu ile doğru ve hakikatli soruları sormak şeytanı kovmanın aklıdır. 34 (35) sivil masumun yaşama gözlerini yummasına göz yumanlarla,gözlerimizi yumacak mıyız ?
Soralım o zaman sorularımızı ardı ardına .
Mezkur Uludere/Roboski katliam dosyasında bir arpa boyu yol alınamamış olması süpriz midir?
Katliamın/ olayının üstünün kapatıldığı doğru mudur ?
Uludere’de olan bitenin sorumlusu fail-i malumların kim olduğu mu meçhuldür?
“Ulusçcu milliyetçi” söylemlere yaslanarak yapılan siyasetlerin Uludere ile bağlantsı nedir ?
Vak’anın Devlet’in tarihsel refleks, “ Kürtleri Püskürtme Metodolojisi ve Her Kürt’ü PKK lı sayma saplantısı” ile bağlantısı var mıdır? Ne ölçüdedir?
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ,görevsizlik kararı, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı süreçleri ile geçen Roboski Dosyası ile ilgili olayı soruşturmak üzere Ocak 2012’de TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt Komisyonu, Mart 2013’te 84 sayfalık bir rapor yayımlamış ve kısaca “olayın kasıtlı yapıldığına dair herhangi bir bulgu delile rastlanmadığı görüş ve kanaatine ulaşıldığı” beyanını yapmıştı. Ayrıca TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emredici hükümlerini icra etmeleri ve kendilerine verilen vazifenin gereklerini ifa ettikleri, mezkur vazifenin gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığının anlaşıldığı” denilerek takipsizlik kararının alındığını da bu meyanda hatırlamalıyız. Delillerin dahi karartıldığı bir dünyada, açıklamalara binaen kasıt yok kusur var dendikten sonra ülkenin içindeki ve dışındaki düşmanlar komplo teorisi aramasın diye mi sümen altı edeceğiz bu ölümlü, şüpheli vak’aları? Arşive mi kaldıracağız kapanan dosyayı ? Kaldı ki yazımın daha kapanış bölümüne doğru Batı Medyasından (WSJournal) gelen İstibaratlar ve itiraflar doğrultusunda yukarıdaki açıklamaların çelişkilerini nası çözümleyeeğiz?
Neden durup dururken Uluslararası Af Örgütü, Türkiye yetkililerine olaya dair kapsamlı, tarafsız ve etkili bir soruşturmayı gecikmeden yapması çağrısında bulunma gereği duymuştur, zaten yetkilililer bunu yapmamakta mıdırlar ?
Hayvanları sevmek onlara zulmetmemek onları korumak kollamak elbette ki vicdanlı bir insan olarak vazifemiz fakat sadece Uludere’de katledilen hayvanlara dair duyarlılık gösterenlerin sosyal medyada ortalığı yıkanların insanlar konusunda hassasiyet göstermemeleri insanlık adına kaygı verici değil midir ? Onlar bir gün acı çekip ağladıklarında “gözüne bir şey mi kaçtı? , soğan mı seni ağlattı? ” diye mi soracağız?
Bilinmeyeni çok denklem içinde varsayımlara dayanarak sınırda kaçakçılar olduğu zannı ile kişileri ve katledilenlerin cürumunu aşağılamak amaçlı biçimde kısır melez katırlara benzeten ve İnsanlık dramı bir olayı “devlet ile kaçakçının çiftleşmesi” olarak adaba mugayyir bir şekilde tanımlayan nam-ı meşhur medya mensuplarının yazılarından feyz almak , edebe ve hayvan haklarına aykırı değil midir? Bu üslup katırların ölmesi durumunda da “nalları dikmek” tabirini kullamak anlamına da gelmez mir?Lugatımız ile ahlakımızı parallel bozmuş olmuyor muyuz? Buradan hareketle ölen mazlum insanlar için de “ geberdiler” demek normalleşecek midir?
Sınırlarda kaçakçılık olur, süpriz değildir. Kaçakçıığı elbetteki onaylamayacağımız ayrı bir mevzudur.Kaldı ki ,olup olmadığının da kanıtı yoktur. Lakin olayı sırf kaçakçılıktan tazminat isteyen devlet durumunda dar bir perspektife ele almak elim vak’anın derin yapısını saklamaya yönelik hedef saptırmak mıdır? değil midir ?
Nedeni ve bulguarı elde olmayan bir katliama hicivle destek veren, iktidarı övüyor mu sövüyor mu belli olmayan cesur medya mensubu kalemşörler neye tarafdırlar ?
Sabahın köründe yollara çıkan köylüler arasında kaçakçılık faaliyetlerinin “sınır ticareti” olarak meşru bir isimle adlanmasının ve köylülerin başka bir geçim kaynakları olmamasının arkasındaki dramatk,ekonomik, tarihsel sosyolojik,psikolojik, ideolojik gerçek nedir?
Hunharca olmaması , kaçakçılık ve terör faaliyeti zannı ile sivil halka ateş açmak, grubun topçu atışı sonrası dağılmaması ve gruptaki insan sayısı ile katır sayısının birbirine yakın olması nedeninden yola çıkıp bu grubun terörist grup olma ihtimaline binaen kanaat pekiştirmek ve buna istinaden sivil halka ateş açmak bir katliamı katliam olmaktan çıkarır mı?
Gözler yumulduğunda saklambaçın saklananı, ebesi kimdir . Çanak çömlek mayın patlayacak mıdır ?
1982 askeri darbenin TC anayasasının ordu yanlısı hükümlerini pek şık bulan,her frsatta darbe olsun ordu başa gelsin diyen farkındalıktan uzak Kemalistlerin anlamakta güçlük çektiği aleni ordu kamuflajı nasıl görülebilir hale getirilebilir? Ordunun ‘muhafazakâr iktidarın himayesi altında olduğu ve eskisinden daha dokunulmaz ve eleştirilemez durumda olduğu gerçeği, İktidarın karşısındayız biz diyen darbe savunuculara nası farkettirilir?
Neden Roboski için yapılan karşı etkinlik gösteri ve protestolara karşı saldırılar gerçekleştirildi ?
Hükümetten Roboski vak’asına dair resmi bir özür gelmiş miydi?.
Hava saldırısının talimatının kimin verdiği hala bilinmiyor..Bilinecek mi ?
Roboski’deki acılar hâlâ taze.iken unutulmasına izin verilmesinin manasını anlamayanlar Obur Dünyalıların ekmeğine halis tereyağı sürerken, ne İŞİD’e karşı mücadele edenlerin konuştukları gibi hareket etmeyip sağ gösterip sol kroşe atan boksörler olduğunu idrak ederler ne de mazlum insanlar için hak savunuculuğunun gerçek manasını. Olsa olsa üzerlerine pek de taşkınlık yapmazlarsa saldırılmayacağından emin oldukları futbol biletleri ile ilgili protesto yapıyoruz diye Kadıköy vb meydanlarda yer işgal edip halkı dumana boğarlar. .
Haberler ajansları olayı “Uludere massacre”Uludere Katliamı, “Roboski massacre” “Roboski Airstrike” Roboski Havasaldırısı olarak taşıyan Batı Medyasının ajandası ne idi? Haberleri servis ederken Reuters / Hindustan Times, “Turkey strike kills 35, Kurds decry “massacre”-Türkiye hava saldırısı ile 35 Kürt’ü katletti , BBC “Türk Hava saldırısı Kürt köylüleri öldürdü”, Le Monde “Türk Hava Kuvvetleri Kürt köyünü bombaladı, 34 kişiyi öldürdü” şeklinde nakletmeleri sadece ve sadece insan hakları savunuculuğuna mı dayalıdır?
Yine Batı Medyası olay sonrası . The Wall Street Journal “Türk hava saldırısı Kürtleri Vurdu”, şeklinde haber Verdi .Olaydan 1 sene sonra aynı Wall Street Journal gazetesi, Uludere’de meydana gelen hava operasyonunun, ABD’nin verdiği istihbarat üzerine gerçekleştirildiğini bildirdi. Gazete haberi ABD Savunma Bakanlığı yetkililerine dayandırdı. ABD yapımı insansız hava aracının yapılacak operasyonun istihbaratını kendilerinin verdiği fakat operasyon kararıın Türkler tarafından verildiğini yazdı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, bugün WSJ’in haberinde yer alan iddiaların gerçekliği sorulduğunda ise diplomasi görüşmelerinde alışık olmamadan dolayı hiç de şaşırmadığım şu dudak ısırtıcı cevabı vermişi röportajında “bu konularla hiç mi hiç ilgilenmiyorum, sadece Türk Amerikan ticari ilişkilerinin gelişmesiyle iştigal ediyorum” dedi. Sizce bunlar Uludere’ye dair üzerine düşünülmesi gerekli konular değil midir?
Avrupa Parlamentosu Başkan, olayı “felaket” olarak tanımladıktan ve konunun AB raporlarında muhakkak surette yansıyacağını söyledikten sonra ne olmuştur bu da bir sorudur şu anda son raporlar önümde ve tam da bu sorunun cevabını arıyorum dersem bu bir sır olmaktan çıkar .
Olaya ilişkin İnsansızHavaAraçlarından gelen gerçek zamanlı görüntülerin sırrı ise bir bilişim yazımızın konusu olsun diyerek sorular benden şimdilik bu kadar, sormuş olmak için değil cevapları bulmak adına 2015 ve sonrasında bu ve nevi hiç bir katliamın ve insanık dramının yaşanmaması temennisi ile güzel bir yıl diliyorum.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.