Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı Attila Köksal, güçlü ve saygın yatırım kuruluşları olmadan güçlü bir sermaye piyasasının olamayacağını belirterek, "Sermaye piyasası rekabetin daha da artacağı bir döneme girdi. Bu döneme ayak uyduramayacak şirket ortaklarının sektör dışına çıkmaya çalışmalarında yarar vardır" dedi.
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı Attila Köksal, güçlü ve saygın yatırım kuruluşları olmadan güçlü bir sermaye piyasasının olamayacağını belirterek, “Sermaye piyasası rekabetin daha da artacağı bir döneme girdi. Bu döneme ayak uyduramayacak şirket ortaklarının sektör dışına çıkmaya çalışmalarında yarar vardır” dedi.

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı Attila Köksal, güçlü ve saygın yatırım kuruluşları olmadan güçlü bir sermaye piyasasının olamayacağını belirterek, “Sermaye piyasası rekabetin daha da artacağı bir döneme girdi. Bu döneme ayak uyduramayacak şirket ortaklarının sektör dışına çıkmaya çalışmalarında yarar vardır” dedi.

Köksal, TSPB’nin 15. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı ve genişletilmiş üyelik yapısıyla gerçekleştirilen ilk Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, TSPB’nin 42 portföy yönetim şirketi, 30 gayrimenkul yatırım ortaklığı, 12 menkul kıymet yatırım ortaklığı ve 5 girişim sermayesi yatırım ortaklığından oluştuğunu belirterek, Türkiye sermaye piyasasının geleceğinin şekillenmesi açısından önemli adımların atıldığını kaydetti.

3 senelik görev süreleri içinde Türkiye’nin sermaye piyasasının geleceğinin şekillenmesi açısından yapılan reformları anımsatan Köksal, şunları dile getirdi:

“Hükümetimizin ıstanbul’un finans merkezi olması misyonu çerçevesinde yapılan reformlar, Sermaye Piyasası Kanunu’nun yenilenmesi, ıMKB’nin Borsa ıstanbul adı altında yeniden yapılanması ve holding yapısına dönüşmesi, Bireysel Emeklilik Sistemi’ne getirilen teşvik ile kurumsal tabanı geliştirme yönünde atılan adımlar piyasanın geleceği açısından umut vericidir. Önümüzdeki dönem Türkiye sermaye piyasasının geçmişe göre çok daha hızlı büyüyeceği bir dönem olacaktır. Biz, anne babalarımıza göre şanslı bir kuşağız. 1980 ve 1990’lı yıllarda sıkıntı çekmiş olsak da 2000’li yılların başından itibaren içinde bulunduğumuz istikrarlı siyasi ortam, global likidite bolluğu, gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı ve olumlu demografik yapımız bize iş alanlarını geliştirmede uygun bir ortam sağladı. Olumlu ortamı sermaye piyasamızın gelişmesi açısından yeterince değerlendiremediğimizi düşünüyorum.”

Köksal, Türkiye’nin sermaye piyasasının ilk 25 yıllık döneminde sağlıklı bir büyüme gerçekleştiremediğini anlatarak, “Bu dönemdeki yüksek enflasyon ve reel faiz, politik belirsizlikler sermaye piyasamızın hem arz hem de talep yönünde gelişmesine büyük bir engel oldu. Halka açık şirket ve bireysel kurumsal sermaye piyasası yatırımcı sayıları ülke potansiyelinin çok altında kaldı. Geçmişte ülkemize sermaye piyasası alanında kamu kurumları da özel sektör kurumları da büyük hatalar yaptık. Bu hataların bedelinin önemli kısmını yatırımcılar ödedi ve bu hatalar bize güven kaybı olarak geri döndü. Biz de sektör olarak güven kaybı nedeniyle büyük bir bedel ödedik ve ödemeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Demografik avantajın süreceği 10-15 yıllık sürecin bulunduğunu aktaran Köksal, 2030 sonrasında Türkiye toplumunun da gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yaşlanmaya başlayacağını ve artık zaman kaybına tahammülün bulunmadığını söyledi.

Köksal, sermaye piyasası yatırımcılarının güveninin kazanılması gerektiğini belirterek, üyesi oldukları CFA Enstitüsü’nün güven barometresi araştırmasında yatırımcıların en az güven duyduğu sektörün finansal hizmetler ve bankacılık sektörü olduğunu kaydetti.

Güçlü ve saygın yatırım kuruluşları olmadan güçlü bir sermaye piyasasından bahsedilemeyeceğini ifade eden Köksal, “Sermaye piyasası rekabetin daha da artacağı bir döneme girdi. Bu döneme ayak uyduramayacak şirket ortaklarının sektör dışına çıkmaya çalışmalarında yarar vardır. Hiçbir yatırım kuruluşunun kar edemediği için kabul etmeyeceğimiz işlemleri yapmaya ve sektörümüze zarar vermeye hakkı yoktur. Biz sektör liderleri olarak kendi işlerimizle ilgili kanunları, düzenlemeleri ve mesleki prensipleri evrensel standartlarda oluşturma yönünde çaba sarf etmezsek, geçmişte yaşadığımız birçok kazaya sebebiyet veririz” diye konuştu.

“TSPB özel sektör kuruluşu zihniyeti ile çalışmalı”

TSPB Başkanı Köksal, kendilerinden görevi devralacak yeni yönetim kurulu üyelerine Türkiye sermaye piyasasının gelişmesine katkı sunmaları için bazı tavsiyelerde bulundu.

Köksal, ilk olarak birliğin geçmişte içinde bulunduğu reaktif yapıdan kurtulması gerektiğini vurgulayarak, birliğin tepki veren değil, önemli konuları ilk gündeme getiren ve bu konuda alınacak kararlara yön gösteren proaktif bir kurum olması gerektiğini söyledi.

TSPB’nin tam anlamıyla bir özel sektör kuruluşu zihniyeti ile çalışması gerektiğini ifade eden Köksal, kamu ve düzenleyici kurumların sermaye piyasasının gelişmesi yönündeki çalışmalarına destek vermekle kalmayıp liderlik rolü üstlenmesinin önemini vurguladı.

Genel Kurula, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş, Borsa ıstanbul Başkanı ıbrahim Turhan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı şakir Ercan Gül ve birlik üyeleri katıldı.

Konuşmaların ardından Köksal, Başbakan Yardımcısı Babacan, SPK Başkanı Ertaş ve Borsa ıstanbul Başkanı Turhan’a plaket takdim etti.

Genel Kurul Toplantısı’nın basına kapalı olarak gerçekleştirilen geri kalan bölümünde, TSPB’nin Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Disiplin Kurulu üyeleri seçildi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın