AB- Türkiye Karma İstişare Komitesi (KİK), 33. Ortak Toplantısı, EUROCHAMBRES Başkan Yardımcısı ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, AB – Türkiye KİK Eş Başkanları Bendevi Palandöken ve Cveto Stantič, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı H.E. Stefano Manservisi, EESC Dışilişkiler Başkanı José María Zufiaur’un katılımıyla İzmir’de başladı.
Açılış oturumunda konuşan EUROCHAMBRES Başkan Yardımcısı ve TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, ekonomik krizin, tüm dünyada olduğu gibi, Avrupa ekonomilerini de derinden etkilediğini belirterek, “Ama Avrupa Birliği bu krizden bir fırsat çıkarmayı bildi. Ekonomik ve mali sistemdeki sorunları tespit ederek, yeni düzenlemeleri hayata geçirdi. Yeni kuralları ve denetim mekanizmalarını devreye soktu. Yani AB, ekonomi yönetimini yeniden tasarladı” dedi.
AB’nin geleceği ve olası şoklara direnci açısından yeni düzenlemelerin son derece olumlu olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, krizin ve ortaya konulan reçetenin acısını Avrupa kamuoyunun derinden hissettiğini, bunun çok farklı ve ciddi yansımaları olduğunu söyledi.
Hisarcıklıoğlu, kriz sürecinin, birçok üye devletin siyasi iktidar yapılarında ciddi değişikliğe neden olduğunu vurgulayarak, “Bu gelişmelerin AB kurumlarındaki etkisini Parlamento seçimlerinde de gördük. Son seçimlerde, Avrupa idealine şüpheyle bakanların gözle görülür başarılarına şahit olduk. AB kurumlarında yapılacak yeni görevlendirmelerle, bunun etkisini daha yakından hissedeceğiz” şeklinde konuştu.
Bütün bu gelişmelere bağlı olarak, AB’de bir “genişleme yorgunluğu” gördüklerine dikkat çeken TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, genişleme karşıtlarının kamuoyunda giderek daha fazla öne çıktığını, genişleme karşıtı söylemler giderek basında daha fazla yer bulduğunu ifade etti.
Genişleme süreci
“Önümüzdeki sürece bu gerçeği bilerek hazırlık yapmalıyız” diyen Hisarcıklıoğlu şöyle devam etti: “İşte tam da bu yüzden, biz, genişleme için her zamankinden çok daha istekli ve gayretli olmak zorundayız. Avrupa Parlamentosunda hala, güvenebileceğimiz, Avrupa yanlısı ciddi bir çoğunluk var. Bu çoğunluk Avrupa için büyük bir fırsattır. Zira Avrupa Kıtasında, barış, güvenlik ve refahın tesisi için “genişleme süreci” hala en mantıklı araçtır.
Ekonomik ve siyasi reform yapmak isteyen ülkeler için de AB hala en önemli çıpadır. Yani hem Avrupa’nın hem de bölgemizdeki coğrafyanın huzur ve zenginliği için, AB’nin genişleme sürecinde daha kararlı durması gerekiyor. Ukrayna’daki gelişmeler bu gerçeği hepimize göstermiştir. AB bu gelişmelere duyarsız kalamaz. Avrupa’nın güvenliği ve huzuru, ancak “genişlemeyle”, yani AB standartlarının bütün çevre ülkelere yerleşmesi ile mümkün olabilir. Bu nedenle Avrupa Birliği’nin kapsamlı bir stratejisi geliştirmesi gerekiyor.
AB’nin küresel sistemdeki ağırlığını arttırabilmesinin yolu da genişleme politikasıdır. Zira genişleme süreci, AB ekonomisi için yeni bir enerji olacaktır. AB ekonomisinin böyle bir enerjiye, tazelenmeye ihtiyacı var”.
Krizlere rağmen Türkiye ekonomisi büyüdü
Küresel krizden bu yana, Avrupa Birliği’nde 5 milyon kişinin işini kaybettiğini belirten TOBB Başkanı, Avrupa ekonomisinin uzun süre krizin etkisini atlatamadığını, ama aynı süreç içinde Türkiye’de özel sektör olarak tam 4 milyondan fazla kişiye istihdam sağladıklarını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, batıda ekonomik kriz, kuzey ve güneyde derin siyasi krizler olmasına rağmen son dört senede, Türkiye ekonomisini her yıl ortalama yüzde 6 büyüttüklerini vurgulayarak, “İşte biz yeni enerji derken bunu kastediyoruz. Biz AB ile bütünleşmek, bu enerjiyi AB bünyesi içinde kullanmak istiyoruz” dedi.
“Genişleme stratejisi korunmalı”
Türkiye ve Balkanlara dönük genişleme stratejisinin korunması ve ileri götürülmesi gerektiğine dikkat çeken TOBB Başkanı, “Kriterleri tümüyle yerine getirebilen her Avrupa ülkesi için, AB üyeliği açık olmalıdır. AB, tüm Avrupa ülkeleri için, tam üyeliğe imkan sağlayacak pozitif gündem geliştirmelidir. Bu yaklaşım, Avrupa’nın ve AB değerlerinin güvenirliği konusudur.
Elbette ortaklık anlaşmaları ve iddialı ticaret anlaşmaları entegrasyon için önemli araçlardır. Ancak, bu anlaşmalar, katılım sürecinin yerini alamaz. Bu anlaşmalar ülkeler için bir bekleme odası haline dönüşmemelidir. Koşulları yerine getiren ülkelere entegrasyon yolunda kapıları açılmalıdır.
Bu yaklaşım, reformları gerçekleştiren ülkelere teşvik ve destek olacaktır. Aksi uygulamalar yeni reformların yapılması konusunda isteksizliğe neden olmaktadır. Kamuoyundaki AB idealini zayıflatma, AB’yi bir hedef olmaktan uzaklaştırmaktadır. Özellikle yıllardır çözülemeyen bazı sorunlar AB üyelik hedefini zayıflatmaktadır” şeklinde konuştu.
“Vize konusu Türkiye ekonomisinin gelişmişlik düzeyiyle bağdaşmıyor“
Salı günü Ankara’da Stefan Füle ile yaptıkları toplantıda gündeme getirdikleri sorunlara değinen TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “Gümrük Birliği Türkiye için de AB için de başarılı olmuştur. Sonuçları itibariyle hepimiz kazandık ve kazanıyoruz. Ancak, aradan geçen süre içinde bazı sorunlar etkisini giderek daha fazla hissettiriyor.
Bu sorunlar, Dünya Bankası raporunda açıkça ortaya konuluyor. Türk vatandaşlarına uygulanan vize, Türkiye-AB Ortaklık ilişkisine aykırı olduğu gibi, Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin aksayan yönüdür.
Vize konusu Türkiye ekonomisinin gelişmişlik düzeyiyle bağdaşmıyor. Türkiye’nin AB’ye bakışı ve AB değerleri ile de bağdaşmıyor. Vizelerin kaldırılması, yeni reformlara kamuoyu desteği için çok önemli bir teşvik unsurudur. Biz bu konunun somut şekilde ele alınmasını bekliyoruz.
Aynı şekilde, taşıma kotaları ve serbest ticaret anlaşmalarında yaşanan sorunlar da Gümrük Birliği’nin sağlıklı işleyişine engeldir. Özellikle AB-ABD Ticaret ve Yatırım Ortaklığı müzakerelerinin dışında kalmak da Türkiye için ciddi endişe kaynağıdır. Bu konulardaki sorunları aşmamız hem Türkiye, hem AB’ye yeni bir ivme kazandıracaktır“ dedi.
“Türk iş dünyası da AB üyeliğini en çok destekleyen kesimdir”
Genişleme sürecini yeniden canlandırmak için hep birlikte çalışmak zorunda olduklarını ifade eden Hisarcıklıoğlu şunları kaydetti: “Genişleme, özellikle de genişlemenin avantajları AB ve aday ülke vatandaşlarına iyi anlatılmalıdır. Genişlemeye dönük endişeler, iletişim boyutuyla ele alınmalıdır. Bunu yapmak aslında Hükümetlerin görevidir. Ancak, bu görevin yerine getirilmesinde biz sosyal ve ekonomik çevrelerin çok önemli katkıları olmalıdır. Zira, entegrasyonun faydalarını ilk hissedenler, biz sosyal ve ekonomik çevrelerin temsilcileriyiz.
Biz sosyal taraflar, başlangıcından itibaren Avrupa entegrasyonunun en büyük savunucularıyız. Sosyal tarafların görüş ve tavırları, güvenilir ve uygulanabilir AB politikaları için her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Biz TOBB olarak her zaman bu bilinç ve bu sorumlulukla hareket ettik. Tabanımız olan Türk iş dünyası da AB üyeliğini en çok destekleyen kesimdir. Başkan Yardımcısı olduğum EUROCHAMBRES ile birlikte yaptığımız iki ankette, Türkiye’de iş dünyasının AB üyeliğine destek oranının % 75 olduğunu gördük. Bu, Türkiye ortalamasının üzerinde bir destektir.
Aynı şekilde, AB üyesi ülkeler iş dünyasının da Türkiye’nin AB üyeliğine inandığını görüyoruz. Ankete katılan AB şirketlerinin % 88’i Türkiye’nin AB üyesi olacağına inanıyor. Bu rakamlar bize şunu gösteriyor. İş dünyaları entegrasyona ve Türkiye’nin AB üyeliğine hazır ve istekli. Biz de buradaki istek ve enerjiyi üyelik sürece yön verecek somut adımlara dönüştürüyoruz. Bu kapsamda sorunlu bir alanda çok önemli bir adım attık.
Bir ilki gerçekleştirdik. TOBB, Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Kıbrıs Ticaret ve Sanayi Odası ve Yunanistan Ticaret Sanayi Odaları Birliği olarak Lefkoşa’da bir araya geldik. Lefkoşa Ekonomi Forumu’nu kurduk. Önümüzdeki dönemde, çözüm kapsamında somut projeleri hayata geçireceğiz. İş dünyası olarak çözümün önemli bir parçası olacağız. Biz atmamız gereken adımların, yapmamız gereken reformların farkındayız. Bunları da yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Avrupalı dostlarımızdan da bu süreçte bizim haklı taleplerimizi yerine getirmelerini ve genişleme konusunda daha kararlı durmalarını bekliyorum.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.