İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Yönetim Kurulu Başkanı Õmer Cihad Vardan; AİHM’nin Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum eden kararını eleştirdi. “AİHM kararı, Kıbrıs’taki olumlu havaya gölge düşürmemeli!” diyen Vardan’ın açıklaması şöyle:

Türkiye Garantör Devlettir, Hakları ve Sorumlulukları Vardır

Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan hakları uyarınca (garantör devlet), Kıbrıs’ta bozulan Anayasal düzenin tekrar kurulmasına yardım amacıyla ve ayrıca faili meçhul cinayetlere ve hatta toplu katliamlara maruz kalan Türk nüfusunun da haklarını muhafaza etmek gayesiyle KIBRIS BARIŞ HAREKATI yapılmıştı.

Kayıplar Tek Taraflı Değildir, AİHM’nin Yaklaşımı ve Kararın Zamanlaması Düşündürücüdür

Kıbrıs’ta can kayıpları Harekat’tan önce de meydana gelmiştir. Kayıplar tek taraflı değildir dolayısıyla AİHM’in kararını verirken, olayın arka planını gözden kaçırması ve sadece Güney Kıbrıs Rum tezlerini dikkate alması büyük talihsizliktir. Bu durum AİHM’in tarafsızlığına ve saygınlığına gölge düşürmüştür.

Müzakere Sürecini Olumsuz Etkileyebilir

Kıbrıs’ta yıllardır sürmekte olan sorunların halline yönelik Türkiye’nin de önderlik ettiği barış görüşmelerinin Şubat ayında başlamasının ardından bu kararın verilmiş olması, zamanlama açısından oldukça düşündürücüdür. Uluslararası camianın Kıbrıs sorununda çözümün bu kez gerçekleşeceği umuduyla yaklaştığı güncel müzakere sürecini olumsuz etkileyeceği endişesini taşıyoruz.

Annan Planını Kıbrıs Rumları Kabul Etmedi

Davacı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin öne sürdüğü “Türkiye’nin bu sorunu siyasi yollarla çözmek konusunda isteksiz olduğu” tezi doğru değildir. Türkiye, Kıbrıs’ta daha önce 2002’de ortaya konulan ve bu kayıp sorunlarının da halline yönelik çözüm üretecek olan Annan planını desteklemiştir. 2004 yılında adanın iki tarafında da yapılan referandumda, Planın, Türk tarafının büyük çoğunluğunca kabul edilmesine rağmen, Kıbrıs Rum kesiminin çoğunluğu tarafından reddedilmiş olmasını tekrar kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

Samimiyet Sorunu

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AİHM’nin konuyla ilgili 2001 yılında vermiş olduğu karardan 9 yıl sonra gecikmeli bir şekilde adilane tazminat için başvuruda bulunması, gerek Kıbrıs sorununun, gerekse Türkiye ile AB süreci de dahil çeşitli alanlardaki sorunların çözümüne yönelik iradesi ve samimiyeti konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır.

Acil Kalıcı Çözüm Kaçınılmaz

Sonuçta bizler İktisadi Kalkınma Vakfı – İKV olarak, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini muhafaza etmek ve bozulan Anayasal düzenin tekrar kurulmasına katkı sağlamak üzere uluslararası hukuktan doğan haklar mucibince Türkiye’nin gerçekleştirdiği barış harekatı sonrasındaki olaylar ile ilgili olarak, tam da çözüme yönelik müzakereler başlamışken, AİHM’in bu kararıyla 90 milyon avro tazminat ödemeye mahkum edilmesinin, çözüm ortamını olumsuz etkileyeceğinden endişe duyuyoruz. Hatta son zamanlarda yeni bir ivme kazanan Türkiye’nin AB’ye entegrasyonu ve katılım müzakereleri sürecine olumlu yansımayacağını düşünüyoruz. Siyasi ve uluslararası konjonktürü dikkate almadan, sadece zorlayıcı önlemlerle Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışmak, yapıcı bir tavır olmasa gerektir. Aksine, sürecin hızlanmasının önündeki engeller, ancak her iki tarafın konuya çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemesi ile mümkün olabilir. Bizce, Türkiye, Avrupa ile olan ilişkilerinde bu tür olayların ortaya çıkardığı umutsuzluğa kapılmadan ve AB tam üyelik hedefi doğrultusunda “uzun ve ince” yoldaki yürüyüşüne devam etmelidir.

Bu son olay da göstermiştir ki; Türkiye’nin AB sürecinde de önünü açacak şekilde, Kıbrıs sorununun artık acilen kalıcı bir çözüme ulaştırılmasının zamanı gelmiştir. Umarız, AİHM’nin bu kararı, Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik son zamanlarda oluşan olumlu havaya gölge düşürmez.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın