- Rusya-Ukrayna gerginliğinin Kırım’dan sonra Doğu Ukrayna’ya da sıçraması yabancı yatırımcı gözünde güvenli liman arayışını güçlendirirken, Türkiye’de politik risklerin azalması TRY’nin yeniden güvenli liman özelliğine bürünmesine sebep oldu. USD/TRY’de 2,0950 seviyelerine varan geri çekilmeler yaşanırken, endekste aralık ayından bu yana göremediğimiz 74,200 seviyeleri test edildi.
- Nisan ayının yoğun gündeminde kredi derecelendirme kuruluşlarının kararları vardı diğer yandan. Mart ayında 10 bankayı izlemeye alan Moody’s bizi şaşırtmayarak Türkiye’nin notunun görünümünü durağandan negatife düşürdü. Fitch ise herhangi bir değişikliğe gitmedi. Piyasalar bu durumu kısa süre fiyatlarken, Moody’s’in bu kararının arkasında son dönemlerde ön plana çıkan politik riskler vardı.
- ABD tarafında ise Yellen ilk toplantısına göre şahin görünümünden sıyrılıp daha güvercin açıklamalar yapmaya başladı. İlk toplantıda faiz artırım sinyali veren FED, son dönemlerde tahvil alımlarının kademeli olarak devam edeceğine ve faiz artırımı için işsizlik ve enflasyon hedeflerini takip edeceklerine dikkat çekmekte.
- Son dönemlerde şüphesiz gündemi en çok Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye gidip gitmeyeceği kaplamakta. Hem yurt içi piyasalarda hem de küresel piyasalarda parasal genişleme rüzgarı eserken, hiç şüphesiz Avrupa Merkez Bankası’nın düşük enflasyonla mücadele etmek için parasal genişlemeye gitmesi en çok gelişmekte olan ülkelerin yüzünü güldürecek. Euro Bölgesi’nin toparlanması halinde yurtiçi piyasaların da 2015 büyüme hedeflerine ulaşması daha kolay olacak gibi görünüyor.
Bu hafta içerisinde ise gözler 24 Nisan Perşembe günü yapılacak olan PPK toplantısında olacak.
Peki PPK’dan ne beklenmeli?
Gerek son dönemlerde gelen veriler gerekse politik risklerin azalması son dönemde yabancı yatırımcının TRY’ye olan ilgisini arttırmış bulunmakta. Ancak kırılganlığımızın sona erdiğini söylemek doğru değil. Geçtiğimiz hafta Erdem Başçı’nın genel kurul toplantısında faizlerin kademeli olarak düşürülebileceği noktası dikkat çekmiş olsa da Perşembe günü gerçekleştirilecek toplantıda faiz indirimi gelmesi erken olabilir. Çünkü enflasyon hala yüksek seviyelerde ve bu yüksek seyrin haziran ayına kadar devam etmesi beklenmekte. Öyle ki Erdem Başçı’da geçtiğimiz haftaki toplantıda enflasyonda tepe noktanın mayıs ayında gözlenebileceğine dikkat çekmişti. Diğer yandan Türk Lirasındaki zayıf görünüm kısmen devam ederken, zamansız gelecek bir faiz indirimi hem enflasyon hem de TRY üzerindeki baskıyı arttırabilir.
Merkez Bankası’nın faizleri düşürmek için son dönemdeki iyimser koşulların istikrar kazandığını ve kalıcı olduğunu izleyip daha sonra kademeli bir indirime gitmesi daha muhtemel gözükmekte.
Bunun yanında, geçtiğimiz haftalar içerisinde ön plana çıkan zorunlu karşılıklara faiz ödeme uygulamasına bu toplantıda başlanması söz konusu olabilir. Burada yapılabilecek uygulama, önceki dönemlerde olduğu gibi yüzde 5 oranındaki faizin, Rezerv Opsiyon Mekanizması’nın TL tutulabilen kısmına ödenmesi gündeme gelebilir. Kısmen değil de tüm rezervlere faiz ödemesi gündeme gelirse, bu oran yüzde 2,5 ile yüzde 3,0 arasında olabilir. Çünkü TCMB’nin kendi hesapları, banka yönetimlerinin bahsi geçen yüzde 2,5 ile yüzde 3 aralığında rezervleri TL ya da döviz tutma konusunda kayıtsız kalacaklarına işaret etmekte. Bir diğer alternatif ise marjinal fonlama oranı olan yüzde 12’yi 50 baz puan indirerek diğer faiz oranlarında bir değişikliğe gidilmemesi.
Bu bağlamda hem piyasalar hem de Merkez Bankası’nın olası aksiyonları açısından önümüzdeki süreçlerde, küresel piyasalardaki Rusya-Ukrayna gerilimi, Çin’den gelecek gelişmeler ve Avrupa Merkez Bankası’nın olası parasal genişleme senaryosu, yurt içi piyasalarda ise hem makro açıdan yaşanacak gelişmeler hem de politik risklerin piyasaya yansımaları yakından takip edilecektir.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.