“Dünyada oluşabilecek bir gıda krizinin, küresel barışı bozan ve güvenliği tehdit eden gelişmeleri tetikleyecek boyuta ulaşabileceği açıklamaları, son yıllarda bilim insanları tarafından sıkça gündeme gelmektedir. Nitekim, dünya buğday üretiminde ve ihracatında söz sahibi olan Rusya, Ukrayna, Kazakistan’da 2010 yılında; Amerika’da ise 2011 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle, dünya borsalarında buğday fiyatı %60 arttı. Rusya, buğday ihracatını yasakladı. 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklık; Filipinler, Endonezya, Myanmar gibi bazı ülkelerde iç karışıklıklara neden oldu. Son yıllarda yaşanan bu olumsuzluklar, gelecek için çok önemli bir uyarıdır. Dünyada, tarımsal üretim S.O.S veriyor. Dünya, daha fazla gıda üretmelidir. Bu çerçevede, hiçbir ülke beslenmek gibi yaşamsal bir konuyu, bir diğer ülkeye ihale etmemelidir. Kendi topraklarında, iç tüketimini karşılayacak üretimini yapmak zorundadır. Artık dünya ülkeleri, üretimini kendine yeter bir düzeye yükselmek, çiftçisinin yaşam standardını güvence altına almak, halkına gıda güvenliğine uygun besin maddelerini sürekli temin etmek ve ekonomide de daha güçlü olmak için uzun vadeli planlar yapmalıdır” dedi.
Küresel iklim değişimi nedeniyle, gıda üretimi hızla düşüyor
OECD’nin hazırladığı rapora göre küresel iklim değişimi nedeniyle; kuraklık, su kaynaklarının azalması ve diğer nedenlerle dünya genelinde gıda üretimindeki düşüşün hızla devam ettiğine dikkat çeken Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:
“Bu durum dünya nüfusunun beslenmesi açısından çok ciddi bir tehlike arz ediyor. İnsanların yaşamak için yeterli gıdayı almaları ve bu gıdaların sağlık yönünden güvenilir olması, insan haklarının esasını oluşturmaktadır. Dünyada yaklaşık 1 milyar insan, yeterli düzeyde beslenemiyor. Her 7 kişiden 1 kişi, açlık düzeyinde yaşıyor. Uluslararası kuruluşlar, açlık tehlikesinin ne denli büyük bir tehdit olduğunu vurgulayarak, önlem alınmasını ve çözüm üretilmesini her platformda dile getiriyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) zirve toplantılarında, açlıkla mücadelede, hükümetlerin yeni politikalar üretmek durumunda olduklarına, dünyanın 2030 yılına kadar da gıda üretimini %50 oranında arttırması gerektiğine dikkat çekiyor” diye konuştu.
Türkiye’nin iklim, toprak ve su kaynakları açısından, bazı ülkelere göre daha şanslı bir ülke konumunda olduğunu ifade eden Mehmet Reis, şunları kaydetti:
“Ancak, tarım arazilerinin; erozyonla eksilmesine, miras yolu ile bölünmesine ve amacıdışında kullanılmasına engel olunur ve ekilebilir alanların tamamına yakını sulanabilir, kaliteli ve verimli tohumla ekim yapılırsa; stratejik ürünler başta olmak üzere, iç tüketim karşılanır, ithalat azalır, ihracat artar. Bu çerçevede, çiftçimizin el emeği alın teri olan tarım ürünlerinin ihracatı artarken, dış ticaret açığımız da azalır” dedi.
Bakliyat ekim alanları daralıyor
Dünyada bakliyat ekim alanları daraldığına işaret eden Mehmet Reis, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Fasulye üretiminde ve ihracatında önemli bir yeri olan Çin, hem olumsuz hava şartları, hem de fasulye üretiminin daha fazla emek gerektirdiği sebebiyle ekim alanlarını azalttı. Arjantin’de, kuraklık nedeniyle üretim yapılmadı. ABD, Kanada ve Kırgızistan’da beklenen rekolte gerçekleşmediği için fasulye fiyatları zirve yaptı. Ülkemizdeki üreticide, üretimi daha zahmetli olduğu için fasulye yerine, daha fazla verim aldığı başka ürünlere yöneldi. Tarım ürünlerin doğası gereği, fiyatları değişkendir. Aşırı yağış ve kuraklık, rekolte kaybına neden olur. Zira, hasat döneminde verimlilik artar ve ürün kalitesinde problem oluşmaz ise; talebi karşılamada sorun çıkmaz ve fiyat artışı olmaz. Eğer, beklenen üretim miktarı alınmaz ve ürün kalitesi düşük olursa, talep karşılanmaz ve işte o zaman fiyat yükselir” şeklinde konuştu.
Kuru gıda stokları, yeni mahsul ürünlerine kadar, iç tüketimi karşılayacak durumdadır
Tarım sektörünün; sadece toplumun gıda ihtiyacını karşılamakla kalmayıp, pek çok sektöre hammadde üretip, istihdam sağladığını anlatan Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Türkiye’nin tarım nüfusu, yaklaşık ülke nüfusunun %24’üne denk geliyor. Türkiye’nin sosyal ve ekonomik sorunlarına çare oluyor. Dünya da olduğu gibi, ülkemizde de mevsim itibariyle, buğday, pirinç ve baklagillerin tüketimi artmaktadır ve stoklar erimektedir. Ülkemizde, yeni mahsul ürünlerin hasadına, mücbir sebep olmazsa, 6 aydan daha fazla bir süre var. Türkiye’nin kuru gıda ürün stokları, yeni mahsul ürünlere kadar, iç tüketimi karşılayacak durumdadır. Endişe yaratacak bir durum söz konusu değildir” diye konuştu.
Yaşanabilir bir dünya için önlem alınması gerekmektedir
“Sağlıklı yaşanabilir bir dünya için” diyerek konuşmasını sürdüren Mehmet Reis, şunları kaydetti:
“Küresel iklim değişimi, aşırı yağışlar, kuraklık, denizlerin ve ırmakların kirlenmesi, tarım alanlarının daralması, ormanların azalması değişen ve azalan canlı türleri ile dünyamız değişiyor. Bilim insanları, bize emanet edilen dünyayı tahrip ettiğimizi, tüm canlılar için yaşanır olmaktan uzaklaştırdığımızı ortaya koyuyor. İnsanoğlunun hiç vakit kaybetmeden “sağlıklı yaşanılabilir bir dünya için” önlem alması ve acilen uygulaması gerekiyor” dedi.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.