Kaplıcalar ve termal suların tedavideki yerini araştıran İnsan ve Hayat Aktüel Kültür Dergisi’nin haberine göre, kaplıcalar toplumun dörtte birinin acısını çektiği bel fıtığı rahatsızlıklarına iyi geliyor. Ancak kaplıca suları tek başına bel fıtığı tedavisi için etkili değil. Mutlaka fizik tedavi yöntemleriyle birleştirilmesi gerekiyor.
Afyon Fiziksel Tıp Rehabilitasyon Uygulama ve Araştırma Hastanesi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ümit Dündar, Sudan Gelen Sağlık konulu araştırmada tedavi süreciyle ilgili sorulara şu cevapları verdi:
Kaplıca sularının şifası ile fizik tedaviyi nasıl birleştiriliyor?
İnsanlar bin yıldır kaplıca sularını tedavi maksatlı kullanıyorlar. Şimdi ise hastanelerde bulunan termal havuzlarda, doktor gözetiminde tedavi maksadıyla istifade ediliyor. Kaplıca tedavisinin yapılmadığı durumlarda hasta taburcu edildikten sonra, ağrılarım var diyerek bir ay sonra tekrar geri geliyordu. Yazdığımız ilaçlar beklenen tesiri göstermiyordu. Ancak kaplıca tedavisi işin içine girdiğinde takviye olarak hastanın iyileşme hızının arttırdığını görüyoruz.
Kaplıca suları iyileştirmeyi nasıl hızlandırıyor?
Hasta, kaplıcayı kullandığında genel bir iyileşme oluyor ve ilaçların etkisi yüzde yüz artıyor. Hastaların bize geri gelme oranı düşüyor. Bir de yürüyemeyen hastalar suda yürüyebiliyor. Vücut ağırlığının yüzde 90’nını su taşıyor. Felçli bir hasta düşünün omurilik seviyesine kadar suya girdiğinde normalde 100 kilo ise suyun kaldırma kuvvetiyle beraber o hasta, 10 kilogram oluyor ve karada yürüyemezken suyun kaldırma kuvveti ve makinelerin desteğiyle yürümeye başlıyor. Özel kaldıraçlarla hastayı havuza transfer ediyoruz. Hastanın yürüdüğünü görmesi, kendisini ayrı bir motive ediyor. Bunun yanında termal suların şifa özelliği de devreye girince tedavi olumlu sonuçlar veriyor.
Fizik tedavi hastanesine gelen hasta profilini kimler oluşturuyor?
Beyin felci geçiren (inme) hastalar, omurilik yaralanması geçirenler, beyni ilgilendiren her türlü hastalığı olanlar, yürüme zorluğu çeken spastik çocuklar, ortopedik yaralanmalar, kireçlenme eklem, bel boyun hastalıkları olanlar fizik tedavi merkezimizden yararlanıyor. Tesislerin çoğu, kaplıca sularının bel fıtığına iyi geldiğini iddia ediyorlar.
Kaplıca suları bel fıtığı tedavisi için çözüm mü?
Tek başına kaplıca suları etkili değildir. Decompression adı verilen cihazla bel fıtığının tedavi ediyoruz. Bel bölgesindeki ve boyun bölgesindeki fıtıkların tedavisinde oldukça önemli bir tedavi yöntemi. Decompression, omurga kemiklerini birbirinden ayırıp omurgalar arasındaki diske taşan fıtığın geri gelmesin yardımcı olan bilgisayar destekli bir cihaz. Bu uygulamayı 15 seans uyguladığımızda hasta sağlığına geri kavuşabiliyor. Ancak bu makine ameliyat endikasyonu olmayan hastaların tedavisinde kullanılıyor.
1 MİLYON KİŞİLİK TERMAL BANYO
İnsan ve Hayat Aktüel Kültür Dergisi’nin araştırmasına göre, Türkiye, kaplıcada kaynak zenginliği açısından dünyada 7’inci Avrupa’da 1’inci sırada bulunuyor. Son verilere göre ülkemizde 529 adet mineral kaynak bulunuyor. Bunlardan 241 adedi maden suları, 247 adedi 60 derecede, 41 adedi ise 60 ila 100 derece arasında termal suları niteliği taşıyor. Mevcut termal su kaynakları ile kuyularımızın bir günlük üretim miktarı yaklaşık 1 milyon kişinin termal banyo yapabileceği kapasiteye ulaşıyor.
Avrupa’daki şifalı sulara yapılan yatırımlar incelendiğinde gelinen nokta ve ortaya çıkan manzara her şeyi özetliyor. Birkaç asır öncesine kadar dünyanın imrendiği su kültürüne sahip Anadolu’dan dersler çıkaran Avrupalılar, kaplıca sularından yararlanma yollarını aramışlar. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da son yıllarda gelişmiş kaplıca tedavi merkezleri kurulmuş.
İki ülkede tedavi edici 60 termal sağlık merkezi bulunmaktadır ve senede 500 bine yakın hastaya tedavi hizmeti veriliyor. Ayrıca, Fransa’da 104, İspanya’da 128 adet ve İtalya’da ise 360 civarında termal tesis bulunuyor. Rusya’ya yılda 8 milyon turist gidiyor. Japonya’da bin 500 adet kaplıcada bir milyon geceleme kapasiteli termal turizm yapılıyor. ABD’nin Arkansas eyaletinde ise 55 bin kişinin yararlanacağı termal tesisleri mevcut.
Avrupa’da termal turizmden en fazla payı alan ülke ise Almanya. Ülke hem arz hem de talep açısından kıtanın en büyük termal turizm potansiyeline sahip. 263 adet resmi belgeli termal merkez bulunan ülkede, bir yıl içerisinde bu tesisleri 10 milyon turist ziyaret ediyor.
ÖLÜMSÜZLÜK SUYU
İslamiyet’te su, hayatın özü kabul edilmiş, bunda ölümsüzlük suyu Ab-ı Hayat’tan, Cennet’in içinde akan Ab-ı Kevser’e kadar, birçok husus tesirli olmuş.
Tıbbın daha gelişmediği dönemlerde su, yara ve ağrıların tedavisinde kullanılan bir ilaçtı. İbn-i Sina kaplıcalar ve şifalı sular üzerine yaptığı araştırmalarda bir suda bakır, demir ve tuz bir arada bulunduğunda bu suyun eklem ağrılarına, bakırlı suların ağız, göz ve kulak hastalıklarına, demirli suların ise dalak ve mide hastalıklarına iyi geldiğini yazıyor. Tuzlu maden sularının ise baş ve göğüs hastalıklarına, kükürtlü suların sinirleri kuvvetlendirdiğine ayrıca ciltteki yara ve çıbanlara faydalı olduğuna dair İbn-i Sina’nın tespitleri, günümüz araştırmaları ışığında bakıldığında dikkat çekici.
İnsan ve Hayat Aktüel Kültür Dergisi’nin araştırma dosyasında, kaplıca sularının tedavi uygulamalarındaki kanıtlanmış etkilerinden, kullanılan ilaçların etkisini yüzde yüz artırma özelliğine kadar sıradışı bilgiler yer alıyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.