Yapı Kredi Bankası Üst Yöneticisi (CEO) Faik Açıkalın, “Biz cari açığı azaltacağız diye tüketici kredilerini sınırlamaya çalışırken; iç talepteki, iç pazardaki büyümenin nasıl etkileneceği bence çok ciddi hesaplanması gereken bir şey” dedi.
Açıkalın, Deloitte Türkiye Bankacılık Liderler Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, bu yılın mayıs ayına kadar Türkiye ekonomisinin de Türk bankacılık sektörünün de kalkıştaki bir uçak gibi olduğunu söyledi.
Bu dönemde global likiditenin kendilerinin lehine çalıştığını aktaran Açıkalın, mayıs ayında Fed Başkanı Ben Bernanke’nin açıklamalarından sonra resmin bir anda tersine döndüğünü kaydetti.
Bernanke’nin açıklamalarının daha sonra düzeltildiğini anımsatan Açıkalın, “Bernanke, üst katta gece geç gelip ayakkabısının tekini atan adamı hatırlatıyor. Yani biz ayakkabının tekinin düştüğünü duyduk, öbür ayakkabının düştüğünü duyana kadar uyku haram gibi görünüyor” dedi.
Açıkalın, Türkiye’deki kredi ve mevduat büyümesinin iyi olduğunu aktararak, ancak bu büyümelerin döviz etkisinden arındırılarak incelenmesi gerektiğini söyledi.
Faiz marjının düştüğünü belirten Açıkalın, sektörün sermaye yeterliliğinin düştüğünü ve sürdürülebilirlik noktasında çok dikkatli olunması gereken bir döneme girildiğini ifade etti.
“Bilançosunda hakiki müşteri olanların daha sağlam olduğunu gördük”
Açıkalın, Türkiye’nin çizdiği 2023 hikayesinin doğru ve tutarlı bir hikaye olduğunu belirterek, “Gerek demografik faktörler, gerek büyüme potansiyeli; genç nüfusun bankacılık açısından çok gelişmemiş olması, belki bugünlerde yaşanan Güneydoğu Bölgesi’ndeki açılımlar, gönülden desteklediğim kadın işgücü katılımının artması muhakkak ki Türkiye’yi anlatılacak hikaye açısından cazip bir hale getiriyor” dedi.
Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkeler arasındaki hikayesini tutarlı, ikna edici ve sürdürülebilir bir biçimde anlattığı sürece avantaj yakalayacağını vurgulayan Açıkalın, bu süreçteki en önemli şeylerin atiklik ve dayanıklılık olduğunu söyledi.
Açıkalın, eskiden kişilerin adam gibi adamlığından bahsedilirken, şimdi kurumların kurum gibi kurum olmasından bahsedildiğini ifade ederek, “Dolayısıyla hangi ürünü sattığınız değil, hangi müşteriye sattığınız, hangi koşulda sattığını ve o ürünü sattıktan sonra müşteri ilişkisinin sağlıklı devam edip etmediği çok daha önemli oluyor. Dolayısıyla sürdürülebilirlik, hesap verilebilirlik ve çevreye saygı bundan önce çok fazla gündemde olmayan maddelerdi. Dolayısıyla bilançosunda hakiki müşteri olanların daha sağlam olduğunu gördük. Gelir tablosu dikiz aynasıdır, size geçtiğiniz dönemde ne yaptığınızı gösterir. Bilanço aslında radarınızdır, önünüzdeki tehditleri fırsatları her şeyi gösterir” değerlendirmesinde bulundu.
Daha önce yapılan regülasyonların canlarını yaksa da, şu anda faydalı olduğunu gördüklerini dile getiren Açıkalın, bireylerin dövizle borçlanmasının engellenmesinin olası sosyal problemlerin önüne geçilmesi açısından son derece olumlu olduğunu ifade etti.
“Daha az sürprizle karşılaşıyor olmamız lazım”
Faik Açıkalın, Türkiye’nin büyük bir dönüşümden geçtiğini belirterek, “Türkiye’nin bu dönüşümü aslında tüm dünyanın dikkatinde. Dolayısıyla biz tasarrufumuz az diye yakınırken, bu dönüşümün de farkında olalım” dedi.
Açıkalın, Türkiye’nin iş gücüne katılım açısından tek kanatla uçmaya çalışan bir uçak gibi olduğunu vurguladı.
Bankacılık sistemi bir taraftan cari açığı artırması itibariyle suçlansa da, diğer taraftan iç pazardan kaynaklanan büyümenin de çok ciddi bir motoru olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini bildiren Açıkalın, şunları kaydetti:
“Biz cari açığı azaltacağız diye tüketici kredilerini sınırlamaya çalışırken; iç talepteki, iç pazardaki büyümenin nasıl etkileneceği bence çok ciddi hesaplanması gereken bir şey. Bankacılık olarak sağlıklı büyümemizi sürdürebilmemiz için pazar ekonomisinin daha sağlıklı işlemesine dikkat eden ortamda çalışabiliyor olmamız lazım. Muhakkak ki daha az sürprizle karşılaşıyor olmamız lazım.
Yani gerek makro anlamda, gerek mikro anlamda. Belki en önemlisi bankaların, küçük yatırımcılara veya yabancı yatırımcılara daha sağlıklı bir resim çizebilmesi açısından daha öngörülebilir bir regülasyon ortamında, daha kıyaslanabilir bir regülasyon ortamında ve bizi daha ileriye, daha sağlıklı hazırlayacak bir regülasyon ortamında çalışabiliyor olunması gerektiğini düşünüyorum.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.