thumbnail_1382349886

Memorial Şişli Hastanesi Obezite ve Diyabet Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Halil Coşkun, obezite cerrahisinin, kilo kaybettirici cerrahinin ötesinde, kiloya bağlı olan hastalıkları tamamen iyileştirici bir yöntem olduğunu belirtti.

Memorial Sağlık Grubu’ndan yapılan açıklamada, yüzyılın halk sağlığı problemi olarak tanımlanan obezitenin artış hızına dikkat çekilerek, diyabet, yüksek tansiyon, kalp ve böbrek hastalıklarına zemin hazırlamakla kalmayıp hayati tehlikeye neden olabilen obeziteden cerrahi tekniklerle kurtulmanın mümkün olduğu kaydedildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Halil Coşkun, diyetle sonuç alınamayan durumlarda endokronoloji uzmanından destek alınması gerektiğine işaret ederek, kilo vermeye engel bir durum olup olmadığının araştırılıp tedavi yönteminin buna göre belirlendiğini anlattı.

Genellikle ilaç tedavisinin söz konusu olduğunu belirten Coşkun, şunları kaydetti:

“Kişinin diyet, yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisinden fayda görmediği aşamada ise cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Vücut kitle endeksi 40 ve üzerinde bulunan, yani morbid obez olarak kabul edilen grup veya vücut kitle endeksi 35-40 arasında olup diyabet, hipertansiyon, karaciğerde yağlanma, eklem problemleri, uyku apnesi gibi yan hastalıkları bulunan hastalar için cerrahi yöntemler tercih edilmektedir. Ayrıca kişinin en az üç yıldır obezite problemi olması, daha önce egzersiz, spor gibi kilo kaybettirici yöntemleri uygulamış ama başarısız olmuş olması, kronik alkol ve ilaç bağımlılığı veya psikiyatrik rahatsızlığının olmaması obezite cerrahisi yapılabilmesi için önemli kriterlerdir.”

Son yıllarda hızla gelişen obezite cerrahisi yöntemleri sayesinde yüz güldürücü sonuçlar elde edildiğine dikkati çeken Coşkun, bunlardan en sık tercih edilen yöntemin laparoskopik tüp mide ameliyatı olduğunu bildirdi. Coşkun, midenin yaklaşık yüzde 80-85’lik kısmının çıkarılması esasına dayanan yöntem sayesinde mide hacminin ciddi oranda küçüldüğünü, büyük kısmı mideden salgılanan Ghrelin (açlık) hormunu azalarak tokluk hissinin sağlandığını anlattı.

Gastrik bypass ameliyatında da midenin küçültülüp, ince bağırsak ile bu küçük mide arasında bağlantı yapıldığını anlatan Doç. Dr. Halil Coşkun,  ameliyat hakkında şu bilgileri verdi:

“Burada iki şekilde kilo kaybının söz konusu olduğu bilinmektedir. Bu durumda kişi hem az yemek yemektedir hem de yenilen gıdalar onikiparmak bağırsağına uğramadığı için büyük bir kısmı emilmeden dışarı atılmaktadır. Gastrik bypass, Tip 2 diyabeti bulunan obezite olgularından daha fazla tercih edilmektedir; çünkü bu ameliyat, kilo vermeden bağımsız olarak Tip 2 diyabeti yüzde 90 oranında düzeltmektedir.”

 “Mide balonu genellikle 200 kilonun üzerindeki hastalarda uygulanıyor”

Bir diğer yöntem olan endoskopik mide balonu uygulamasının ise mide içine özel bir silikon balon yerleştirilmesi ve mide hacmi küçüldüğü için de kişinin kilo kaybetmesi esasına dayadığını ifade eden Doç. Dr. Halil Coşkun, “Ancak balon midede 6 ay kalıp çıkarıldıktan sonra hastaların büyük çoğunluğunda kiloların geri alımı söz konusu olabilmektedir” dedi.

Mide balonunu çok yüksek kilolu, 200 kilo üzeri hastalarda kişiyi obezite cerrahisine hazırlamak için kullanıldığını belirten Coşkun, böylelikle ameliyat riski azaltılarak daha güvenli ameliyatlar yapılması sağlandığının altını çizdi.

Obezite cerrahisinde tüm bu yöntemlerin genellikle 18-65 yaş aralığında tercih edilmesini tavsiye eden Doç. Dr. Halil Coşkun, “Ancak uygun görülen kişilerde 65 yaşın üzerinde ve 18 yaş altındaki adölesanlarda da başarılı şekilde uygulanabilmektedir. Obezite cerrahisi, kilo kaybettirici cerrahinin ötesinde kiloya bağlı olan hastalıkları tamamen iyileştirici bir yöntemdir. Bu yüzden ismi sadece obezite cerrahisi değil “obezite ve metabolizma cerrahisi” olarak geçmektedir. Kilo kaybı Tip 2 diyabet, hipertansiyon, karaciğerde yağlanma, kolesterol ve trigliserid yüksekliği gibi birçok metabolik hastalığın düzelmesini sağlamaktadır”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın