Türkiye-ABD ilişkilerinin iktisadi yönüne katkı sağlamak üzere, TOBB ve ABD Ticaret Odası arasında 14 Aralık 2012 tarihinde imzalanan

İşbirliği Protokolü kapsamında,  ABD’nin önde gelen firmalarının temsil edildiği heyet Türkiye’yi ziyaret ediyor.

ABD Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Myran Brilliant’ın başkanlığındaki heyet, ziyaret kapsamında,

TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun evsahipliğinde düzenlenen akşam yemeğine katıldı. ABD Ticaret Odası ile, Türkiye-Amerika serbest ticaret anlaşması için başlattıkları ortak çalışma ve işbirliğinin sürmesini ve Türkiye’nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım ortaklığı  sürecinde de desteğe dönmesini isteyen TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun konuşması şöyle:

Ben TOBB Başkanı  olarak bir resmi ziyaret vesilesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Vaşington’a ilk 2002 yılında geldim.

Türkiye daha kıpırdanmaya başlamamıştı. Toplam ihracatımız 50 milyar doların altındaydı. Şimdiki 155 milyar doların üçte biri kadardı. Ekonomimizin toplam büyüklüğü şimdikinin neredeyse yarısı kadardı.  Orta Doğu ve Kuzey Afrika pazarındaki payımız da, aynı biçimde, şimdikinin yarısı kadardı. Düşük teknolojili ürünlerin toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 40’tan fazlaydı. Şimdi yüzde 30’a düştü.

Türkiye ekonomisi gözle görülebilir bir dönüşümden geçti. Bana bu sürecin neresindeyiz diye sorduklarında; Winston Churchill’in 1942’de, Mısır’da Alman ordularına karşı elde edilen, El Alameyn zaferi üzerine yaptığı konuşmayı hatırlatıyorum.

Churchill ne diyordu? “Bu zafer, bir son değildir. Hatta sonun başlangıcı bile değildir. Ama başlangıcın sonudur.” diyordu. Yani zaferle birlikte, yeni bir durum çıkmıştı. Churchill onun altını çiziyordu.

Türkiye’nin on yılda geldiği noktanın manası tam da budur. Türkiye’nin dönüşüm sürecinde biz yapılması gerekeni tamamlamış değiliz. Tamamlama sürecinin son aşamasına başlıyor filan da değiliz. Olsa olsa, Türkiye’nin iktisadi, sosyal ve siyasi dönüşüm sürecinde, başlangıcın sonuna gelmiş sayılabiliriz.

Ben, 2002 yılında Amerika’ya geldiğimde, enflasyon yüzde 80’lerdeydi. Kamu borç stokunun milli gelir içindeki payı yüzde 100’lerdeydi. Bankalarımızın bir bölümü yeni batmıştı. Sabit kur rejimini terk edip, dalgalı kur rejimine yeni geçmiştik. Ekonomimiz krizden daha yeni yeni çıkmaya çalışıyordu.

Sonra ne oldu? Avrupa Birliği süreci Türkiye’nin önünü açtı. Yapılan seçimlerle gelen siyasi istikrar, iktisadi kazanımlarımızı genişletti. Türkiye demokratikleşti. Türkiye, sonraki on yılı son derece faydalı bir biçimde kullandı. İşe odaklandı.

Ne oldu? Türkiye, iktisadi açıdan Amerika’ya partner olabilecek bir kapasiteyi inşa etti.

Bundan on bir yıl önce Amerika’dayken, ortak neler yapabiliriz diye düşünmek için çok yolumuz vardı.

Şimdi nerelerde hangi işleri yapabiliriz diye listeler hazırlayıp, hangilerine önem versek acaba diye düşünmek gerekiyor.

Dün o şartlar altında, Türkiye ile Amerika arasında iktisadi işbirliği imkanları son derece sınırlıydı. Bugün imkanlar setimiz genişledi. Ama rakamlar hala tam iyileşmedi.

Bu akşam yemeği bizim için çok özel. Türkiye için özel. TOBB için özel.

Zira, biz yıllardır TOBB ve ABD Ticaret Odası olarak birlikte çalışmak istedik. Karşılıklı iktisadi ilişkilerin geliştirilmesi için rol ve sorumluluk almak istedik.

Bizleri bugüne getiren süreçte, Türkiye ile ABD ilişkilerinin sorumluluğunu, sadece diplomatların ve siyasilerin omzuna yüklemenin doğru olmayacağını vurguladık.

İlişkilerimizin siyasi ve askeri boyutunu, iktisadi ilişkilerle tamamlamak ve daha da güçlendirmek istedik.

Bu bağlamda;

  • Türkiye-ABD İş Konseyimizin Türkiye Kanadını güçlendirdik.
  • Washington’da bir temsilcilik açtık.
  • ABD Büyükelçiliği ile çok yakın çalışmaya başladık.
  • ABD Dışişleri Bakanlığı ve ABD Ticaret Bakanlığı ile etkili görüşmeler gerçekleştirdik..
  • Çeşitli düşünce kuruluşlarıyla el ele verdik.
  • DEİK Türk Amerikan İş Konseyi olarak, ATC ile birlikte her yıl Türkiye Konferanslarını düzenliyoruz. Diğer taraftan DEİK, Türkiye Yatırım konferanslarını organize ediyor.

Ancak Amerikalı  muhatabımız, ABD Ticaret Odası ile birlikte çalışma imkanını geçen yıl yakaladık.

Avrupa’da etkiniz. Avrupa’da her ülke ile iş konseyimiz var. Amerika’da ise bir tane.

Halbuki;

  • Kuzey Karolina İsveç kadar büyük bir ekonomiye sahip.
  • Rhode Island bir Bulgaristan kadar.
  • Teksas, Rusya kadar büyük bir iktisadi büyüklüğü ifade ediyor.
  • Ohio, Belçika kadar.
  • İspanya, Mississipi ile ancak başa baş gelir.
  • Yalnızca Washington eyaletindeki uçak kümelenmesinin 27 milyar dolarlık ihracatı, Almanya’nınkinden daha fazla.
  • İş tıbbi cihaz’a gelince, Massachusets eyaletininin 2 milyar dolarlık ihracat düzeyi İsviçre’ninki kadar.

Şimdi artık Amerikan ekonomisinin çeşitliliğinin daha bir farkındayız. Her eyaletin bir karşılaştırmalı üstünlüğü olduğunu biliyoruz. Dünyada ne üretiliyorsa, hepsi de Amerika’da üretilebiliyor. US Chambers’ın kendi yapısı ile bize bu alanda rehberlik edebileceğini de biliyoruz. Nitekim çalışmaya da başladık.

Geçen yıl, TOBB ve ABD Ticaret Odası olarak, Myron’un liderliğinde ve Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan’ın desteği ile kapsamlı bir işbirliği protokolü imzaladık.

Bu protokol sonrası, TOBB ve ABD Ticaret Odası olarak, iktisadi ilişkilerin reel boyutuna, şirketler kesimini ilgilendiren boyutuna daha yoğun biçimde odaklanmaya başladık.

Şirketler kesiminin ihtiyaçlarına, TOBB ve ABD Ticaret Odası olarak, tek tek yaptığımız çalışmalara ilaveten, müşterek adımlar ve girişimlerle hitap etmeye başladık. Bundan dolayı da son derece mutluyum.

Başarılı  çalışmalarından ötürü Myron’a, Kush’a ve ekibine teşekkür ediyorum.

Bugüne kadar, ikili ilişkiler ve üçüncü ülkelerdeki işbirliği konularında, Türkiye’de ve ABD’de somut etkinlikler gerçekleştirdik.

Ankara’da inşaat sektöründe işbirliği imkânlarını konuştuk.

New York, Atlanta ve Washington’da, iş çevreleriyle Türkiye’de yatırım ortamı ve yatırım imkânlarını konuştuk.

Ürdün, Mısır, Filistin, İsrail, ABD ve Türkiye iş çevreleri olarak, Ortadoğu Ticaret Merkezi girişimi çerçevesinde görüş alış verişinde bulunuyoruz. Pazara giriş, malların dolaşımı, enerji, girişimcilik ve özel ekonomik bölgeler konularında somut projeler üzerinde çalışıyoruz. Bölgeye ilişkin görüşlerimizi, sizlerle Pazartesi akşamı İstanbul’da paylaşmıştım.

Önümüzdeki günler için de faaliyet takvimimiz oldukça yoğun.

Bugün ve yarın, ABD iş çevreleri heyeti, başta Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan olmak üzere, Bakanlarımız ve Müsteşarlarımızla görüşecek. Bu akşam yemeğimizin de ikili görüşmeler açısından verimli olacağını düşünüyorum.

Önümüzdeki hafta ABD Ticaret Odası ve Birliğimiz, Sayın Başbakan Yardımcımızı Washington’da ağırlayacak. ABD iş çevreleriyle Sayın Başbakan Yardımcımız bir araya gelecek.

Kurban Bayramından sonra da bu defa, Los Angeles, San Francisco, Seattle ve Chicago’da Türkiye Yatırım Haftası ikinci tur etkinliklerini yapacağız.

Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan bu programda bizimle birlikte olacak. ABD iş  çevreleriyle bir araya geleceğiz. Türkiye’yi ve Türkiye’deki iş yapma ortamını anlatacağız.

Etkinliklerimize 2014 yılında da devam edeceğiz. ABD iş çevrelerinde Türkiye’nin daha fazla konuşulmasını ve iktisadi ilişkilerimize derinlik kazandırmayı amaçlıyoruz.

Diğer taraftan, ABD Dışişleri Bakanlığı ile başarılı iki proje yürütüyoruz: “Küresel Girişimcilik Programı” ve “Yeni Başlangıçlar için Ortaklar”. Her iki girişim de aslında ilişkilerin derinleşmesi açısından somut platformlar oluşturuyor. Toplumun farklı kesimleri ilişkilere dâhil ediliyor.

Üzerinde çalıştığımız konular arasında Türkiye-ABD ilişkilerinin iktisadi boyutunu kapsayan karşılıklı ticaret, karşılıklı yatırım, turizm, girişimcilik, know-how transferi ve üçüncü ülkelerde işbirliği gibi çok geniş bir yelpaze var.

Gelişecek ve derinleşecek işbirliği ile Türkiye-ABD ekonomik ilişkilerinin gelişimi iki ülkeye çok şey kazandıracak. Türkiye’nin iktisadi dönüşümü bundan yararlanacak. Türkiye’nin 2023 vizyonu daha anlamlı olacak.

Türkiye bugüne kadar, iktisadi dönüşüm sürecinde, Avrupa Birliği ile ilişkilerinden çok yararlandı. Dış ticaretini daha çok AB ile yaptı. Türkiye’deki doğrudan yabancı yatırımlar ağırlıklı olarak AB ülkelerinden geldi.

Şimdi, Türkiye’nin AB ile yakaladığı seviyedeki iktisadi ilişkiyi ABD ile yakalamayı arzu ediyoruz.

TOBB ve ABD Ticaret Odası işbirliğini, bu vizyonu destekleyecek çok önemli bir girişim olarak görüyoruz.

Türkiye ekonomisi, 80’li yılların başında merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’la başlattığı piyasa ekonomisine geçiş sürecini, son on yıllık dönemde yakalanan ivme ile artık tamamlamıştır.

Ben, Türkiye’nin giderek daha açık bir toplum haline gelmesinin, ülkede sivil toplumun zenginleşip, çeşitlenmesinin ve demokrasinin zenginleşmesinin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye ekonomisine baktığımızda, 2009 ve 2010 yıllarında yüzde 9’a yaklaşan büyüme oranlarından sonra, aşırı ısınan ekonomiye tedbir olarak kontrollü bir yavaşlama sürecine girmiştik.

2012’de yüzde 2,2 büyüdük. 2013 yılı büyüme oranımızın yüzde 3 civarında olmasını bekliyoruz.

Türkiye ekonomisinin yapısal duruşu sağlamdır. Kamu maliyesi, reel sektör ve bankacılık sistemi açısından tüm Avrupa kıtasında en iyi durumda olan birkaç  ülkeden biriyiz.

Bunların sayesinde Türkiye olarak finansal piyasalardaki günlük gelişmelere değil, uzun vadeli hedeflerimize odaklanmış durumdayız.

Bakın sadece bu sene toplam proje büyüklüğü 40 milyar Avro’yu geçen 5 büyük altyapı projesi başlattık; 2 nükleer santral, İstanbul’da 3. Havalimanı ve İstanbul boğazında 3. Köprü, İstanbul-İzmir Otoyolu, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren hattı.

Önümüzdeki ay bir diğer büyük projenin açılışını yapacağız. Manş Denizi‘ndeki Eurotunnel benzeri bir demiryolu projesi ile, Avrupa ve Asya kıtaları birbirine bağlanacak. Avrasya tüneli olarak isimlendirilen Tünel, Asya ve Avrupa kıtalarını İstanbul Boğazı‘nın altından karayolu ile birleştiriyor. Tünelin temeli 26 Şubat 2011’de atıldı.

Bu yıl ayrıca Türk özel sektörü olarak hem üretim, hem ihracat hem de istihdamda geçen senenin de üzerine çıkacağımızı öngörüyoruz.

Küresel ekonomideki gelişmeler, G20 sürecinin bundan böyle daha da önemli olduğunu göstermektedir. Küresel yönetişimde yeni bir işbirliği mekanizması geliştirmek gerekiyor.

Küresel sistemin sağlıklı işleyişi açısından, küresel ekonomi politikaları  koordinasyonu daha sağlıklı bir mutabakata bağlanmalıdır. Bu çerçevedeki görüşlerimizi B20 platformunda gündeme getiriyoruz.

Türk İş Dünyası  olarak yakından takip ettiğimiz çok önemli bir süreç var. ABD ve AB arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması, Küresel ticareti doğrudan etkileme potansiyeli olan önemli bir gelişmedir.

Anlaşma tamamlandığında dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi oluşacak. Dünya milli gelirinin % 47’si ve küresel doğrudan yatırımların da yaklaşık % 70’i tek bir ekonomik blokta toplanmış olacak.

Müzakereleri yakından takip etmek istiyoruz. AB ve ABD arasındaki müzakereler, Türkiye’yi doğrudan ilgilendiriyor. Gümrük Birliği’nin oluşturduğu teknik çerçeve bu etkiyi kaçınılmaz hale getiriyor.

Türkiye’nin toplam dış ticaretinin yüzde 46’sı AB ve ABD’ye gerçekleşiyor. Türkiye’ye gelen toplam doğrudan yabancı yatırımların da yüzde 76’sı AB ve ABD kaynaklı.

Aynı şekilde, Türkiye’nin yurt dışına yaptığı doğrudan yatırımların yüzde 78’i AB ve ABD’ye gidiyor. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi, AB ve ABD arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’ndan doğrudan etkilenecektir. Bu nedenle, Türkiye’nin bu süreçte yer almasına önem veriyoruz.

Türkiye-Amerika serbest ticaret anlaşması için başlattığımız ortak çalışma ve işbirliğinin, Transatlantik Ticaret ve Yatırım ortaklığı  sürecine, Türkiye’nin dahil olmasına destek sağlamasını bekliyoruz.

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu yemekte yaptığı konuşmada,


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın