thumbnail_1380525232

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada  vücut direncini artırmak için ekinezya çayını,  öksürüğe karşı ıhlamuru, boğaz ağrısına da adaçayını önerdi.

Yeditepe Üniversitesi’nden yapılan açıklamada, soğuk algınlığı riskinin arttığı dönemlerde iyi ve dengeli beslenmenin, kalabalık alanlarda dikkatli olmanın alınabilecek akılcı önlemler arasında sayılabileceği belirtildi. Doğanın insalara sunduğu etkili ve güvenilir imkânlardan da yararlanmak en akılcı yaklaşım olacağı ifade edildi.

Açıklamada görüşlerine  yer verilen Prof. Dr. Yeşilada, soğuk algınlığı ve nezleden korunmak, tedavisine yardımcı olmak amacıyla yararlanılan bitkisel ürünler içerisinde en çok bilinenin ekinezya olduğuna dikkati çekerek, “Ekinezya hem bu virüsleri öldürdüğü hem de virüslerin yol açtığı iltihap etkenlerinin miktarını kontrol ederek boğaz ve akciğerlerdeki iltihabın yol açacağı hasarı engelliyor” bilgisini verdi.

Viral veya bakteriyel boğaz enfeksiyonlarında yüksek ateş, kırgınlık gibi şikayetlerin yanı sıra hastaları bezdiren şikayetlerden birinin de inatçı öksürük olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yeşilada, “Öksürük şikayetlerinin hafifletilmesinde aklımıza ilk gelen çözümlerden biri sanırım ıhlamur içmek. Ihlamur, boğazda tahrişlerin önlenmesini sağlarken, flavonoit gibi bileşenleri yangı giderici ve ağrı kesici etkisi ile tahriş alanın onarımına yardımcı olmakta ve uçucu bileşenleri ise hastanın yatışmasını, rahatlamasını sağlıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bronşite adaçayı gargarası yapın

İçerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğazda enfeksiyon ve yangılarda (farenjit, jinjivit gibi) yararları nedeniyle, adaçayının en önemli uygulama alanlarının soğuk algınlığı, grip, bronşit gibi durumlar olduğunu belirten Prof. Dr. Yeşilada, şekersiz hazırlanan adaçayı ile gün içerisinde sıklıkla gargara yapabileceğini, bu gargaranın ekinezya ile birlikte gerçekleştirildiğinde daha etkili olacağını kaydetti.

Bitki çaylarının bazıları demleme olarak yapıldığı gibi bazılarının da kaynatılarak tüketilmesi gerektiğini anımsatan Prof. Dr.Yeşilada, bitki çaylarının kullanımında şu noktalara dikkati çekti:

“Bitkilerin kök, kabuk, odun gibi sert kısımları genel olarak dekoksion( kaynatma) şeklinde hazırlanmalı. Kanatma süresi bazı özel koşullar haricinde 30 dakikadır. Bitkilerin yaprak, çiçek gibi yumuşak dokulu organları demlenerek hazırlanmalı. Özellikle uçucu ve ısıya hassas bileşenler içeren bitki kısımları için dikkatle uygulanmalı. Bitki kısmı ağzı kapalı bir çaydanlık içerisine konmalı ve üzerine taze kaynatılmış yumuşak su ilave edilmeli. Süre istenen etkinin ve lezzet derecesine göre 5 ile 20 dakika arasında değişebilir. Her bitkinin çayı olmaz. Bitkinin etkili bileşenlerinin sıcak su içerisinde dayanıklı olması, yani bozunarak etkisiz hale dönüşmemesi gerekir. Taze bitkilerden hazırlanan çay istenen etkiyi göstermeyebilir. Bitki çayını tedavi amaçlı kullanıyorsa, şeker ilavesi tavsiye edilmez. Bitki çayları taze hazırlanarak tüketilmeli. Bitki çaylarının etkili olabilmesi için uygulama zamanı son derece önemli. Genel olarak bitki çayları hafif etkili olduğundan öğün aralarında, yani yemeklerden 30 dakika önce veya 1-2 saat sonra mide boşken, içilmesi daha yüksek etki sağlayacaktır.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın