Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden Gini katsayısının da OECD ortalamasının çok üzerinde olduğunu ve yıllardır neredeyse hiç değişmediğini hatırlatan Oran, “Nüfusun yüzde 85.9’u “evden uzakta bir haftalık tatili”, yüzde 61,8’i beklenmedik harcamalarını”, yüzde 78,8’i “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamıyor. Nüfusun yüzde 40.6’sının konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi” gibi sorunlar bulunuyor. Yüzde 46,6’sı oturduğu konutta “izolasyondan dolayı ısınma sorunu” yaşıyor. Nüfusun yüzde 61.3’ü hanesinin konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ve borçları bulunuyor” diye kaydetti.
AKP’nin ülkeye, topluma reva gördüğü tablonun milyonlarca vatandaşı, yoksulluğa, sefalete ittiğini ve ortaya çarpık gelir dağılımı taplosunun çıktığına işaret eden Oran, “Kömür, makarna dağıtarak yoksulların oyunu alan AKP, üzerindeki istismarını sürdürebilmek için bu kesimin sürekli yoksul kalmasını tercih ediyor” dedi.
CHP Milletvekili Umut Oran’ın, TÜİK’in 2012 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasının ortaya koyduğu sonuçlara ilişkin değerlendirmesi şöyle:
On bir yıla yaklaşan iktidarı döneminde tüm demokratik teamülleri ve hukuk devleti esaslarını yerle bir eden, dış politikada Türkiye’yi tüm komşularıyla sorunlu hale getiren AKP’nin, halka yansımayan kağıt üzerinde büyümeye kurgulanmış, sıcak paraya dayalı ekonomi politikası da küresel para otoritelerinin parasal sıkılaştırma kararıyla karaya oturdu. Bu süreçte AKP’nin ekonomi politikalarının şekillendirdiği Türkiye’ye baktığımızda korkunç bir gelir eşitsizliği, bölüşüm adaletsizliği ve ciddi boyutlarda bir yoksullaşma tablosu karşımıza çıkıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2012 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasını açıkladı. Buna göre Türkiye’de zenginden yoksula doğru yüzde 20’şerlik hane halklarını kapsayan 5 dilim baz alındığında en üstteki kesim toplam gelirin yüzde 46.6’sını alırken, en alttaki yüzde 20 sadece yüzde 5.9 pay alabiliyor. En üstteki ile en alttaki arasında 8 katlık bir gelir farkı bulunuyor. Başka deyişle en varlıklı yüzde 20’lik nüfus dilimi gelirin yarıya yakınını elde ederken, nüfusun yüzde 80’i kalan yarısı ile yetiniyor.
Eşdeğer Hane halkı Kullanılabilir Gelire Göre Sıralı Yüzde 20’lik Gruplar
2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | |
Toplam | 100,0 | 100,0 | 100,0 | 100,0 | 100,0 | 100,0 |
İlk % 20 | 5,8 | 5,8 | 5,6 | 5,8 | 5,8 | 5,9 |
İkinci % 20 | 10,6 | 10,4 | 10,3 | 10,6 | 10,6 | 10,6 |
Üçüncü % 20 | 15,2 | 15,2 | 15,1 | 15,3 | 15,2 | 15,3 |
Dördüncü % 20 | 21,5 | 21,9 | 21,5 | 21,9 | 21,7 | 21,7 |
Son % 20 | 46,9 | 46,7 | 47,6 | 46,4 | 46,7 | 46,6 |
Gini katsayısı | 0,406 | 0,405 | 0,415 | 0,402 | 0,404 | 0,402 |
Son % 20/İlk % 20 | 8,1 | 8,1 | 8,5 | 7,9 | 8,0 | 8,0 |
Yüzde 10’luk dilimlere göre gelir farkı tam 14 kat
Ancak TÜİK veri tabanı üzerinden en varlıklı ve en yoksul yüzde 10’luk dilimler esas alınarak yapılan hesaplama ise zengin-yoksul farkının 14.2 kat olduğunu gösteriyor. 2012 itibariyle en varlıklı yüzde 10’luk nüfus gelirin yüzde 31.1’ini alırken, en yoksul yüzde 10’un payı yüzde 2.2’de kalıyor.
Gelir dağılımındaki bu dengesizliğin yıllardır neredeyse hiç değişmediği dikkati çekiyor. En yoksul yüzde 10’luk nüfusu barındıran haneler, AKP’nin iktidarda ilk yılı olan 2003 yılında toplam gelirden yüzde 2.3 pay almıştı. Bu pay 2006’da yüzde 1.8’e kadar düştükten sonra izleyen dönemde yüzde 2’nin biraz üzerinde seyretti, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında yüzde 2.2 olarak gerçekleşti. Buna göre en yoksul yüzde 10’luk nüfusun toplam gelirden aldığı pay 2003’tekinin de altında bulunuyor. 2003-2012 döneminde en varlıklı yüzde 10’luk kesimin gelirden aldığı pay ise neredeyse hiç değişmeyerek yüzde 33.2’den yüzde 31.1’e geldi.
Eşdeğer Hanehalkı Kullanılabilir Gelire Göre Sıralı Yüzde 10’luk Gruplar
2003 | 2004 | 2005 | 2006 | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | |
1. % 10 | 2,3 | 2,3 | 2,2 | 1,8 | 2,2 | 2,2 | 2,1 | 2,2 | 2,2 | 2,2 |
2. % 10 | 3,7 | 3,8 | 3,9 | 3,2 | 3,6 | 3,6 | 3,5 | 3,6 | 3,6 | 3,7 |
3. % 10 | 4,7 | 4,9 | 5,0 | 4,4 | 4,7 | 4,6 | 4,6 | 4,7 | 4,8 | 4,8 |
4. % 10 | 5,6 | 5,8 | 6,1 | 5,5 | 5,9 | 5,7 | 5,7 | 5,9 | 5,8 | 5,8 |
5. % 10 | 6,6 | 7,0 | 7,3 | 6,7 | 7,0 | 6,9 | 6,9 | 7 | 6,9 | 7,0 |
6. % 10 | 7,8 | 8,3 | 8,6 | 8,1 | 8,3 | 8,3 | 8,2 | 8,3 | 8,2 | 8,3 |
7. % 10 | 9,4 | 9,9 | 10,2 | 9,8 | 9,7 | 9,9 | 9,7 | 9,8 | 9,8 | 9,8 |
8. % 10 | 11,5 | 12 | 12,4 | 12,1 | 11,8 | 12,1 | 11,8 | 12,1 | 11,9 | 11,8 |
9. % 10 | 15,1 | 15,3 | 15,8 | 16 | 15,2 | 15,8 | 15,4 | 15,5 | 15,5 | 15,5 |
10. % 10 | 33,2 | 30,9 | 28,7 | 32,5 | 31,6 | 30,9 | 32,2 | 30,9 | 31,3 | 31,1 |
TOPLAM | 100,0 | 100,0 | 100,0 | 100,0 | 100,0 | 99,9 | 100,0 | 100,0 | 100,0 | 100,0 |
Gini katsayısı bozulmaya işaret ediyor
Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden Gini katsayısı da son beş yılda neredeyse hiç değişmedi. 2007’de 0.406 olan Gini katsayısı 2012 itibariyle de 0.402 oldu. Türkiye genelinde Gini katsayısı, 2007-2012 döneminde sadece 0.004 puanlık bir düşüş gösterdi. Başka deyişle yerinde saydı; yani bozuk gelir dağılımında kayda değer bir düzelme sağlanamadı.
Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının adaletli olup olmadığını ölçmeye yarıyor. Katsayı 0 ile 1 arasında değerler alıyor ve değerin yükselmesi eşitsizliğin artması anlamına geliyor. Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 olurken, tüm gelirin bir kişide toplandığı toplumun Gini katsayısı 1 çıkıyor.
Bölgesel bazda baktığımızda bu dönemde Gini katsayısının Doğu Marmara, Batı Anadolu, Akdeniz, Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu’da küçük çapta düşüşler gösterdiği, yani gelir dağılımında mikro düzeyde iyileşmeler olduğu; buna karşılık İstanbul, Ege, Orta Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da bu değerin büyüdüğü, yani gelir dağılımının daha da bozulduğu belirlendi. Gelir dağılımında en fazla bozulmanın ise bu dönemde İstanbul’da yaşandığı görülüyor.
Gini katsayısı-Gini coefficient
2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | |
TÜRKİYE | 0,406 | 0,405 | 0,415 | 0,402 | 0,404 | 0,402 |
TR1 İstanbul-Istanbul | 0,346 | 0,362 | 0,363 | 0,373 | 0,371 | 0,384 |
TR2 Batı Marmara-West Marmara | 0,321 | 0,331 | 0,361 | 0,360 | 0,365 | 0,356 |
TR3 Ege-Aegean | 0,376 | 0,387 | 0,381 | 0,387 | 0,397 | 0,382 |
TR4 Doğu Marmara-East Marmara | 0,393 | 0,335 | 0,368 | 0,341 | 0,326 | 0,344 |
TR5 Batı Anadolu-West Anatolia | 0,379 | 0,402 | 0,408 | 0,367 | 0,374 | 0,369 |
TR6 Akdeniz-Mediterrannean | 0,418 | 0,387 | 0,403 | 0,397 | 0,404 | 0,407 |
TR7 Orta Anadolu-Central Anatolia | 0,328 | 0,339 | 0,395 | 0,362 | 0,366 | 0,360 |
TR8 Batı Karadeniz-West Black Sea | 0,360 | 0,366 | 0,382 | 0,348 | 0,335 | 0,338 |
TR9 Doğu Karadeniz-East Black Sea | 0,346 | 0,365 | 0,359 | 0,327 | 0,327 | 0,309 |
TRA Kuzeydoğu Anadolu-North East Anatolia | 0,405 | 0,436 | 0,407 | 0,404 | 0,390 | 0,393 |
TRB Ortadoğu Anadolu-Central East Anatolia | 0,397 | 0,405 | 0,415 | 0,417 | 0,427 | 0,386 |
TRC Güneydoğu Anadolu- South East Anatolia | 0,366 | 0,395 | 0,411 | 0,404 | 0,396 | 0,375 |
TÜİK verileri gerçeği yansıtmıyor; uçurum çok daha derin…
TÜİK’e göre Türkiye ortalamasında 2011’de 10 bin 774 TL olan yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri 2012 yılında yüzde 10.1 artışla 11 bin 859 (Aylık 988) TL’ye çıktı. Hane halkları yüzde 20’lik nüfus dilimleri halinde yoksuldan zengine doğru sıralandığında 2012’de en alttaki dilimde 3 bin 468 lira olan yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri, ikinci dilimde 6 bin 301, üçüncüde 9 bin 55, dördüncüde 12 bin 850, beşincide 27 bin 624 lira olarak gerçekleşti.
Bu arada İstanbul’da ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirinin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin neredeyse üç katı olduğu dikkati çekiyor.
Gelir araştırmasını anket yöntemiyle yapan TÜİK, deneklerin verdiği yanıtları doğru kabul ediyor. Hanelerden alınan gelir bilgilerine göre, nüfus 5 ve 10 gelir dilimine ayrılarak, gelir dağılımı tablosu oluşturuluyor. Ancak, ücretli, maaşlı çalışanlar bordrolarında yazan geliri beyan ederken, özellikle varlıklı sınıfların, üst-orta kesimlerin beyan ettikleri gelirlerin doğruluğu kuşkulu… Sermaye sahibi, varlıklı yurttaşların gelirlerini daha düşük beyan etmeleri nedeniyle bölüşülen gerçek pasta ortaya çıkmıyor. Bu nedenle, gelir dağılımındaki uçurum, kağıt üzerinde gerçekte olduğundan daha küçük çıkıyor.
Zaten 2012 yılda GSYH cari fiyatlarla 1.4 trilyon TL olurken, 11 bin 859 TL olarak baz alınan eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri 73 milyon 604 bin kişi olan nüfusla çarpılınca 873 milyar TL’lik bir büyüklük ortaya çıkıyor. Milli gelirin bir kısmının “kullanılabilir gelir” olmadığı, yani hanelere girmediği için bunun yüzde 85’ini baz alsak bile 300 milyar TL’nin üzerinde bir gelirin beyan edilmediği ortaya çıkıyor. Bunun da üst-orta ve üst kesimlerden kaynaklandığı aşikar. Bu durum dikkate alındığında, gelir dağılımındaki uçurumun TÜİK’in açıkladığından çok daha derin, görünenin buzdağının sadece uç kısmı olduğu anlaşılıyor.
Üst gelir grubundakilerin gerçek beyanda bulunmaması nedeniyle maaş-ücret gelirleri yüzde 46,5’lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip gözüküyor. Bunu yüzde 20.4’le müteşebbis gelirleri ve yüzde 20 ile sosyal transferler izliyor. Sosyal transferlerin yüzde 92’sini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturuyor. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 66.7’si tarım-dışı gelir niteliğinde…
Milyonların yoksulluğu….
TÜİK’in anket yoluyla gerçekleştirdiği araştırmaya göre 2012 yılında eşdeğer hane halkı kullanılabilir “medyan” geliri ise yıllık 9 bin 30 TL olarak gerçekleşti. Kullanılabilir medyan gelirin yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 ve yüzde 70’ine göre çeşitli göreli yoksulluk sınırları hesaplandı.
Eşdeğer hane halkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50’si baz alınan yıllık 4 bin 515 (aylık 376) liralık “yoksulluk sınırı”na göre nüfusun yüzde 16.3’ünü oluşturan 11 milyon 998 bin kişi bu sınırın altında kalıyor.
Medyan gelirin yüzde 70’i (aylık 527 TL) baz alındığında ise yoksul sayısı 22 milyon 252 bine, yoksulluk oranı da yüzde 30’a ulaşıyor. Yoksul sayısının yıllar itibariyle artışta olduğu dikkati çekiyor.
Buna karşılık Türk-İş, Türkiye’de dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını Eylül 2012 itibariyle 3 bin 91 TL olarak açıklamıştı. Bunu hane halkı başına düşündüğümüzde aylık 840 TL’ye denk geliyor. Bu tutar baz alındığında ülkedeki yoksul sayısının 22.3 milyonun çok çok üzerinde olduğu görülüyor.
Gelire dayalı göreli yoksulluk sınırlarına göre yoksul sayıları, yoksulluk oranı ve yoksulluk açığı
Number of poors, poverty rates and poverty gap by relative poverty rates based on income
Yoksulluk riski Risk of poverty | Yoksulluk sınırı (TL)Poverty threshold (TL) | Yoksul sayısı (Bin kişi) Number of poors (in Thousand) | Yoksulluk oranı (%) Poverty rate(%) | Yoksulluk açığı(*) Poverty gap ratio(*) | ||||
2011 | 2012 | 2011 | 2012 | 2011 | 2012 | 2011 | 2012 | |
% 40 | 3 255 | 3 611 | 7 288 | 7 344 | 10,1 | 10,0 | 25,4 | 23,7 |
% 50 | 4 069 | 4 515 | 11 670 | 11 998 | 16,1 | 16,3 | 26,3 | 26,9 |
% 60 | 4 883 | 5 418 | 16 569 | 16 741 | 22,9 | 22,7 | 29,2 | 29,2 |
% 70 | 5 697 | 6 320 | 21 730 | 22 252 | 30,0 | 30,2 | 31,0 | 31,2 |
(*) Yoksulluğun derecesi hakkında bilgi veriyor. Yoksulluk açığının 100’e yaklaşması, yoksulluğun derecesinin çok fazla olduğunu, küçülmesi ise yoksulluk risk derecelerinin daha az olduğunu ifade ediyor.
Türk halkı birçok şeyden “yoksun”…
TÜİK araştırması, teknik eksikliklerine rağmen, Türkiye nüfusunun ekonomik durumuna ilişkin oldukça çarpıcı veriler de ortaya koyuyor..
Buna göre;
- • Nüfusun yüzde 40.6’sının konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi” gibi sorunlar var.
- • Konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşayanların oranı önceki payı önceki yıla göre 5 puan artarak yüzde 46.6’ya ulaştı.
- • Nüfusun yüzde 27.4’ü oturduğu konutta odaların karanlık olması veya yeterli ışık alamaması gibi sorunlar yaşıyor.
- • Nüfusun yüzde 61.3’ü hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları hariç) bulunuyor.
- • Nüfusun yüzde 85.9’unun “evden uzakta bir haftalık tatil” yapacak parası bulunmuyor.
- • Nüfusun yüzde 61,8’i “beklenmedik harcamalarını” ve yüzde 78,8’i “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme” ihtiyacını ekonomik nedenlerle karşılayamayacak durumda.
- • İki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafının karşılayamayanların oranı yüzde 43.9’a ulaşıyor.
- • Hane halklarının yüzde 35.1’i kendisine yeni giysiler alamıyor.
Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4’ünü karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı yüzde 59.2’ye ulaşıyor.
İşte yıllardır algı yönetimi becerisiyle kitleleri ekonomiyi çok iyi yönettiğine inandıran, sürekli büyüme-kalkınma masalları ile göz boyayan AKP’nin ekonomi politikalarının sonucu…
“İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün” sloganıyla “Benden sonrası tufan” korkusu aşılayıp vatandaşı kandırın AKP’nin ülkeyi getirdiği durum bu.
AKP iktidarında demokrasi, laiklik, hukuk devleti kavram ve kurumlarının için boşaltıldı, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı, eğitim bilimsel çizgiden uzaklaştırılıp, dinselleştirildi. Bir karşı devrim sürecinde Türk halkının Cumhuriyet dönemi kazanımları yok edildi.
Aynı zamanda AKP’nin yandaşı kollayan, biat etmeyeni kamu gücüyle cezalandıran, batırtan yönetim anlayışı; yağma, rant, ganimet anlayışına dayalı ekonomi politikaları, halkın boğazından geçen lokmayı büyütmedi, hatta küçülttü.
Aile, eş, dost ve yakınlarına bir anda servet patlaması yaşatan AKP, gelir dağılımını iyileştirmekten kaçındı.
Kömür, makarna dağıtarak yoksulların oyunu alan AKP, üzerindeki istismarını sürdürebilmek için bu kesimin sürekli yoksul kalmasını tercih ediyor.
İşte AKP’nin ülkeye, topluma reva gördüğü tablo,
işte vatandaşın ekonomisi,
işte milyonların yoksulluğu, sefaleti, yoksunluğu,
işte çarpık gelir dağılımı…
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.