Aktif’in çalışmaları hakkında Prof. İbiş’i bilgilendiren Ufuk Bayraktar, derneğin, işletmelerinde Ar-Ge ve inovasyona yer veren, ihracat yapan işadamlarını aynı çatı altında topladığını belirtti. Bu anlayışla Sincan, OSTİM ve İvedik OSB başta olmak üzere 200’e yakın üyeye ulaştıklarını aktaran Bayraktar, temel vizyonlarının ihracat yapmak ve devletin ihracata yönelik desteklerini firmalara anlatmak olduğunu dile getirdi. Aktif’in yürüttüğü “Türkiye’de Üretilen Malı Kullanıyorum” kampanyasına değinen Bayraktar, bu yaklaşımlarının üniversitelerle işbirliğinde ayrı bir önem taşıdığını belirtti.
Bayraktar, kampanyanın önemini şöyle aktardı:
“Kuruluşumuzdan bu yana “Türkiye’de Üretilen Malı Kullanıyorum” kampanyamız devam ediyor ve bu konuyu çok önemsiyoruz. Cari açık sorunun ortadan kalkması, nitelikli eleman, firmaların Ar-Ge ve inovasyona yönelmesi, işsizliğin azalması ve kendimize yetmemiz noktasında yerli üretim kullanımının ana fikir olduğu düşüncesindeyiz. Kamu alımlarında serbest piyasa şartları içerisinde yerli firmaların tercih edilmesini istiyoruz. Başbakanlığın “yüzde 15 pahalı da olsa yerli firmaların tercih edilmesi” için genelgesi söz konusu. Ancak uygulamada bu yapılmıyor. Maliye Bakanlığı ve DMO arasında bu anlamda bir protokol imzalandı. OSTİM ve Aktif olarak yerli malı konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz, üniversitelerin de yanımızda yer almasını istiyoruz. Girişimci üniversite modelini geliştirelim. Böylece hocalarımızı da sahaya indirelim. Biz hocalarımızla her türlü işbirliğine hazırız.”
Üniversite-sanayi işbirliğini “olmazsa olmaz” olarak algıladıklarını belirten Ufuk Bayraktar, Çankaya, THK ve Turgut Özal Üniversiteleri ile işbirliklerinin sürdüğünü, Ankara Üniversitesi ile de işbirliği yapmayı arzu ettiklerini kaydetti.
TEKNOLOJİ TRANSFER MERKEZLERİ
Teknoparkların yanı sıra Türkiye’nin teknoloji transfer merkezlerini acilen oluşturması gerektiğinin önemine değinen Ufuk Bayraktar, konuyla ilgili olarak Ankara Sanayi Odası ile de görüşmelerinin sürdürdüğünü kaydederek, şöyle devam etti:
“Teknoloji transfer merkezleri teknoparklardan daha farklı bir kavram. Ar-Ge ve inovasyona yıllarca önem vermemiş, geri kalmış ülkeler, 21. yüzyılda mevcut teknolojileri blok halinde satın alarak günün teknolojisine sahip olabiliyor. Bu anlamda teknoloji transfer merkezleri çok önemli. Hangi alanda olursa olsun son teknolojiyi bu yolla Türkiye’ye getirmek mümkün. Bu transferlerin üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde gerçekleştirmek gerektiği görüşündeyiz. Türkiye’nin zaman kaybetme lüksü yok. Girişimci cesaretimiz var, ihracatı da öğrendik, bütün bunların yanına son teknolojiyi de kullanabilirsek çok daha iyi sonuçlar almamız kaçınılmaz. Biz bu coğrafyada Avrupa’nın Çin’i olacağız başka şansımız yok. Bu coğrafyada üretim yapacak başka bir ulus yok. Ancak biraz daha kurumsallaşmamız gerekir.”
Bayraktar, Ankara Üniversitesi ile işbirliği için üye taleplerini toplayacaklarını ve karşılıklı neler yapılabileceğini masaya yatıracaklarını kaydetti.
“İŞ DÜNYASI ÖNCÜ OLMALI’
Prof. Dr. İbiş ise üniversite-sanayi işbirliğine hazır olduklarını ancak Türkiye koşullarında iş dünyasının söz konusu işbirliğinde öncülük etmesi gerektiğini belirtti.
Prof. İbiş, şöyle konuştu:
“İnovatif yaklaşım, işbirliği ve paylaşmak çok önemli. Bu diyaloğa iş dünyası öncülük etmeli. Girişimciler olarak bize göre daha avantajlısınız ve çok daha hızlı refleks gösterebiliyorsunuz. Biz henüz kamu kabuğunu kırmak çabasındayız. İşbirliği, toplantılar, ziyaretler, beyin fırtınaları çok önemli. Karşılıklı eğitim gerekiyor. Yenilikçi olmak gerekiyor. Biz yerli malı kullanımına çok hassasiyet gösteren bir üniversiteyiz. DMO ile bu konuda yoğun çalışıyoruz. Geçiş sürecinde bir ülke olarak DMO’nun portföyünü geniş tutması önemli. Yurt dışındaki üniversitelerle işbirliği yapılmalı. Endüstriyel sanayinin gelişmesi için yurt içindeki üniversitelerle de fikir birliği oluşturulmalı. Geleceğin sektörleri enerji, gıda ve sağlık. Üniversite olarak bu üç konuda yoğunlaşmak istiyoruz. Gıdada birçok ürün üretiyor ve denemeler yapıyoruz. Çeşitli ürünler çıkıyor ama bu ürünlerin de piyasaya sunulması gerekir. İş dünyası ile bu noktada işbirliği gerekiyor. Enerji konusunda iş dünyası üniversitelerin önünde. Bu alanda işbirliklerimiz olabilir. Sağlık alanında da aynı işbirlikleri yapılabilir. Girişimciler olarak Biyoteknoloji Enstitümüzü kullanabilirsiniz. Proje ortaklıkları yapalım. Fizik, bilgisayar ve elektronik ayrıca sosyal bilimlerde çok önemli projeler üretebiliriz. Bir kültür sanat teknoparkı kurulabilir. Ankara’da devletin de desteğiyle film platosu oluşturulabilir. Üniversite işbirliği bu alanda gerçekleştirilmeli. Hacettepe ve Gazi Üniversitesi de böyle bir projede işbirliğine gitmeli. Biz bu konuda işbirliğine açığız. Ankara’da müzeleri çoğaltmak istiyoruz. Ancak öncelikle hep birlikte ne yapılacağı konusunda beyin fırtınası gerekiyor.”
Firmalar ve hocalar arasında organik bağ kurulması gerektiğine de vurgu yapan Prof. İbiş, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Deneyimlerimizden gördüğümüz kadarıyla hocalarımız ile firmalar arasında organik bağı ancak stajyer öğrencilerimiz kurabilir. Öğrenci üzerinden hocalar ve işverenin bir araya gelmesi ve birlikte proje geliştirmesi sağlanabilir. Üniversitelerde ciddi bir birikim söz konusu. Bu birikim gelecekte farklı birçok ürüne dönüşecektir. OSTİM, üniversiteleri içine çekmeli, işbirliğinin kuvvetlenmesi için bu gerekli. Tüm OSB’lerde bunu yapmamız gerekir. Bu konuda Aktif’ten destek bekliyoruz.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.