İSMMMO’nun gümrük birliğinden kaynaklanan dış ticaret açığına ilişkin raporuna, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) bir açıklama ile karşılık verdi. Açıklama şöyle:

Basında yer alan İSMMMO raporunda, Türkiye’nin AB ile dış ticaret açığının 221 milyar doları geçtiği ve gümrük birliğinin beklendiğinin aksine Türkiye’ye ticari fayda sağlamadığı öne sürülmektedir.

İKV olarak, gümrük birliği hakkında ortaya atılan iddialara karşı, gümrük birliğinin Türk ticaretine olan etkilerini açık bir şekilde ortaya koymak ihtiyacını duyduk.

Gümrük birliğinin dış ticaretimize yapmış olduğu olumlu katkılar açıkça ortadadır. Alım gücü yüksek ve gelişmiş bir Pazar olan AB pazarına Türk mallarının serbesti girişi gümrük birliği ile mümkün olmuştur. Bu pazarın yüksek standartlarına ve ürün çeşitliliğine göre üretim yapma gereği, sanayicimizin kaliteli ve etkin üretim için yeniden yapılanmasına ve rekabet gücünü artırmasına önayak olmuştur. AB pazarı için yüksek standartlarda üretim yapan Türkiye’nin diğer küresel pazarlara da girebilmesi mümkün olabilmiş, ürün çeşitliliği AB ile benzer yönde gelişme göstermiştir.

Tüm bunların yanı sıra, Gümrük Birliği, Türkiye’nin ticarete ilişkin başta fikri mülkiyet hakları, devlet yardımları ve rekabet kuralları olmak üzere birçok alanda teknik mevzuatını geliştirmesinde ön ayak olmuştur. Dolayısıyla gümrük birliğinin etkilerini, sosyoekonomik modernleşme perspektifinden, çok boyutlu ve kapsamlı olarak değerlendirmek gerekir.

Unutulmaması gereken bir diğer nokta da şudur: Gümrük birliği başlı başına bir anlaşma değil, 12 Eylül 1963 tarihli Ankara Anlaşması ile öngörülen ortaklığın son aşamasıdır. Katma protokol ile geçiş döneminin koşulları belirlenmiş, AB tarafı Türkiye’den gelen sınai ürünlere uyguladığı tarifeleri tek taraflı olarak 1970 yılında sıfırlarken, Türkiye’nin AB’den gelen sanayi ürünlerine karşı gümrüklerini sıfırlaması için 12 ve 22 yılık iki takvim öngörülmüştür. Gümrük birliği bu anlaşmalardan kaynaklanan bir yükümlülüktür. Başka bir ifadeyle, AB’nin Türk sanayi ürünlerinden 25 yıl önce kaldırdığı gümrükleri Türkiye ancak öngörülen geçiş döneminin sonunda kaldırmıştır.

AB ile gümrük birliğinin yürürlüğe girdiği 1996 yılından itibaren, Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracat artış göstermiştir. 1996 yılında toplam ihracatın % 54,1’i düzeyinde iken, 2007’de % 56,3 olmuştur. Ekonomik krizin de etkisiyle bu tarihten sonra görece olarak düşerek, 2012 itibarıyla % 38,8 olarak kaydedilmiştir.

Türkiye’nin ithalatında AB’nin payına bakıldığında, 1996 yılında % 55,7 iken, bu oran 2012 itibarıyla % 37’ye düşmüştür.

1996-2012 döneminde Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracata bakıldığında, toplamda yüzde 371 oranında artarken, AB’den yapılan ithalat yine aynı dönemde yüzde 260 oranında artmıştır. Dolayısıyla gümrük birliğinin ihracata sağladığı hamlenin ithalatın önünde geldiği açıkça görülmektedir.

Türkiye’nin toplam dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 64,5 iken, AB ile olan dış ticarette bu oran 67,7’dir. Dolayısıyla dış ticaret açığının Türkiye’nin genel bir sorunu olduğu ve AB ile olan gümrük birliğinden kaynaklanmadığı görülmektedir.

AB’den yaptığımız ithalata mal kalemleri açısından bakıldığında makine ve teçhizat gibi yatırım ve girdi mallarının ağırlıkta olduğu ve AB’den yaptığımız ithalatın yeniden ihraç edilen malların üretiminde kullanıldığı görülmektedir.

Türkiye için AB pazarı, gelişmiş ekonomisi, yüksek tüketim düzeyi ile başlıca Pazar olmaya devam etmektedir ve gümrük birliği Türkiye’ye bu pazara tarifesiz ve kotasız girişi sağlamaktadır.

Yapılması gereken gümrük birliğini sorgulamak yerine, gümrük birliğini tam üyelik ile tamamlamak olmalıdır. Gümrük birliği AB ile ilişkilerde bir merhaledir ancak son hedef değildir. Nitekim Türkiye gümrük birliğini oluşturan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararını aldığında gümrük birliğinden sonra 4-5 yıl içinde tam üyeliğin gerçekleşmesi öngörülmüştü.

Günümüzde serbest ticaret anlaşmaları, vize ve kamyon kotaları konuları İKV’nin de hassasiyetle üzerinde durduğu sorunlu alanları oluşturmaktadır. Bu sorunların çözümü de iki tarafın ortak kararı ile Ortaklık Konseyi çerçevesinde olabileceği gibi, kesin çözüm Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekleşmesidir.

Vakfımız 12 Eylül 2013 tarihinde AB’nin ABD ile müzakerelerine başladığı Transatlantik ticaret ve yatırım ortaklığı konusunda Avrupa Komisyonu Dış Ticaret Genel Müdürlüğü ABD ve Kanada birimi sorumlusu Damien Levie’nin konuşmacı olarak katılacağı bir bilgilendirme toplantısı düzenlemektedir.

Gerek dış ticaret, gerekse Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 77,5 ile başlıca kaynağı olarak AB ile ilişkimiz ekonomimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Yabancı yatırımların artmasında gümrük birliğinin de önemli bir etkisinin olduğu dikkate alınmalıdır. AB ile ortaklık anlaşmamız ve adaylık statümüzün getirdiği hak ve yükümlülüklerin bilincinde olarak, tam üyelik perspektifini göz önünde bulundurarak süreci devam ettirmek ve tam üyeliği gerçekleştirmek öncelikli amacımız olmalıdır.

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın