SIBEL AKBAY >> Son dönemde Türkiye’de yaşadığımız olaylar toplumun her kesimine şiddet kullanmadan, ötekileştirmeden, saflaşmadan iletişim kurmanın ve etkin olarak işbirliği yapmanın önemini gösterdi. Toplumsal dengenin alt üst olmasının söz konusu olduğu durumlarda fiziksel ve sözel anlamda saldırmadan, şiddet kullanmadan kendini ifade etmenin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Bu dönemde siyasetçilerin tavrı da en çok tartışılan konulardan biriydi. Uzmanlar, iktidar pozisyonundaki kişilerin, diğerlerinin ihtiyaçlarını anlayıp, empati yaparak iletişim kurmalarının sorunu çözmede en büyük adımlardan biri olacağını vurguladılar.

“Şiddetsiz iletişimi” (non-violent communication) bu konsepti bizzat geliştirmiş olan dünyaca ünlü Amerikalı psikolog Marshall Rosenberg’den öğrenen Vivet Alevi, bu çözüm biçimini “empatinin zarif gücü” diye nitelendiriyor. Alevi, şiddetsiz iletişim yöntemini şöyle özetliyor “Kavga, gürültü, sataşma yok. Karşınızdaki bağırıyor, saldırıyor olabilir ama siz ona, ‘Senin ihtiyacın ne’ diye soruyorsunuz. Bu durumda karşınızdaki taş bile olsa erir. İşte bu yöntemin gücü de burada…”

ROSENBERG’İN ÖĞRENCİSİ

Türkiye ve Almanya’da yaşayan ve şiddetsiz iletişim konusunda eğitim ve seminerler veren Alevi, Barışçı İletişim Derneği’nin kurucusu olan ve “empati kurarak çatışmaları engelleme” kuramını geliştiren Rosenberg’in 2002 – 2005 arasında toplam dört farklı eğitim programına katılmış. Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde grafik tasarımı eğitimi gördükten sonra kısa bir süre için Türkiye’ye gelen Alevi, 1980 sonrasında yeniden Berlin’e dönmüş. Almanya’da sosyal hizmetlerde uzun süre pedagogluk yaptıktan sonra, özel hayatında yaşadığı bazı olayların ardından şiddetsiz iletişim öğretisiyle tanışıyor ve bu konudaki bilgi ve eğitimini derinleştiriyor. Şiddetsiz iletişim sayesinde kendi hayatında önemli değişiklikler yapan ve sorunlarını çözebilen Alevi, daha sonra bu öğretiyi başkalarına da öğretmeye yöneliyor.

Alevi’nin hedef kitlesini insan kaynakları yöneticileri, şirket danışmanları, rehber öğretmenler, yaşam koçları ve bireysel olarak kendini geliştirmek isteyenler oluşturuyor. Özellikle psikolog ve terapistlerin bu eğitimi almasını tavsiye eden Alevi’nin en büyük amacı öğretiyi başkalarına öğretip devrederek, bu konuda eğitmenler yetiştirmek.

“VARLIĞININ ÖNEMİNİ HİSSETTİRİN

Alevi, şiddetsiz iletişimin kendinden vazgeçmek ya da kendi merkezli olmamak anlamına gelmediğini söylüyor. “Bu, karşı tarafın ihtiyaçlarını anlamaya ve empati kurmaya yönelik bir yöntem” diyen Alevi, şöyle devam ediyor “Bu yaklaşım karşılıklı bir güven ortamı doğmasına yol açar. Karşı taraf, dikkate alındığını, varlığının önemli olduğunu hisseder. Böylece yalnız bir tarafın değil, iki tarafın da kazandığı bir iletişim kurulur.”

Öfkenin içimizde çok önemli bir ihtiyacın karşılanmaması anlamına geldiğini belirten Alevi, “İnsanlar öfkelendiği zaman karşı tarafı suçlar, duygularının sorumluluğunu öbür tarafa atar. Kim daha güçlüyse, öbürünü bastırır ve kazanır. Bu ideal bir iletişim durumu değildir” diyor. Şiddetsiz iletişim ve öfke kontrolünde, en önemli konunun karşı tarafa saldırmamak ve projekte etmemek olduğunu vurgulayan Alevi, “Senin ihtiyacın ne, seni anlamak istiyorum dediğiniz zaman, çok şeyin değiştiğini göreceksiniz” diyor.

ŞİDDET TOPLUMUNUN YAPISINDA

Şiddetin Türk toplumunun yapısına yerleşmiş olduğunu ve özellikle yetiştirilme tarzında önemli bir rol oynadığını belirten Alevi, Türkiye’de eğitim ve yetiştirilme tarzından kaynaklanan, öğrenilmiş bir öfke durumu olduğunu vurguluyor. “Türkiye’de yerleşik olan, öfkeyi yönetme şeklinde bir eğitim sistemi ve kültür değil, pala çekenin karşısında sinme, boyun eğme tarzı bir kültür” diyen Alevi, “Öfkeli ve sert olmanın duruma egemen olmak olduğu düşünülüyor. Çünkü zaten bizim baba imajımız da öyle. Böylece toplumda öfke için haklı bir zemin oluşturuluyor” diye devam ediyor.

Alevi, Türkiye’de özellikle son dönemde yaşanan olayların doğurduğu tartışmalara ve yarattığı soru işaretlerine bakarak, yargılamadan, saflaşmadan, etkin ve yaratıcı biçimde iletişim kurmanın, toplumsal denge ve barışı sağlama açısından son derece önemli olduğunu vurguluyor. “Birbirimizi dinlemek zorundayız. Saf tutarak, şu sağcı, bu solcu, şu ilerici, bu yobaz diyerek birbirimizi suçlamak artık geride kalmalı” diyen Alevi, sözlerini pasif direniş kavramının en büyük isimlerinden Hintli lider Mahatma Gandhi’nin şu sözleriyle tamamlıyor “Eğer, dünyayı değiştirmek istiyorsan, önce kendinden başla…”

“Şiddet görmek beni bu terapiye yöneltti”

Vivet Alevi’nin kendi özel yaşamında şiddet görmüş olması, onun şiddetsiz iletişim terapisine yönelmesinde önemli bir rol oynamış. Alevi bu dönemi şöyle anlatıyor: “Oğlumun babası, bana fiziksel şiddet uyguladı. Ben bu olayların sonucunda, ‘Bu adamla bir daha asla aynı çatı altında yalnız başıma kalmam, onunla sıfır iletişim en iyi iletişimdir’ demiştim. Yani iletişimsizliğin had safhasındaydım. Ancak oğlumun istekleri doğrultusunda kendisiyle iletişim kurmaya mecbur kaldım. Şiddetsiz iletişimi öğrenmeye başladığımda, kendisi benimle alay etti, hakaret etti ve yeni bir manipülasyon tekniği öğrenmekle suçladı. Ancak benim şiddetsiz iletişime inanmam ve uygulamamla, aramızdaki ilişkiyi o seviyeye getirdik ki, çocuğumuzu beraber büyütebildik. Maddi sorunları ve çocuğumuzun eğitim sorunlarını böyle çözdük. Yani kendi iç çatışmalarıma çözüm ararken, şiddetsiz iletişimle tanıştım. Bu yöntemi kendi hayatıma uyguladım ve daha sonra buradan da aldığım cesaretle, bu alandaki eğitimimi derinleştirdim.”

“Öfke, ihtiyaçların trajik ifadesidir

Son dönemde yaşanan toplumsal olayları ve siyasetçilerin duruma tepkisini Vivet Alevi şöyle değerlendiriyor: “Marshall Rosenberg, öfke ve şiddetin karşılanmayan, bastırılan ihtiyaçların acıklı bir ifadesi olduğunu söyler. Siyasetçiler de insan ve her insan gibi onlar da ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli stratejiler uyguluyor. Siyasetçiler şiddet içeren, yani yargılama, bastırma, yıldırma, yasaklama gibi öğrenilmiş, kendi açılardan doğru bildikleri tepkileri verebilirler. Bu anlamda, politikacıların da birlik içerisinde, herkesin hayrına olacak, yani toplumsal barış için çözümler üretebilmek üzere yeni beceriler kazanması gerekebilir. Bu bağlamda şiddetsiz iletişimin onlara son derece yararlı bir yöntem sunduğunu düşünüyorum. Şunu unutmamak lazım ki, seni anlamak istiyorum, seni anlamama yardım et diye sorduğunuzda, karşınızdaki başkaldırıyor, sizi suçluyor olsa bile, yumuşar. Böylece etkin işbirliğinin temeli atılır.”

Yöneticilerin empati kurmayı öğrenmesi şart”

Şiddetsiz iletişim kuramının iş dünyasına yönelik de uyarıları var. Vivet Alavi bunları şöyle özetliyor: “Yeni nesil katılımcı, düşünen, yaratıcı yanları olan insanlardan oluşuyor. Ancak yerleşik yönetim anlayışı ‘güç bende, benim dediğim olacak’ diyor. Bu nedenle iş yerlerinde beraber çalışma, gerginlik ve mücadele temelinde gerçekleşiyor. Ancak bugünün iş dünyası yaratıcı işbirliğini gerektiriyor. Yeni çalışma biçimlerinde, eş değerli, hiyerarşinin çok yataylaştığı, üretken, etkin yöntemlerin gerektiğini görüyoruz. Ama Türkiye’de yönetici kadrolar bu konuda yeterince eğitimli değil. Bugünün yöneticileri empatik dinlemeyi öğrenmek, yaratıcı işbirliği koşullarını oluşturmak zorunda. Klasik yönetim biçimlerinin artık geçersiz olduğu anlaşılmış durumda. Yönetimde artık bir geçiş dönemindeyiz. Bağlantı kurmayı öğrenen yöneticiler, yeni kuşakla iletişim kurup, başarılı olan yöneticiler olacak.“

Para Dergisi

 

sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın