TUĞBA İSKEFLİ >>  ABD başkanlık seçimleri, 6 Kasım’da gerçekleşti. Amerikalı seçmenden belki de daha çok, dünya ekonomisi yeni liderin kim olacağını bekliyordu. Sonuç dünyanın bundan sonraki gidişatının, şeklini ve yönünü belirliyor çünkü? Seçim sonucunun Türkiye için yaratacağı sonuçları akademisyen, ekonomist, diplomat ve stratejistlerle konuşarak inceledik.

Kasım ayında gerçekleşen ABD başkanlık seçimlerinde 45?inci Devlet Başkanı olmak için yarışan Cumhuriyetçi Mitt Romney ve Demokrat Barack Obama?nın yürüttükleri seçim kampanyasında ana gündem silahlanma, inanç, muhafazakarlık-liberallik, kürtaj, ya da dış politika değil. Seçimin en önemli gündemi ekonomi. Obama?nın göreve başladığı 2009 yılında Bush döneminden arda kalan kötü ekonomik ortam, sıkça ?Obama enkaz devraldı? şeklinde yorumlanırken, bu yorumun esas kaynağını, siyahi başkanın iktidarda olduğu dört yıllık süreçte ekonomide önemli bir iyileşmeyi yakalayamamış olması. ?Amerikan rüyası artık yok? diyenler çekici modelin tepetaklak olduğuna işaret ediyor. Resmi rakamlara göre 12,5 milyon Amerikalı işsiz ve tüm çabalara rağmen işsizlik oranları yüzde 8?in altına düşürülemiyor. Borç yükü gittikçe ağırlaşıyor; 15 trilyon dolar GSMH?si olan devlet 16 trilyon dolar borçlu. Başkan Obama görevi devralmadan önce dış borç 9 trilyon 600 milyar dolar civarındaydı. 2011?de yüzde 3 büyüyen ABD ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 1,7 büyüdü. Ekonomide son üç yıldır büyüme tahminleri gerçekleşmezken asıl trajik olan, ekonominin nasıl büyüyeceği konusunda bir fikir birliğinin de sağlanamamış olması.

?Aslında ne Romney ne de Obama?nın bir ekonomi politikası var. Sadece FED?in (ABD Merkez Bankası) ekonomi politikası var? diyen CNBC-e New York Muhabiri Selim Atalay iki adayın da üzerinde bir FED faktörüne işaret ediyor; ?FED gerçekten Amerika?yı üstlenmiş durumda, bu hiç iyi bir şey değil. FED Başkanı Ben Bernanke bile bundan şikayetçi.? ABD üçüncü kez ekonomiye para pompalayarak, büyümeyi hızlandırmak ve işsizlikle baş edebilmek için yeni önlemler açıklarken Cumhuriyetçiler karşı çıksa da FED radikal adımlar atmaya devam edecek görünüyor.

?Başkan Obama dört sene içinde ekonomiyi tam olarak çeviremedi. Amerikan bütçesi dört yıldır 1 trilyon dolar açık veriyor? diyen DEİK Türk Amerikan İş Konseyi Başkanı Haluk Dinçer, ?ABD seçim sonrası ekonomi konularıyla hızlıca ilgilenmezse bu tüm dünya için büyük bir risk olurken Türkiye de böyle bir global çalkantıdan etkilenecektir? diye vurguluyor. Peki, adaylardan hangisi ekonomideki sorunları çözmeye daha yakın? Ekonomi politikalarında ne vaat ediyorlar? Ve seçildikten sonra alacakları kararlar Türkiye?yi nasıl etkileyecek?

GENEL OLARAK BAKILDIĞINDA, adayların ekonomik vaatlerinde çok keskin farklar görünmüyor. İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdür Yardımcısı ve Fortune Türkiye Yazarı Şant Manukyan, iki adayın politikalarında dikkat çeken unsurları şöyle sıralıyor: ?Obama GSYİH?nin yüzde 15,4?ünü oluşturan vergi gelirlerini yüzde 20,1?e çekmeyi planlıyor. 200 bin doların üzerinde geliri olanların vergileri artacak. Cumhuriyetçi Parti?nin Başkan Yardımcısı Adayı Paul Ryan?ın planı yüzde 19 seviyesine getirmek. Ve kurumlar vergisi oranını indirmek. İkisi de kamu harcamalarını azaltmayı planlıyor. Ryan 2022 itibariyle şu anda GSYİH?nin yüzde 12?sini oluşturan (sağlık sigortası, yoksullar için sağlık yardımı, sosyal güvenlik ve faiz hariç) diğer kamu harcamalarını yüzde 6?ya çekmeyi planlıyor.?

Obama yönetimi süresince ağırlıklı FED?in kararlarıyla yürüyen ekonomide, başta açıklanan ekonomik paket hariç hiçbir şeyin yapılmadığı en önemli eleştirilerden biriyken ?En azından Obama?nın bir sosyal politikası var? diyen Emekli Büyükelçi ve Diplomat İlter Türkmen, yaklaşık 40 milyon sigortasız vatandaş için çıkarılan sağlık reformu kanununun son derece önemli olduğunu belirtiyor ve ekliyor: ?Romney, buna karşı çıkıyor. Halbuki ABD?de sigortasız olursanız hastaneye bile kabul edilmezsiniz.? Romney büyük işadamlarının desteğine sahip. Zenginlerin vergisini azaltmanın yatırımın önünü açarak ekonomiyi düzelteceğine inancı tam. Öte yandan ekonomiyle ilgili olumlu bir tablonun seçmenin kararları üzerindeki en büyük etkiyi yapacağı düşünülürse Obama?nın bu bir iki ayda ekonomiyi iyileştirmek yönünde umut vaat etmesi şart gözüküyor.

?Seçim sürecinde gerçek politika tartışılmaz genelde. Daha çok bir kişinin imajı kamuoyunda oturtulmaya çalışılır. ?Spin-doctor? dediğimiz insanlar, internetin de verdiği imkanlarla lobi gruplarının ödedikleri reklamlarla bir imaj yaratmaya çalışır? diyen Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA/Amcham) Genel Başkanı Ekim Alptekin, Obama taraftarları tarafından Romney?e karşı oluşturulmaya çalışılan imajın ?Wall Street?te para kazanan bu tür adamlardan dolayı ekonomik kriz var? şeklinde olduğunu belirtiyor. Alptekin?e göre, buna karşı Cumhuriyetçiler de ?Obama krizi yönetemedi. Halimiz ortada? imajı üzerine çalışıyor.

ABD?de seçime katılma oranları oldukça düşük, yüzde 50?nin biraz üzerinde? Seçmen profilini ise ağırlıklı olarak orta ve alt gelir grubu oluşturuyor. Bu durumda, bu sınıflara en çekici, en işe yarar mesajı veren adayın da şansı artıyor. Romney?nin şirketinin son dönem elde ettiği yüksek kârlar konuşulurken ABD?li seçmenin ?Kendi şirketine para kazandırabiliyorsa Amerika?ya da kazandır? görüşüne katılıp katılmayacağı merak konusu. Sıkı eleştirilere gelince; ?Romney ve yardımcısının farklı bir ekonomik planı olduğu rivayet ediliyor fakat planın ne olduğu belirsiz? diyen Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycığlu, ABD?nin muazzam bütçe açığını ortadan kaldırmak için önerileri olduğunu ve bunun tek bir anlama gelebileceğini söylüyor: ?Devletin harcamalarının azaltılması lazım. Savunma onlar için kutsal olduğundan savunma harcamalarına dokunmayacaklar. Zenginleri de kayıracakları için Amerika?daki fakir sınıf daha da fakirleşecek.?

Cumhuriyetçilerin ekonomi politikaları genellikle eleştirilere maruz kalırken belki de en sert eleştiriyi Nobel ödüllü Amerikalı iktisatçı ve New York Times köşe yazarı Paul Krugman yapıyor. Krugman ?Mitt Romney?nin aritmetiği tutmuyor? başlıklı yazısında şöyle diyor: ?Romney?nin önerdiği bütçe planı sahte. Yaptığı bütçe planı aritmetik açıdan yanlış, bizi aptal mı sanıyor?? ve ekliyor; ?Detayların eksikliğinden dolayı kaybedebilir ama hiçbir detay açıklanmayacak ve nedeni de çok basit: Teklifleri akla yatkın değil.?

Öte yandan hangi aday seçilirse seçilsin atılması mecburi adımlar var. ?2013?ün başından itibaren bazı otomatik kesintiler gündeme gelecek. Yani 10 yıl içinde bir trilyon dolarlık kesinti yapılması gerektiği iki parti tarafından da anlaşıldı. 2013?te ilk olarak buna başlanacak? diyen Şant Manukyan adaylar arasındaki farkın nerede olduğuna cevap olarak; ?Obama tarafında vergi artırımları gelecek gibi görünüyor. Bush döneminden kalan onlarca vergi indirimi vardı. Geliri 250 bin doların üzerinde olanlar için uzatılmaması gibi bazı adımlar söz konusu? diyor.

Adayların içeride, vergi, kamu harcamaları, işsizlik vs. ile ilgili tutumları ve atacakları adımların Türkiye?ye direkt etkisi olmasa da, Şant Manukyan, ?Şu ortamda vergilerin yükseltilmesi ya da böyle bir intibanın oluşması Amerikan ekonomisini tekrar bir resesyona sokacaktır. Sokacağı resesyon bizi de etkileyecektir? yorumunu yapıyor. Cumhuriyetçilerin vergi indirimlerini uzatmayı tercih edecek gibi gözüktüğünü hatırlatarak devam ediyor: ?Bu, ABD ekonomisinin resesyona girmesini geciktirecek fakat derecelendirme kuruluşları Moody?s, S&P ve Fitch bütçe açığını azaltılmaz ve borç oranı azaltılmazsa not kıracaklar.? Sidar Global Advisors?ın (SGA) Yöneticisi Cenk Sidar ise 2012-2016 döneminde piyasadaki ve jeopolitik alandaki risklerin ve belirsizliklerin artarak devam edeceği bir döneme işaret ediyor.

PEKİ, BÜTÜN BUNLAR TÜRKİYE İÇİN ne ifade ediyor? Obama?nın dört yıl daha yönetime devam etmesi ya da Romney?e görevi devretmesi Türkiye?yi nasıl etkileyecek? ?Türkiye bütün politikalarını Obama?nın üzerine kurmuş durumda. Bu noktada Obama?nın seçilememesi Türkiye açısından sorunlara neden olur? diyen Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş, Obama?nın kazanması halinde Türkiye?nin bölgedeki ekonomik etkisinin artacağını düşünüyor. ?Türk- Amerikan ilişkilerinde kim gelirse gelsin politikanın değişmeyeceği varsayımının bundan sonrası için pek geçerli olmayabileceğini söyleyen Atalay da ?İşte onun için Obama diyoruz. Yeni iktidarın çok radikal ve seçim söylemleriyle bağdaşmayan ve seçmene de söylemediği işler yapması gerekecek. Bunun için de 6 Kasım?a kadar oynanan söylem oyununda, gerçekten yapılacak işler söylenmiyor? diyor. Öte yandan ABD?de 31 Aralık?ta devreye girecek olan ve ?mali uçurum? olarak tabir edilen vergi artışları ve harcama kesintilerinin küresel ekonomi açısından en büyük risklerden biri olacağı, ülkeyi tekrar resesyona itebileceği endişesi konuşuluyor.

Selim Atalay, Obama?nın kadrosundaki Dış İşleri Bakanı Hilary Clinton, Savunma Bakanı Leon Panetta gibi isimlerin Türkiye?ye bakışının daha sağduyulu olduğunu düşünüyor. ?Onlarla başlatılmış bir çalışma sürecinin devamı, projelerin aynı zamanda Türkiye?nin bölgesel ve küresel rolünün tamamlanması için önemli? diyor ve ekliyor: ?Acemi nalbant nal çakmayı öğrenene kadar atın canı yanar denir.?

ABD ve Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin seçilen adaya göre önemli bir değişim göstermesi pek beklenmiyor. ?Bu konjonktürde seçilen kişinin ticaretin önünü açması ya da kapatması mümkün olamaz? diyen Ekim Alptekin, Romney?nin Başbakan Tayyip Erdoğan?la ilişkisi Obama?yla olduğu kadar yakın olmasa da onun seçilmesinin ticari ilişkileri olumsuz etkileyeceğini düşünmediğini söylüyor.

Türk iş dünyası genel olarak gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan ABD ile Obama döneminde kurulan ilişkilerden memnun gözükürken Romney?le de sorunsuz bir politika yaşanacağı kanısında. ?Amerika?nın politikası, bir devlet politikasıdır. Oradaki seçime göre Türkiye?ye yönelik politikaları pek fazla değişmez? diyen Yaşar Holding CEO?su Mehmet Aktaş, Türkiye?nin mevcut yapısının önümüzdeki 10-20 yıllık revizyonlarda büyüyen ekonomiler içinde göründüğü için ABD siyasetine kim hakim olursa olsun, bir fark olacağını düşünmüyor. İnci Holding Yönetim Kurulu Başkanı Meral İnci Zaim de bu görüşü destekler nitelikte görüş bildiriyor. ?Obama?nın gelmesi bizim için daha iyi, hiç olmazsa bildiğimiz ve başbakanımızla ciddi diyaloğu olan bir başkan? diyen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu ise ekonomik açıdan ise durumu şöyle yorumluyor: ?Cumhuriyetçiler gelince dolar değerleniyor. Demokratlar gelince biraz değer kaybediyor. Çünkü ABD?de demokratların çok daha fazla devlet yardımı dağıtma anlayışı var.?

Türkiye-ABD ilişkilerinde geçmiş dönemlerin ?birlikte çalışma? anlamında iki tarafa da çok şey anlattığı açık. ?Türkiye, ABD?nin ?özel ilişkisi? olduğu birkaç ülkeden biridir. Yani hangi adayın seçildiği değil; önemli olan birlikte çözüm üretebilmektir? diyen Haluk Dinçer, üst düzeyde dile getirilen bütün siyasi söylemlere rağmen Türk-Amerikan ticari ve yatırım ilişkilerinin ise son on yılda gerilediğini söylüyor. ?Özellikle Türkiye?nin ABD?ye ihracatı artmıyor, Türk dış ticaret açığı büyüyor, ABD?den Türkiye?ye yabancı sermaye akışı istenen düzeye getirilemiyor? diye ekliyor.

Türk- ABD ilişkilerinde ekonomik boyutun güçlenmesinin ABD?den çok Türkiye?ye, Türkiye?deki yatırım ortamına bağlı olduğu yönündeki görüşler de oldukça güçlü. Türkiye’deki ekonomik ortamda yabancı yatırımcı/küresel şirketlerin ne kadar kolaylık gördüğü ve hangi rahatlıkla rekabet edebildiklerinin belirleyici olacağını vurgulayan Atalay, bu son dört yılda Türkiye ve ABD?nin öğrendiği şeyin ?konulara hep aynı açılardan bakmasalar bile birlikte çalışabileceklerini anlamaları? olduğunu söylüyor: ?Önemli bir deney oldu. İki taraf hep aynı ağızdan konuşmuyor ama günün sonunda birlikte çalışabiliyorlar. ABD açısından da Türkiye?yi değerli kılan o.?

Obama hükümeti, Türkiye ile ekonomik ilişkileri geliştirme konusuna çok önem verse de Dinçer?in söylediği gibi; ?Özel anlaşmalar imzalandı; komiteler kuruldu, üst düzey temaslarda bulunuldu ama sonuç beklenilen gibi olmadı.? Bu noktada daha pozitif değerlendirmeler de var. ?Son beş yılda özellikle ticari ilişkide bir farklılaşma görüyoruz. Türkiye?den ABD?ye yapılan yatırımlar var. Türkiye?nin sermaye gücü arttıkça Türk iş adamlarının da yatırım gücü artıyor? diyen Alptekin şöyle devam ediyor; ?Birçok şirketimiz artık ABD?de bir şeyler yapmak istiyor.? Özellikle savunma, havacılık, kablo üretimi, tuğla üretimi gibi farklı sanayilerde de yatırımların başladığı görülüyor. Türk iş hayatı güçlendikçe bu sermaye dünyada kullanıyor. ?Türkiye pazarında özellikle telekom, enerji dağıtımı, ilaç sanayi, bilgi işlem, toptancılık ve perakende, eğlence gibi sektörlerde ABD?li yatırımcılar için önemli fırsatlar bulunduğunu göstermek gerek? diyen Dinçer, ABD?li firmaların Türkiye?de yeni teşvik paketi ile birlikte bazı bölgelerde özel yatırım avantajlarının bulunduğunun haberdar edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Türk iş dünyasının ABD seçimlerine ilişkin yaklaşımında iki temel beklenti içinde olduğunu belirten TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Volkan Vural ise bunların ABD?ye yönelik ihracatımızın önemli ölçüde artırılması ve diğerinin de ABD?den Türkiye?ye yönelik doğrudan yatırımların yeni projelerle beslenerek güçlendirilmesi olduğunu vurguluyor ve ekliyor; ?Kim gelirse gelsin Türk iş dünyası bu hedefler doğrultusunda çalışacaktır.?

YENİ ABD BAŞKANI?NIN kim olacağının Türkiye açısından önem taşıması arkasındaki nedenler sadece ekonomik değil. Siyasi açı belki çok daha önemli. ?Obama?nın dört yıllık iktidarı süresince ilişkilerimiz oldukça iyiydi. Obama ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?ın yakın dostlukları var. Pek çok konuda hükümetler arasında her seviyede çok sıkı temas ve işbirliği bulunuyor? diyen İlter Türkmen ekliyor; ?Cumhuriyetçiler geleneksel olarak Türkiye?yi tutarlar. O bakımdan Romney seçildiği takdirde Türk – ABD ilişkilerinde bir sorun çıkacağını sanmıyorum. Sadece bazı konularda bizi biraz daha sıkıştırma siyaseti olabilir. Özellikle İsrail meselesinde??

Obama?nın tekrar seçilmesi alışkanlık ve mevcut ilişkilerdeki iyimser havanın süreceği beklentisiyle Türkiye?de daha çok istenen sonuç. Nitekim 2012 başında ABD Başkanı Barack Obama, Time dergisinde Fareed Zakaria?ya verdiği röportajda yakın ilişki içinde olduğu dünya liderleri arasında Başbakan Erdoğan?dan da bahsediyor. Zakaria?nın ?Dünya liderleriyle yakın ilişkiler kuruyor musunuz?? sorusuna Obamanın yanıtı; ?ABD başkanlarının diğer dünya liderleriyle olan ilişkileri nasıldı bilmiyorum. Ancak birçok liderle kurduğum dostluk ve güven bağları, etkili bir diplomasi yürütmemiz için bize büyük katkı sağlamıştır. Eğer Almanya Başbakanı Angela Merkel?e, Hindistan lideri Singh?e, Güney Kore Devlet Başkanı Lee?ye, Türkiye Başbakanı Erdoğan?a, ya da İngiltere lideri David Cameron?a soracak olursanız size ABD Başkanı?na güvendiklerini ve inandıklarını söyleyeceklerdir. Doğruyu söyleyen ve sözlerini tutan bir kişi olduğumu söyleyeceklerdir. ?Bizim kaygılarımıza dikkat ediyor, çıkarlarımızı göz önünde bulunduruyor? diyeceklerdir. Birçok işi, işte bu kurduğumuz yakın çalışma ilişkisi sayesinde yaptık? diyor. Romney?nin ise Arap dünyası ile ilişkilerindeki sert tavrı, İsrail?in her şartta sorgusuz desteklenmesine olan inancı, Türkiye?nin dış politikasını ABD çıkarlarına uygun görmeyen siyasal anlamda oldukça muhafazakar çizgisi Türkiye?de soğuk rüzgarlara neden oluyor.

Romney?nin askeri harcamaları artırma planı, Bush?la özdeşleşen saldırgan tavrı, Türk iş dünyası için ?Sonuç bizi çok etkilemez, işimize bakmaya devam ederiz? genel yaklaşımını gölgeliyor. Büyük devletlerin dost kavramını iyi geliştirmeleri gerektiği söyleyen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Alparslan Aksu; ?Yıldırım, ?Osmanlı?ya korkuyu miras bırakmayacağım? demiştir? diyor ve devam ediyor: ?Obama?yla da dostluk başlamıştır; başkanın İstanbul?a ve Kahire?ye gelme nedeni de odur.? Aksu, Obama tekrar seçilirse Ortadoğu?daki hareketlerin biraz daha yavaşlayacağını öne sürüyor.

İstanbul Üniversitesi İktisat Politikaları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi ve köşe yazarı Prof. Dr. Mehmet Altan, ABD?deki siyasetçileri iki gruba ayırıyor: Bilgisayarcılar ve silahçılar. Silahçıları kurşun atıldıkça para kazanan grup olarak değerlendiriyor ve onların dünyada barış, huzur, büyüme, kalkınma ve gelişmeden çok sorun çıkmasını istediğini düşünüyor. Altan?a göre diğer grup Silikon Vadisi?nde kendi ifadesini buluyor ve silaha giden parayı ülkelerin kalkınmasına, gelişmesine, özgürleşmesine harcamak ve gelişmiş nitelikli talep yaratmak istiyor. ?Obama bilgisayarcıların temsilcisidir. Ve ABD?de bir siyaset oluşturana kadar bir önceki geçerlidir. Seçimin sonunda Cumhuriyetçiler gelirse; bu, askerlerin geri dönmesi, Türkiye?nin Orta Doğu bataklığına biraz daha fazla girmesi, kurşun atanların içinde daha aktif yer alması anlamına gelecektir ya da bu duruma açık hale gelecektir? diyen Altan ekliyor; ?Romney İran?ı vurur. İçeride halkın tepkisi ya da herhangi bir engel ile karşılaşmazsa vurur.?

Diğer taraftan başkanlık koltuğuna gelince söylemle icraat arasında fark olacağını söyleyenler de Fransız atasözünü doğruluyor; ?Kral, taç giydikten sonra akıllanır.? ?Romney Ortadoğu konusunda çok sert ama iktidara gelince tüm bunlar değişir. İsrail?i çok destekliyor ama göreceğiz? diyen Türkmen ekliyor; ?İran?a savaşın kolay kolay açılacağına, İsrail?in bunu tek başına yapabileceğine inanmıyorum. Suriye?de, vaktiyle Irak?ta yaptığına benzemiyor. Bu iş, çok daha çetrefilli çünkü İran?a saldırmanın karşılığı var. Obama?nın böyle bir niyeti yok. Ve bence Romney?nin de… Bu, Amerika açısından çok kötü sonuçlar doğurur.? Selim Atalay?ın İran konusundaki fikirleri de benzer nitelikte; artık tek başına gidip savaş açmanın güç olduğunu söyleyen yazar; ?Askeri olarak vursanız da sonra siyasi bir şeyi dikte ettirmeniz güç; özellikle Orta Doğu?da güçleşiyor? diyor.

İsmini vermek istemeyen önemli bir uluslararası stratejist, İsrail?in ABD desteği olmadan İran?ı vurup başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını ve son bir yıldır sıkça ABD?de İsrail?in İran saldırısının an meselesi olduğuna dair açıklamaların yapıldığını anlatırken şöyle devam ediyor; ?Ordular kırmızı alarmda olmaktan nefret eder. Çünkü bu hem maliyet hem de psikolojik olarak zorluklar içeriyor. İsrail psikolojik savaş konusunda usta olduğu için İran ne zaman bir miktar gevşese bir Amerikan gazetesinde bu tür bir habere rastlıyoruz. Ve İran yeniden kırmızı alarma geçiyor.? Bu savaşın riskli tarafını şöyle anlatıyor: ?Netanyahu İran?ı her durumda vurmak istiyor. ABD?ye hakim olan İsrail lobisi de bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Saldırı olabileceğini düşünmüyorum. Çünkü bir saldırı durumunda petrol fiyatları 500 dolara çıkar, Basra Körfezi kapanır. Petrol fiyatlarındaki bu artış zaten zorda olan Avrupa ve ABD ekonomisinin yerle bir olmasına ve tabii ki dünya ekonomisinde yeni büyük bir krize neden olacaktır. Ayrıca, Basra?nın kapanması deniz ticaretinin çıkmaza girmesini ve petrol-doğalgaz ticaretini vuracak. Diğer yandan petrol fiyatlarının bu seviyelere varması, bir iki ay gibi bir süre dahi bu seviyelerde kalması İran gibi petrol üreticilerinin elini güçlendirir. Bu da ABD?nin işine gelmez. Dünya bu savaşı kaldırabilecek durumda değil.?

Yine de seçimlerin sonunda ABD?nin Ortadoğu?da daha fazla müdahil olması bekleniyor. ?Piyasalar henüz seçim sonrası bir savaş olasılığını fiyatlamış değil. 2013 yılı bölge ve Türkiye için hareketli olacak? diyen Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi, ?Olası bir savaş, petrol fiyatlarının beklenmedik seviyelere çıkmasına neden olur. Sadece petrol fiyatlarının hızlı yükselişi dahi Türkiye ekonomisinin zora girmesinde tek başına yeter? diyor. Öte yandan bu savaş ihtimalini yakın gören Türkiye petrol sektöründe önemli şirketlerden birinin genel müdürü; ? Petrol fiyatları anında yükselir ve hangi seviyelere ulaşacağını kestirmek mümkün olmaz. Petrol ve enerjide dışa bağımlı olan Türkiye, bundan en fazla etkilenecek ülkelerin başında gelir? diyor.

Arap Baharı olarak demokrasi çığlıklarıyla süren rejim değişiklikleri Suriye?yi de zorluyor. Beşar Esad?ın direnişlerine rağmen sonuç başlangıçtan belli. Libya, Mısır?da olduğu gibi halk ayaklanması ile Esad?ı devirecek, sancılı bir demokrasi süreci yaşanacak. Arap ülkelerindeki hesap edilemeyen, toplumun etnik ve dini yapısındaki karmaşa ve çeşitliliğin demokrasinin yerleşme sürecini geciktireceği görülüyor.

Seçim sonrasında muhtemelen ABD-Rusya arasında yapılacak müzakerelerle Suriye sorununun aşılacağına dönük öngörüler var. Türkiye?nin Ortadoğu?daki kaos ortamına uygun bir politika izlemesi bekleniyor. Şu an ABD politikasının bir çıkmaza girdiğini söyleyen Aksu, ?Arap baharıyla ABD hasım edindi. Yapılması gereken, şimdi bunları kazanmaktır. Obama?yla başlatılan hareket henüz misyonunu yerine getirmemiştir; devam etmesi lazım? diyor.

Obama ya da Romney? Yeni ABD başkanının Orta Doğu?ya dönük nasıl bir politika izleyeceği Türkiye?yi çok yakından ilgilendiriyor. Ekonomik politikalar da bir o kadar Türkiye için önemli. Zira dünyanın en güçlü ekonomisine sahip olan ABD, global ekonominin yönünü belirleyen bir numaralı aktör.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın