Uzmanlar, her an kendisinin ya da bebeğinin, çocuğunun başına bir şey geleceğinden endişelenen bu sebeple hayatını kısıtlayan ebeveynlerin onların beyninde bir ?endişe tesisatı? kurduğu benzetmesini yaparak, ?Kaygı bulaşıcıdır ve çok hızlı yayılır. Ebeveynin her bir kaygısı çocukların beynindeki o tesisata boru ekler. Çocuğun mizacındaki yatkınlık ya da yaşadığı travmatik olaylarla oluşan borular birleştiğinde hayat kalitesi düşük bir çocuk ortaya çıkar? uyarısında bulundu
Hayatla ilgili kaygıları yüksek, aşırı tedbirli ve sürekli korumacı tavırlar sergileyen ebeveynlerin çocuklarının geleceğini korku ve endişe duygularıyla şekillendirdiğine dikkat çeken uzmanlar, ?Kaygı bulaşıcıdır ve çok hızlı yayılır. Genetik yapı, mizaç gibi doğuştan gelen özelliklerin yanı sıra ebeveynlerin yaklaşımları ve travmatik olaylar gibi çevresel durumlar da çocuklar üzerinde endişe yaratır? uyarısını yaptı.
Her an kendisinin ya da bebeğinin, çocuğunun başına bir şey geleceğinden endişelenen bu sebeple hayatını kısıtlayan, hasta olur diye onu sokağa çıkartmayan, evdeki tüm sehpaları köşeleri olduğu için ortadan kaldıran, gece üşür korkusuyla yanında yatıran, kendi uyumayıp tüm gece çocuğunun üstündeki örtüyü kollayan, ona söz hakkı tanımayan, onun yerine düşünen hatta onun yerine nefes alan ebeveynlerin bu davranışlarıyla çocuklarının beyninde bir endişe tesisatı kurduğu benzetmesini yapan Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi?nden Uzman Psikolojik Danışman Belin Güner Nas, ?Ebeveynlerin yaptıkları aslında koruma amaçlıdır. Ancak her bir kaygıyla çocukların beyninde kurdukları tesisata bir boru eklerler. Ve bir gün o borulardan oluşan bir tesisat çalışmaya başlar. Çocuğun mizacındaki yatkınlık ya da yaşadığı travmatik olaylarla oluşan borular birleştiğinde ortaya endişe tesisatı çalışan ama hayat kalitesi düşük bir çocuk ortaya çıkar? dedi.
Çocukların ebeveynlerinin ses tonlarını, bakışlarını, herhangi bir olaya karşı tutumlarını çok dikkatle izlediğini de vurgulayan Nas, birçok araştırmanın bu sürecin daha anne karnında başladığını söylediğini aktardı. Nas, ?Annesinden süt emen bebeğin, annenin acaba sütüm yetecek mi, bebeğimi besleyebilecek miyim endişelerini algıladığını ve emmeyi bıraktığını gösteren araştırmalar bulunuyor? diye konuştu.
İlk öğrenilen korku vücut temasını kaybetmektir!
Ebeveynlerin çocuklarını olası tehlikelerden korumaya çalışırken onların dikkatini istemeyerek de olsa o tehlikelerin üzerine çekebildiğini, bir süre sonra bu bakış açısını içselleştiren çocukların genellikle güvenliğini tehdit edecek olayları algılamaya ve dikkatini bu yöne daha yöneltmeye başladığını aktaran Belin Güner Nas, yaş dönemlerine göre gelişen korkular konusunda da ebeveynleri bilgi edinmeye çağırdı.
Bebeğin doğar doğmaz ilk öğrendiği korkunun vücut temasını kaybetme olduğunu, annesinin kucağında rahat ettiğini belirten Nas, şöyle devam etti: ?Bu dönemde korkan bir çocuğa yapılacak ilk şey ona fiziksel temasla güven hissi vermektir. 8-9 aylıkken bebek yabancılardan korkmaya başlar. Bebek tanımadığı kişilerin kucağına gidince huzursuzlanır, ağlar. Yanında hep iyi tanıdığı birilerini ister. 12?18 ay civarında ayrılık endişeleri başlar ve 2?3 yaşında en üst noktaya ulaşır. Ayrılık endişeleri genellikle kreşe başlarken kendini gösterir. Yine 2-3 yaş civarında seslerle ilgili korkular oldukça yaygındır. Tren, kamyon, gök gürültüsü, sifonun çekilmesi, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesler çocuklarda korkuya neden olur. 3 yaş civarında yok olma korkusu gelişmeye başlar. Yok olma korkuları, hayali yaratıklar, devler, şimşek, cadılar, fırtınalar şeklinde kendini gösterir. Çocuklar bu hayal ürünü yaratıklardan hem korkar, hem de onlar gibi olmaya çalışır. Bu dönemde bedeni ile ilgili korkular çok artar. Basit bir kesiği çok ciddi bir yaralanma olarak algılayabilirler. 4 yaşından sonra korkular yavaş yavaş azalmaya başlar. 5 yaş fazla korkulu bir yaş değildir. Daha çok görsel ve somut korkular söz konusudur. Düşme, bir yerini incitme korkuları vardır. 6 yaşında korkular daha yoğun görülür. Özellikle kapı zili, telefon, kuş gibi seslerden, yatak altında hayalet ya da cadının saklanabileceğinden, kaybolmaktan, yılandan, eve gelince annesini bulamamaktan korkarlar. Yani her yaş düzeyinde kaygının ve korkunun şiddeti ile sürekliliği değişir. Ancak çocukluk döneminin normal korkuları ile özel ilgi gerektiren korkuları, kaygıları birbirinden ayırmak gereklidir.?
Uzmanından kaygılarla baş etmenin ipuçları
Tüm çocukların ayrılık kaygısı yaşayabileceğini ancak bu durum çocuğun günlük hayatını etkiliyorsa, uykularını kaçırıyor, iştahını kesiyor, aradan uzun zaman geçmesine rağmen hala devam ediyorsa bu kaygının normal olarak değerlendirilemeyeceğini, uzman tavsiyesi almak gerektiğini aktaran Uzman Psikolojik Danışman Belin Günler Nas, çocuklarının kaygılarıyla baş etmek isteyen ebeveynlere yararlı ipuçları da verdi?
>>Çocuğun korkularını ciddiye alarak sözünü kesmeden yorumda bulunmadan dinleyin ve onun korkusunu tam olarak anlatmasına izin verin. ?Abartıyorsun?, ?Gerçekte böyle yaratıklar yok neden korkuyorsun ki?, ?Bizim evimiz çok güvenli asla hırsız giremez? gibi ifadeler kullandığımızda çocuk anlaşılmadığını hisseder.
>>Siz endişelerin, ?kimsenin kabahati olmadığını? görmeye başladığınızda çocuklar duygularının sorgulandığını ya da yargılandığını değil, kabul edildiğini hissederler. Çocuğunuzun kaygısını anlamak, onu olduğu gibi kabul etmektir. Çocuğunuzu kabul etmek kapıyı değişime kapatmak değil, aslında ardına kadar açmanın anahtarıdır.
>>Sorulara olabildiğince somut yanıtlar verin. Önemli olan cevapların bir yetişkine verilebilecek kadar tam ve ayrıntılı olması değil, çocuğunuzun anlayabileceği kadar net ve basit olmasıdır.
>>Korktuğu durumlara alışabilmesi için, korktuğu şeyle yüz yüze getirmeden ufak adımlarla yaklaşmasını sağlayın. Bu sırada mutlaka yanında olun. Ten teması onu rahatlatacaktır.
>>Daima çocuğunuzdan gelen sorularla başlayın. Ona durumla ilgili ne bildiğini, ne düşündüğünü ya da ne duyduğunu sorun. Bu, onun bildikleri üzerine gerektiği kadarını eklemenize imkan verir.
>>Size çok klişe gelen bir bilgi, çocuk için daha önce tekrar tekrar söylenmiş bile olsa, çok rahatlatıcı olabilir: ?Büyükannen biraz hasta ama doktorlar ona çok iyi bakıyorlar? , ?Güvendesin, ben seni daima koruyacağım.?
>>Olayların korkutucu yanını ve risklerini ön plana çıkarmaktansa güvenliğe ve çocukların güvenliğini artırmak için yapmaları gerekenlere odaklanın. Böylece çocuğunuz kendini sizin kontrolünüz altında hisseder, bu da ona güven duygusu verir. Örneğin, ?Dışarıdayken uyulması gereken güvenlik kuralları nelerdir? Yuvada? Alışveriş merkezinde?? ya da ?Güvenlik için aile kurallarımız?? diye açıklama yapmak, çocuğa ?Dışarıda sana zarar vermek isteyen yabancılar var? demekten çok daha farklı şeyler hissettirir.
>>Kaygılı çocuklar çoğu zaman hataları olmayan şeylerden kendilerini sorumlu hisseder. O olayın sebeplerinin, çocuğunuz tarafından kesin bir şekilde anlaşıldığından emin olun.
>>Televizyon izlemeye sınır getirin. Özellikle haber programları ve yetişkinler için hazırlanan belgeseller çocuklar için uygun değildir. Televizyon haberleri bir yandan bilgilendirici olsalar da, aslında içeriği korku filmlerini aratmaz.
>>Korkuları karşısında sabırsız davranmayın. Unutmayın, çoğu korku geçicidir. Bunu kendinize sık sık hatırlatın.
>>Çocuklar korkularını somutlaştırabilirlerse rahatlarlar. Somutlaştırma için korktuğu şeyin resmini, hamurdan ya da kilden şeklini yapabilir. Bu onun kelimelerin ötesinde kendini ifade etmesine yardımcı olacak ve rahatlatacaktır.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.