12. Gayrimenkul Zirvesi ve ISTANBUL REstate Gayrimenkul Fuarı’nın ilk gününde üçüncü oturumun konusu, ?Değişen Yaşamlar, Dönüşen Kentler: Dünya Uygulamaları? oldu.

Yapı Endüstri Merkezi Başkanı Doğan Hasol?un konuşması sonrasında gerçekleştirilen 3?ncü oturumun konu başlığı ?Değişen Yaşamlar, Dönüşen Kentler: Dünya Uygulamaları? idi. GYODER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Emre Çamlıbel?in başkanlığında gerçekleştirilen oturumda; Broadway Maylan Master Planlama ve Kentsel Tasarım Departmanı Direktörü Monika Bık, Barselona Belediye Meclisi Pazarlama ve Uluslararası Ekonomik Reklam Direktörü Jordi Sacristan, SPH Newsletter Başyazarı Andreas Schiller ile Affordable Housing Institute Kurucu Başkanı David Smith, farklı kentsel dönüşüm uygulamalarından örnekler sundular.

?Ciddi şekilde planlama eksiğimiz var?

Yeşil Planlama olması için önce planlamanın olması lazım gerektiğini belirten Doğan Hasol ?Yeşil Planlama konusunu seçtim. Yeşil yapılar var, eko kentler var, yeşil planlama nasıl oluyor diye soracaksınız. Yeşil Planlama olması için önce planlamanın olması lazım diye düşünüyorum. Biz planlama özürlüyüz. Geleceği tasarlamak diye özetleyebileceğimiz bir planlamayı ben kendimi bildim bileli konuşuruz ama bir türlü beceremedik. 1965 yılında ben Mimarlar Odası İstanbul Şubesi sekreteriydim. O tarihten bu yana hep aynı şeyleri söylüyoruz ve hala planlama konusunda bir noktaya gelebilmiş değiliz. Ciddi bir şekilde planlama eksiğimiz var. Dolayısıyla Yeşil Planlama nasıl olur bilemiyoruz. Planlama süreci her şeyden önce ?nasıl bir? sorusuyla başlıyor. Nasıl bir Türkiye?, Nasıl bir İstanbul?, Nasıl bir kent? Önce bunların adını koymamız lazım. Bunun için de önce hedefleri koymamız gerekiyor. Bu plan nasıl olacak? Yöntem şu, şeffaflık için de tartışarak. Bizim ikinci bir özrümüz de buradadır. Yaptığımız işleri şeffaflık içinde yapmayız ve genelde tartışmak istemeyiz. Biz de plan yapılacaksa onu büyüklerimiz düşünürler, isterlerse yaparlar istemezlerse yapmazlar. 1965 yılında da böyleydi. O dönemin Mimarlar Odası kayıtlarına bakarsanız sürekli olarak şu söyleniyordu, ülkesel fiziksel planlama yapılması lazım. Yani işin ve iş gücünün ülke çapında nasıl dağılacağına karar vermek lazım. Yatırımlar ülke çapında nerelerde yer alacak, nüfus hareketi nasıl olacak? Plan yaptığınız takdirde bütün bunları denetim altına tutma şansınız vardır. Plan yapmazsak ne olur? Planın karşıtı kaostur, kaos olur. Nitekim şehirlerimizin bugün yaşadığı durum budur.? Dedi.

?Yeşili koruyacaksak ormanları feda edemeyiz?

Herkesin çarpık kentleşmeden şikayet ettiğini belirten Hasol, ?Çarpık kentleşme başı boş bırakıldığı için şu an bu haldeyiz. Oysa ülke, bölge, şehir, kasaba ve kır ölçeğinde planlama yapılması gerekiyor. Az önceki konuşmasında Mehmet Ali Kahraman ülke çapında bir planlamadan söz etti. Çok umutlanmak istiyorum. Çünkü bizim bunu söylememizin üzerinden 47 yıl geçti. 47 yıl sonra yapılacaksa yine de umutlanmakta fayda var diye düşünüyorum. Bütün bunlardan sonra mimarlık, inşaat ve ulaşım konularına değinmek gerekiyor. Doğayı, havayı, suyu, güneşi, rüzgarı, yeşili korumamız gerekiyor. Düşünün ki küçük ormanlara atalarımız koru demiş. Yani koru diye bize talimat vermişler. Korunmaları gerekiyor ama biz onları korumuyoruz. 2B nedeniyle Türkiye?nin 2B alanlarına tahsis edilen alanları binde 6?dır dendi. Acaba ormanların yüzde kaçıdır? Böyle bir hesap yapıldı mı? Orman niteliğini kaybetmiş alanları işgal edenlere gerektiğinde kredi de vererek satmayı deniyoruz. Yani ormanları yok ediyoruz. Yeşili koruyacaksak, enerjiyi koruyacaksak, doğayı koruyacaksak ormanları feda edemeyiz? dedi.

?Plan yapmayı değil plan değişikliği yapmayı seviyoruz?

Siyasilerin tam mutabakat içinde 2B?yi yasalaştırdığını belirten Hasol ?Ama ne yazık ki siyasiler tam mutabakat içinde 2B?yi yasalaştırdılar. Yapılan planları uygulamak zorundayız. Bir başka kusurumuz da burada. Planlar yapılıyor ama genelde uygulanmıyor. Biz plan yapmayı değil plan değişikliği yapmayı seviyoruz. Plan yapılıyor, uygulanmadan arkasından yüzlerce plan değişikliği geliyor. Bunu herkes biliyor ama bu böyle. İşleri plan değişiklikleriyle yürütüyoruz. Yahut da bütüncül planlamalar yerine adı planlamamıdır bilmiyorum ama parsel bazında uygulamalara gidiyoruz. Bunun pek çok örneğine tanığız. Plan yapmazsak bir yasayla bütün sorunları çözmek mümkün değil. Söylediklerimi Türkiye örneğinden götürmek istiyorum. Atatürk Cumhuriyet?in kabulünden hemen sonra Almanya?dan Hermann Yansen adlı şehir plancıyı Türkiye?ye getirtiyor. Yansen?in Atatürk?e söylediği bir söz var ve çok ilginçtir. Yansen Atatürk?e şunu söylüyor, ?Sizin bu planı uygulatma gücünüz var mı?? Düşünebiliyor musunuz ülkeyi bir sürü badireden kurtarmış yepyeni bir devlet kurtarmış o insana bir plancı gücünün olup olmadığını soruyor. Herman Yansel?in ne kadar haklı olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Ankara?nın defalarca yıkılıp yeniden yapılması bir planı uygulatma gücünün siyasiler için ne kadar zor olduğunu ortaya koyuyor. Yine Atatürk İstanbul planlaması için Fransız şehir plancı Henri Frost?u getirtti. Henri Frost?un yaptığı İstanbul planlamasında birkaç önemli unsur vardır. Bunlardan biri tarihi yarımadanın korunması planıdır. Suriçi için öyle bir karar vardır ki bugün bile yürürlüktedir ve Suriçi bugüne kadar gelebildiyse Frost planı sayesindedir. Frost planının getirdiği kural şudur. Denizden yüksekliği 40 metreden fazla olan alanlarda yapılar 4 kattan fazla yapılamaz. Bu 1-2 istisna haricinde uygulandı. İstisnalardan biri İstanbul Büyükşehir Belediye Binası?dır. Yarışmayla yapıldı ve Frost planını ilk delen uygulamadır. İstanbul Belediyesi delmiş oldu ilk kez planı. Bunun gibi 2 büyük daha planı vardır Frost?un. Bunlardan biri 1 numaralı park Gülhane Parkı korunmuştur. İki numaralı park İnönü gerisinden başlayan Taksim?de önce Nişantaşı?na giden daha sonra Nişantaşı?ndan vadi boyunca Dolmabahçe?ye uzanan bölüm. O bölüm zaman zaman kemirilse de kısmen korunmuştur diyebiliriz. Şu anda onun kemirilmiş kısımlarına bakarsak Taksim?den başlayan İnönü gezisi Nişantaşı?na kadar devam ederken ilk kez 1955 yılında yapılan Hilton Oteli ile kesintiye uğramıştır. Hemen peşinden Taksim Belediye Gazinosu yıkılarak yerine daha Sheraton Oteli olan şimdi Intercontinental Oteli olan Vakıflar Oteli yapıldı. Hemen peşinden Harbiye Ordu Evi binası yapıldı. Ondan sonra Hyatt Regency Oteli yapıldı. Şimdi kongre merkezi yapıldı. Orası kemirile kemirile gidiyor. Taksim Meydanı düzenlenirken gezinin bir bölümüne eski kışla ihya edilmek isteniyor. Tabi kışla yapılmayacak herhalde başka bir şey yapılacak ama biz yeşil alanları kemire kemire yapılara tahsis ediyoruz.? Şeklinde konuştu.

?Bütün yatırımları gelip İstanbul?a yaparsanız felaket olur?

İstanbul?un nüfusunun artmaması gerektiğine vurgu yapan Doğan Hasol, ?İstanbul?un yeşile ihtiyacı yok mu? İstanbul?un nüfusu artmamalı. İstanbul azman bir kent haline geldi. Anadolu boşalıyor Anadolu doluyor. Dolayısıyla ülke çapında bir planlama yapılmasının önemi burada ortaya çıkıyor. Bütün yatırımları getirip buraya yaparsanız bu Türkiye için felaket olur. 1980?de Türkiye?nin nüfusu 44 milyon iken İstanbul?un nüfusu 4.5 milyondu. Bugün bunun tam 3 katına çıkan İstanbul, Türkiye nüfusu 77 milyona çıkmışken 13 milyona yükseldi. 1980?de Türkiye nüfusunun 10?da 1?i İstanbul?da yaşarken bugün 10?da 2?si İstanbul?da yaşıyor. Yani İstanbul bugün nüfus bakımından Türkiye?nin 5?te 1?i, ekonomi bakımından yarısı. İstanbul nezle olsa Türkiye yatağa düşer. Bir de deprem tehdidi var. Şu an atılan tüm adımlar İstanbul?un nüfusunun artırılmasına yönelik. Nerde duracak? Nasıl bir İstanbul istiyoruz? İstanbul nüfusu ne olacak? 30 senede İstanbul nüfusu 3 kat arttı. Bir 30 sene sonra tekrar 3 katına çıkarsa ne olacak? Bütün Avrupa başkentlerinde nüfus artışı durduruldu. Biz hala nüfusu artırmanın peşindeyiz? dedi.

?Avrupa?da gökdelen yarışı yok?

Bir büyük tehlikenin de gökdelenler yarışı olduğunu belirten Hasol ? Bu büyük bir tehlike. Avrupa?nın en yüksek gökdeleni bizde diye övünüyoruz. Avrupa gökdelen yapmıyor ki, öyle bir yarışı da yok. Paris?te bir hata işlediler, Mon Parnas Gökdeleni?ni Paris?İn içine yaptılar, bin kere pişman oldular. Bugün bile espri konusudur ?Paris?in en güzel yeri Mon Parnas Kulesi?dir çünkü oradan Mon Parnas Kulesi görünmez? diye. Bunu gökdelene karşı olduğum için söylemiyorum. Gökdelenin yapılacağı yerler vardır yapılmayacağı yerler vardır. Bugün maalesef İstanbul?da her büyük arsa gökdelen arsası olarak görülüyor. Böyle bir hatadan bir planlamayla kurtulabiliriz. Öyle ki kentsel dönüşüm kapsamında İstanbul?u yıkıp yeniden yapalım diyen müteahhitlere rastlıyoruz. Peki Paris?i de Londra?yı da yıkalım mı? Böyle bir şey mümkün değil. Çürük binaların ayıklanması başka ama söylem o şekilde değil. İstanbul?u yıkalım yeniden yapalım. Bir İstanbul daha yapamazsınız. İstanbul bize miras değildir, İstanbul bize bırakılmış çocuklarımıza torunlarımıza aktaracağımız emanettir. Mirasyedi savurganlığı içerisinde olmamalıyız diye düşünüyorum? diye konuştu.

?Söğütlüçeşme?den binip 10 saat sonra Paris?e ineceksiniz?

Halen bireysel taşımacılık çözümünden yana olunduğunu kaydeden Hasol ?İşte Avrasya Tüneli budur, otomobiller için planlanmaktadır. Çözüm İstanbul için denizyolu ile demiryolu kombinasyonudur. Marmaray için son derece olumlu bir projedir. Bir an önce bitmesini istemeliyiz. Hayalim şudur Söğütlüçeşme?den bineceksiniz 10 saat sonra Paris?te ineceksiniz. İsterseniz Ankara?dan binin 12 saat sonra inin. Bu olmayacak bir hayal değildir. Ama öte yandan uçağınız Yeşilköy?e inebiliyor mu? Bir defa İzmir?den dönüşümüzde Yeşilköy?e indiremediler, 1 saat havada dolaştık, yakıt tükendiği için Sabiha Gökçen Havaalanı?na indirdiler. Ama sakın uçaktan inmeyin yakıt alıp Yeşilköy?e gideceğiz dediler. Cumartesi akşamı İzmir?den geldik, 1 saat havada dolaştık, inemedik, öteki havaalanına gittik, yakıt dolumu ne kadar sürede olur bilmiyorum, sonra Yeşilköy?e gittik, sonra kendimi uçaktan dışarı attım. İnemezsiniz dedikleri halde zorla uçaktan çıktım. 13 milyonluk şehre 2 havalimanı yetişmiyor. Yeni havalimanlarına ihtiyaç vardır. Peki havalimanına indikten sonra evinize gidebiliyor musunuz? Kaç dakikada gidebiliyorsunuz? Bunun için İstanbul nüfusunun 1 kişi dahi artmaması lazım? dedi.

4?üncü kuvvet özerk kuruluşlar?

Özerk ve uzman kuruluşların batıda 4?üncü güç olarak sayıldığını belirten Hasol ?4?üncü kuvvet batı normlarına göre medya yada ordu değil. 4?üncü kuvvet özerk ve uzman kuruluşlar. Girişimcinin ve mimarının konumu çok farklı değil. Aynı konumdayız. Girişimci de metrekarelerle üretiyor, mimar da metrekarelerle üretiyor. Birinin kazancı diğerinin de ücreti de metrekarelerle ölçülüyor. Dolayısıyla hedef çok farklı değil. Ama ana hedefimiz insanları mutlu edecek çevreler oluşturmaktır? diye kaydetti.

?Konferansın konusu değişim üzerine?

?Değişen yaşamlar dönüşen kentler: Dünya uygulamaları? başlıklı oturuma başkanlık eden GYODER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Emre Çamlıbel de ?Konferansın konusu değişim dönüşüm üzerine. Bizim panelimiz değişim ve dönüşüm üzerine ama biraz farklı açıdan ele alacağız. Şehirlerdeki değişim ve bunun hayatları nasıl değiştirdiği üzerine konuşacağız. Şöyle bir hedef koyduk panelimize, panelin sonunda bu konuda birtakım politikalar üretmiş olmayı hedefliyoruz. Bu çerçevede panelimizde birbirinden değerli 4 konuşmacı var. İlki sayın David Smith. Kendisi Affordable Housing Institute Başkanı ve Türk gayrimenkul sektörünün eski bir dostu. Kendisinin uluslar arası değişim ve dönüşüm üzerine tecrübeleri var. İkinci konuşmacımız sayın Monica Bik. Kendisi şehir plancı ama aynı aslında master plancı. Türkiye Brezilya Plonya ve Irak gibi farklı ülkelerde tecrübeleri var. Üçüncü konuşmacımız Jordi Sacristan. Kendisi panelimizde kamu tarafını temsiz ediyor. Barselona Belediyesi?nde direktör olarak çalışıyor. Barselona, değişim ve dönüşüm projeleri ardına en büyük ve en başarılı proje dünyada. Bu konuda kendisine sorular yönelteceğiz. 4?üncü konuşmacımız sayın Andreas Schiller. Kendisi gayrimenkul düşünürü yazarı ve yayıncısı. Konuyu bir uzman ve gazeteci gözüyle değerlendirecek.?

?Amerika?da başarısızlığa uğradık?

Türkiye?de daha önce 8 yıl çalıştığını belirten Affordable Housing Institute Kurucu Başkanı David Smith ?İlk defasında Türkiye?de ucuz konut sistemi yapmayı planladık. Daha sonra 2 yıl önce Van Depremi?nden biraz önce geri geldim. Bir sempozyum düzenlemiştik dünya çapında uzmanları getirerek. Konumuz kentsel yeniden canlandırmaydı. Burada amacımız doğal afetlerin sonuçlarını hafifletmekti. Bunu da bunları yazdım yukarıya görüyorsunuz bakın ne disiplinler ve uzmanlar var. İstanbul, Hindistan vs. 5 tane ilke benimsedik. Dünyanın çeşitli yerlerinden derlenmiş ilkeler bunlar. İlla ki Türkiye için demek değil ama katılımcıların bir araya getirdiği bir takım ilkeler. Size katkıda bulunabilir onun için söylüyorum. Birincisi kentteki herkes, dolayısıyla 13 milyonun tamamı, belki de 14 milyonsunuzdur. Çünkü zamanı durdurmaya çalışsak bile insanların kente gelmesini engellemeye çalışsak bile gelecektir insanlar. Şehirdeki herkes riskten etkilenecektir. Bunun anlamı demokrasi söz konusu olunca herkesin kolektif olarak Hayır deme gücü vardır. Yukarıda gördüğünüz alıntı Winston Churchill’den. Diyor ki; Demokrasi en kötü hükümet biçimidir. Yalnız denemiş olduğumuz her şey hariç tutulabilir. Dolayısıyla kentin yeniden kurulmasında yoksul insanların enformal ortamlarda yaşasalar bile kafesin içine sokulması demokrasinin bir testidir. Bir Amerikalı olarak size söyleyeyim ki; biz bazen Amerika’da bu konuda başarısızlığa uğradık. Biz enformel mahalleleri yıkmış durumdayız. Şehirlerin kenarında çok katlı binalar yaptık. İnsanları aldık, yaşadıkları yerden 20 kilometre uzaklıktaki yerlere götürdük. Çok katlı binalara yerleştirdik. Bunun bedelini ödedik sonra? dedi.

?Dünya tarihinde hiçbir örnek yok ki mahalleler yıkılsın, yoksullar gitsin?

Afet riskinin en önemli muhatabının belediye olduğunu ve İstanbul için bunun özellikle geçerli olduğunu belirten Smith ?Dördüncü bir nokta var. Piyasalar işe yarar. Ve dendi ki plan yaptığınız zaman hayat ortaya çıkar. Ben de size söyleyeceğim şey şu: Piyasalar ekonomik plan yaptığınız zaman enformel piyasalar özellikle ön plana çıkar. Kentlerde ve kentlerden önceki yerleşim biçimlerinde kentsel planlar şehirleri yapmıştır. Ben dünya tarihinde hiçbir örnek bilmiyorum ki enformel büyük bir mahalle yıkılsın, yerine yeni bir şey yapılsın ve yoksullar gitsinler. Bunu hiç görmedim. Her zaman geri geliyorlar. Mahalle her zaman değişiyor. Bu da beşinci ilkeye götürür bizi. Ademi merkeziyet işe yarıyor. Hiçbirimiz istemiyoruz ama Amerika’da mesela biz herkesten daha akıllı olduğumuzu düşünürüz. Biz belediyeden de, yoksullardan da akıllı olduğumuzu düşünürüz ama öyle olmuyor? diye konuştu.

?İstimlak zenginleri daha zengin yoksulları daha marjinalize etme yöntemi haline gelir?

Daha önceki bir sempozyumdaki görüşmeleri 70 sayfalık bir kitapçık haline getirdiklerini ve kentsel dönüşüm yasasını uygulamayı düşünürken işe yarayabileceğini belirten Smith ?Çünkü burada kentsel dönüşüm yasasını uygulamayı düşünürken işinize yarayabilir. Bizim sempozyum katılımcılarımızın saptadığı bütün kentsel dönüşüm örnekleri bir öznenin, bir aktörün bu işi yaptığı vakalardı. Tam olarak devlet veya belediye değil. Bu genellikle şirket olarak kuruluyor. Başka taraflarla ilişki kurabiliyor. Bir yönetim kuruluna sahip. Bütün toplumdan geliyor. İş dünyasından, belediyeden, merkezi hükümetten, mahallelerden temsilciler geliyor ve özel yetkiler veriliyor bunlara. Henüz bugün sözü edilmeyen ama söylenmesi gereken mesele ABD’de bizim aslında kamu çıkarı dolayısıyla istimlak dediğimiz şeydir. Şehirlerde küçük parseller vardır. Bir tek ev yapılır üzerine. Sonra 12 katlı evler yapıldı asansörden sonra. Daha büyük binalar yapıldığı için teknolojik şeyler kullanılması lazım. Onun için de tabi daha büyük arazi lazım. Bu da istimlak demek. Ama istimlak yoksul insanları topraklarından, evlerinden çıkartmak için kullanılırsa, ABD’de böyle kullanılmıştır. Zenginleri daha zengin, yoksulları da marjinalize etmek yöntemi haline gelir. Bunu yaptığımız zaman size bunu göstermek istiyorum. Çünkü başarısızlık öyküleri göstermek istiyorum ki; siz de görün. Bakın ABD’de yukarıdan aşağı planlama. Bakın. Buradaki resim bir şehirlerarası yol. Bunun master planı New York’ta tam Manhattan’ın ortasından geçecekti. Hayal etmeniz lazım. Bir kişi biliyor musunuz diyor. Bence Atatürk Havalimanı’ndan Beyoğlu’na taksiyle gelmek çok uzun sürüyor. Dolayısıyla surların kenarından Haliç’ten geçen bir de tünelden geçen bir sekiz şeritli yol yapacağım diyor. Adamın adı Robert Mawser. Bunu yapacağım diye tutturdu. New York’ta herkes bu adamı durdurmak için harekete geçti. Yoksa bir felaket olacaktı? dedi.

?Neden Paris alevler içinde. Çünkü birçok insan yüksek katlı binalarda oturan marjinalize insanlar?

Yoksullar için şehirden uzakta yapılan binaların 17 yıl sonra yıkıldığını belirten Smith ?Başka öğrendiğimiz şeyler de var. Bu da ABD’de sizin yorumunuz farklı olabilir. Eğer yoksullar için çok katlı binalar yaptıran bir hükümetiniz, devletiniz varsa şehirden uzakta… 17 yıl sonra yıkılıyor şu bina. Yıkılmak zorunda kalındı. Çünkü tam anlamıyla çöküntü bölgesi olmuştu. Çok tehlikeliydi. Nihayet son resim ABD’den değil. Hangi şehir olduğunu biliyor musunuz? Paris burası. 7 yıl önce sadece. Neden Paris alevler içinde. Çünkü birçok insan yüksek katlı binalarda oturan marjinalize insanlar, yeterince kızıp Paris’i yakmaya kalkıştılar. Dolayısıyla öğrendiğimiz şu: Kentsel dönüşümlerde eğer yoksulları marjinalize ederseniz, 17 yıl sonra yaptığınızı yıkarsınız. Yoksullar, marjinaller de sizin şehrinizi sizin adınıza yıkarlar? diye kaydetti.

?Detroit?in nasıl yandığını anlatıyordu?

Daha küçük bir dünyada hiç kimsenin şehrin herhangi bir yerindeki başarısızlığı gizleyemeyeceğini belirten Smith ?14 yaşındayken… 1964’te… Televizyonumu açabiliyordum ve Walter Kankaid adını taşıyan çok önemli bir Tanrı’nın sesine benzeyen bir sesi vardı. Detroit’in nasıl yandığını anlatıyordu. Şunu anlamalısınız. Daha evvel bakan Bayraktar söyledi. Dünya küçük, saydam olmalıyız dedi. Daha küçük olan bir dünyada hiç kimse şehrin herhangi bir yerindeki başarısızlığı gizleyemez. Tamamen bakan Bayraktar’la aynı fikirdeyim. Kenti yeniden yaratmak çok önemli. 10 yıl bile gecikmemek lazım. Ama işbirliği içinde olmalı. Benim bir vizyonum varsa şu: 2023’e gelindiğinde yeteri kadar güçlü olmayan 6 milyon yapı bu yapıların sahipleriyle işbirliği içinde ve onların rızasıyla yenilenmiş olmalıdır. Orada yaşamakta olan insanlar orada yaşıyor olmalı 2023’te ya da hiç olmazsa o altyapı olanaklarına sahip olmalı. Bu yapılabilir bir şeydir. Biz başarısızlık örneklerini yaşadık. Bu öyküyü koydum. Çünkü bu insanlar 2 yıl önce Tarlabaşı’nda oturuyorlardı. Bugün artık oturmuyorlar?

?Orada yaşayan insanların seslerine kulak verdik?

Hem mimar hem de kentsel planlama uzmanı olduğunu belirten Broadway Maylan Master Planlama ve Kent Tasarım Departmanı Direktörü Monika Bik ?Konferansta yapılmaya çalışılan şey anladığım kadarıyla farklı noktalardan olaya yaklaşacak kişilerin biraraya gelmesiyle hem kamudan hem özel sektörden temsilcilerle bunu başardığınızı düşünüyorum. Hem mimarım, hem de kentsel planlama uzmanıyım. Şehirleri nasıl tasarladığımızı ve bütün bu şahane fikirleri hayata nasıl geçirdiğimizi anlatmaya çalışacağım. Bir şehri nasıl tasarladığımızı anlatmak 5-10 dakikada anlatmak oldukça zor. 3 temel noktadan bahsetmek istiyorum. Öncelikle gün içerisinde pek çok insanın bahsettiği bir konu. Ortak çalışma. Bildiklerinizi, bilmediklerinizi teşhis etmek, bilmediklerinizin cevabını nerede bulabileceğinizi anlamak ve oraya gitmek, her konunun ve alanın uzmanlarıyla, finansal olanla ya da farklı sektörlerle biraraya gelmek ve ortak bir çözüm bulmaya çalışmak. Bunu yaparken sadece bunları ortaya koymak değil, tabii ki uygulamaya koymak da önemli. Hem büyük şehir planlarında hem de daha küçük planlarda çalıştık. Bir tanesi örnek olarak söylemek gerekirse Angola’daki bir kamu özel sektör ortaklığı projesiydi. Farklı disiplinlerden gelen 30 farklı katılımcıyla çalıştay oluşturduk. Bir hafta boyunca birlikte çalıştık. Burada önemli olan nokta tabii ki toplumun katılımını sağladık. Nereye gidersek gidelim yaptığımız şey şu. Mutlaka o bölgenin o semtin sakinleriyle oturuyoruz. Birleşik Krallık’ta da bu danışma prosedürümüzü uyguluyoruz. Zaten bu konuşmalardan ve fikir paylaşımlarından da bir manifesto ortaya çıkıyor. Abu Dabi’de mesela bir projede de bunu uyguladık. Toplamda 25 hektarlık bir alanı yeniden tasarlamamız gerekiyordu. Ve burada bu tasarım aşamasında da orada yaşayan insanların seslerine kulak verdik? şeklinde konuştu.

?Rakamlar çok önemli?

Ekibinin çok farklı coğrafyalarda çalıştığını dile getiren Monika Bik ?Orta Asya’dan ABD’ye Avrupa’ya kadar. Bu çalıştığınız pazarları doğru tanımak, doğru tanımlamak çok önemli. Biz de bu anlamda şöyle bir şey yapıyoruz. Tabii ki pek çok araştırmalar çıkıyor bölgesel anlamda. Bunları çalışıyoruz. Price Waterhouse Coopers’ın bir araştırması var. Yangında ölen 600 kişinin belgeseli olarak çeşitli rakamlarla oluşturulmuş bir çalışması bu. Rakamlar çok önemli. Çünkü rakamlar hacimleri işaret ediyor. Hangi yönde gelişme olacağını işaret ediyor. Şehirleşmenin ne şekilde büyüyeceğini işaret ediyor. Bu çalışmaları ve rakamları bu anlamda ciddiye alıyoruz? dedi.

?Başka önemli bir nokta da algının değiştirilmesi?

Üçüncü bir bileşenin de yeniden yapılanma ya da dönüşüm olarak tanımlanabilecek bir alan olduğunu söyleyen Monika Bik ?Burada da bazen şöyle Bir şey oluyor. Bir konuya takılıyorsunuz ve onun belli bir çözümü olması gerekir. Özel çözümü olması gerekiyor. Ve zaman içerisinde de bu geliştirdiğiniz bir kabiliyet, geliştirdiğiniz bir özellik. Bu tür özel sorunlara özel çözümler bulma kabiliyeti. Bir örnek vermek gerekirse Kanada’da Calgirie şehrinde… Toplam nüfusu 1 milyonun biraz üzerinde olan bir şehir burası. Master planın tekrar yapılandırılması aşamasında şöyle bir enteresan durumla karşılaştık. Bakın, şehrin hemen ortasında bir boş alan, aslında çok da olumsuz bir şöhreti olan bir alan. Kimsenin bulaşmak da istemediği bir alandı. Burada bizi başarıya götüren temel noktalardan bir tanesi yönetişim modeli oldu. Bir kamu özel sektör ortaklığı. Aslında hazine arazisi. Özel sektör tarafından yatırım yoluyla geliştirilmiş. Ve buradan sağlanacak gelirlere de 5 yıl süreyle vergi muafiyeti sağlanmış. İşte bütün bu çerçevenin bu şekilde oluşturulması, daha önce oldukça olumsuz bir şöhreti olan bu arazinin çok kolay bir şekilde hayata geçirilecek bir hale gelmesini sağladı. Burada bir başka önemli nokta da tabii ki algının değiştirilmesi. Sizin vizyonunuzu doğru ve net bir şekilde halka iletebilmeniz. Burada dediğim gibi gayet olumsuz bir şöhreti vardı alanın. Geceleri özellikle fuhuş anlamında merkez olmuş bir noktaydı. Alkol ve uyuşturucu kullanan şahısların sıklıkla ziyaret ettiği bir yerdi. Biz burada algıyı değiştirmeyi ve mesajlarımızı çok net bir şekilde iletmeyi hedefledik. Bunu da böyle başardık. Bakın. Oluşturduğumuz master plan. Burada uyguladığımız şehirlerden bir tanesi de yine bir tipolojiydi. Calgirie şehrinde sıklıkla karşılaşılan bir özelliği buraya entegre etmeye çalıştık. Yuvarlak hatlarla ögelerin birbirine bağlanması. Burada bunu halkla temas halinde yaptık. Buradan beklentilerini aldık ve onu buraya entegre ettik? şeklinde konuştu.

?Projenin halkın desteğine ihtiyacı var. Aksi takdirde kısa sürede telef olması muhtemel?

Dördüncü bir bileşenin ise büyük ölçekli şehir planları olduğunu kaydeden Monika Bık ?Dördüncü bileşen ise büyük ölçekli şehir planları. Burada önemli konu şu: Son dönemde yaptığımız bir projeden örnek veriyorum. Bağdat’ta Sadr şehrinin planı. Toplamda 1970 hektarlık ve 535 bin kişinin yaşadığı bir yerleşim alanı burası. Bakın güneye bakarsanız, Sadr şehrinin güneyinde bir semt var. 1953 yılında Saddam tarafından inşa edilmiş bir şehir burası. Toplamda 1,5 milyon kişinin yaşadığı bir şehir şu an itibariyle. Buradaki yeniden yapılanma dönüşüm projesinde hükümetin istediği şey, belediyenin de bize ilettiği arzu; şehri biraz daha genişletmek ve 2 bin hektarlık bir alan daha kazandırmaktı. Bu yolla da 535 bin kişiye bir yerleşim alanı sağlamak gibi bir amaç söz konusuydu. Burada da yine çalıştaylar yoluyla katılımı sağladık. Herkes katıldı, fikirlerini ifade etti. Çok şahane geçti. Oldukça büyük bir kalabalık sayesinde halkın ne istediğini duyma imkanı bulduk. Bunun sonucunda çok basit bir kavram temelinde bazı fikirler geliştirdik. Bize şunu söylüyorlardı aslında. Böyle kare kare 90 derecelik açılarla bağlanan bir plan oluşturmayın lütfen, bundan nefret ediyoruz dediler. Dolayısıyla biz de buna bağlı olarak şöyle bir plan hazırladık. Altı bölmeye ayırdık şehri. Yuvarlak hatlarla bağlanan bölmelerdi bunlar. Burada projenin tabii ki kendi hayatını bulması önemli ve bunun için de halkın desteğine ihtiyaç var. Aksi taktirde sonra kısa bir sürede telef olması, proje olarak kalması muhtemel? dedi.

?İstanbul tüm göstergeler bazında oldukça yüksek not almış?

Beşinci başlık olarak şehrin yeni bölümlerinin yayılım planlarının sürdürülebilir olarak tasarlanmasının çok önemli olduğunu belirten Monika Bık ?Aksi taktirde çeşitli sorunlarla karşılaşmanız muhtemel. Eğer 4 katlı binalara alışkın insanlarsa, bunları çok yüksek binalara transferi ya da zorla oraya aktarılması söz konusu olmamalı. Bunun sürdürülebilir olmadığı aşikar. Mesela İstanbul için örnek vermek gerekirse mevcut yapı stoğunda göz önüne alınması gereken şeylerden bir tanesi de bu. Biz çok büyük ölçekli şehir planları ve kentsel dönüşüm planları yapıyoruz. Türkiye gibi çok hızlı büyüyen ve özellikle inşaat sektöründe büyük bir ilerleme kaydeden ülkelerde bunlar önemli noktalar. İstanbul için şuna bakalım. Yine Price Waterhouse Coopers’ın bir çalışmasından bir gösterge ve eleştirileri izah etmeye çalışacağım. Tüm dünyada 26 şehre bakmışlar ve farklı göstergeler bazında bir değerlendirme hazırlamışlar. İstanbul, bütün bu göstergeler bazında oldukça yüksek bir not almış. Burada sürdürülebilir şehirciliğin temel noktalarına bakılırsa karşınıza birkaç faktör çıkıyor. Burada bir başka projeden örnek vereyim. Bu şeker kamışı arazileri Brezilya’da. Bizim için gerçekten çok enteresan bir tecrübeydi. Şehri arka planında işlerini güçlerini yapan, araçlarını kullanan şoförlerin ve tüm diğer sakinlerin şartlarını gözeten bir proje olması gerekiyordu. Şehrin biraz daha genişletilmesi projesiydi bu. Şehir içinde bulunduğu sanayi itibariyle istihdamı destekleyen, canlılık katan bir yerleşim noktası. Topografik özellikler nedeniyle çok tipik bir yaklaşımda bulunamadık. Tabii ki oradaki tüm vadilerin ve tepelerin özelliklerini dikkate alarak bir çalışma yapmak zorunda kaldık. Bu oldukça maddi açıdan güç durumda olan insanların yaşadığı bir semt. Burada da amacımız tabii ki orada yaşayan semt sakinlerinin doğasına uygun bir tasarımla karşılarına çıkmaktı. Beş yıldızlı otellerle burayı doldurmak hiçbir şekilde tercih edilecek bir seçenek olamayacaktı. Son olarak da şunu söyleyelim: Şehirleri yukarıdan bakarken farklı figürlerle onları kirletmek ve çirkinleştirmekten imtina etmemiz gerekiyor? dedi.

?Barselona?da denize girebilmek için 30-40 kilometre gitmek durumunda kalıyorduk?

Konuşmasında Barselona?ya yaptıkları Twenty projesinden bahseden Barselona Belediye Meclisi Pazarlama ve Ulusal Ekonomi Reklam Direktörü Jordi Sacristan ?Barcelona 2 bin yıldan uzun bir geçmişe sahip bir şehir. Burada aynı zamanda bir ülkenin ekonomik olarak lokomotifi görevini gören bir şehir Barselona. İnsanlara, ekonomiye ve sanata açık bir şehir, Barselona kendini hayat bulan şehir olarak lanse ediyor. Çünkü geçmişte de bu böyle oldu. Özellikle Akdeniz havzasında bir geçiş yolu olarak da İspanya’da da öne çıktı. Şimdi yeni ekonomide de öne çıkıyor. Barselona hala canlı. Bazen farklı durumlar ortaya çıkabiliyor. Bunların hepsini kontrol etmeniz mümkün değil. Bugün içinde bulunduğumuz mekana büyük benzerlik gösteren bir bina görüyorsunuz. 1975-1976 yıllarında demokrasiye geçiş yaşandı İspanya’da. Bunun kutlamaları yapıldı. Çok partili sisteme geçiş sağlandı. Bir taraftan ekonomik krizle karşı karşıya kaldık. Sakinler olarak tatminsiz idik. Çocuk olarak hatırlıyorum. Denize gireceğim kumsal bulabilmek için 30-40 kilometre gitmek zorunda kalıyordum. Bu gün durum çok daha iyi. İstihdam oranında işsizlik oranı düşmüş durumda. Dünyaya bütün sorunlara rağmen dünyaya ne kadar güzel şehir olduğumuzu gösterme noktasında sorumluluk hissediyoruz. Olimpiyat oyunlarına başvuru yaptık. O zaman Barselona?da denizi keşfettik. Şu anda gitseniz, Barselona?da yaşayanlara sorsanız hayatınızda ne değişti diye sonsanız, bu proje akabinde denizi keşfettik derler? açıklamasında bulundu.

?Artık Barselonalıyım dediğimde insanlar gülümsüyor?

1992?den bu güne bakıldığında olan şeyin Barselona için bir mucize olduğunu belirten Sacristan ?Artık Barselonalıyım dediğinde insan gülümsüyor. Aklınızda olumlu güzel şehir imajı oluşuyor. Aynı zamanda şöyle bir şey yapmayı da başardık. 92?deki proje ile bir şeyi de test ettik. Kamu-özel sektör başarı ile ortaklık oluşturabilir mi? Olimpiyat oyunları projesinin yüzde 40?ının fonlaması kamudan geldi. Geri kalanı özel sektörden sağlandı. Ortaya konulan para sadece olimpiyat köyünün kurulmasında kullanılmadı, şehrin de dönüşümünü sağladı. Şehirdekilerin yaşam kalitesini de arttırdı. Olimpiyat köyü sadece dünyaya hizmet olmadı. Barselona için de hayatı değiştirdi. Barselona aslında oldukça küçük. 100 kilometrekare. Bir tarafta dağlar. Bir tarafta deniz. İki tarafında nehirler. Büyümesi engellenmiş şehir. Bu alan yüzeyin 15?de birine tekamül ediyor. Toplam şehrin alanının 15?de biri. Çok iyi bir planlama yapmak zorundasınız. Çünkü tüm şehri etkileyecek. Sadece o semtin sakinleri değil her alanda tüm şehirde yaşayanları etkileyecek durumdan bahsediyoruz. Bu dönüşümü yapmak için bu alanı mesken maksatlı kullanılabilmek için doğru felsefe oluşturmak durumundaydık. 200 yıl önce kurulmuş şehri tekrar sanayi, endüstriye uyumlu hale getirmek ve sürdürülebilir yeşil ve bilgi bazlı ekonomi anlayışı ile felsefe oluşturup projeyi şekillendirmek durumundaydık. İşte ?22 @? dediğimiz bu plan aslında bir kompakt şehir plandı. Burada projenin önemli noktalarından bir tanesi bu bölgede şehir meclisine ait hiçbir alan yoktu. Buradaki tüm mülkiyet özel sektöre aitti. Bizim gidip bu insanlara bunu yapacaksınız. Mecbursunuz dememiz gerekiyordu. Ya da onları ikna edecek platform hazırlayıp gönüllük bazı ile başarmamız gerekiyordu. Buradaki arazilerini hizmet sektörüne hitap edebilecekleri için fırsat verdik. Bu arazilerinin 6-7 kat daha değerli hale gelmesi demekti. Burada 10 kat değer artışından bahsediyoruz. Bu da özel sektöre hitap eden ve her iki tarafın da kazınmasını sağlayan noktaydı. Bu dönüşümü sağlayacaksak sanayiden hizmet sektörüne geçiş yapacaksak bu şekilde yapabiliriz? dedi.

?İnsanların geçmişleri ile bağ kurmasını sağlayacak ortam sağladık?

Halka yaptıkları öneriden de bahseden Sacristan ?Dedik ki onlara, biz size toplam arazinizin üçte 2?si oranında ödeme yapacağız. Üçte 1?ine bu dönüşümü sizin için sağlayacağız. Ve 5-6 değer artışı göreceksiniz. Şehir meclisi burada ne yaptı. Teknoloji transfer merkezleri yeşil alanlar oluşturdu. Sosyal konut projeleri ile yeni yaşam alanları sağladı. Burada yaşayan halka yeni toplu konut projeleri ile ulaştık. Bilgi ekonomisi ile yeni firmaların ofis açmalarını teşvik ettik. Biz buradaki endüstriyel mirasımızı aldık, üzerine yeni bileşenler ekledik. Bir şekilde insanların geçmişleri ile bağ kurmasını sağlayacak ortam sağladık. Burada insanlara içinde bulunduğunuz yer, bu kültür utanılacak bir şey değil dedik. Etrafınızdaki binalardan eski yeni hali ile gurur duyabileceğiniz bir döneme geçebileceğimizi anlattık. Onlara makul geldi. Bu da işin ekonomik kısmının bir parçası. Bir taraftan binalar var. Bir taraftan ekonominin hayata geçmesini umduğumuz kısmı var. Özellikle iş dünyası anlamında bilgi teknolojileri, enerji, medya, tasarım ve tıbbi teknoloji firmalarına cazip ortam yaratmayı amaçladık. Barselona tabi turizm ve lojistik sektörlerine önem vermiyor anlamı çıkmıyor. Önemli olan bu 5 sektörü ekonomik planlama yoluyla bir bölgeyi çekici kılarak orada toplamak olarak özetleyebiliriz? şeklinde konuştu.

?İzole hayatlar oluşturmuyoruz?

Öncelikle bölgeye karar verdiklerini ve araçlarını oluşturduklarını belirten Sacristan ?Burada izole hayattan kopuk hayatlar oluşturmuyoruz. Şehirle iç içe bölgeden bahsediyoruz. Mesken, ofis, üniversite, teknoloji merkezi var. Her şey bir arada. Yan yana. Bu insanlar burada yaşıyorlar. Alışveriş yapıyorlar. Şehirden birbirinden kopuk izole alandan bahsetmiyoruz. Bu aslında şehrin kalbi olmaya aday. Plaza Katalonya?dan 2 kilometre uzaktaki alandan bahsediyoruz. Ne düşündüklerini öğreniyoruz. Onların katılımcı olmasını sağlıyoruz. Yaptığınız bu çalışmanın onlara ne şekilde geri dönüşü olacağı konusunda netlikle mesajlarımızı iletiyoruz. Bu yaptığımız çabaların bazı sonuçları oldu. Bu sonuçlar zaten bu şekilde alınmasaydı proje bir hiç olarak kalacaktı. Projenin inşasından 10 yıl sonra 10 binden fazla şirketin burada kurulmuş olduğunu gördük. Yüzde 47 oranında yeni şirketlerdi. Toplamda istihdam 56 bin 200 olarak gerçekleşti? dedi.

?Şehirler her zaman değişir?

Şehir planlama ve bölgesel gelişim hakkında 20 yıllık tecrübesi bulunduğunu belirten ?Affordable Housing Institute Kurucu Başkanı David Smith de ?Şehir her zaman değişen bir şeydir. Bu panelin konusu da çok doğru seçilmiş. Bu ne demek? Bu kadar hızlı değişim. Almanya?da mesela Berlin?de şehir hiçbir zaman aynı kalmıyor. Şehir kendini yeniden icat edip yenileyerek devam ediyor. Burada gayrimenkul piyasasından gelen insanlar için belki sorun olabilir. Onların planları biraz daha uzun vadeli. On yıllarla çalışıyorlar. Buna mukabil biraz zıt şekilde işleyen şehir yapısında faaliyet göstermek zorundalar. Burada bir şehrin kimliğini doğru anlamak önemli. Nerede olduğunuzu, o şehrin dokusunu, karakterin, doğru analiz etmek önemli. Münih?te Bavyera özellikleri taşıyor. Barselona kimliğini doğru muhafazası bu anlatma önemli. Şehirler kimliklerini korumak durumdalar? dedi.

?Demografik açıdan Türkiye çok şanslı?

Türkiye?nin genç nüfusuna dikkat çeken Smith ?Türkiye?de çok şanslı konumda olduğunuzu söylemek istiyorum. Genç nüfus. Almanya yaşlanan bir ülke ve göç yoluyla ülkeyi biraz daha gençleştirmemizde fayda var. Ve konut. Aynı zamanda perakende ve ofis bir başka nokta. Burada İstanbul finans merkezinden de bahsedildi. Bir başka noktada daha önce söylendiği gibi bunları ayrı ayrı yapmamak lazım. İzolasyon olmaması lazım. Bir karışım olması lazım. Şunları da ekleyelim. Biz şehir planlamacıları olarak insanlara öneriler götürebiliriz. Önemli olan bu insanların kendilerine sunulacak planları kabul edebilecek şansa sahip olmaları. Şehir ama onların yaşadığı şehir en baştan itibaren planlama sürecine doğru şekilde müdahale edilmesi gerekmekte? diye konuştu.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın