?İstanbul hızla büyüyor, eskinin yazlıkları, apartmana dönüşüyor?
Konuşmasına 1950?li yıllardaki İstanbul?la ilk tanışmasıyla başlayan Nuri M. Çolakoğlu, ?Ben aslen İzmirliyim… 1950’lerin ortasında ortaokulu okumak üzere İstanbul’a geldiğimde, ?İstanbul şehri? dediğimiz; surların içinde, surlarla sınırlı, Haliç’in kuzeyinde de Şişli Camii’ne kadar gelen, şimdi Cevahir alışveriş merkezinin olduğu Tramvay Deposu’nda biten bir şehirden söz ediyoruz. O zaman nüfus 1 milyonu birazcık aşkındı. Şimdi tam rakamı kestirmek zor, ama 12-15 milyon arasında bir rakam telaffuz ediliyor. Sayın Başbakanımız, doğuda ve batıda iki tane birer milyonluk şehir daha ekleme vaadinde bulundu İstanbul’a. Bu, İstanbul’un baş döndürücü büyüyüşünün devam edeceğini gösteriyor. Bir yandan kuzeye doğru boğaz hattında ilerlerken, bir yandan Haliç ekseninde gelişiyor. Öte yandan Asya kıtasında da gelişim ve dönüşüm yaşanıyor. Eskiden yazlık olarak kullanılan bahçe içindeki köşklerin de hızla büyük apartmanlara, aralarından otoyolların geçtiği yerleşimleri dönüştüğünü görüyoruz. Hakikaten çok ciddi bir kentsel dönüşüm yaşıyoruz? dedi. Çolakoğlu konuşmasını, İstanbul?un çeşitli semtlerinden insanların ?Kentsel Dönüşüm Nedir??, ?Kentsel Dönüşüm?den ne bekliyorsunuz?? gibi sorulara verdikleri farklı yanıtların yer aldığı video görüntüleri ile noktaladı.
?Geçmişte gecekondulaşmayı konut politikası haline getirmişiz?
Bu seneki Zirve teması ?Dönüşüm, Değişim, Devamlılık?a vurgu yapan Özlem Gökçe, ?Kentsel dönüşümün tek manası, sadece yıkıp yerine yenisini yapmak değil. Aynı zamanda koruyup, yeni işlev verip, onu yaşamın içine tekrar çekmek de kentsel dönüşümün bir parçası. Aslında kentsel dönüşüm konusunda vatandaşın kafası biraz karışık, bilinmezlerle dolu. Toplumsal bir konsensüs eşiğine henüz gelemediğimizi görüyoruz. Bunun sebepleri olarak da, bir uçta vatandaş kendi hak mahrumiyetinin olabileceğini düşünürken, bir uçta da haksız bir rantın olabileceği gibi bir varsayım içerisinde. Sayın Bakanımız da buna vurgu yaptı. Bakanlık ve belediyeler olarak bunun önleneceğiyle ilgili garantiyi aldık diye düşünüyoruz. Aslında kentsel dönüşüm, dünyada var olan bir kavram. Özellikle de çöküntü bölgeleri, eski sanayi bölgelerinde gerçekleşen, oradaki artık kalmış binaların tekrar dönüştürülmesi, kiminin yeniden yapılması, kiminin de şimdi yaptığımız gibi başka fonksiyonlarla hayatın içine çekilmesi kavramı. Ancak Türkiye’deki şu an üzerinde konuştuğumuz, hem yeni yasa tasarısı kapsamında, hem de kentsel dönüşüm başlığı altında konuştuğumuz konu, biraz daha büyük bir ölçeği kapsıyor. Bunu anlamak için de aslında ?biz kentlerimize geçmişte neler yaptık??, ?neden kentsel dönüşüm bizim için bu kadar kapsamlı ve geniş bir kavram? onu hatırlamak gerekir. 1950’lerden başlayarak aslında hem tarımdaki modernizasyon, hem de sanayileşmeyle birlikte büyük kentlere çok ciddi anlamda göç oldu. Bu göçü kaldırabilecek nitelikte altyapı yoktu. Ciddi konut politikaları da geliştirilmediği için, bir anlamda çarpık yapılaşma, izinsiz yapılaşma ve gecekondulaşmanın önü açıldı. Tam 14 kez imar affı çıkartmışız. Demek ki biraz da gecekondulaşmayı, ?konut politikası? haline getirmişiz. Bu kadar uzun süreçlerde kentleri, bu kadar sağlıksız ve kontrolsüz bir şekilde büyüdüğü bir süreçte, yoğun göç silsilesi, 1980’lere kadar çok büyük hızla devam eder. Sonra da bir miktar hızını keserek devam eder? açıklamasında bulundu.
?Kentsel dönüşüm; Türkiye?nin bir anlamda yeniden yapılması?
?Bugün gelinen noktada yaklaşık 18,5 milyonluk konut stokunun yüzde 45’inin, sağlıksız, ruhsatsız ya da imarsız yapılaşma diye bir hesap yapıyoruz ve bu sadece işin konut tarafı? vurgusunu yapan Gökçe, ?Konutun dışında, kentsel dönüşüm deyince tabii ki bütün bu konutların sosyal donatı alanlarını, altyapısını, yollarını ve diğer ticari alanlarını da düşündüğünüz zaman Türkiye için kentsel dönüşümü, adeta ?Türkiye’nin bir anlamda yeniden yapılması? gibi değerlendirmek de mümkün. Kentsel dönüşümle ilgili ?Cumhuriyet tarihinin en büyük projeleri? tanımları yapılıyor. Ki bu boyutlara ve büyüklüklere baktığımız zaman, bunun hiç de haksız bir tanım olmadığını görüyoruz. Kentsel dönüşümün bir de mali boyutu var. 400 milyar dolarlık bir hesaplama var. Bu 400 milyar dolar bugünden yarına harcanacak bir rakam değil. Ama yeni Yasa tasarısının içerisine, kentsel dönüşümle ilgili bir takım finansal kaynakların da tanımlandığını görüyoruz. ?2B Yasası yürürlüğe girince elde edilecek gelirlerin yüzde 90’ı?, ?çevre cezalarından elde edilecek gelirlerin yüzde 50’si?, ?İller Bankası’nın karının yüzde 49’u? gibi bir takım tanımlalar yapıldı. Ama bütün bunların ötesinde, doğru ve sağlıklı bir kentsel dönüşüm yapabilmek için, kamunun, özel sektör ve STK’larla işbirliği kaçınılmaz gözüküyor. Dünyadaki tanımlara baktığımızda, aslında kentsel dönüşümün sadece fiziksel, mekansal yenileme, iyileştirme olmadığını, aynı zamanda işin sosyal kültürel ve ekonomik boyutunun da hiç gözardı edilmemesi gerektiğini görüyoruz. Biz, çok büyük bir dönüşümün eşiğinde olduğunun farkındayız. Bunu yaparken de kamudan özellikle ricamız, özellikle yasanın altını destekleyecek bölgesel master planların, 1/100.000’lik imar planlarının, korumayla ilgili farklı enstrümanların da devreye girmesi; bu plan ve projeler yapılırken de kamuyla birlikte, hem özel sektörün, hem de sivil toplum örgütlerinin elini taşın altına koyarak, bu konularda bir uzlaşma sağlayacak şekilde birarada çalışmasıdır. Burada en önemli görev, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı?na düşüyor. Çünkü vatandaş algısı, bir yerde kendi haklarının nicelik olarak artırılması yönünde. Bakanlık başta olmak üzere STK?lar ve özel sektör olarak, sadece nicelik olarak artırılmasının bir anlam ifade etmediğini, yaşanabilir mutlu olunacak bir yaşam için nitelik olarak da artırılması yönünde çalışma yapılması gerekiyor. Bunun, vatandaş tarafından çok iyi algılanmadığını düşünüyorum. Özellikle kentlerin doğru yapılanabilmesi için, farklı imar anlayışıyla, değer ve yoğunluk haritalarının ön planda tutulmasıyla çalışma yapılması gerekiyor? açıklamasında bulundu.
?Kentsel dönüşmü, ?uzlaşma? demektir?
Kentsel dönüşümle ilgili ?Kentsel Dönüşüm, gayrimenkul geliştirme değildir. Gayrimenkul geliştirme, piyasa güçleriyle olur. Kentsel dönüşüme, devletin desteği gerekir. Toplumsal ve ekonomik boyutlarını içeren bir eylemler bütünüdür? tanımlamasıyla konuşmasına başlayan A. Faruk Göksu, ?Kentsel dönüşüme bu pencereden baktığımızda, bizim bugüne kadar kentlerimizin gelinen aşamada büyük bir dönüşümden geçtiğini görüyoruz. Bu dönüşümün adı mekansal değişim. Biz bundan sonra yeniden bir dönüşüm sürecine gireceksek, yeni bir dönüşüm senaryosu çerçevesinde, toplumsal ve ekonomik bileşenleri dikkate alan bir senaryo yazmamız lazım. Bir başka açıdan baktığımızda, kentlerimizde boş alan, arsa kalmadığına göre kentsel dönüşümü, yaşayan alanlarda, yapı yoğunluklu, riskli alanlarda yapacağız. O zaman bana göre kentsel dönüşüm ?uzlaşma? demektir. Kiminle uzlaşma? Kamuyla, yerel yönetimlerle, orada yaşayanlarla ve sivil toplum örgütleriyle uzlaşma. Bizim şirket olarak yaptığımız iş de; uzlaşma yönetimi. Kartal, Cendere ve Maltepe kentsel dönüşüm projelerinde uzlaşma yönetimi yaptık. Ankara’da Portakal Çiçeği ve Dikmen Vadisi projelerinin başında yer aldım. Bizim temel yaklaşımımız; ?halka rağmen? değil ?halkla beraber?di. 10 yıl önce İstanbul’a geldim. Sayın Başkanla tanıştım. Sayın Başkan, dedi ki: ?Ben dernek yaklaşımıyla o projeden etkilenen insanların biraraya getirilmesini, planlama ve tasarım ilkelerinde uzlaşarak karşımda tek vücut olmalarını istiyorum? dedi ve bu saydığım üç proje de uzlaşmayla hayata geçirildi. Kilit kelime uzlaşmadır. Uzlaşma sağlanmadan, günümüzde hiçbir proje değerlendirilemez. Bu çerçeveden baktığımızda yeni bir değişim senaryosuna ihtiyacımız var? dedi.
?Dönüşüme, klasik planlama yaklaşımından başlamak gerekir?
Artık yeni bir planlama yaklaşımına ihtiyaç duyulduğunu de belirten Göksu, ?Klasik imar planı anlayışı, artık bitmiştir. Klasik imar planı anlayışıyla dönüşüm yapamayız. Yeni planlama yaklaşımını, üniversitelerle, özel sektörle, yerel yönetimlerle birlikte tartışmamız lazım. Türkiye’nin yeni bir ulusal strateji planına ihtiyacı vardır. Bu nedenle biz plancılar, mimarlar, bütün meslek grupları, planlama yaklaşımını tartışmamız lazım. Üç aşaması olmalı: kentsel vizyon, mahalle yenileme, artık parsel yerine ada bazında proje bazında yeni yapılaşma örneklerini ortaya koymamız lazım. Eğer başta İstanbul olmak üzere kentlerimizi yapısal dönüşüme çevireceksek, çok önemli haritalar çıkarmamız lazım. İstanbul’a değer haritası çıkarılmalı. İstanbul, yükselen bir değer, yükselen bir yıldız. Aynı zamanda risk haritası çıkarılmalı. İstanbul’un nereleri riskli? Sadece mekansal olarak değil, toplumsal olarak da bu risk haritaları ortaya konulmalı. Yoksunluk haritası çıkarılmalı. Kentlerimizde donatı alanları yoksunluğu var. Bunlar için bizim dönüşüm yapmamız gerekiyor. Yoksulluk haritası çıkarılması lazım, fakir ve az gelişmiş alanlar… Son olarak da yoğunluk ve özellikle İstanbul için silüet haritası çıkarılması lazım. Bu 6 haritayı üstüste çakıştırdığınızda, planlamanın analizleri bunlar olması lazım. Yeni yasa düzenlemesi var. İmar hakları transferi, artık bundan böyle imar haklarının satışı gündeme gelmeli. İmar hakları, bu değer haritalarına göre değerleri belirlenmeli ve satış bedelleri belirlenerek satılmalı. Ayrıca bizim artık dönüşüm alanlarında ?Düzenleme Ortaklık Payı?nı alma imkanımız yok. Bunun yerine ?Proje Ortaklık Payı?nın tamamını merkezi yönetim almalı, bunlar kentsel dönüşüm fonunda toplanmalı ve bu kaynak özellikle alt gelir gruplarına konut yapımında, sosyal konut alanlarının elde edilmesinde kullanılmalıdır. Türkiye?nin yeni bir şehircilik akımı başlatması gerekiyor. Dar alanda kısa paslaşmalarla, biz kentsel dönüşümü yapamayız. Kentsel vizyonumuzu yeniden tanımlamamız lazım. Bu vizyon çerçevesinde, özellikle ticaret, alışveriş gibi klasik kullanımların dışında bilişim, teknoloji gibi yeni yüzyıl kentlerinin kullanımlarını içeren planlar ortaya koymamız lazım? şeklinde konuştu.
?Dönüşümde çok yönlü düşünmek ve uzun vadeli plan yapmak önemli?
Türkiye?nin her yerinde büyük bir değişim ve dönüşüm olduğuna dikkat çeken Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, ?Büyükşehir Belediye Başkanı?nın burada olması çok önemli. Çünkü çok büyük dönüşüm projelerini başlattı. Dönüşümlerde çok yönlü düşünmek, sadece kısa vadeli projeler değil, bunları uzun vadeli programlar şeklinde düşünmek çok daha faydalı oluyor. Hem ekonomik, hem de politik olarak uzun vadeli plan yapmanın faydaları oluyor. Biz de zamanla, bu dönüşümlerin parçası olduk. İstanbul suyolları çok zengin bir şehir olmakla birlikte, bu yollar ne kadar efektif kullanılıyor bunu düşünmek lazım. Çünkü dünyadaki birçok liman şehri, bunları daha efektif kullanıyorken, İstanbul?da herkese açık çok az alan olduğu için bu alanları çok da fazla kullanamıyoruz. Bu yüzden aslında GalataPort bir şanstı. İstanbul?un 2 büyük aksı var. Bunlardan biri Büyükdere aksı. Büyükdere aksına baktığımızda, Barbaros Bulvarı?nın tamamlanmasıyla etrafında büyük bir değişim olduğunu görüyoruz. Bulvar açıldıktan sonra, büyük yapıların yer aldığı bir aks haline geliyor. Bu bölge çok önemli. Çünkü burada çok büyük sosyal farklılık var. Büyükdere ile arkasındaki Gültepe bölgesi arasında. Buradaki yapılan binalarda da, bu iki bölgedeki sosyal hassasiyet dönüşümde çok önemli. O yüzden yapılan binaların aynı zamanda Büyükdere?ye bakan arkadaki unsuru da birleştirerek gelmesi çok önemli. Bu binalar sadece tek fonksiyonlu değil, birçok nedenle de kullanılmalı ve insanları bir araya getirmeli diye düşünüyorum. Kentlerin dönüştürülmesinin yanında, mevcut binaların da dönüştürülmesi çok önemli. Binaları yıkmak, onlardan çıkan betonları bir yere atmak yerine, mevcut binaların dönüştürülmesi çok önemli ve burada oluşan sosyal imkanlar da çok önemli. Büyükdere şu an ofislerin yoğun olarak bulunduğu bir bölge haline geldi. Bazı havalarda, İstanbul?un bile görünemeyeceği binaların olduğu bir bölge haline geldi? dedi.
?Hasköy Yün İplik Fabrikası, dönüşümün güzel bir örneği?
Büyükdere?den tekrar suyoluna bağlanmak istediğini belirten Tabanlıoğlu, ?Son zamanlarda gündemde olan bir kültür merkezi çok önemli bir dönüşüm. 1950?lerde bir idari bina iken daha sonra bir kültür merkezine dönüştü. Birçok dönemlerden geçtikten sonra tekrardan kültür binası oldu ve önümüzdeki dönemde tekrar İstanbul?un kültür hayatına katılacak. İstanbul?da birçok alanın ve meydanın, kentsel dönüşüm projeleri arasında yer alması gerekiyor. İstanbul?a soluk olacak suyollarının iyi kullanılmasına güzel bir örnek olacak olan GalataPort Projesi hayata geçmedi. Ama onun ilk tohumu olan İstanbul Modern hayata geçti. 1960?larda Antrepo olarak planlanan bina, gerçekleştirilen projeyle kültür merkezine dönüştü. Buradan yola çıkıp Haliç?e vardığımızda, Haliç bir kültür vadisi ve İstanbul için önemli bir suyolu. Çünkü suyoluyla ulaşabileceğiniz birçok kültür yapısının var olduğu ve doğru projelerle gelecekte daha da önemli olacak bir fonksiyonu tanımlıyoruz. Çünkü bu bölgede, birçok müze yapılıyor, sanat alanında birçok etkinlik görüyoruz. Bu tarz aktivitelerin insanlar için ne kadar önemli olduğunu, çevreyi ve bölgeyi nasıl değiştirdiğini, birçok insan grubunu bir araya nasıl getirdiğini görüyoruz. Şu an içinde bulunduğumuz binayı yaklaşık 2 yıldır, ?nasıl dönüştürülelim, nasıl yapalım?? diye üzerine çok kafa yorduk. Dünyanın çeşitli şehirlerinde benzeri yapıların dönüştürülerek çok farklı amaçlarla kullanıldığını görüyoruz. Burasını çok iyi bir örnek olarak düşündük. Burayı dönüştürürken, buradaki kültürün önemli katma değer katacağını düşündük. Yaklaşık 2 yıl önce iplikçi deposu olarak kullanılan bu sanayi binasını, sanat ve kültür merkezine dönüştürmeyi planladık. Kentsel dönüşümler önemli, ama binalar bazında da dönüşümlerin önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bir binanın doğru dönüştürülmesi bile, o bölgeyi dönüştürmek için sinyal olacaktır. Bu nedenle bir anda bütünsel bir adım atmak değil, bunun gibi daha basit adımlarla hem halkı, hem yatırımcıları bir araya getirmek daha önemli diye düşünüyorum. Ayrıca kentsel dönüşüm sürecinin, uzlaşmacı bir şekilde içinde neyi barındırdığını, insanlara neler katacağını çok iyi anlatmak gerekiyor? açıklamasında bulundu.
?İstanbul, yanlış imara açma kararları ile bu hale geldi?
Yahya Kemal?in meclis notlarında 1936?da İstanbul?un nüfusunun 900 bin kişi ve bu 900 bin kişinin yaşadığı çevredeki yeşil alan oranının ise yüzde 25.4 olarak yazıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Emin Binpınar, ?Yani İstanbul?un her 4 metrekaresinden 1 metrekaresi yeşil alandı. 1994 yılında geldiğimizde, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan zamanında, nüfus 6 milyon yeşil alan oranı da yüzde 1.5?ti. Ağaçlandırma faaliyetleri, hatta yurtdışından ağaç getirmeyle bile bu oranı yüzde 2?ye çıkaramadık. Neden bu hale geldik? Biz İstanbul?u planlarken, sanki Türkiye?de hiç plancı yokmuş gibi Fransa?dan Henri Frost adlı bir şehir plancısını getirdik. O?nun da yaptığı ilk iş, dünyanın da büyük ilgi gösterdiği Altın Boynuz Haliç ve etrafını sanayiye açmak oldu. Haliç?e sanayiyi açınca, sanayinin tüm atıkları Haliç?e boşaltıldı. Unkapanı Köprüsü?nden Yenikapı?ya olan hattı açan Henri Frost, 50?ye yakın tarihi yapıyı yok etti ve biz buna göz yumduk. Türkiye?nin en yoğun göç alan şehri olan İstanbul?da 1980?lerde çok zengin bir yaşamı barındıran Küçükçekmece Gölü?nün etrafını yapılaşmaya açtık ve şu an Küçükçekmece Gölü?nün bir damla suyunu kullanamıyoruz. Yani İstanbul?u aslında kendimiz bu hale getirdik? şeklinde konuştu.
?Devlet önce vatandaşı şımartmış, şimdi ?nasıl terbiye ederim? diye uğraşıyor?
?Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yıllar boyunca vatandaşını şımartmış. Şu anda ?vatandaşı nasıl terbiye ederim?? diye uğraşıyor? vurgusu da yapan Binpınar, ?Vatandaş, devlet arazisi üzerine konut yapıyor. Arazi ve tapu ona ait olmasa da devlet, ?1 dairene, 1 daire verelim? dediğinde, ?ben 3 daire isterim? diyebiliyor. Türkiye Devleti?nin, bu anlamda bir Hollanda kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum. Vatandaş devletten korkuyor gibi görünüyor. Ama diğer taraftan konutunu yapıyor, oy zamanı ?oy vermem? diyerek tehdit ediyor. Türkiye?de kentsel dönüşümü, 1999 depreminden sonra konuşamadık. Sadece hiçbir şeye yaramayan bir sürü konuşma yapıldı. Ne zaman ki Van Depremi oldu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok güçlü bir şekilde ?insanlarımız ölüyor ve her depremden sonra daha fazla para harcıyoruz, bu kentsel dönüşümü yapacağız? dedi. Hemen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kuruldu ve bakan olarak Türkiye?de 500 bin konut yapmış TOKİ?nin başkanı Erdoğan Bayraktar geldi. Vatandaş, kentsel dönüşüm konusunda ikna edilmeli, konu siyasi malzeme yapılmamalı, kentsel dönüşüm yapmayan belediyeler güç kaybedeceğini bilmeli? dedi.
Binpınar, ?1999 depreminden sonra, maalesef Türkiye lüzumsuz, anlamsız deprem tartışmaları yaptı. Vatandaşın müdahale etmesi mümkün değil depreme. Van Depremi, üzücü bir olay, ama kentsel dönüşüm adına bir şanstır. Politikacıların ve STK?ların, çok ucuz tartışmalara girmemeleri, sadece karşı çıkmak için karşı çıkmamaları gerekiyor. Tartışma olsun, fikirler belirtilsin ama yapıcı olunsun? çağrısında bulundu.
?Dünyayı önümüzdeki 20 yılda ?kentleşme? ve ?orta sınıfın yükselişi? şekillendirecek?
İnşaat sektörünün, ekonominin sürükleyici sektörlerinden biri olduğuna dikkat çeken Hakan Güldağ, ?Ama inşaat sektörü, sadece ekonominin değil, siyasetin de lokomotif sektörü. Türkiye?de ne zaman bir büyüme olsa orada inşaat sektörü ile ilgili gelişmeler oluyor. Bu sadece Türkiye ile ilgili bir dinamik değil, dünyadan da kaynaklanan bir dinamik olarak kendini gösteriyor. Coca-Cola?nın başında bir Türk olan Muhtar Kent var ve onlar tüm dünyaya yönelik iş yaptıkları için, tüm trendleri yakından takip ediyorlar. Dünyayı önümüzdeki 20 yılda şekillendirecek 5 trendden 2?si direk olarak bu konuyla ilgili. Bunlardan biri kentleşme. Dünyada her yıl Türkiye nüfusu kadar insan şehirlere göç ediyor. Bu kentleşme hareketi, gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. İkincisi de orta sınıfın yükselmesi. Tüm dünyada, kentleşmeye bağlı olarak, çok hızlı bir şekilde orta sınıf yükselişi yaşanıyor. Bu da, çok önemli bir dinamik oluşturuyor. Bütün bunlara deprem konusunu da eklediğimizde, kentsel dönüşümün çok önemli bir konu olduğu ortaya çıkıyor. Kalkınma açısından çok önemli bir yere sahip? dedi.
?Dönüşümün finansmanı da masaya yatırılmalı?
Konuya finansal açıdan da yaklaşan Güldağ, ?Bugünkü sinyaller, kentsel dönüşüme hazırlıklı olduğumuzu göstermiyor. 400 milyar dolarlık veya TL?lik – ki bunu da tam olarak netleştiremedik – bir kentsel dönüşümden bahsediyoruz. Bunun 100 milyar doları, sadece İstanbul için konuşuluyor. Bunun finansmanını kim sağlayacak? ?Bu konuda da bazı adımların atılması gerekiyor? diye düşünüyorum. Bu işi özel sektör mü yapacak? İlk başta böyle hava verildi. Ardından devletin atacağı adımlardan bahsedildi. Son tartışmalarda da, vatandaşın bu sürece katılacağı konuşuldu. Bir şeyler yapılacak, ama bir şeyler de yıkılacak. Bu yapılma ve yıkılma sırasında vatandaş, haklı olarak bunun ekonomik yükünün nerede olduğunu görmek istiyor. Türkiye?nin GSMH?si geçen yıl 795 milyar dolar olarak gerçekleşti. 400 milyar dolarlık bir kentsel dönüşümü konuştuğumuzda, bunun finansmanının çok önemli bir yere sahip olduğunu ve bu konunun masaya yatırılması gerektiğini düşünüyorum. Kentsel dönüşüm süreci çok iyi yönetilmeli. Çünkü baktığınızda, kentsel dönüşüm bir müdahale. O zaman bunu, insanları mağdur etmeyecek şekilde, belki bazı yerlerde bir yerden başka yere insanları nakletmekle kalmayacak şekilde, Türkiye?ye çıta yükseltecek bir proje gerçekleştirirken, insanların da bundan mutlu olması sağlanmalı diye düşünüyorum? şeklinde konuştu.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.