Ernst & Young tarafından açıklanan ?European Banking Barometer? (Avrupa Bankacılık Barometresi) raporuna göre; Konsolidasyon baskısı, menkul kıymet ticaretine ilişkin endişeler ile sermaye ve likidite kuralları bankaları aşırı temkinli davranmak zorunda bırakıyor. 50 tanesi Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Nordik ülkeleri, Polonya, İspanya ve İngiltere?den olmak üzere, Avrupa genelindeki toplam 500 bankanın katılımıyla yürütülen anket, sermayelerini güçlendirmeleri istenen bankaların belli başlı tüm endüstrilerde ciddi boyutlara tırmanan temerrüt riskleri yüzünden açtıkları kredileri kısarak fiilen ?diyet? yapmaya zorlandığını ortaya koyuyor. Türk bankacılık sektörü için ise Ernst & Young Denetim Bölümü Finansal Hizmetler Sektörü Lideri Selim Elhadef, küresel bazda değerlendirildiğinde G20 ülkeleri arasında Türk bankacılık sektörünün en yüksek karlılık oranına sahip ülkeler arasında yer aldığını vurguluyor.
Ernst & Young tarafından yayımlanan ?European Banking Barometer? (Avrupa Bankacılık Barometresi) başlıklı rapora göre, makroekonomik baskıların ağırlaşması ve yeni yasal düzenlemelerin bilançolara bir kez daha darbe vurması üzerine, bankalar ?kendilerine çeki düzen vermeye? odaklanıyor. Rapora göre; bankalar Avrupa?da tüm büyük sektörlerde temerrütlerin artacağını öngörüyor.
Bankacılık barometresi anketi ? 50 tanesi Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Nordik ülkeleri, Polonya, İspanya ve İngiltere?den olmak üzere, Avrupa genelindeki toplam 500 bankanın katılımıyla yürütüldü. Ernst & Young?ın Avrupa, Ortadoğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Bankacılık ve Sermaye Piyasaları Lideri Marcel Van Loo bu konuda şunları söylüyor: ?Bankacılar fiilen ?diyet? yapmaya zorlanıyorlar; bir yandan sermayelerini güçlendirmeleri isteniyor, öte yandan makroekonominin istikrarsız seyrinden yara alıyorlar ve belli başlı tüm endüstrilerde ciddi boyutlara tırmanan temerrüt riskleri yüzünden açtıkları kredileri kısıyorlar. Müşteri mevduat hesaplarındaki artışın ve Avrupa Merkez Bankası?nın müdahalesinin bankaların likidite pozisyonlarını olumlu etkilediğini görüyoruz, ancak sermaye yükümlülüklerinin artması borç verme politikalarının gevşetilmesini engelleyecektir. Bankalar bu durumun reel sektör üzerindeki etkisinden kaygı duymaktadırlar.?
Reel sektörde temerrütler artacak
Avrupa?daki bankalar reel sektörde temerrütlerin artacağını öngörüyorlar. Özellikle inşaat sektöründen endişe duyuluyor; bankaların yaklaşık yarısı (yüzde 46) bu sektörde temerrütlerin artacağını tahmin ediyor. İnşaatın ardından otomotiv, ticari emlak, hizmet ve taşımacılık sektörleri geliyor. Bankaların yaklaşık yüzde 38?i bu sektörlerde temerrütlerin artacağı görüşünde. Kimya, ilaç ve kamu hizmetleri en sağlıklı sektörler olarak sıralanmış, ancak Avrupa?daki bankalar bu sektörlerde de temerrüt riskinin artacağını öngörüyor.
Başta emlak ve inşaat sektörleri için refinansman imkânları zorlaşacak
Son gelişmeler bankaların tüm endüstriler için borç verme politikalarını sıkılaştırmak zorunda kalacağı bir döneme işaret ediyor. Bankaların genelde temerrütlerin artacağını öngördükleri sektörlerde ? emlak, inşaat, hizmetler, taşımacılık ve altyapı ? borç verme politikalarını sıkılaştıracakları öngörülüyor.
Kredi daralmasından en çok etkilenecek olan sektörlerin ticari emlak ve inşaat olacağı tahmin edilmekte; bankaların yüzde 40?ı bu sektörlerde daha sıkı bir politika uygulayacaklarını öngörüyorlar. Öte yandan bu tahmin Avrupa genelinde değişkenlik göstermekte; Polonya ve Nordik ülkelerindeki bankaların yüzde 61?inin ticari emlak sektörüne daha sıkı bir kredi politikası uygulayacaklarını öngörmelerine karşın, Almanya ve İngiltere?deki bankaların yaklaşık yüzde 75?i politikalarını sıkılaştırmayı öngörmüyor.
Ernst & Young?ın Global Bankacılık ve Sermaye Piyasaları Grubu Direktörü Steven Lewis bu durumu şöyle yorumluyor:
?Ticari emlak sektörüne açılan krediler uzun zamandır bankacılık sektörü için bir baskı noktasıydı, ancak etkilenme hızı Avrupa genelinde farklılık gösteriyor. İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde son 2 yıldır uygulanan temkinli politikaların şimdi Avrupa geneline yayıldığını görüyoruz.?
Sermaye maliyetlerindeki artış reel sektöre aktarılabilecek mi?
Avrupa?daki bankaların yüzde 44?ü Basel III?ün reel sektöre açılacak kredilerin daralmasına yol açacağını öngörüyor; özellikle Avusturya?da (yüzde 74) ve Almanya?da (yüzde 63) bu daralmadan endişe duyuluyor. Bankaların yüzde 67?si (Avusturya?daki bankaların yüzde 94?ü, Nordik ülkelerindekilerin yüzde 85?i, Polonya?dakilerin yüzde 80?i) Basel III?ün müşterilerin kredi maliyetlerini artıracağını öngörüyor. Öte yandan bankalar tüm maliyeti müşterilere aktarabileceklerini tahmin etmiyor. Öyle ki yüzde 45?i Basel III?ün bankaların kârlılıklarını olumsuz etkileyeceğini düşünüyor.
S.Lewis?in ifade ettiği gibi, ?Bankaların yüzde 41?inin mevduatın artacağını öngörmelerine rağmen, makroekonomik belirsizlikler, toptan fonlama baskıları ile sermaye ve likidite kısıtları nedeniyle toplam kredi hacmi daralacak; bankaların ve borç verdikleri kişi ve işletmelerin kredi maliyetleri yükselecektir.?
Bankalar kendilerine çeki düzen vermeye öncelik verdikleri için büyük projeler bekliyor
Bankaların bu yıl için en önemli 3 önceliği risk yönetimi, Basel III ve zorunlu olmayan harcamaların kısılması olarak görülüyor. Ardından toplam maliyetin düşürülmesi ve süreçlerin iyileştirilmesi geliyor. Off-shoring ve yeni pazarlar geliştirme ise öncelikler listesinin en altlarında yer alıyor. Ürün yönetiminin yeniden değerlendirilmesi, yeniden yapılanma/yeni iş kolları kurma, varlıkları elden çıkarma veya yeni ücret/fayda sistemleri gibi büyük projeler listenin orta sıralarında yer alıyor.
Lewis?in ifadesiyle: ?Avrupa?daki bankalar en büyük öncelikleri olarak maliyetleri, risk yönetimini ve mevzuatı sıralamışlardır. Euro Bölgesi?ndeki problemler düşünüldüğünde, bu hiç de şaşırtıcı bir sıralama değildir. Tüm ülkelerdeki bankalarda proaktif bir yaklaşımla stratejik büyüme projeleri geliştirmeye değil, problem çözmeye ve reaktif bir yaklaşımla olaylar karşısında önlem almaya odaklanılmaktadır.?
Konsolidasyon baskısı hissediliyor
Rapora göre bankaların yarısından çoğu önümüzdeki 6 ay içinde konsolidasyon baskısının artacağına inanıyor. Öte yandan bu oran İngiltere?de ancak yüzde 24 seviyesinde kalıyor. Özellikle Avusturya ve İspanya?daki bankalar bu baskıyı çok daha yoğun hissediyor (yaklaşık yüzde 75). Alman bankaları da orta/uzun vadede bu baskıyı yoğun olarak hissediyor (yüzde 74).
Lewis?in ifadesiyle: ?Bankacılık sektörünün nispeten ?dağınık? bir yapıda olduğu ülkelerde önümüzdeki 6 ay boyunca konsolidasyon baskısı şüphesiz çok daha yoğun olacak, çünkü niş bir alan yaratamayan küçük oyuncular giderek daha çok sermaye yoğun olan bu sektörde faaliyet göstermekte zorlanacaklardır. Bankaların yüzde 25?inin gelecek 6 ay içinde varlık satışlarının artacağını öngörmesi de bu yönde baskı yaşandığının diğer bir kanıtıdır.?
Bankalar en çok menkul kıymet ticaretinden kaygı duyuyorlar
Bankalar en çok menkul kıymet ticareti konusundan kaygı duymakta; yüzde 30?u bu alanda olumsuz gelişmelerin yaşanacağını tahmin ediyor.
Lewis sözlerine şöyle son veriyor: ?Çeşitli regülasyon değişikliklerine maruz kalan ve ?Finansal İşlem Vergisi? tehdidini yaşayan Avrupa bankalarının menkul kıymet işlerinden kaygı duymaları hiç de sürpriz değildir. Sektörde kârlar daraldıkça, ölçek ve verimlilik çok daha fazla önem kazanacaktır.?
Türk ekonomi yönetiminin dış kaynaklı kriz tedbirleri…
Ernst & Young Denetim Bölümü Finansal Hizmetler Sektörü Lideri Selim Elhadef, açıklanan bu rapora ilişkin şunları söyledi;
?Elbette ki Avrupa?da ciddi finansal problemler yaşanırken Türkiye?deki ekonomi yönetimi yurtdışı kaynaklı bu krizde ekonomiye ve bankacılık sektörüne yönelik bir dizi kararlar almış bulunuyor. Para politikasında bazı değişikliklere gidilmesi, Para Politikası Kurulunun politika faizlerini yeniden düzenlemesi, kredi hacmi büyümesinin sınırlandırılması ve özellikle tüketici kredilerine yönelik özel tedbirler alınması, zorunlu karşılık oranlarının önce artırılması, sonra düşürülmesi ve karşılıklar içinde yabancı para ve altının paylarının belirlenmesi gibi önlemler bunlardan bazıları.
Türkiye için karamsar bir tablo olmadığını ifade eden Elhadef, Türk bankacılık sektörünün sağlam ve kaliteli bir sermaye yapısına sahip olduğunu, halihazırda sistemdeki takipteki krediler oranlarının düşük olduğunu ve küresel bazda değerlendirildiğinde G20 ülkeleri arasında Türk bankacılık sektörünün en yüksek karlılık oranına sahip ülkeler arasında yer aldığını vurguladı ve Avrupa?da yaşanan durgunluğun ve ülkemizde önümüzdeki aylarda yürürlüğe girmesi beklenen Basel II?nin etkilerinin sınırlı düzeyde kalmasını beklediğini ifade etti.
Avrupa bankalarının 2012 yılı için beklentileri farklı
Mevcut performanslarından en çok kaygı duyan ve 2012?nin ilk yarısı için en karamsar tahminlerde bulunanlar Avusturya, Alman ve İspanyol bankaları. Sadece Polonya?daki bankalar toplu olarak mevcut performanslarından memnun. 2012?nin ilk yarısı için en iyimser tahminlerde bulunanlar ise Hollanda ve Polonya bankaları oldu.
Marcel Van Loo ise şöyle ifade ediyor: ?Avrupa?daki bankaları en çok makroekonomik faktörler olumsuz etkilemektedir. Bankalarının geleceği en karamsar gördüğü ülkeler, bankacılık sektöründe ağır bir konsolidasyon baskısı yaşanan ve yeni düzenlemelerin etkileri ile ülke borcu ödemelerinde temerrüde düşülmesinin etkilerinin en yüksek öngörüldüğü ülkelerdir. Borç verme politikaları ve çalışan sayısı gibi bankaların daha çok kontrol sahibi oldukları faktörlerin genel ?güven derecelendirmesinde? pek etkili olmadığı görülmektedir.?
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.