Mark Zuckerberg 1984?de New York?ta değil de, İstanbul?da doğmuş olsaydı ve bu topraklarda yaşasaydı bugün ne yapıyor olurdu? Aynı zekâ, aynı beden, tek farkı Türk olması, Türkiye?de yaşaması. Sizce sonuç ne olurdu? Bence en yüksek beş ihtimal şöyle:
Facebook klonu (çakması) bir iş modelini Türkiye?de pazarlayıp, 10-15 milyon dolarlık bir servetle Türkiye?nin en parlak internet girişimcileri arasına girebilirdi.
Eğer varlıklı bir aileden geliyor ve bağlantıları da kuvvetliyse, Fenerbahçe?ye yönetici olabilirdi.
Üniversite okumak için ABD?ye gider, orada girişimcilik adına bir şeyler yapar, ama nihayetinde Milli Eğitim Bakanlığı tornasından çıktığı için bir noktaya kadar başarılı olabilirdi.
Üniversite sınavına hazırlanıp, Türkiye?de üniversitelerden birinde bilgisayar mühendisliği okuyup, teknoparklardaki yazılım şirketlerinden birinin parlak çalışanlarından biri olabilirdi.
ÖSS[1]?ye hazırlanırken motorunu yakıp, vasat bir kariyer ve vasat bir hayat sahibi olabilirdi.
İhtimaller elbette sınırsız. Ama kesin olan şu: Mark Zuckerberg Türkiye?de yaşasaydı bu ölçekte bir girişimcilik ve yenilikçilik hikayesine imza atamazdı. Eğer buna katılmıyorsanız, bizim ülkemizde, tamamen kendi tırnaklarıyla, 20?li yaşlarında milyar dolarlık değer yaratan bir başarı hikayesi bulmaya çalışın.
Peki neden bizim topraklarımız bir Mark Zuckerberg çıkaramıyor? Bunun nedeni girişimcilik ve yenilikçilik eko-sistemimizin eksikleriyle açıklanabilir. Sorun insanlarımızda değil, insanlarımızın içinde yaşadıkları sistemde. Facebook?un hikayesine bakarak, bizde olmayanı veya defolu olanı üç başlık altında özetleyebiliriz:
Yetenek ve beceriler. Mark Zuckerberg, bir yandan bilgisayar mühendisliği okurken, bir yandan da psikoloji alanında derinleşebilmesini sağlayan bir eğitim aldı. Facebook da aslında bu iki disiplinin kesişebilmesiyle çıktı. Dünyadaki birçok yenilik de farklı disiplinlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor. Bizim sistemimiz ise farklı insanları ne kadar bir araya getirebiliyor, böyle yetenekleri ne kadar ortaya çıkarabiliyor emin değilim. Hadi çıkardı diyelim. Daha sonra, parlak bir fikir, şirketleşme aşamasına girdiği zaman, onu taşıyabilecek insan kaynağını, dünyadaki gelişmeleri takip eden, araştırma ? geliştirme yapabilecek gençleri ne düzeyde yetiştiriyoruz? Bunları yapabilmek için en temel ön koşul olan İngilizce?yi ne kadar öğretebiliyoruz?[2]
Finansmana erişim ve lokasyon. Zuckerberg, Harvard?da fikri pişirdikten sonra, stratejik bir karar verip okulunu bıraktı ve şirketini büyütebileceği Silikon Vadisi?ne taşındı. Burada hem finansman kaynaklarına hem de şirketinin sağlıklı büyümesini sağlayacak stratejik ortaklara, bağlantılara ve de insan kaynağına ulaştı. Bizim topraklarımızda ise böyle bir mekân henüz oluşmadı. İstanbul, girişim sermayesi açısından son zamanlarda zenginleşse de, Silikon Vadisi?nin imkânlarına ve derinliğine ulaşabilir mi emin değilim. Belki İzmir coğrafi imkânları açısından bu gibi girişimlere daya uygun bir lokasyon olurdu ama maalesef Türkiye yıllardır İzmir?in yenilikçi kapasitesini arttırmak için hiçbir yatırım yapmadı. Ankara?nın teknokentleri fena değil ama kaldırımları olmadığı için parlak gençleri ne kadar çekebilir bilmiyorum.[3]
Kurumsal altyapı ve yasal çerçeve. Zuckerberg?in sahip olduğuna benzer bir kurumsal altyapının Türkiye?de olmaması da büyük eksiklik. Fikri mülkiyet haklarından, uyuşmazlık çözüm mekanizmalarına ve mahkemelerin kapasitesine/kalitesine kadar pek çok şeyin eksikliğinden bahsedilebilir. Örneğin, Facebook?un kuruluş aşamasında, Zuckerberg önemli bir ihtilaf ile karşı karşıya kaldı, hatta büyük ölçüde doğru olan, fikir hırsızlığı ile suçlandı. Ancak bu ihtilafı çözebilecek, karşı tarafla (Winklevoss Kardeşler) uzlaşabilmesini sağlayacak bir kurumsal altyapı içinde şirketini büyütebildi.[4] Bizde ise böyle bir durumda akıbeti ne olurdu tam kestiremiyorum. En iyi ihtimalle yaşamına ?Topal Mark? olarak devam ederdi.
Sonuç yerine ise, izninizle birkaç soruyla bitireyim, yoksa içimde kalacak. Ekosistemimizdeki çarpıklıkları anlamak için belki bu sorulardan başlayabiliriz: Neden bizim ülkemizde en başarılı internet girişimcilik hikâyelerinde, yeni bir fikir göremiyoruz da, sadece ve sadece yurtdışında başarılı olmuş iş modellerinin Türkiye?ye uyarlanmasını (klonlaştırılmasını veya lokalize edilmesini) görüyoruz? Bu sadece internet âlemine de mahsus değil. Neden Türkiye?nin en başarılı televizyon yapımcıları yeni bir fikir geliştirmek yerine, sadece yurtdışında başarılı olan formatları Türkiye?ye getirerek para kazanıyorlar? Neden Türkiye?nin en orijinal televizyon programları sadece Flash TV?de yayınlanıyor? Neden Fenerbahçe altyapısı yıllardır Alex gibi bir yıldız yetiştiremedi?
Kısacası, Ankara?nın ekolojik sisteminde nasıl kaplanlar ve zebralar yaşayamıyor ancak kediler ve keçiler yaşayabiliyorsa, ülkemizin girişimcilik ve yenilikçilik eko-sisteminde de Mark Zuckerberg, Steve Jobs, Bill Gates gibiler yaşayamıyor. Ekolojimizi değiştiremeyiz ama ekonomik yapımızı değiştirebiliriz.
Gelecekte bu topraklarda nasıl nesiller olacak bilemiyorum ama ekonomik hedeflerimize ulaşmak açısından biraz da yenilikçi nesiller yetiştirmeye çabalasak ve uygun ortamı yaratsak hiç fena olmazdı.
[1] Benim zamanımda ÖSS derdik de şimdi ne diyorlar tam emin olamadım sistem sürekli değiştiği için. LGS, LYS, YGS, ÖSYM-GY! gibi garip kısaltmalar var galiba.
[2] http://www.tepav.org.tr/en/haberler/s/2537
[3] http://www.tepav.org.tr/tr/kose-yazisi-tepav/s/2890
[4] Eğer seyretmediyseniz mutlaka görün derim: ?The Social Network? http://www.imdb.com/title/tt1285016/
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.