Son yıllarda ülkemizin göz kamaştıran büyüme performansı, ileriye yönelik iddialı hedeflere odaklanmasına vesile olmuştur. Bu hedeflere ulaşmak için de kaliteli ve uzmanlaşmış beşeri sermaye ihtiyacı apaçık ortadır. MÜSİAD olarak yıllardır üstüne basa basa dile getirdiğimiz gibi önce siyasi istikrarın devam etmesi, ardından demokraside ve ekonomide elde edilen kazanımların sürdürülebilmesi için başta eğitim reformu olmak üzere, yargı ve kamu yönetimi reformlarının da tamamlanması gerekmektedir.

Dünyanın ilk on büyük ekonomisi içinde yer alabilmek için rekabet şartlarının zorlaştığı bir ortamda rakiplerimizden daha hızlı, daha verimli ve daha üretken çalışmak durumunda olduğumuz ortadır. Kaldı ki teknoloji üretebilmek adına da mutlaka altyapı düzenlemelerine ihtiyacımız vardır. Bu bağlamda hem vatandaşlarımızın hem de işletmelerimizin çok daha fazla bir donanıma sahip olmaları gerekmektedir. 2023 hedeflerinin nasıl gerçekleştirileceğinin tartışıldığı bir ortamda, bugün atılacak adımların ancak 15 yıl, 20 yıl sonrasının yöneticilerinin yetiştirilmesine imkan sağlayacağı düşünüldüğünde, gençlerimizi yaratıcılıktan uzak, akranlarıyla yarış etmek zorunda bırakan bugünkü eğitim ortamının geliştirilmesine yönelik reformlarda geç bile kalındığını söyleyebiliriz.

Maalesef eğitim sistemimizde yaklaşık 15 yıl önce uygulamaya konulan 8 yıllık kesintisiz eğitim modeli ve ardından icat edilen katsayı eşitsizliği, iş dünyasında yeteri kadar tahribata sebep olmuştur. Konuyla ilgili daha önce birçok kereler, 8 yıllık kesintisiz eğitimin ortaya çıkaracağı sorunları dile getirmiş ve 5+3 kesintili ve zorunlu eğitim modelini önermiş olan Derneğimiz, kaybedilen 15 yıllık zaman sürecinde haklı çıkmaktan üzüntü duymaktadır. Gelinen bu noktada, 8 yıllık kesintisiz eğitim ve katsayı eşitsizliğinde de ısrar edenler, bu sistemin ülkemizi, mesleki eğitim konusunda ne kadar geriye götürdüğünü herhalde görmezden gelemezler.

Ayrıca, bu modelin, farklı gelişim süreçlerine ve geniş yaş aralığına sahip çocukları aynı mekânda aynı yönetim modeli ile eğitime tabi tutmasının, bir çok pedagojik ve yönetsel sakıncalara neden olduğu istatistiklerle ve raporlarla da ortaya konmuştur. Kaldı ki mevcut sistemin, çocukların yeteneklerini erken yaşta tespit etmek ve doğru yönlendirme yapmak konusunda da yetersizliği hem hizmet alanlar hem de hizmet verenler tarafından teşhis edilen ortak bir eksikliktir.

Dolayısıyla büyümekte olan bir ekonominin en büyük ihtiyacının çağın gerekliliğini yakalamış nitelikli insan gücü olduğu gerçeği ile hareketle, ülkemizin sanayisi, kaliteli bir meslek eğitim sistemini acil olarak beklemektedirler. Aynı zamanda, eğitim sistemimizi öğrencilerimizin zekâlarını kullanabileceği ve kabiliyetlerini, becerilerini geliştirebileceği bir şekle dönüştürmek hepimizin ortak arzusu olmalıdır. Bu bağlamda, meslek liselerimizi de Türkiye’nin kalkınmasındaki taşıdığı öneme göre yeniden şekillendirmeliyiz.

Bu bağlamda, dünya ülkelerinin pedagojik verilere dayanarak oluşturdukları yaş aralıkları üzerinden bir eğitim modeline yöneldikleri bir dönemde, ülkemizde de 12 yıla çıkması önerilen kesintili ve esnek zorunlu eğitim yaklaşımının kaliteyi artıcı ancak gecikmiş önemli bir adım olacağına inanıyoruz.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın