> Mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı,
> Teknoloji ve bilginin serbest dolaşımı,
> Sermayenin ve fonların serbest dolaşımı,
> Emeğin serbest dolaşmaması olarak sıralanabilir.
Küreselleşmenin başlamasından sonra zaman içinde ilk üç konuda hızlı ve yaygın uygulamalar gerçekleştirildi, emeğin dolaşımı alanında ise göçlerden kaynaklanan sorunların etkileri ülkelerin sınırları içinde kaldı ve göç konusunun uluslararası alana yansıması sınırlı kaldı.
Küreselleşme, dünyada mal, hizmet ve teknoloji piyasalarında ülkeler arasında beklenmedik ölçüde ve karşılıklı bağımlılık yarattı. Bu bağımlılık; meydana gelen her değişimin tüm ülkeleri ve sistemi az veya çok etkilemesine yol açıyor. Küreselleşme ayrıca ticari bağlantıların yol açtığı ülkeler arası sermaye ve fon hareketlerini de hızla arttırdı.
Ticaretten büyük gelirler elde edilmesine yol açmış olan küreselleşme çok sayıda insanın hayat seviyesini yükseltti, milyonlarca insanı fakirlikten kurtardı . Küreselleşmenin yarattığı gelir artışı ve artan ekonomik faaliyet ortamında gelişen spekülasyon gelirleri de büyük fonlar yarattı.
1990?larda bir grup gelişmekte olan ülke aşırı altyapı yatırımı yaparak ve sınaî kapasitelerini arttırarak 1982 – 2008 döneminde ortalama yüzde 7 kalkınma hızına ulaşabildiler. Bu dönemde söz konusu ülkelerin kısa vadeli sermaye hareketlerine aşırı bağlanmalarından kaynaklanan Asya krizi, fonların geri gitmesi halinde elde mevcut rezervlerin yetersiz kalacağının fark edilmesine yol açtı. Sonuçta birçok Asya ülkesi gelecek krizlere karşı önlem olmak üzere sermaye kontrollerini sıkılaştırdı ve döviz rezervlerini arttırma ihtiyacını hissetti.
Bu ülkelerde finansman sisteminin eldeki kaynakları yatırıma yöneltmede yetersiz kalması sonucu tasarruflar dolara bağlı varlıklar şeklinde tutulmaya başlandı. Asya ülkelerinin tasarruf fazlası 2000 yılında 798 milyar dolar ile ABD?nin cari açığı düzeyinde idi.
Kısaca geçen yıllarda özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve rekabet gücü yüksek bazı ülkelerde büyük tasarruflar ortaya çıkarak bu ülkelerde yüksek cari hesap fazlaları oluşmasına yol açtı.
İktisat kurallarına göre kapalı bir ekonomide iç yatırım ve tasarruf tanım gereği birbirine eşittir. Dünya tek bir ekonomi olarak düşünüldüğünde dünyada da kural gereği toplam yatırım tasarruf dengesinin sağlanması gerektiği sonucuna varılıyor.
Bazı ülkelerin aşırı tasarruf etmeleri, yeterince tüketmemeleri ve böylece cari hesap fazlası vermeleri, diğer ülkelerin ise cari açık vermeleri koşulunda dengenin sağlanması ancak iyi işleyen bir dünya finans sisteminin varlığı ve fon akımlarını yönlendirmesi yolu ile gerçekleşebilir. Oysa dünya finans sistemi henüz bu konudaki gelişmeleri kontrol edip yönetebilecek bir yapı ve kapasiteye sahip değildir.
Kurgulanan küreselleşmede finans sisteminin kırılganlığı yanında gözden kaçan ve çözüm getirilmeyen ikinci nokta emek dolaşımı oldu.
Küreselleşmenin kısa dönemde yol açtığı ilk etki gelişmiş ülkelerde artan ticari ilişkilere ve ihracata bağlı olarak emek arzının ve istihdamın yükselmesi oldu. Ancak yeni dünya düzeni, büyük bir işsiz yığınına sahip gelişmekte olan ekonomilerdeki emeğe, önceden öngörülmeyen kanallardan gelişmiş ülkelerle rekabet kapısını açtı.
Ülkeler arasında gerek miktar gerekse kalite açısından farklılıklar bulunan emek faktörünün ülkeler arasında dolaşımı zaman içinde farklı biçimlerde ve hızla gelişti. Şöyle ki:
Küreselleşmede sermaye teknoloji ve mallar serbest dolaşırken emeğin serbest dolaşımına konan sınırlamalar sonucu emek yoğun sanayi kademeli olarak emek avantajı olan ülkelere kaydı.
Her malın içeriğinde kaliteli ve kalitesiz değişik oranlarda içerilmiş emek bulunduğundan uluslararası dolaşıma giren her mal ve hizmet bünyesinde taşımakta olduğu emeğin de dolaylı yoldan uluslararası dolaşıma girmesine yol açdı Bu aşamada ucuz emeğe sahip olan ülkeler dış pazarlarındaki emek yoğun sektörlerde giderek hâkim duruma geçmişlerdir.
Bu yolla oluşan rekabetle karşılaşan gelişmiş ülkeler önce fason üretim yolu ile kendi üretimlerinin içerdiği yüksek maliyeti azaltarak rekabetçi bir düzeyde kalmaya çalışmışlar, bir sonraki aşamada ve bu yöntemin etkisiz olduğu sektörlerde üretimi gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu elverişli yerlere taşımışlardır.
Gelişmiş ülkeler son iki aşamada üretimle ilgili teknolojik bilgilerini ve yönetim teknolojilerini bir ölçüde gelişmekte olan ülkelerle paylaşmaya razı olmak zorunda kalmışlardır.
Başlangıçta kalitesiz emek alanında oluşan emek şoku zaman içinde hızla kaliteli emek yoğun ürünlere ve hizmetlere yayıldı emeğin bu dolaylı hareketi dünya ekonomisinde var olan dengeyi bozmuş ve küreselleşmenin aksamasına ve bir yol ayrımına gelmesine yol açtı.
Bu süreçte Çin ve bir ölçüde Hindistan bol eğitimli emek arzına sahip ülkeler olarak ve ekonomik bölgelerde oluşturdukları çok iyi altyapıyı kullanarak gelişmeden en çok yararlanan ülkeler olmuşlardır. Bu ülkelerin nüfusunun yüzde 10’unun kaliteli emek olması halinde ulaşacağı arz düzeyinin ABD?nin toplam işgücü düzeyinde olacağını söylemek emek piyasasında doğan sorunun boyutları hakkında yeterli fikir verebilir.
1930 krizinde dünya ekonomisi, ülkeler korumacılığa yöneldikleri için büyük yıkıma uğramıştı. Yaşadığımız krizde ise geçmişten ders alınmış, problem çıktığında ülkeler korumacılığa yönelmemiş, böylece krizin daha da büyümesi engellenebildi.
Buna ek olarak canlandırma paketleri ve ucuz para sağlanarak uluslararası sistemin çökmesi önlenmiş, uluslararası düzeyde IMF ye destek arttırılarak bu kuruluşun geliştirdiği çözümler desteklendi.
Bugünkü dünya ekonomik yapısı içerisinde sermaye akımları en çok kar edecekleri bölgelere gitmekte, küresel finans ve hukuk sistemi bu düzeyde fon akımlarını ve onların yol açmakta olduğu sorunları önleyemiyor.
Ayrıca IMF gibi uluslararası kurumların yetersizliği, rezerv para basarak ekonomik krizi önleme olanaklarının ortadan kalkmış bulunması, dünya ekonomisinin sağlıklı gidişini sağlamak ve krizleri önlemek için etkin bir küresel yönetim sistemi oluşturulmasına olan ihtiyaç bugün her zamankinden daha fazladır.
Kısaca, yaşanmakta olan krizin temelinde, AB, ABD ve diğer gelişmiş ekonomilerin küreselleşmenin yol açtığı emek şoku nedeni ile rekabet güçlerini bir ölçüde kaybetmiş olmaları yatıyor. Bu ülkeler artık tüketimlerini kısıp yatırım ve tasarruflarını arttırmak zorundadırlar. Dünyada dolaşan sermayenin gelişmekte olan ülkelere yönelerek oralarda hayat seviyelerini yükseltmesi gerekiyor.
Öte yandan yaşanmakta olan finansal krizin çözümü ön planda olsa da, uzun yıllardır devam eden dünya gıda krizi ile petrolde spekülasyon nedeni ile oluşan yüksek fiyatların yarattığı sorunlar varlıklarını devam ettirmekte ve çözüm bekliyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.