İşyeri yönetiminin, değişen çevresi, eski ve bildik varsayımlar üzerine kurulu “zihni modelleri” sürekli gözden geçirmeyi gerektiriyor. Varsayımların sorgulanması ve yeni zihni modellerle geleceğin inşa edilmesinde net bilgi ihtiyacımızın birinci adımını “kendini tanıma”, ikinci adımını “üretim alanının yapısal ve ekonomik özelliklerini” kavrama oluşturuyor.
Projelere “yeniden yapılanma” adı verildiği halde, çalışmalar yapılırken “yapının ne olduğu” gerektiği gibi tartışılmadan, yapı bileşenleri ve bağlamları analiz edilmeden yola çıkılıyor; eksiklik içeren işler yapılıyor; ortaya çıkan çalışmalar, İsa’yı da Musa’yı da memnun etmiyor. Kısa bir süre sonra yeniden yapılanma çalışması yeniden gündemin ilk sıralarında yerini alıyor.
“Kendini tanıma” fiziki sermaye, insan kaynağı ve teknolojiyi etkin kullanabilmenin gerek şartlarından biridir. İş alanımızın “yapısal ve ekonomik özelliklerinin” kavranması da bir diğer gerek şartı oluşturur. Böyle bir yaklaşımla, önce “yapı bileşenleri” nin ne olduğu üzerinde duracağız. İkinci adımda, yapı bileşenlerin “sabit ve değişken giderleri” belirleme ve “kar sıfır noktası” analizlerindeki etkisine değineceğiz. Üçüncü adım da “ürün ve üretim metotlarının” fiyat-maliyet dengelerini etkilemesi bağlamında nasıl bir yapı özelliği olduğu tartışacağız. Dördüncü adımı, üretim alanının girdi aldığı ve girdi verdiği sektörlerle bağlantılarını, bağlamların “işi yönetmede” çizdiği sınırları irdeleyeceğiz. Beşinci ve son adımda, her üretim alanının hatta her işletmenin bütün bileşen ve bağlamlarını analiz ettiğimizde, yapısal ve ekonomik özelliklerin alışkanlıkla yönetim anlayışını, analizle yönetim anlayışına taşımada etkili araçlar olduğunu kanıtlamaya çabalayacağız.
Yapıyı nasıl ele alalım?
Bir kuruluşun “yeniden yapılandırması” için yola çıkıyorsanız; “yapı özellikleri” hakkında zihniniz net olmalı. Üretim alanlarınızın “yapısal özelliği” konusunda yeterli bilginiz, net bir fikriniz yoksa, danışmanlar yeterli olamaz. Danışmanlar rehberlik edebilir, genel eğilimleri sizden daha iyi izleyebilir, dünyanın başka yerlerinde kuruluşların nasıl yapılandıkları hakkında bilgileri sizden önde olabilir ama, her kurum ve kuruluşta “kendine özgü yapıyı” genel eğilimlere uyumlu hale getirme, öncelikle kuruluşu yönetenlerin sorumluluğudur.
Bir yeniden yapılanma çalışmasında, kuruluşun yetkileri “yapısal ve ekonomik özelliker analizi” yaptırmadan, kendileri bu analizleri içselleştirmeden yola çıkarlarsa, bilmeden de olsa kaynak israfının araçları haline gelir. Yeniden yapılanma çalışmasalını başlatan yönetim dersini çalışken, yapısal ve ekonomik özellikler bağlamında asgarisinden şu beş özelliği içselleştirmeli:
1.”Yapı” bileşenleri” nedir? Yeniden yapılanma çalışmalarında bir bütün olarak bileşenleri dikkate aldım mı?
2. Üretim alanının yapısal ve ekonomik özellikle sabit ve değişken giderleri nasıl etkiliyor?
3. Ürün ve üretim metotlarını ne ölçüde değiştirebiliriz?
4. Tasarladığımız yeni yapı fiyat-maliyet dengesini ne yönde ve nasıl etkiler?
5. Dinamik bir yapı analizi ile kendini yeniden üretmeyi nasıl güven altına alabiliriz?
Yapı kavramının bileşenleri
Yapı dediğimiz zaman;fiziki kaynakların durumunu, ürün ve üretim yöntemlerini,bilim-teknolojide yakalanan düzeyi, finans sisteminin araç ve işleyişini,hukuk sisteminin olanak ve kısıtları, siyasal sistem ve işleyişi, sınıfsal ilişkiler ve değerler sistemini vb. kapsar. Bu yapı bileşenlerinin piyasa bağlamında nasıl bir karşılıklı-bağımlılık ilişkisi yarattığını, nasıl bir ağ sistemi içinde olduğunu sorgulamamışsanız, yeniden yapılanma çalışmanız ulaşmak istediğiniz hedefe sizi götürmez.
Özellikle Irak Savaşı sonrasında ABD ordusu dünyanın tanıklık ettiği en kapsamalı yeniden yapılanma çalışmasını yaptı, uygulamaya soktu. Bu araştırma öncesinde yeni birikim sisteminin enformasyon-odaklı, küresel ve ağ kurumuna dayandığı varsayımı esas alındı. Bu varsayım, bir ağın merkez düğümlerini kontrol ettiğinizde, ağın bütününü de kontrol altında tutabilirsiniz,diyordu. Irak’da ABD Ordusu gördü ki, merkez düğümleri ele geçirdiğiniz zaman ağ örgütlenmesi hemen yeni merkezler oluşturuyor. Bu yaşanmış gözlem yeniden yapılandırmada orduların klasik uygulaması olan “alan hakimiyetini” terk etmemesi gerektiğini gösterdi.
İş çevresinin talep koşulları, faktör koşulları, karşılıklı-bağımlılık ilişkileri ve rekabet sistemi değişince, mevcut yapıları bu yeni duruma göre yeniden yapılandırmak gerekiyor. Ama sosyolojide “… farklı dönemlere ait olanın eş zamanlılığı ilkesini” unutursanız; ABD Ordusu gibi “alan hakimiyetini” göz ardı eder;pahalı bir deneme yapmış olursunuz.
Güncel olduğu için 125 yılını geride bırakan otomotiv üretimde, petrole bağımlılığını azaltmak için elektrikle çalışan araçlar arayışına bakalım:Bir otomobilin enerjisi 100-150 kilometreye yetmesi gerekir. Enerji bittiği anda da hemen yeniden stoklanarak yola devam edilebilmelidir. Bir aküde depolanacak enerji yoğunluğunun sınırlı olması, elektrikli otolara geçişin önündeki engel. Bu aşamada kimyanın koyduğu yapısal sınırlar gelişmeyi engelliyor. Lityum iyon tekniğinden yararlanılsa da,gelecek için düşünülen çinko-hava akülerine geçilebilse de bu teknik sınır >> yapı özelliği>> elektrikli otoların önündeki engel olarak aşılabilmiş değil. Makul büyüklükteki akü ile 300 kilometrenin üzerine çıkılması,hiç olmazsa bu aşamada mümkün gözükmüyor. Akü şarj altyapısı eksiklikleri, akü teknolojilerinin aşırı yüksek maliyeti, kış mevsiminde akü performanslarındaki düşüş gibi engellerin aşılması gerekiyor. Boris Schimidt’ın Magazine Deutschland Dergisi’nden özetleyerek aktardığımız akü üretimindeki bu yapısal özelliğini İnci Akü’nün CEO’su Göksel Paker de Vahap Munyar’ın 23 Temmuz 2011 günü söyleşinde doğruluyor.
Cam sektöründe bir fırının yaktığınızda 15 yıl sönmemesi gerektiğini bilmez, sektörde basamaklı kapasite artırımı gerçeğini kavramaz, sektörün doğal tekellik özelliklerini içselleştirmez, işgücü profilinin “tek kuruluşa bağımlılık” özelliklerini gerektiği kadar zihninizde netleştirmez, kesintisiz üretimin hassas bağımlıklarını sorgulamaz, kurumun kendi iç fidanlıklarının işgücü profili açısından hayati önemini gözetmezseniz; kuruluşun bir portföy yönetim aracı mı, yönetim-odaklı mı olduğuna felsefi olarak net yanıtlar vermezseniz; çok temel kaynak olan işgücü profilinde gelişmeyi engeller, uzun dönemli geleceğe ipotek koymuş olursunuz.
Her ürünün yapı bileşenleri bütünündeki olanaklarını ve kısıtlarının dökümünü yapmadan, olanak ve kısıtlarını tanımlamadan yapılacak yeniden yapılanma çalışmalarının başarı şansı azalır…
Yapı özellikleri bize “bağımlı ve bağımsız değişkenlerimizin” neler olduğunu, bu değişkenler arasında karşılıklı bağımlılıkları gösterir. Eğer kuruluş yönetimi bu özellikler üzerine dersini iyi çalışmamışsa, geleneğin getirdiği alışkanlıklarını “doğru” olarak niteleme yanlışlığına saplanır; yapılanma çalışması istenen sonucu yaratmaz.
Sabit ve değişken giderlerin izlenmesi
Üretim alanın yapısını,bu yapının değişkenler bağlamını iyi analiz edersek, sabit ve değişken giderlerimizi nasıl oluştuğunu, hangi etkenlerle ne yöne gittiğini de kavrarız. Yapı analizleri, kuruluşun performansına ilişkin “aşırı ya da noksan değerlendirme” yapmamızı önler; daha dengeli analizler yapmamızı kolaylaştır.
Maliyet düşürme projelerinin abartı ya da noksan değerlendirmelerini önler. Yapıların kısa,orta ve uzun dönemde değiştirilebilirliklerini öngörme, yapısal analizin ilk adımıdır.
Yapının değişmezlerini bilmek performans ölçümünün değerli bir aracıdır. Çünkü değişmez yapıları bilir, değişen yapılar ile değişmezler arasındaki makasın açılma ya da kapanmasını izlerseniz, sorunlar içinden çıkılmaz hale gelmeden, erken uyarı ile önlemler alabilirsiniz.
Yapı özelliklerinin giderler üzerindeki etkisini analiz etmeden bir yeniden yapılanma çalışması yapmışsanız, ortaya koyduğunuz hedeflere sistemli biçimde ulaşabilirliğiniz tehlikeye girer.
Ürün ve üretim metotları
Klasik söylemimizi anımsatalım: Metot o denli önemsizdir ki, sadece esası etkiler.
Bir yeniden yapılandırma ve iş yerini değişen koşullara göre yeniden konumlandırma çalışması, kuruluşun iç enerjisi kadar, danışmanlara ödenen bedellerle önemli bir harcamadır; kuruluş için ciddi bir projedir.
Yeniden yapılanma çalışmalarının olmazsa olmazlarından biri ürün ve üretim metotlarına ilişkin ön-araştırmaların yapılması, sistematik biçimde tartışılmış olmasıdır.
Ürün ve üretim metotlarında değişmelerin yönünü ve hızını kavramadan, kısa ve uzun dönemde olası gelişmelerin neler olduğunu irdelemeden yeniden yapılanma çalışması yapılabilir mi? Yapılır da, tam ve temiz bir çalışma yapılamaz.
Ürün ve üretim metotlarındaki hızlı ve köklü değişme, yeniden yapılanma ihtiyacını yaratan etkenlerin başında gelir.
Eğer kuruluşunuzu yeniden yapılandırma için emek, zaman ve para harcayacaksanız kendinize sorun: Ürün ve üretim metotlarına ilişkin bir analiz yaptık mı? Bu analizi kurumun iç aklında netleştirdik mi? Bu analizi danışmanlarla tartışarak onların dikkatini ürün ve üretim metotlarına çektik mi? Ürün ve üretim metotlarında rakiplerimize göre üstün ve zayıf yönlerimizi netleştirdik mi? Geleceği inşa ederken, ürün ve üretim metotlarındaki olanak ve kısıtlarımızla ilgili “farkındalık düzeyimiz” nedir?
Özetle aktardıklarımızı ve daha başkalarını zihinde netleştirmeden bir yeniden yapılandırma projesi uygulamaya konursa, “geri bildirim” ile “sapmaları düzeltme” gibi, performans geliştirmesinin iki temel öğesini dikkate almama hatasını yapmış oluruz.
Fiyat-maliyet dengesi
Küreselleşme, uluslar arası fiyatları referans almayı gerektiriyor. Her kuruluşun fiyat-maliyet dengesinin kendine özgü özellikleri vardır. Birbirinin aynı olan kuruluş yok gibidir. O halde, yeniden yapılandırma çalışmalarının dayanması gereken analizlerden bir diğeri de fiyat-maliyet dengesi analizidir…
Fiyatların giderek düştüğü, kâr marjlarının daraldığı, ulaşabilirlik ve erişebilirliğin arttığı, müşteri erişebilirliği ve sadıklığını korumanın hüner gerektiği günümüzde, işyerini yeni koşullara uyumlu hale getirecek yeniden yapılanma çalışmaları, fiyat-maliyet analiziyle rekabet gücü kazanmaya götürülebilir.
Bu konuyu çok daha detaylı tartışabiliriz… Burada bir anımsatma yapmış olalım. Kuruluşunu yeniden yapılandırma çalışmaları yapan yönetimlerin, fiyat-maliyet dengesi bağlamında ne yaptıklarını ya da yapmadıklarını kendilerine barakalım.
Dinamik yapılandırma
Her şeyin akşamdan sabaha değiştiği bir dünyadayız… Klasik sanayileşme döneminin yeniden yapılandırmaları ile Bilgi Toplumu kuruluşlarının yeniden yapılandırmalarının dili de ortak değil, algısı da, bileşenleri de, bakış açısı da…
Kuruluşunu yeniden yapılandıranlar, “dinamik envanter” olmadan alışkanlıkla yönetimden analizle yönetime geçmenin mümkün olmayacağını bilmeli, “dinamik yeniden yapılanma” olmadan da hedeflenen sonuçlara ulaşılamayacağını kavramalı… Günümüzde yeniden yapılandırma çalışmaları temeli atıldıktan sonra, sürekli ince ayarlar yapılması gerekiyor; o nedenle dinamik bir yeniden yapılandırma bilinci işin özünü belirliyor.
Yeniden yapılanmayı bir takım görev şemaları, yeni görevlendirmeler, yeni post kavgalarının aracı haline getiren kuruluşlar kaynak israf ediyor.
Yeniden yapılanma projesini geri-bildirimlerle sorgulamayan, kurumun iç kamuoyunda ve genel kamu oyunda açıkça “hesap verebilir özgüveni” gösteremeyen kuruluş yönetimleri de tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler kervanına katılıyor…
Burada yazılanların, yazılması gerekenin çok küçük bir parçası olduğunun bilincindeyiz… “Yeniden yapılanma çalışmaları ile genel eğilimler arasındaki ilişkiyi” bir sonraki yazıda tartışacağız…
TIKLAYIN! Şirket yapılanmaları: Şirketinizi ‘yeniden yapılandırmayı’ düşünüyor musunuz?
TIKLAYIN! Şirket yapılanmaları: II Yapısal ve ekonomik özellikler
TIKLAYIN! Şirket yapılanmaları: III Şirketler eğilimlerin fırsat ve tehlikelerine göre yapılandırılır
TIKLAYIN! Şirket yapılanmaları: IV Uyum yeteneğini geliştirme
TIKLAYIN! Şirket yapılanmaları: V Gözetim, denetim ve kendini yeniden üretme
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.