Dr. OSMAN SİRKECİ >> Göç olgusunun tarihsel gelişimine bakılıdığında; göçün sürekli hareket halinden çıkarak yerleşik hayata geçmeye başlayan insanlık tarihinin en önemli yenilik ve değişim motorlarından biri olduğu görülecektir.

Bu anlamda göç bir yenilik arayışıdır. Göçmenlik varılan yere yenilik, değişim ve uyumu da bereberinde götürmektedir. İnsanlık tarihi bir bakıma irili ufaklı göçler tarihidir. Günümüzde 7 milyara ulaşan nüfusu ile insan göçü artan bir ivme ile devam etmektedir. Doğal, ekonomik, etnik, politik motiflerle ortaya çıkan göç aynı zamanda çelişkilerin, çekişmelerin, sorunların ve çatışmaların da habercisi ve kaynağıdır.

Kendi özelimizde henüz faalliğini kaybetmemiş olan 50 yıllık bu emek gücü göçü süreci nerede ise süreklilik kazanmaya başlamış olan ekonomik, mali krizlerin gölgesinde devam etmektedir.

Ekonomik krizler ile birlikte zaman zaman sertleşen sosyal,  kültürel ve siyasal çekişmeler de bu korumasız göçmen kitlesi üzerinde caydırcı, bıktırıcı ek bir bir yük oluşturmaktadır.

Bu küme bir yandan göçmen olarak gittiği ülkede misafir statüsünde temel yurttaşlık haklarından mahrum olarak yıllardır yaşamaya mecbur edilmektedir. Diğer yandan göç ettiği ana vatanındaki yurttaşlık haklarının tamamını kullanamamakta ve sosyal-kültürel diskriminasyona maruz kalmaktadır.

Ancak geçen 50 yıllık süreçteki negatif tablo sahipsiz ve donanımı çok sınırlı olan bu göçmen kümeye bağışıklık ve kendine mahsus direnme gücü kazandırarak, yenilikçi ve yaratıcı bir misyon yüklemiştir.

6 milyona yakın girişimcinin aktif olduğu Almanya?da 60?lı yıllarda hızlı bir ivme kazanan endüstiriel ve büyük ölçekli üretim süreci 80?li yıllara gelindiğinde girişimci sayısının 2,5 milyona kadar gerilemesini beraberinde getirmiştir.

80?li yıllardan itibaren yerli insan kaynaklarının ulaşılan refah ortamının rahatlığı, düşük karlılık vb. nedenlerle tercih etmediği bir çok sektörde küçük girişim fırsatları göçmen kökenliler tarafından değerlendirilmeye başlanmıştır. ?Tante Emma?nın yerini ?Onkel Mehmet?ler almaya başlamıştır.

Toplumu oluşturan alt ve üst kimlikleri ile birçok kümenin tek yanlı uyuma zorlanmasının veya farklılıklarının yok sayılmasının mevcut küçük çelişkileri büyütmekten, yeni uyum zorlukları yaratmaktan öte bir işlevinin olmadığı bilince çıkarılmıştır.

Bu yönde atılan pozitif adımların başında göçmenlik olgusunun çok çeşitli alt gruplarda ele alınması gelmektedir. Doğrudan göçmenliği yaşayanlar, göçmen ve yerli anne babadan gelen karışık özellikleri barındıran nesiller, ailesi göçmen olmakla birlikte yaşanılan ülkede doğmakla yerli, kültürel köken itibarı ile göçmen olanlar, ülkenin vatandaşlığını almış olmakla birlikte göçmenlik doğal koşullanmalarını terk etmeyenler vb. gibi toplumsal tabakalar oluşmuş bulunmaktadır.

Son 30 yılda 15-16 milyonluk kitlesiyle etkin ve önemli bir etnik pazar da oluşturmaya başlayan göçmenler kümesi kısmen kapalı ilişkileri içerisinde 700 bin kişilik bir girşimci ve 2 milyonluk istihdam potansiyelini çok düşük maliyetle Almanya ekonomisine hediye etmiş bulunmaktadır. Yeni yorumlanış tarzı ile bu sayılar yerleşik nüfus içinde göçmen kökenli nüfusun umulanın aksine ne oranda yeni ve yaratıcı iktisâdi dinamikleri içinde barındırdığını göstermektedir.

Burada aslında göçmen girişimcinin kendisine tamamen yabancı bir coğrafyada kısmen kullanılabilecek sınırlı kaynakların pozitif olanaklara dönüştürülmesi ile sadece bizzat kendilerini pasif edilgen toplum üyeleri olmaktan çıkarmakla kalmayan aynı zamanda ortalama olarak iki yeni işyerinin daha yaratılmasına olanak sağlamaları nedeni ile çok daha etkin bir role sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bu boyutları ile dikkate alınması halinde göçmenler kümesinin kendi ağırlığının ötesinde önemi yadsınamayacak çıktılar sağlayabilecek çok daha etkin roller oynadıkları ve oynayabilecekleri görülebilecektir.

Avrupa Birliği ve özellikle Almanya?da ekonominin bel kemiği, en fazla yeni istihdam kapasitesi yaratan lokomotifler olarak kabul edilen MİKOBİ?lerin en önemli göçmen kümesini 90 bine ulaşan sayıları ile Türk girişimciler oluşturmaktadır.

İstatistiklerin yeni düzenleniş şekli aslında son 30 yılda ekonomik hayata yön veren neo liberal ekonomi politikalarının kaçınılmaz bir sonucu. Bu yeni yorumlanış tarzı ile toplumun çalışabilir kesiminin bağımlı çalışanlar dışında kalan en önemli ve aktif kesimini oluşturan serbest çalışanlar veya kendi hesabına çalışanlar olarak adlandırılan bireysel rekabet yarışçıları ön plana çıkarılmaktadır.

Almanya?da Türkiye Kökenli Göçmen Girişimciler ve Vizyon

Bu yeni yorumlanış tarzı ile zenginleştirilmiş niceliksel verilerin yaygın ve doğru kullanımı yasama ve yürütmenin niteliksel planları ve programları doğrultusunda mali tedbirleri alırken daha dikkatli davranılmasını sağlamaya önemli katkılarda bulunacaktır.

Güncel verilere göre geniş anlamı ile 2 milyon 520 binlik Türkiye kökenli göçmenin toplam 1 milyon kişilik çalışan kesiminin 90 binini kendi hesabına çalışan girişimciler oluşturmaktadır. Kendi hesabına çalışan çoğunlukla mikro ve küçük işletmelerden oluşan bu sayı başka bir geçim kaynağı veya ikinci bir işi olsa dahi, genellikle eşlerine kendi aile işletmelerinde yardımcı olan 8 bin kişiyi de kapsamaktadır.

Türk girişimcilerin yüzde 99,8?inin de küçük ve mikro işletmelerden oluşmaktadır. Ortalama işletme başına 4 kişilik istihdam hesaba katıldıgında bu 8 bini aile üyesi olan 82 bin girşimcimizin 350 bine yakın yeni iş olanağı yarrattığı da ortaya çıkmaktadır. Bu rakam kendileri birlikte 400 binin üzerine çıkmaktadır. O halde bu gün Almanya?da 1961 de başlayan Türk göçü nerde ise kendi dinamikleri ile hareket eder hale gelmiştir. Alman çalışma hayatı doğrudan göçmen statüsündeki 703 bin Türk?ü istihdam ederken bunun yarısından daha fazla yeni istihdam yaratmaktadır.

Tepkisel yaklaşımla birçok durumda göçmenlerin toplumsal birer yük olduğuna dair anlayış küresel kamuoyunda yaygın bulunmaktadır. Ancak son yılların yoğun anketleri, araştırma ve istatistiksel verilerdeki detaylandırmalar göçmen nüfusun hayret uyandıran münferit tarihsel örneklerin ötesinde lokal ekonomilere yadsınması ve de ikamesi imkânsız katkılarda bulunduklarını ortaya çıkarmaktadır.

Hem göç veren hem de göç alan ülkeler arasında yaratılan devasa boyutlara ulaşmış bulunan dış ticarete katkıları ve bu gerçekliği tüm ayrıntıları ve hassasiyetleri ile dikkate alınarak mevcut ekonomipolitikların ivedilikle gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Son yılların birincil gündem konusu olmaya devam eden mali teşvik sistemininin içerisine KOBİ?lerin yanında özellikle göçmen girişimcilere en azından bu kümenin kendiliğinden sunduğu iktisadi katkı ve fayda oranında pay verilmelidir.

Yrd. Doç., Hakkari Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi, TİDAF Başkan Vekili



sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın