Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ve YASED Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca?nın açılış konuşmalarını yaptığı konferansta, tüm ilgili kurum temsilcilerinin katılımıyla fikri mülkiyet haklarının yatırıma dönüştürülmesi sürecinde Türkiye ve dünyadaki mevzuat ve uygulamalar, yatırımcı beklentileri ve önerileri tartışıldı.
Konuşmasına yerli ve yabancı yatırımların artırılması konusunda herkese çok büyük sorumlulukların düştüğüne ve YASED?in bu konudaki çalışmalarının çok önemli olduğuna değinerek başlayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, 2003?ten beri Türkiye?ye 100 milyar dolardan fazla yabancı yatırım gerçekleştiğini ve YASED gibi kuruluşların bu konuda önemli katkılarının bulunduğunu belirtti. Bakan Ergün, konuşmasına şöyle devam etti: ?Fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunmasında ilerleme kaydeden ülkeler, daha kolay yabancı yatırım çekiyor. Firmalar ise, fikri ve sınai haklardan önemli gelirler elde ediyor ve bu haklardan elde edilen gelirler, firmaların fiziki varlıklarından daha fazla bir paya sahip olabiliyor. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması, küresel ekonomiye entegre olma konusunda da çok kilit bir noktayı oluşturuyor. Türkiye olarak fikri ve sınaî mülkiyet haklarının korunmasında 13 uluslararası anlaşmaya tarafız ve iyileştirmemiz gereken noktaların neler olduğunu biliyoruz. Son yıllarda artan marka ve patent başvuruları da oldukça umut verici? Bu başvuruları, geleceğe atılan tohumlar olarak görüyoruz ve fikirlerin ürüne dönüşmesinin ekonomiye önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz?. Bakan Ergün, yabancı yatırımların uzun vadeli olması için, güvenli bir demokrasi ve hukuk ortamının da sağlanması gerektiğine dikkat çekti.
YASED Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca konuşmasında; Türkiye?nin son yıllarda fikri ve sınai mülkiyet haklarına yönelik olarak gerek yasal düzenlemeler, gerekse bunların uygulanmasında ilerleme kaydettiğini, ancak Türkiye?nin rakiplerinin gerisinde kalmasının, uluslararası yatırımlar için cazibesini olumsuz olarak etkileyebileceğini söyledi. Kararlı politik destek sağlanması ve hareket edilmesi durumunda ise rakiplerinin önüne geçerek, yeni istihdam olanaklarını, ihracat artışlarını ve ekonomik büyüme sağlayacak olan teknoloji transferlerini ve yeni yatırımları çekmeye devam edeceğini ifade etti. Karaca, fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda ?beklemede? bulunan tüm düzenleme, kanun ve mevzuatlarda hızla yol alınmasının büyük önem taşıdığını belirtti.
Konferans kapsamında ayrıca, YASED Fikri Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Güldem Berkman tarafından, Türkiye?nin fikri ve sınai mülkiyet kaynaklı yatırımlar açısından potansiyelinin ve performansının değerlendirildiği, YASED tarafından hazırlanan 2011 Fikri Mülkiyet Raporunun sonuçları paylaşıldı.
?Türkiye?de Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması: Uluslararası Doğrudan Yatırımlara Etkiler? raporu; dünyada fikri mülkiyet haklarının korunması ile uluslararası yatırımlar arasındaki çok boyutlu ilişkiyi ortaya koymakta. Karşılaştırmalı örnekler ile fikri mülkiyet hakları ihlallerinin ekonomik etkilerine, potansiyel yatırım kayıplarına ve kamu maliyesi üzerinde yarattığı ek yüke dikkat çekiyor. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması durumunda ise Türkiye?nin kazanımlarını ortaya çıkarıyor ve bu yönde somut öneriler getiriyor.
Rapor hakkında bilgi veren YASED Fikri Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Güldem Berkman, YASED?in öncelikli konularından birini oluşturan fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması konusunda, Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu ile mevcut yasa ve uygulamaların uluslararası standartlar seviyesine getirilmesi ve uluslararası yatırımcılar için daha sağlıklı bir yatırım ortamının oluşturulması yönünde çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Berkman konuşmasında, caydırıcılığın korunması açısından hürriyeti bağlayıcı cezaların ilgili kanunlara ivedilikle işlenmesi ve yürürlüğe geçirilmesi gereğine dikkat çekti. Anayasa Mahkemesi İptal Kararı?nın yürürlüğe girmesi ile başlayan ve 5833 sayılı Kanun?un (5833 sayılı ?Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun?) yürürlüğe girmesi arasında geçen 23 günlük cezasızlık sürecinde 6.000 civarındaki ceza davasının düşmüş olduğunu, 2.5 milyon civarında taklit ürünün pazara geri dönmesi hususunun gündemde olduğunu ifade etti. Berkman, aynı sorununun patentte de yaşanmaması için önlemlerin alınması gereğine işaret etti. Uygulamaya ilişkin olarak ise, hakim ve savcı eğitimi, ihtisas mahkemelerinin sayısının artırılması, özel yetkili sulh ceza mahkemelerinin kurulması gibi önerileri paylaştı.
Türkiye?de el konulan ve yargılaması biten taklit ürünlerin imhası aşamasında da sorun yaşandığını belirten Berkman, imha prosedürünün yeterince işlemediğinden ve milyonlarca taklit ürünün uzun yargılama süreçleri boyunca ve sonrasında depolarda bekletildiğini söyledi. Berkman sözlerine; ?Bu konuda yeni tasarıya ?Malın sahteliği ilk aşamada ispat ediliyorsa, sahteliğine ilişkin bilirkişi raporunda el konulan malın mali değerinin de belirtilmesi zorunluluğu getirilerek malların derhal imhasına karar verilmelidir. Yargılamanın ilerlemesi aşamasında sahteliği yönünde verilen ilk rapora rağmen malların sahte olmadığı hususu saptandığı takdirde haksız çıkan marka hakkı sahibi malların belirlenen bedelini karşı tarafa ödemekle yükümlüdür? şeklinde düzenleme getirilmesi bu alanda karşılaşılan sorunları çözecektir? diye devam etti.
Zayıf fikri mülkiyet hakları dış yatırımlar bakımından bir engel?
Raporu değerlendiren Güldem Berkman, şunları söyledi: ?Ekonominin büyümesi, teknolojik dönüşüm, verimlilik, yatırım eğilimi ve özellikle dış yatırım çekme potansiyeli ile fikri mülkiyet haklarının korunmasının etkinliği arasında yakın ve doğrudan bir ilişki bulunuyor. Fikri mülkiyet haklarının korunmasına atfedilen önem, dış yatırımların miktarını olduğu kadar niteliğini de etkiliyor. Nitekim sektörlerin özellikleri itibariyle dış yatırım kararlarında fikri mülkiyet haklarının korunmasına atfettikleri önem ve hassasiyet farklılık gösterebiliyor. En azından, çokuluslu firmaların kuvvetli bir koruma rejimine sahip olmayan ülkelere, ArGe veya yüksek teknolojiye dayalı fikri mülkiyet koruması altındaki süreçleri taşımaktan imtina ettikleri açıktır. Dolayısıyla daha yüksek değerli ve teknoloji içeriği daha zengin olan yatırımları çekmek isteyen ülkelerin fikri mülkiyet hakları rejimini güçlendirmeleri şarttır.
Eğer Türkiye?de fikri mülkiyet hakları güçlendirilirse milli gelir artışı, ihracat ve istihdam potansiyeli artışı ve yabancı sermaye stokunda artış elde edilir.? Berkman ayrıca, Rapor bulgularından örnek vererek, Fikri Mülkiyet Hakları Endeksindeki 1 puanlık bir artışın, uluslararası yatırımcıların ülkeye yatırım kararı aldıktan sonra, dağıtım ve satış yerine üretim sektörüne yatırım yapma olasılıklarını yüzde 57 oranında artıracağını belirtti.
28 bin kişiye istihdam olanağı?
Raporda belirtildiği üzere Türkiye, Property Rights Alliance?ın (Mülkiyet Hakları İttifakı – PRA) 2011 yılı fikri mülkiyet hakları koruma endeksinde 129 ülke arasında 64. sırada yer alıyor. Patent Hakları Endeksindeki yüzde 10?luk bir artış, bir ülkenin doğrudan uluslararası yatırım stokunda yüzde 16 oranında bir artışa yola açıyor. Buna göre, fikri mülkiyet haklarının korunmasında kaydedilecek böyle bir gelişme, Türkiye?de uluslararası doğrudan yatırım stokunun 2011 yılı Mayıs ayı itibariyle 176 milyar dolara ulaşmış olduğu göz önüne alınacak olursa, ilave olarak 28 milyar dolar tutarında bir uluslararası yatırım girişi anlamına geliyor. Tüm bunların yanı sıra, milli gelirin Gayri Safi Milli Hasıla?nın (GSMH) yüzde 1,5 oranında ve 11,5 milyar dolar kadar artacağı, ihracatın mevcut duruma göre yüzde 6,5 oranında ve 7,5 milyar dolar kadar artacağı, işgücü piyasasında 28 bin ilave kişiye istihdam olanağı sağlanacağı tahmin ediliyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.