Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, geçmişten bu yana devam eden bir sorun olarak tanımladığı cari açıkla ilgili, ”Bu, sadece Türkiye’nin başının belası değil. 128 ülke bu sorunu yaşıyor. Biz cari açığı kesin çözeceğiz. Cari açık Türkiye için bir tehdit unsuru oluşturmamaktadır” dedi.

Çağlayan, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda, Ekonomi Bakanlığı ve bakanlığın yeni dönem hedeflerine ilişkin bilgi verdi.

Yeni dönemde Türkiye’nin elde ettiği kazanımları sürdürülebilir kılacaklarını, 2023 hedefleri için çalışacaklarını ve Ekonomi Bakanlığının da bu süreçte çok önemli görevler üstleneceğini dile getiren Çağlayan, ekonominin artık faiz, borsa, döviz gibi ”spekülatif” para kazandırıcı hareketler değil, üretim, istihdam, yatırım olarak algılanması gerektiğinin altını çizdi.

”Amiral bakanlık” olarak nitelediği bakanlığının, en önemli görevinin üretim, büyüme, istihdam ve ihracat olduğunu dile getiren Çağlayan, görevi, Türkiye’ye daha fazla döviz kazandırmak, daha fazla yatırım çekmek, bu sayede hem istihdamı artırmak hem de cari açıkla mücadele etmek olarak açıkladı.

Zafer Çağlayan, bakanlık olarak ihracata dönük üretim stratejisi çerçevesinde yapacakları çalışmalardan örnekler verirken, bu çerçevede yatırımı teşvik edeceklerini, yabancı sermaye ve yurtdışı yatırımların tesis edilmesinde sanayinin önceliklerini göz önünde bulunduracaklarını, döviz kazandırıcı hizmet faaliyetlerini genişleteceklerini belirterek, en önemli konunun ise ithalat bağımlığını azaltmak olduğunu belirtti.

Çağlayan, teşvik sistemine ilişkin yeni dönemin hazırları içinde olduklarını belirterek, ”Teşvik sistemimiz ithalat bağımlılığını ortadan kaldırmaya yönelik bir sisteme dönüşecektir. Hem bölgesel hem de sektörel bazda önemli açılımları gerçekleştireceğiz” dedi.

İhracat artışının sürdürülebilirliğinin sağlanmasının önemine dikkati çeken Çağlayan, bu nedenle ihracat yapısının değişmesi gerektiğini, ihracatın yüksek katma değerli, teknoloji içeren yapıya gelmesinin önemli olduğunu, ihracat artışını sürdürürken dünyadaki değişimleri de dikkate alacaklarını bildirdi.

Çağlayan, ”Biz var olan performansımızla yaptığımız ihracatın yüzde 30’unun daha fazlasını yapabilecek potansiyele sahibiz” dedi.

“Tehdit unsuru değil”

İthalata da değinen Çağlayan, ithalatta bağımlılık haline gelmiş kritik noktaları tespit ettiklerini, özellikle bazı sektörleri masaya yatırdıklarını ve kılcal damarlara varıncaya kadar ciddi bir ameliyat yaptıklarını anlattı.

Cari açık konusunda da herkesin endişesini dile getirdiğini anımsatan Çağlayan, şunları söyledi:

”Cari açık Türkiye’de ilk kez olmuyor, geçmişten beri devam eden bir sorundur. Bizim Hükümet olarak artık yeni dönemdeki fonksiyonumuz cari açıktaki problemleri ertelemeye yönelik olmayacak, sorunu kesin çözecek anlayış içinde olacağız. Bu, sadece Türkiye’nin başının belası değil. 128 ülke bu sorunu yaşıyor. Sadece 55 ülke cari fazla veriyor. Biz cari açığı kesin çözeceğiz, sorun olmaktan çıkaracak bir çalışmaya başlamış bulunuyoruz. Cari açık Türkiye için bir tehdit unsuru oluşturmamaktadır.”

Cari açığın Türkiye için tehdit unsuru olduğunu söyleyenler bulunduğunu belirten Çağlayan, ”Ancak Türkiye artık eski Türkiye değildir. Türkiye’nin ekonomik dengeleri son derece sağlamdır” dedi.

Türk Lirası’nın aşırı değerli olmasının cari açığın en önemli nedenlerinden biri olduğunu söyleyen Çağlayan, değerli Türk lirasının Türkiye’de ithalatı patlattığını ifade etti.

Merkez Bankası’nı asla hedef olmak istemediğini belirten Çağlayan, ”Ama Para Politikası Kurulu’nun hatalı politikalarının cezasını çekiyoruz” dedi.

Türkiye’nin yüksek enerji ithalatını anımsatan Çağlayan, ”38,5 milyar dolar enerji ithal ettik. Enerjide her 10 dolarlık fiyat artışı 4 milyar dolarlık açık getirir, negatif etki yaratır” dedi.

Zafer Çağlayan, Merkez Bankası’nın karşılıkları artırmasının da cari açığı artırıcı bir sebep olarak ortaya çıktığını ifade ederek, ”Karşılıkların artırılması enerji gibi yatırımlarda kaynak bulunmasına frenleyici etki yapmıştır. Gelecek dönemdeki talebin de öne çekilmesini sağlamıştır” dedi.

Türkiye’nin ithalatını analiz eden Girdi Tedarik Stratejisi çalışmasını anımsatan Çağlayan, şimdiye kadar demir çelik, otomotiv ve makine sektörlerini analiz ettiklerini ve politika önerileri geliştirdiklerini söyledi.

“Sürdürülebilir büyüme oranı yüzde 5-7 aralığında olmalıdır”

Zafer Çağlayan, Ekonomi Bakanlığını ”dünyanın tüccarı” gibi çalıştıracaklarını, bu çerçevede yurt dışı örgütlenmelerini artırmaya başladıklarını, şu anda 89 ülkede 137 merkezde 187 ticaret müşavirliklerini olduğunu, bu yıl sonuna kadar bu sayıyı 250’ye ulaştıracaklarını kaydetti.

Çağlayan, Türkiye’de ilk defa bakan yardımcılığı sisteminin getirildiğini, bakan yardımcılarının, bakanların siyasi alanlardaki faaliyetlerine yardımcı olacağını belirterek, kendi bakan yardımcısının belli olduğunu ancak Başbakan tarafından onaylanmadan açıklamasının doğru olmadığını söyledi.

Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısını orta, düşük teknolojili ürünlerden, orta ve yüksek teknolojili ürünlere çıkarmayı amaçladıklarını ifade eden Çağlayan, Türkiye’nin üretim ve ihracatında orta teknolojili ürünlerin payının yüzde 50’ler seviyesinde olduğunu kaydetti.

Cari açık konusunun şu anda Türkiye açısından tehdit ve bir risk oluşturmadığını vurgulayan Çağlayan ancak tüm bunların yanında cari açık konusunun üzerinde durulması gereken bir risk olduğunu dile getirdi.

Çağlayan, önümüzdeki haftalarda Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yetkilileri ile bir araya geleceklerini, bilgi alış verişinde bulunacaklarını belirtti.

Bakan Çağlayan, 12 Haziran genel seçimlerine bir hafta kala Türkiye’ye yönelik The Ekonomist’te çıkan yazıyı eleştirerek, ”Bunlar Türkiye’ye farklı bir misyon vermek isteyenlerin yaptığı çalışmalardır. Ben bu zamana kadar cari açık konusunda paniğe gerek yok, cari açığın finansmanında sıkıntı yok dedim. Bu konuda özellikle bazı kurumların bazı yurt dışı grupların Türkiye üzerinde oynadığı senaryolardan bahsediyorum. Bunların faiz lobisinin bu işin içindeki yerini önemini sadece başlık olarak söylüyorum” dedi.

“Merkez Bankası’nın aldığı önlemler ağrı kesici…”

BDDK’nın ve Merkez Bankasının aldığı önlemleri ağrı kesici olarak gördüğünü belirten Çağlayan, ”Her ilacın yan tesiri vardır” dedi. Çağlayan, bundan sonra alınacak tedbirlerle cari açık konusunun kesin çözülmesine yönelik adımların atılacağını kaydetti.

Türkiye’nin cari açık konusunu abartarak, dışardan gelecek yabancı yatırımcıyı korkutmaya kimsenin hakkı olmadığını dile getiren Çağlayan, ”Çok açık ifade ediyorum, seçimlere bir hafta kala yurt dışı kaynaklı yapılan açıklamalarda hedef AK Parti değil, hedef Türkiye’ydi. Türkiye’nin kendi dinamikleri üzerinde kalkınmasını istemeyen, Türkiye’yi yine borç para isteyen bir ülke haline gelmesini isteyenlerin açıklamalarıydı” dedi.

Zafer Çağlayan, Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin bulunduğunu anımsatarak, 2023 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 80 olacağını, bunu yaparken de üretimi ithalata bağımlı olmaktan çıkaracaklarını dile getirdi.

Çağlayan, ”Yabancı ülkelerde yatırımları bulunan Türk yatırımcılara yönelik sigorta konusunda ismini vermeyeceğim iki uluslararası kurumla yakın coğrafyamızda politik risklerin arttığı ekonomik yaraları tedavi edecek bir işbirliğine yönelik bir çalışma yapıyoruz. Böyle bir çalışma başlatıyoruz. Bir yerde sosyol sorumluluk, ekonomik sorumluluk gibi bir çalışma başlatacağız. Bunu günü geldiğinde paylaşacağız” diye konuştu.

Merkez Bankası kararları

Zafer Çağlayan, Merkez Bankasının munzam karşılıklarla ilgili aldığı kararlara ilişkin şunları kaydetti:

”Bu tür tedbirler alınırken bunların yan etkilerine bakmak lazım. Yaratacağı komplikasyonlara bakmak lazım. Ben baktığım zaman Türkiye, enerji açısından, enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve Türkiye’nin dışa bağımlılığının azaltılması noktasında çok önemli hamle başlatmıştır. Biz nükleer santral yapılması konusunda son derece kararlıyız. Bu çalışmalar başlamıştır, devam edecektir. 85 milyar kilovatsaatlik iki santralden elde edilecek olan kinetik enerjiyle ilgili, bildiği önereceği bir şey varsa önersinler, bakalım. Biz enerji üretimimiz çeşitlendirmek zorundayız. Sadece doğal gaza bağlı olduğumuz sürece hem pahalıya alacağız bu ithalatımızı hem enerji yönünde artıracak. Hem ona bağlı ürün yapısında ithal etmek zorunda kalacağım hem de biz dışarıdaki dolar fiyatına bağlı olarak cari açığımız sürekli yükselecek.

O nedenle Türkiye, enerji yatırımlarının 50 bin megavat kapasitenin olduğu bir ülkeyiz. 2001 Türkiye’sinde, kişi başına milli gelirin 2 bin 500 dolar olduğu dönemdeki yaşam tarzımızla, bugünkü yaşantımız aynı mı? Evlerin önünde üçer, beşer araba var. Kullanılan her bir cep telefonu elektrikle şarj ediliyor. Bütün bunlar enerji ihtiyacını artırıyor. Enerji ihtiyacı arttıkça bunu nasıl karşılayacağız? Bunların temellerinin iyi şekilde belirlenmesi gerekiyor. O nedenle enerji üretim ve dağıtımda çok önemli hamle başlattık. Özel sektörün gerek üretim, gerek dağıtımda bu özelleştirme ihalelerini yapması için dış kaynağa ihtiyacı var. Bu çıkartılmış olan karşılıklar, ister istemez kredi maliyetlerini yükselttiği için Türkiye’ye bu yolla gelecek kaynak önünde bir engel olacak. Merkez Bankası karşılıkları artırmasının getirmiş olduğu problem budur.”

Libya olayları

Bakan Çağlayan, Türkiye’nin Libya’da tek bir devlet anlayışı olduğunu ve bir an önce halkın istemiş olduğu yapının oluşmasını beklediklerini ifade ederek, bu durumun herhangi bir risk oluşturmayacağını, buradaki gelişmelerin her dakikasını her saniyesini izlediklerini belirtti.

Bu noktada Türk müteahhitlerinin oradaki yatırımlarının ve işlerinin tamamının garanti altında olduğunu dile getiren Çağlayan, oradaki tüm yatırımların ve müteahhitlerin tüm mal varlıklarının Libya Devleti ile olan yatırımların teşviki ve korunması anlaşması çerçevesinde hepsinin uluslararası garanti altında olduğunu bildirdi.

Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımcıların hangi sektörlere yönelik gelmesi konusunda ellerinde çalışmaların bulunduğunu ifade eden Çağlayan, bu belirledikleri sektörlerdeki uluslararası oyuncuların listesini Yatırım Destek Ajansına verdiklerini söyledi.

Türkiye’nin 2010 yılında yüzde 8,9, bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 11 büyüdüğünü anımsatan Çağlayan, ”Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme oranı yüzde 5-7 aralığında olmalıdır” dedi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın