ERKAN KIZILOCAK >> ?Toros dağlarının dorukları salt kayalıktır. Kayaları ak, pembe kırmızı, kahverengi, turuncu, yeşil çakmaktaşıdır. Her bir çamı, sediri, gürgeni, çınarı göğe ağmıştır. Pınarlar kaynar her bir koyaktan, kaya dibinden, yamaçtan. Yarpuz, çam, çiçek kokar suları…?

Türk edebiyatının dev çınarı Yaşar Kemal, Türkiye?nin endemik bitki zengini bölgesi Toroslar?ı böyle tasvir ediyor. Defne, kekik, ekinezya, adaçayı, ıhlamur, meyan kökü, melisa, kapari, kantaron, rezene, biberiye, tavşanmemesi, çuha çiçeği… Bunlar ilk akla gelen bazı şifalı bitkiler. Muhtemelen bu bitkilerin çoğunu biliyorsunuz. Ancak adını ilk kez duyduğumuz ve ne işe yaradığını bilmediğimiz o kadar çok bitki var ki…

Türkiye, endemik bitki açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Endemik, bilindiği gibi yöreye özgü, sadece o coğrafyada ve iklimde yetişebilen bitki anlamına geliyor. Türkiye?de yetişen 10 bin bitki çeşidinin 3 bini işte bu kapsama giriyor. Buna karşılık toplanabilen, ekimi yapılabilen yaklaşık 400 bitki çeşidimiz bulunuyor.

Türkiye?nin hemen her bölgesinden toplanıp değerlendirilen bitkiler var. Ancak özellikle iki bölge katma değerli bitki çeşitleri açısından ciddi potansiyele sahip: Akdeniz ve Ege…

İl bazında ise Bolu, Kastamonu, Tokat, Amasya, Gümüşhane, Karaman, Konya, Mersin, Adana, Antalya, Gaziantep, Isparta, Burdur, Afyon ve Denizli önemli bitki toplama alanları olarak dikkat çekiyor.

Halk arasında ?şifalı? olarak bilinen tıbbi ve aromatik bitkilere ilgi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye?de de adeta çılgınlık boyutuna varmış durumda. Tıbbi çalışmalar da aromalı ve şifalı bitkileri sağlığın, güzelliğin ve mutluluğun kaynağı olarak gösteriyor. Anadolu insanının asırlardır şifa ve çeşni kaynağı olarak kullandığı bitkiler günümüzde ilaç, kozmetik ve gıda sanayisinde çok önemli hammadde olarak kullanılıyor. Gelişmiş pek çok ülkede bitkisel kökenli ürünlerin tüketimi hızla artıyor. Özellikle sentetik kökenli ürünlerin insan sağlığı üzerindeki yan etkileri bu ilgiyi körüklüyor.

Yakın zamana kadar dağlarda ya da kırsal bölgelerde geleneksel yöntemlerle toplanan şifalı bitkiler, son yıllarda belli bölgelerde özel olarak yetiştirilmeye başladı. Kontratlı (sözleşmeli) üretimin yanı sıra birçok girişimci firma kendisi de bizzat bu tarımı gerçekleştiriyor. Şifalı bitki üretimine ilgi sadece yerli firmalarla sınırlı değil. Türkiye?nin zengin potansiyelini gören birçok uluslararası firma da doğrudan ya da dolaylı olarak bu alana yatırım yapıyor.

Plantasyonu yani tarımı yapılan bitki çeşitleri, tüketim talebindeki artışa göre şekilleniyor. Örneğin defne, nane, kekik, adaçayı ve biberiye gibi ihracat potansiyeli artış gösteren bitkiler başı çekiyor. Yine ekinezya, melisa, pasiflora gibi kökeni Türkiye olmayan bitkilerin de üretimine başlanmış durumda.

Karaman Valililiği adına Taşeli Platosu?nda yaklaşık 50 köyü kapsayan coğrafi bölgede tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili araştırma ve geliştirme çalışmaları yürüten Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel Kan?ın araştırmasına göre, tarımı yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin sayısı 30-40 civarında. Yıllara göre değişmekle birlikte tıbbi ve aromatik bitkiler arasında en fazla ihraç edilen kekiğin büyük bir kısmı Toroslar üzerinden doğal alanlardan toplanıyor. Az bir kısmı ise İzmir, Manisa, Denizli, Antalya ve Isparta gibi illerde yetiştiriliyor.

Keçiboynuzu Antalya ve Mersin sahil kesiminden; kuşburnu Amasya, Tokat, Gümüşhane?den; defneyaprağı ve meyan kökü Hatay, Mersin, Gaziantep ve Kahramanmaraş?tan; kapari, melisa, adaçayı, kantaron, dağçayı gibi bitkiler Karaman, Antalya, Mersin, İzmir, Manisa, Denizli ve Balıkesir?den toplanıyor. Gül, Isparta ve Afyon; kimyon Konya, Eskişehir ve Ankara; rezene, kişniş, anason, çemen ve haşhaş ise Burdur, Denizli, Afyon, Isparta ve Konya gibi yörelerde yetiştiriliyor.

Yatırımcıları çekiyor

Doç. Dr. Yüksel Kan, iki yıldır tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili Ar-Ge çalışması yapıyor. Bu çalışmanın amacı, söz konusu alana yatırımcı çekmek ve girişimcilere yol göstermek. Kan, bu çalışmalarda verim ve kalite bakımından öne çıkan bitkilerin tespit edildiğini vurguluyor:

?Özellikle ekinezya, tıbbi nane, adaçayı, meryemana dikeni, melisa, kantaron, kekik, tıbbi papatya gibi son yıllarda en çok talep gören bitkilerle ilgili Avrupa farmakopesine uygun, dünya standartlarında sonuçlar elde ettik. Biner metrekarelik alanlarda deneme üretimi yapıldı. Üretici ve sanayiciye, tıbbi ve aromatik bitki üretimi, işlenmesi, paketlenmesi ve değerlendirilmesiyle konularda her türlü destek veriliyor.?

Karaman?a bağlı Taşeli Platosu?nda kısmen mikro klima özelliği olan Bucakkışla, Çukur, Narlıdere gibi beldelerde organik tarıma uygun enginar üretim çalışmaları dikkat çekiyor. Kan, Toroslar?ın ülkemizin tıbbi ve aromatik bitkilerin gen kaynaklarını oluşturduğunu vurguluyor.

Tıbbi ve aromatik bitki üretimi, genelde Türkiye?nin farklı bölgelerindeki küçük aile işletmeleri tarafından yapılıyor. Doç. Dr. Yüksel Kan, ekonomik ölçeklerde üretim yapılamadığı için pazarlama sıkıntıları yaşandığına dikkat çekiyor. Bununla birlikte son yıllarda tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili Ar-Ge ve profesyonel üretim çalışmalarının hızlandığı gözleniyor. Nitekim bu gelişmeye bağlı olarak yıllardır atıl halde bulunan Toroslar?da organik, sertifikalı tıbbi ve aromatik bitkilerin üretimi başlamış durumda.

Endemik bitkiler daha avantajlı

Akdeniz Ağaç Orman İhracatçılar Birliği Başkanı Bülent Aymen, son yıllarda doğal bitki tarımında bilinçlenmenin arttığına dikkat çekiyor. Özellikle ihracatta yoğun talep gören kekik, biberiye, defneyaprağı gibi ürünlere yönelik tarımsal uygulamalar öne çıkıyor.

Halen Türkiye?de tarımsal üretimi yapılan 30-40 civarında endemik bitki çeşidi bulunuyor. Aymen?e göre burada en önemli amaç, ihracatta aranan standartlarda ürün kalitesine ulaşmak. Bu da özel alanlarda üretimi önemli kılıyor. Keza doğadan toplanan bitkilerde aynı kaliteyi yakalamak daha zor. Bülent Aymen, bu doğrultuda Tarsus-Mersin arasında kalan bölgede özellikle kekik ve biberiye yetiştirildiğini belirtiyor.

Türkiye?nin defne ve kekikte dünyanın bir numarası olduğunu vurgulayan Aymen, ?Ancak markalaşmadığımız için genelde başkaları adına (private label) üretip yurtdışına gönderiyoruz? diyor.

Aynı zamanda Cemay Meyan Kökü Sanayi ve Dış Ticaret?in Yönetim Kurulu Başkanı olan Bülent Aymen, kendilerinin de meyankökü ihraç ettiklerini belirtiyor. Meyankökü, ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden toplanıyor. Bu alanda doğrudan ve dolaylı olarak 10-15 bin kişiye istihdam sağlanıyor. Ancak Aymen, meyankökünün Türkiye?de şerbet yapımı dışında kullanılmadığına dikkat çekiyor. Oysa bu ürün Avrupa ve Amerika?da sigara sanayisinin ana hammaddelerinden birini oluşturuyor. Yine Türkiye?den gönderilen meyankökü çubukları Avrupa?daki marketlerde satılıyor. Meyankökü, bitki çaylarında ve ilaç sanayisinde de kullanılıyor.

Karaman?ın Ermenek ilçesinde ekinazya, melisa, adaçayı, nane, kantaron ve pasiflora yetiştiren Aromed şirketinin 4 ortağından biri olan Mustafa Ergovan, gönderdiği e-mail?de şöyle diyor:

?Biz farklı alanlarda eğitim almış, profesyonel yöneticilerdik. Ama bir girişimde bulunmak istiyorduk. Piyasayı araştırdık. Bu alandaki yayınları takip ettik. Para dergisinin yayınları bize esin kaynağı oldu. Ermenek?te geçen yıl başladığımız deneme üretiminden başarılı sonuçlar alınca, bu yıl 150 dekarlık alanda kontratlı tarım yapma kararı aldık. Gelecek yıl bu alanı 500, 2013 yılında ise 1.000 dekara ulaştırmayı amaçlıyoruz. Üretimin bir kısmı yurtiçinde bitkisel çay, kozmetik ve sağlık sektörüne pazarlayacağız. İhracat için de halen Avrupa Birliği ülkelerinde görüşmeler yapıyoruz.?

Ergovan, Tarım Bakanlığı?ndan bu alandaki girişimcilere fide desteği ve dönüm başına 25 TL teşvik verildiğini hatırlatıyor. Yine damla sulama için faizsiz kredi sağlanmasının da kendilerini bu işe teşvik ettiğini sözlerine ekliyor.

Martın Bauer sözleşmeli ürettiriyor

2004 yılında Türkiye pazarına giren ve 2006?da İzmir Torbalı?da bir üretim tesisi kuran Alman bitki çayları üreticisi Martin Bauer, ülkemizden yılda 2 bin ton civarında ihracat yapıyor. Şirketin ihraç ettiği ürünler arasında adaçayı, ıhlamur, ısırgan otu, melisa, anason, rezene gibi bitkiler başı çekiyor.

Martin Bauer Türkiye Genel Müdürü Akın Palazoğlu; Adana, Şanlıurfa ve Trakya bölgelerindeki toplam 400 hektarlık alanda sözleşmeli tarım yaptırdıklarını söylüyor. Türkiye?de 750 ton civarında yıllık üretime ulaşan firmanın, dünya genelinden yılda 60 bin ton hammadde tedarik ettiğini belirtelim.

Kekik ve defne talebi patladı

Türkiye?den ihraç edilen tıbbi ve aromatik bitkiler arasında son yıllarda kekik, defneyaprağı, adaçayı ve biberiye öne çıkıyor. Avram Aji, Ege Bölgesi?nde bu alanda deneyimli bir isim. Daha önce Ege Ağaç Mamülleri ve Orman Ürünleri İhracatçılar Birliği?nin başkanlığını da yapan Aji, Türkiye?nin yıllık kekik ihracatının 10 bin tonlara çıktığını vurguluyor. Oysa çok değil 5-10 yıl önce 1.000 tonlara bile ulaşılamıyordu. Yıllık ihracat defneyaprağında 8 bin, adaçayında 1.500, biberiyede de 300 tona çıkmış. Türkiye?nin geçen yılki toplam tıbbi ve aromatik bitki ihracatı ise 270 milyon doları bulmuş.

Aynı zamanda Figsan Yönetim Kurulu Başkanı olan Avram Aji, sarmaşık yaprağı, meyankökü, tavşanmemesi kökü, çuha çiçeği gibi bitkilerin ihracatını yapıyor. Bu bitkileri Doğu ve Güneydoğu bölgesinden toplatan Figsan?ın Adapazarı ve Gediz?de iki kurutma tesisi bulunuyor.

Aji, tıbbi ve aromatik bitkilerin Avrupa Birliği ülkelerinde ilaç ve kozmetik sanayiinde kullanıldığına dikkat çekiyor. Aji?ye göre, bu ürünler yakında birer tarımsal emtia haline gelecek.

İzmir?de faaliyet gösteren Timtaş Tarım ise sadece defneyaprağı ihraç ediyor. Timtaş Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Nelson Arditi, defneyaprağını ABD?den Japonya ve Brezilya?ya, Avrupa Birliği?nden Afrika?ya pek çok ülkeye ihraç ettiklerini belirtiyor.

3 milyar dolarlık pazar

Şifalı bitkiler, baharattan bitki çaylarına, ilaçtan kozmetiğe çok geniş bir yelpazede kullanılıyor. Halen dünya çapında 60 milyar dolarlık bir pazardan söz ediliyor. Türkiye?de ise bitkilerin toplanması, işlenmesi, ihracatı ve ithalatıyla beraber yaklaşık 3 milyar dolarlık bir pazar oluştuğu tahmin ediliyor. Hatta ihraç edilen birçok ham bitkinin cinsellik ve zayıflama ürünleri olarak Türkiye?ye ithal edildiği hesaba katılırsa bu pazarın 4-5 milyar dolarlara çıktığı bile söylenebilir.

Şifalı diye tabir edilen bitkilerin en önemli satış kanallarından biri de kuşkusuz aktarlar. Aktarlık son dönemde çok hızlı gelişen bir iş kolu haline gelmiş. Tüm Aktarlar ve Baharatçılar Derneği verilerine göre, ülke genelindeki aktar sayısı 6 bine ulaştı. Dernek Başkanı Ayhan Ercan?a göre, neredeyse her köşe başında bir aktar açılıyor. Bu durum doğal olarak bitki toptancısı sayısına da yansıyor. Sayıları 50?yi bulan büyük toptancılar İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya bölgesinde toplanmış durumda.

Ercan, ithal baharatların da piyasadaki etkinliğinin giderek arttığını, hatta şimdiden yüzde 30 civarında paya ulaştıklarını vurguluyor. İthalatta başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ülkeleri başı çekiyor.

Şifalı bitkilere yönelik ilginin aktarlık mesleğini popüler hale getirdiği bir gerçek. Nitekim Ayhan Ercan da artık alışveriş merkezlerinde bile aktar dükkanları açılabildiğine dikkat çekiyor. Aktarlık şu ana kadar sadece babadan oğula geçen bir meslek olarak görülüyor, ya da bu işe meraklı kişiler tarafından yapılıyordu. Ancak Ercan, artık bazı üniversitelerde bu alanda eğitim vermek üzere bölümler açılması için çalışmalar yapıldığını ifade ediyor.

Bu arada aktarlar, yurtiçinden temin ettikleri dışında çok sayıda bitkiyi ithal de ediyor. Örneğin, Türkiye?de pek üretilmeyen karabiber, tarçın, karanfil gibi baharatlar ithal ediliyor. Karabiber ithalatı yılda 3 bin tona ulaşmış durumda. Ayhan Ercan?ın bu noktada, geçen yıl ekim ayında çıkarılan Sağlık Bakanlığı yönetmeliğine bazı eleştirileri var. Çünkü Ercan?a göre, yeni yönetmelik baharatın açıkta satılmasını yasaklıyor. Ayrıca bitkilerin ilaç olarak tavsiye edilmesi de yasaklanıyor. Örneğin, artık nane bitkisi mide bulantısına çare olarak satılamıyor. ?Sofralık bitki? tabiri kullanılması gerekiyor. Ya da bir tüketici aktara gidip boğaz ağrısı için ıhlamur alamayacak. Bunu başka şekilde talep edip satın alabilecek. Ercan, bitkileri el değmeden paketlemenin imkanı olmadığını, ayrıca açıkta satışın küflenmeyi önlediğini savunuyor.

Cinsellik ürünlerine hücum

Zayıflık ve cinsellikle ilgili ürünler de piyasada yoğun talep görüyor. Her aktar dükkanında bu konuda en az 5 çeşit hazır ürün bulmak mümkün. Ancak en büyük pazarlama kanalı internet. Bu pazarın büyüklüğünün 1 milyar doları bulduğu söyleniyor. Çoğu ithal olan ve cinsel gücü artırdığı iddia edilen bu ürünler genelde Uzakdoğu menşeli. Yerli bitkiler de var ama bunlar Türkiye?den gittikten sonra işlenip farklı isimlerle tekrar ithal ediliyor.

Aroma Bitki?nin sahibi Herbalist Tarkan Güveloğlu, İstanbul?da sırf bu çeşit ürünler ithal eden 40-50 ithalatçı firma olduğunu söylüyor. Güveloğlu?na göre, en büyük suiistimal zayıflama ürünlerinde yaşanıyor. Her yıl birkaç ürünle piyasada vurgun yapılıyor:

?Örneğin, geçen yıllarda ?lila? diye adlandırılan bir ürün çıkmıştı. İçerisinde asma süsü hammaddesi vardı. Şu anda ise piyasada acı biber hapı (orijinal adıyla asai biberi) satılıyor. Zayıflama çaylarında mısır püskülü kullanılıyor. Bu da böbrekleri çok çalıştırıyor. Vücuttan çok su atılınca, insanlar kilo verdiğini sanıyor. Oysa giden sudur. Hepsinin içinde kimyasal maddeler var.

İkinci büyük vurgun, cinsellik ürünlerinde yaşanıyor. Örneğin, ereksiyon sağladığı iddia edilen ?bitkisel? ürünler çok talep görüyor. Oysa hepsinin içeriğinde eczanelerde satılan ve cinsel uyarıcı işlevi gören ilaçlarda bulunan maddeler var.?

İnternetten şifa dağıtıyorlar

Bitkisel ürünlerin en önemli pazarlama kanalının internet olduğunu belirtmiştik. Satışlarının büyük kısmını internet üzerinden gerçekleştiren şirketlerden biri de Aksu Vital. Bu şirket, internet sitesinin yanı sıra eczanelerde Shiffa Home markasıyla 200 farklı ürünün pazarlamasını yapıyor. Şirketin İstanbul?da iki bölgede toptan satış mağazası bulunuyor. İkitelli?de ise bitki işleme tesisi ve Ar-Ge laboratuarı var.

Aksu Vital Doğal Ürünler Gıda Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Aksu, satışa sundukları ürünlerde toplamda 2 bin farklı bitki çeşidinin karışımının kullanıldığını vurguluyor. Aksu, bu bitkileri yurtiçindeki üretici ya da toptancılardan aldıklarını belirtiyor. Aksu Vital?in 2010 yılında elde ettiği 10 milyon dolarlık cironun yaklaşık yüzde 20?si kısmı ihracattan gelmiş. Şirket, halen 20 ülkeye ihracat yapıyor.

Piyasada özellikle zayıflama ve afrodizyak amaçlı ürünlerin talep gördüğünü vurgulayan Yunus Aksu, tedarik süreciyle ilgili şu bilgileri veriyor: ?Bir taraftan işin teknolojisini üretmeye çalışırken, diğer taraftan bu ürünlerin saflaştırılmış formlarını kısmen ithalat yoluyla kısmen de kendimiz buradan temin ediyoruz. Hedefimiz tarladan çatala kadar tüm sürecin denetimi. Geçen yıl kudret narı, oğul otu, ekinezya gibi bazı bitkilerin üretimini yaptırdık. Bu ürünlerin kurutulması, öğütülmesi ve formülasyonların hazırlanması gibi süreçleri kendimiz yerine getirebiliyoruz. Bitkisel çayların yüzde 99?unu ise yurtdışından işlenmiş halde Türkiye?ye getiriyoruz.?

Organik kozmetikçiler

Bitkilerin bir diğer önemlibir kullanım alanı da kozmetik sektörü. Ancak bu pazarın halen büyük bölümü ithal ürünler tarafından domine ediliyor. Bu ürünlerin menşesi ise çoğunlukla Avrupa. Bu alandaki nadir yerlilerden Sağlık Gıda Yatırım, 2009 yılından bu yana İstanbul Küçükköy?deki fabrikasında Rare Blossom? markasıyla tamamen bitki karışımlarından kozmetik ürünler üretiyor.

Rare Blossom Pazarlama Müdürü Vildan Mert, kozmetikte kullanılan en yaygın bitkilerin zeytin yaprağı, buğday özü, shea fındığı, mamaku yaprağı, hodan, lavanta, nane, söğüt kabuğu, üzüm çekirdeği, karanfil ve çay ağacı olduğunu söylüyor. Ancak Mert, tüketicinin genelde doğal ürünlerle organik ürünleri birbirine karıştırdığını belirterek aradaki farkı şöyle açıklıyor:

?Doğal ürünlerde bitkisel hammaddelerin yüzde 50?si, tüm hammaddelerin de yüzde 5?i organik. Oysa organik kozmetiklerde bitkisel hammaddelerin yüzde 95?i, tüm hammaddelerinse en az yüzde 10?unun organik olması gerekiyor.?

Piyasadaki en yaygın organik kozmetik ürünler el, ayak ve yüz bakımıyla ilgili. Vildan Mert, Rare Blossom ürünlerinin cilt sağlığına zararlı paraben, silikon, yapay boya, sentetik koku gibi maddeleri içermediğini vurguluyor. Mert, ?Tamamen organik yağlar, bitki özleri, balmumu gibi doğal maddelerden oluşan ürünlerimizi, Avrupa?nın en önemli ekolojik sertifikasyon kuruluşlarından ECOCERT?in onayıyla üretiyoruz? diyor.

Üreticiye yüzde 75 hibe desteği

Tıbbi ve aromatik bitki yetiştirenlere çok ciddi destekler veriliyor. Bu alandaki girişimciler, başta Tarım Bakanlığı Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Hibe Programı olmak üzere kalkınma ajanslarından ve Avrupa Birliği fonlarından finansman sağlayabiliyor. KOBİ ölçeğindeki firmaların yapacağı tarımsal uygulamalara yüzde 75?e kadar hibe sağlanıyor. Dönüm başına 25 TL destekleme primi ödeniyor. Damla sulama için de Ziraat Bankası?ndan 5 yıl vadeli faizsiz finansman sağlanıyor.

Organik bitki tarımı yapmak isteyen girişimcilerin izleyeceği yolu sırasıyla şöyle özetlemek mümkün:

>>  Önce uygun bir tarım arazisi bulmak gerekiyor. Bu girişimcinin kendi toprağı olabildiği gibi orman vasfını kaybetmiş hazine arazilerini kiralama şeklinde de olabilir.

>>  İkinci aşamayı, yetiştirilecek ürüne karar verilmesi oluşturuyor. Ardından bunu projelendirmek; söz konusu arazi üzerine ne kadar tohum ekileceği veya kaç fidan dikileceğini hesaplamak gerekiyor.

>>  Kaç yıl süreyle söz konusu ürünü yetiştireceğinizi de belirlemelisiniz. Tabii bunun için ne kadarlık bir maliyet gerektiğini hesaplayıp geri dönüş süresini öngörmek de kazançlı bir yatırımın olmazsa olmazlarından.

>>  Tarım Bakanlığı, kalkınma ajansları ve ilgili AB fonlarından proje desteği sağlamak, hem maliyeti düşürmek hem de kazancı artırmak adına önemli bir adım. Çünkü proje uygun görüldüğü takdirde yapılan tüm harcamaların yüzde 75?i karşılanıyor. Yani tamamen karşılıksız hibe şeklinde destekleniyor.

>>  Üretime geçildikten sonra, hasat için gereken tüm makine ekipman da faturalandırılarak yine yüzde 75?i söz konusu fonlardan karşılanıyor. Satış ve pazarlama aşamasında ise yurtdışı fuarlara verilen desteklerden faydalanmak mümkün…

Natura Doğal Besinsel Destek Ürünleri Danışmanı Prof. Dr. İlker Durak: ?70 ruhsatlı bitkisel destek ürünü var?

Prof. Dr. İlker Durak, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Türkiye?de ve dünyada şifalı bitkiler son yıllarda moda olsa da Durak, 20 yıldır bu alanda uğraşıyor. Hatta bu ilgiyi akademisyenlikle sınırlı tutmamış, kızlarını bu alanda girişimci yapmış. Önce kızlarından Zahide Esra?yı kimya mühendisi, Nazlı Seda?yı ise ziraat mühendisi olması için yönlendirmiş. Ardından da onların kurduğu Natura Doğal Besinsel Destek Ürünleri?ne danışmanlık yapmaya başlamış.

Natura Doğal Besinsel Destek Ürünleri?nin 35 hastalığa iyi geldiği belirtilen 70 ruhsatlı bitkisel destek ürünü var. Şirket, aynı zamanda Ankara Halk Ekmek?in kalsiyumlu ve soya proteinli ekmek üretmesini sağlayan bitkisel karışımları da üretiyor.

Prof. Dr. İlker Durak, bitkisel destek ürünlerine son yıllarda artan ilgiden memnun. ?Tıbbı tedavinin gücü bir noktaya kadar. Bu ürünler tedaviye destek oluyor? diyor. Ürün geliştirme çalışmalarının devam ettiğini belirten Durak, Natura?nın satışlarıyla ilgili ise şu bilgileri veriyor:

?Bizim ürünlerimiz daha çok televizyon kanalıyla satılıyor. Meltem TV, Berat TV ve diğer yerel kanallarda reklamlarımız yayınlanıyor. Televizyon reklamlarını izleyenler çağrı merkezini arayıp sipariş veriyor. Satışlarımızın yüzde 95?i böyle gerçekleşiyor. Ancak biz televizyonlara ürünleri direkt vermiyoruz. Dağıtıcı, pazarlamacı firmalar aracılığıyla veriyoruz. Satışlar üzerinden pazarlamacı firmalar belli bir pay alıyor. Son zamanlarda insanlar şifalı bitkilere ilgi gösterdiği için satışlarda artış oldu. Ciro söylemeyeyim ama aylık karımız 100 bin TL?yi buluyor.?

Şifalı bitkilerden neler yapılıyor?

Bitkisel tabletler (Destek ürünleri), Bitkisel macun, Bitkisel çay, Bitkisel karışım çayları, Bitkisel özlü kremler, Bitkisel tohum, Bitkisel aromatik yağlar, Baharatlar, Saç bakım ürünleri

Geleneksel tarımdan yüzde 50 daha kârlı

Tıbbi ve aromatik bitkilerde sözleşmeli tarım yapmak için öncelikle bir firma bulmak gerekiyor. Bulunduğunuz yöredeki Tarım İl Müdürlüğü?ne başvurarak bu alanda faaliyet gösteren firmalara ulaşmanız mümkün. Aslında firmaların kendisi üreticilere ulaşıyor. Kendi toprağınızla sözleşmeli tarım işine girebildiğiniz gibi, hazineden tarım arazisi de kiralayabilirsiniz. Tarım uzmanlarının hesabına göre, bu bitkiler geleneksel ürünlere göre üreticisine yüzde 50 daha fazla kazandırıyor. Dekar başına en az 1.000 TL kazanmak mümkün. Üretim için ihtiyaç duyulan minimum tarımsal arazi büyüklüğü 5 dekar olarak hesaplanıyor. Bu da bir sezonda en az 5 bin lira kazanç demek. İşte adım adım sözleşmeli tarıma girmenin yolları:

>>  Minimum 5 dekarlık bir toprağınız olmalı. İklim ve coğrafi olarak tıbbi ve aromatik bitki yetiştirmeye elverişli olmalı.

>>  Bulunduğunuz yerin tarım il müdürlüğü ya da üniversitelerin ziraat fakültesi bölümlerine başvurarak, bu alanda faaliyet gösteren firmalara ulaşabilirsiniz.

>>  Firmayla 3-4 yıllık sözleşme yapılıyor. Firma ürün için alım garantisi veriyor. Alım fiyatı belirleniyor.

>>  Hasat zamanı dünya fiyatlarına bakılarak alım fiyatı yeniden belirleniyor.

>>  Firma, ürünün toplanması, taşınması ve işlenmesi işini kendisi üstleniyor.

>>  Çok yıllı bitkilerin tarımı daha karlı bulunuyor. Bir kere ekildiği zaman uzun yıllar kendi kendine aynı yerde yetişiyor. Bu bitkilere kekik, ekinezya, melisa, nane, adaçayı örnek verilebilir.

Not: Sözleşmeli tarım yapmak isteyen girişimciler, Karaman Valiliği İl Özel İdaresi?ne başvurabilir. Telefon: 0338 226 70 00

60 bin liraya aktar açabilirsiniz

Aktarlık son dönemin en gözde mesleklerinden biri oldu. Belli bir okulu veya kursu yok. Tamamen babadan oğula geçen ya da usta çırak ilişkisiyle öğrenilen bir meslek.

>>  Eğer bu alanda tecrübeniz yoksa bu işi iyice araştırmanız ve bitkilerle ilgili bilgi sahibi olmanız öneriliyor.

>>  Aktarlık için minimum 60 bin lira sermaye gerekiyor. 30 metrekarelik bir dükkan bulmanız yeterli.

>>  Normal işyeri açma prosedürü dışında İl Sağlık Müdürlüğü?nden Bitkisel Drog Satış Belgesi almanız gerekiyor.

>>  Bu belgeyi aldıktan sonra da dükkana gelip kontroller yapılıyor. Tarım, sağlık ve belediye kuruluşlarından gelen ekipler teknik inceleme yapıyor.

>>  Bu işte aylık kazancınız 4 bin liradan 30 bin liraya kadar çıkabiliyor. Ancak kazanç miktarı daha çok dükkanın büyüklüğüne ve konumuna bağlı.

Sözleşmeli tarım yaptıranlar

Aromed Tarım 0322 346 46 76

Martin Bauer 0232 866 22 88

Baharat toptancıları

Kılıç Baharat 0212 5121595

Karakaş Baharat 0212 5220473

Akan Baharat 0212 512 92 26

Topçu Baharat 0532 271 10 77

Zahter Lokman 0224 757 4737

Doğan Baharat 0212 527 02 23

(Para Dergisi)


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın