MÜSİAD’ın, Genel Başkan Ömer Cihad Vardan, Başekonomist Prof. Dr. İbrahim Öztürk ve Ekonomi Danışma Kurulu’nun katkılarıyla hazırladığı ve 1 Haziran’da yayınladığı raporda, ?Ülkemiz adına, ufukta, cari açık odaklı bir risk ve kriz gözükmemektedir. Yaşanabilecek bazı dalgalanmalara rağmen, Türkiye ekonomisi yoluna hedefleri doğrultusunda devam edecektir? denildi.

Ekonomideki ısınmanın nedeni

MÜSİAD’ın Konjonktür Raporu’nda özetle şu görüşlere yer verildi:

Haziran 2011 genel seçimlerine sayılı günlerin kaldığı bir süreçte, içeride ve dışarıda bir takım kesimler, birçok gelişmekte olan ülke için geçerli olan ?ekonomideki ısınma? nedeniyle ?Türkiye?nin cari açık eksenli bir krize girme ihtimalinin olduğu? yolunda bazı söylemler geliştirmektedir. Bu değerlendirmelerin, esaslı bir iktisadi analize dayanmaktan ziyade, ?temenni gibi? bir havada dile getiriliyor oluşu dikkat çekmektedir. Aslında, her önemli seçim öncesinde ?krize davetiye çıkaran türden? bu görüşlerin yeni olmadığı bilinmektedir. 2002 yılından beri, Türkiye ekonomisinin krizlere karşı bağışıklığı birçok kez bu tür olaylarla test edilmiş, ama Türkiye, 1990?lı yıllardan farklı olarak bu krizlere dirençli çıkmıştır. Türkiye, özellikle ABD?de başlayıp, daha sonra dünyayı saran 2008-2009 küresel krizinde pozitif yönde ayrışarak ?güvenli bir liman? olarak yoluna devam etmektedir.

Diğer gelişmekte olan ülkelere benzer şekilde ve daha çok, merkez ülkelerin makro ekonomik çarpıklıklarının bir sonucu olarak görülmesi gereken dış açıklar ve bunun finansman kalitesinin göreceli olarak bozulması gibi yan etkiler Türkiye?ye de sirayet etmiştir.

Buna karşılık, diğer yükselen piyasa ekonomilerinde olduğu gibi, Türkiye?de de ekonomi idaresi, farklı bir mimaride, gerekli tedbirleri devreye sokmuş ve sonuç alınıncaya kadar hangi türden araçlarda sürecin derinleştirileceği de kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Öte yandan MÜSİAD da, iktisadi faaliyetlerin ağırlıklı olarak özel sektöre kaydığı bir ortamda, cari açıkla mücadelenin tek başına kamunun görevi olmadığı noktasından hareket etmekte, bu mücadelenin istikrarın korunarak, takım oyunu havasında, sorumluluk bilinciyle hareket edilerek kazanılacağı gerçeğini dile getirmektedir. Özellikle yaşanan tüm krizlere rağmen, son on yılda, sürekli kârları artan kişilerin ve kurumların, gelirlerini sağladıkları topluma karşı daha tutarlı, içten ve sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.

Dünyadaki mevcut durum

Birçok ekonomide 2009-2010 dönemi boyunca sürdürülen genişleyici para ve maliye politikalarına rağmen, 2010 yılında dünya ekonomisinde büyüme ve istihdam cephesinde yeterince olumlu neticeler alınamamıştır (Şekil.1 ve Tablo.1). Bilhassa gelişmiş ülkelerde büyüme zayıf, istihdam ise neredeyse yok denecek kadar az olmuştur.

Dünya ekonomisinde, bilhassa gelişmiş ülkelerde uygulanan bu geleneksel politikaların pek çalışmamasının başlıca sebepleri;

(i) Zaten aşırı borçlu olan orta sınıfın tüketim odaklı harekete geçememiş olması,

(ii) İşsizliğin yüksek olması nedeniyle, gelirin ve harcama kabiliyetinin düşük kalması,

(iii) Sorunlara köklü çözüm getirecek küresel inisiyatifin olmayışı, küresel statükonun direnişi,

(iv) Genel olarak sanayileşen ülkelerde geleceğe yönelik beklentilerin oldukça karamsar hale gelmesi,

(v) Nihayet bütün bu konularda kısır döngüyü kırıp çarkların dönmesini temin edebilecek olan güçlü liderlik ve istikrarlı hükümetlerin eksikliği, gibi faktörlerdir.”


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın