Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye’nin ihracatta sektör ve ülke bazında çeşitliliğini arttırdığını açıklayarak, “Dış talepte meydana gelebilecek olumsuzlukları azaltarak istikrarlı bir ihracat performansı ortaya koymada bu nokta çok önemlidir” dedi.

TEPAV Kamu Politikaları Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Direktörü Doç. Dr. Ümit Özlale ile Araştırmacı Hüseyin Ekrem Cunedioğlu tarafından hazırlanan “Türkiye’nin İhracat Performansı 2: Sektörel Bazda Çeşitlilik, Rekabetçilik ve Adaptasyon” başlıklı politika notu yayımlandı. Not’ta en çok ihracat yapılan ilk 10 sektörün toplam ihracattaki payına bakıldığında zaman içerisinde ürün bazında artan bir çeşitlenmenin olduğu belirtilerek, “66 sektör içinde en ihracatçı ilk 10 sektörün toplam ihracattaki payı 1996’da yüzde 73,8 iken 2010’da yüzde 65,6 seviyesindedir” denildi. Sektörel çeşitliliğin değişimini gözlemlemek için kullanılabilecek diğer bir yöntemin de eşdeğer sektör sayısına bakmak olduğu belirtilen Not’ta şöyle denildi:

“Eşdeğer sektör sayısı, ihracat üzerinde küçük etkisi olan sektörleri dışarıda tutarak toplam ihracat üzerinde eşdeğer katkıya sahip ana sektörlerin sayısını vermektedir. 2000’de 11 olan eşdeğer sektör sayısının 2009’da 18’e yükseldiği görülmektedir.

Her iki yöntem de ihracatımızda sektörel çeşitlenme olduğunu göstermektedir. İhracatın kırılganlığını azaltmak için iyi bir strateji olarak karşımıza çıkan sektörel çeşitlenmeye bir de ihracat sepetinin teknolojik yoğunluğu açısından bakmak gerekir. Sektörel çeşitlenme ile ihracatın teknoloji yoğunluğu arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu görülmektedir. Bu da sektörel çeşitlenmenin daha yoğun bir teknoloji kullanımıyla beraber geldiğini göstermektedir. İhracatımızda önemli bir paya sahip emek yoğun sektörlerin rekabet gücündeki zayıflamadan ötürü ihracatımız içindeki paylarının azalması da bu sonuca katkı yapmaktadır.

Ayrıca 2001 krizi sonrası ihracattaki eşdeğer sektör sayısında azalma yaşanırken 2008 küresel krizi sonrası artış yaşanması da dikkate değerdir.”

TEPAV’ın değerlendirmesinde, sektörel çeşitlilik artarken bir yandan da pazar çeşitlenmesine gidildiği açıklandı. İhracat yapılan 206 ülke arasından 14’ü 2000 yılında eşdeğer öneme sahipken, 2009 yılında bu sayının 29’a yükseldiği belirtilen çalışmada, “Özetle, Türkiye’nin sektör ve ihracat yapılan ülke bazında olumlu bir çeşitlemeye gittiği açıktır” dendi.

Sektörel bazda rekabetçilik

TEPAV’ın çalışmasında, Türkiye’nin en çok ihracat yapan 6 sektörü için rekabetçilik ve adaptasyon değerleri de son 10 yıl için hesaplandı. Elde edilen bulgulara göre, özellikle konfeksiyon ve meyve-sebze ihracatında ciddi rekabet gücü kaybı yaşandığı belirlendi. Bu iki sektörde yaşanan kayıplar Türkiye ortalamasının da oldukça üzerinde oldu. En önemli ihracat kalemlerinden demir-çelik ve motorlu kara taşıtlarında yaşanan rekabet kayıpları ise görece daha düşük seviyede belirlendi. Tekstilde herhangi bir değişiklik yaşanmazken elektrikli makineler sektörü rekabet gücünü arttıran bir sektör olarak dikkat çekti.

Küresel kriz dönemine bakıldığında ise meyve-sebze ihracatında belirgin bir iyileşme gözükürken tekstilde hafif bir rekabet kaybı göze çarptı. Diğer sektörlerde ise rekabetçilik bazında önemli bir değişim yaşanmadı.

Sektörel bazda adaptasyon

Not’ta Türkiye’nin en önemli 6 sektörünün, yeni ve yükselen pazarlara uyum sağlamayı gösteren adaptasyon değerleri de belirlendi. Değerlendirmede ilk göze çarpan, küresel kriz döneminde yeni pazarlara uyum sağlama gücünün konfeksiyon sektörü dışında arttığı oldu. Özellikle tekstil ve elektrikli makinelerde sağlanan yüksek değerler dikkat çekti. Öte yandan, motorlu kara taşıtları, özellikle 2005-2009 arası yeni pazarlara yönelme refleksinin görece zayıf olduğu bir sektör olarak belirlendi. Çalışmada bu sektörün yapısının ve Türkiye’nin küresel arz zincirindeki konumunun bu uyum sağlama eksikliğinin olası nedenlerinden biri olabileceğine dikkat çekildi. Demir-çelik sektöründe ise örneklem boyunca Türkiye’ye yakın bölgelerde inşaat sektörünün canlı olması ve lojistik maliyetlerin yüksekliğinden ötürü Türkiye’nin bu bölgelere ihracatta avantajlı konumda olmasının yüksek adaptasyon değerlerine ulaşılmasında etkili faktörlerden biri olduğu kaydedildi. Meyve-sebze ise rekabet gücündeki kayıplara paralel olarak, yeni pazarlara uyum sağlamada 2005-2009 döneminde gerileme yaşanan bir sektör oldu.

TEPAV’ın çalışmasında en önemli 6 sektörün rekabetçilik ve adaptasyon performanslarına ilişkin olarak, “Yeni pazarlara yönelerek ihracatımızı arttırmak önemli olsa da, rekabet gücünü arttırmadan bu yeni pazarlarda kalıcı başarılar elde edilip edilmeyeceği önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır” denildi.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın