Britanya Kraliyet Cemiyeti (RSA) Üyesi Stratejist Ali Serim; Türkiye ekonomisinin yakın geleceğine ilişkin açıklamalarda bulundu. Körfez Sermayesinin seçim sonrası harekete geçmek için gün saydığının altı çizilen açıklamada yüzde 8.9 büyümeyle önemli bir başarıya imza atan ülkemize yatırımcıların gelmeye her zamankinden daha da hazır olduğu belirtildi.

Yapılan açıklamada ?AKP Hükümeti 2010 yılında ciddi başarı sergiledi; Bu başarının tartışılamaz göstergesi yüzde 8,9 oranındaki büyüme oranıyla Türkiye?nin, Avrupa?da ilk sırada yer alması. Ayrıca Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri bünyesinde barındıran G-20?nin en hızlı büyüyen üçüncü ekonomisi olmamız. 2010 yılında Türkiye ekonomisinin toplam büyüklüğü cari fiyatlarla 1,1 trilyon TL olarak gerçekleşirken özel sektörün yatırım harcamaları 164,3 milyar TL’ye ulaşmış. Bu durum için 10.yıl marşı gibi bir marş yazılsa yeridir. Önümüzdeki dönemde bu atılımın istihdama yansımasını bekliyorum. İşsizlik sorununu büyük ölçüde çözmüş bir Türkiye çok uzağımızda değil. Haziran 2011’den itibaren daha az sayıda bakanlı bir kabineyle karşılaşacak olmamız da çok olumlu. Yönetim daha toplu ve merkezi bir şekilde yapılacak. Ekonomi ve maliye yönetimi yeni düzenlemeyle daha da verimli çalışır hale getirilerek konsantrasyonu cari açığın yönetilmesine verecek. Ekonominin patronlarından ziyade bir patron olacak, iç ve dış ticaret tek çatı altında toplanacak. Böylece sinyal veren riskleri minimize etmek için yapısal önlemler daha rahatlıkla uygulamaya alınabilecek? denildi.

Emlak sektörü ön plana çıkacak

2008 yılında aldığı hasar sonrasında emlak piyasası dünya genelinde canlanma sinyalleri veriyor. Depreme dayanıklı binalara muhtaç olan Türkiye?de özellikle seçim sonrasında dünya emlak piyasasında başlamış olan genel toparlanma ve Körfez Sermayesinin katkılarıyla hareketli günler yaşanacağı anlaşılıyor. ABD ve Avrupa?da emlak sektörüne yön veren isimlerin bu hareketli günlere ilişkin hazırlıkları olduğu biliniyor. Hakim olan pembe tablonun temel sebebi emlak piyasasının en kötüyü gördüğüne, yani dip yaptığına olan inanç. Başka bir sebep de gayrisafi milli hasıla (GSMH) artışı ile emlak üretimindeki artış arasındaki ilişki ve bu artışın konut üretimine olan olumlu etkisi. Türkiye gibi GSMH artışı olan ülkelerde emlak sektöründe hareketlenme olacağı muhakkak. Bu ilişkiden Türkiye, Çin ve Brezilya gibi ülkeler büyük faydalar sağlayacak fakat ekonomisi daralan İrlanda, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkeler için durum tersine kötü olacak.

Dünya genelinde 2010 yılında 2009 yılına göre emlak projelerinde yüzde 53 artış görüldü. Londra?da ticari alan kiralarının 2007 yılındaki yüksek seviyeyi yakalamış olması olumlu bir gösterge, Londra?nın merkezinde boş dükkan kalmadı diyebilirim. Bu olumlu hava diğer Avrupa metropollerinde de hissedilmeye başladı. 2010 yılında Avrupa 100 milyar dolar civarında taze emlak yatırımına sahne oldu. Bu durum 2009 yılı istatistikleri göz önüne alındığında yüzde 35 artış anlamına geliyor.

Büyük kurtarma operasyonlarının geride kaldığı ABD Emlak Piyasası analistlerin iştahını yeniden kabartmaya başladı.

Araplara pazarlayacak yatırım araçları üretilmesi çok gerekli

Emlak tek başına yabancı sermaye çekmeye yetecek bir alan değil. Zaten mütekabiliyet konusu, yabancılara satış yapılmasıyla ilgili yakında çözüme kavuşacak bazı zorluklar mevcut. Henüz bazı karar vericiler New York veya Paris gibi şehirlerdeki bazı özel muhit ve projelerdeki 50- 60 bin dolarlık metrekare fiyatlarının sadece iç taleplere binaen yakalanmasının mümkün olmadığını kavrayamadı. Özellikle dünya metropolleriyle kıyasladığımızda fiyatların aşağıda kaldığı kesin olan İstanbul bu potansiyele sahip. Ama bu noktalara gelmemiz için önemli bir zamana ihtiyacımız var. Dolayısıyla acilen farklı farklı araçlarına sahip olmamız gerektiğini bu durumun çekeceğimiz yatırımların boyutunu etkileyeceğinin altını çizmek istiyorum. Bu kapsamda faizsiz enstrümanların önemi yakında daha da iyi anlaşılacak. Arz açısından Türkiye?de faizsiz enstrümanların geliştirilmesinde saçma diyebileceğimiz, ideolojik sebeplerle olduğunu düşündüğüm, bir gecikme oldu. İstikrarı yakalamış bir Türkiye, karlılıkta rekorlara imza atan şirketler ülkesi Türkiye faizsiz enstrümanlarla Körfez yatırımcısının karşısına çıkabilirse beklenenin ötesinde önemli fonları çekecektir. Vizelerin kalkmasıyla ivme kazanan komşularla ve bölge ülkelerle ticaret Arap Sermayesi için önemli faydalar sağladı.

İMKB derinleşmeli ve daha fazla şirket halka arz edilmeli

Türkiye?de hane halkı tasarruf miktarı yaklaşık olarak 550 milyar lira. Büyük bölümü faiz geliri için vadeli hesaplarda bağlı. Faizlerin giderek aşağı yönde seyretmesi ve enflasyonla mücadelede hükümetin aldığı yol alternatif yatırım araçlarına olan ihtiyacı tetikledi. 28 adet portföy yönetimi şirketine emanet 50 milyar liralık tasarrufu ciddi bir miktar kabul etmek mümkün değil. SPK yasa taslağının yakında tartışmaya açılmasıyla farklı ürün ve kurumların durumu olumlu yönde etkilemesi desteklenmektedir. Aracı kurum sayısının artması ve gerek yabancılara gerekse yerli yatırımcıya daha fazla hisse seçeneği sunmak şart. Kendi kulvarlarında önemli başarı hikayeleri yazan girişimci ve işadamlarının bu başarıyı borsa kanalıyla paylaşmaları teşvik edilmeli. Ne kadar fazla sayıda şirket borsada işlem görecekse, o derece kuvvetli bir ekonomiye sahip olacağımızı düşünüyorum. Konunun yatırım boyutundan başka şeffaflaşma, standardizasyon, denetim ve vergi toplama gibi uzun uzadıya sayabileceğim yan faydalarından ekonominin ne derece istifade edeceği aşikar.


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın