ÜMİT BOYNER (TÜSİAD Başkanı) >> TÜSİAD olarak Türkiye Sanayi Strateji Belgesi?nin, Türk ekonomisinin yeni on yılda yapacağı atılımın önünü açacağını ümit ettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Ekonomimizin özellikle 2001 sonrası dönemde, hem de uluslararası rekabetin geçmişe göre en üst düzeye çıktığı bir ortamda gösterdiği performans, övgüye değer bir gelişmedir. Bugün, ekonomimizin lokomotifi olan Türk sanayisini taze ve çağdaş bir vizyonla çok daha yukarılara taşıma ihtiyacıyla karşı karşıyayız. Bundan dolayı da Türkiye Sanayi Strateji Belgesi?nin hazırlanarak bir kılavuz belge olarak ortaya çıkarılmış olmasından dolayı başta Sayın Bakanımız olmak üzere emeği geçen herkese TÜSİAD adına teşekkür etmek istiyorum.

Başarılı bir sanayi politikasından temel olarak, tüm sektörlerimizde üretkenliği ve verimliliği artıracak bir politikalar demetini anlıyoruz. Ülkemizin güçlü ekonomiler içerisinde arzu edilen yerini alması için mevcut ve gelecek yıllardaki işgücü potansiyelini de göz önünde bulundurmak zorundayız. Üreteceğimiz politikalar hem nüfus yapımızın gerektirdiği yüksek istihdam artışını sağlamalı, hem istihdam artışını üretkenlik temelli sürdürülebilir büyüme ile birleştirmelidir. Şunu da biliyoruz ki arz yönlü bu tür politikaların geliştirilmesi ve uygulanması gerek içerik gerekse zaman boyutuyla talep yönlü politikalara kıyasla çok daha zordur. Dolayısıyla, bu ihtiyacın varlığını sorgulamıyoruz. Ama kolay olmadığının da bilincindeyiz. O nedenle Türkiye sanayisinin bu koşullar altındaki dönüşüm ihtiyacı ancak ve ancak bütünlüklü bir stratejiyle ele alınabilir. Sanayi Stratejisi’nin bu amaca hizmet etmek açısından, hazırlanmış olan geçmiş belgelerden daha ileri bir yapı arz ettiğine inanıyorum.

Bu noktada stratejinin ele alması gereken belli başlı politika alanlarına ilişkin temel bazı düşüncelerimizi de ifade etmek istiyorum.

Ekonomimizin son dönemde sağladığı ciddi ilerlemeye rağmen, sanayimizin rekabet gücünü koruyabilmemiz için yatırım ve iş yapma ortamının geliştirilmesi konusunda halen gerçekleştirmemiz gereken reformlar var. Dünyada yaşanan son krizin ardından devletlerin sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle yeni bir tür işbirliğine gittiğini görüyoruz. Özellikle gelişmiş ekonomiler; politika, mevzuat ve organizasyon yapılarını özel sektör liderliğinde ve artık istikrar eksenli değil, büyüme eksenli oluşturuyor. Türkiye?nin de önümüzdeki donemde makroekonomik dengeleri gözetmek koşuluyla yüksek büyüme hedefinden taviz vermemesi gerekmektedir. Dünya ekonomisinde yaşanan yavaşlama veya kriz dönemlerinin bizi uzun dönemli hedeflerimizin oldukça gerisinde bıraktığını hatırlayalım. Bu nedenle, Türkiye potansiyel büyüme hızını yükseltecek politikaları askıya alamaz. Uzun dönemde vatandaşlarını AB ekonomilerindeki ortalama kişi başı gelir düzeylerine yaklaştırma politikalarını güçlendirmek zorunda.

Yatırımlar, büyümenin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu?nu (YOİKK) fevkalade önemli görüyor ve YOİKK bünyesinde yürütülen faaliyetleri destekliyoruz. Ancak, bu vesile ile yatırım ve iş ortamının geliştirilmesi konusunda, ölçek ekonomisini destekleyici ve iş yapma maliyetini düşürücü daha somut hedefler koyma ihtiyacını tekrar vurgulamak istiyorum. Keza yatırım kararlarını ve rekabet gücünü belirleyen en temel unsurlardan biri olarak, eğitimli işgücü arzının güçlendirilmesi ve geliştirilmesi ve istihdam maliyetlerinin azaltılması konusuna da güçlü bir şekilde eğilmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Bu konularda gerçekleştirilmesi planlanan reform çalışmalarına da iş dünyası adına elimizden gelen desteği vermekteyiz. Bu doğrultuda, uzun zamandır TBMM Genel Kurulu?nda bekleyen Türk Ticaret Kanunu (TTK) tasarısını içeren paketin kanunlaşmak üzere bu ay tekrar görüşülecek olmasını, Türkiye?nin yatırım ortamını iyileştirmek adına son yıllarda atılan en somut adımlardan birisi olarak değerlendiriyoruz. Artık TTK temsili bir yatırım ortamı problemine dönüşmüştür. Siyasi partilerimizin TTK gibi bütün ülkenin menfaatini ilgilendiren bir konuda uzlaşmış olmalarını büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Tüm partilerimizin bu konudaki kararlılıklarını ve yapıcı yaklaşımlarını sürdüreceklerini ümit ediyoruz. Türk şirketlerinin uluslararası piyasalardaki güvenilirliğinin artırılması için büyük öneme sahip olan paketin, katılımcı bir şekilde bir an önce kanunlaşması iş dünyası açısından reform niteliğinde bir dönüşümün başlamasını sağlayacaktır.

Hepinizin bildiği üzere, ülkemizde tasarruf oranlarının düşük olmasından kaynaklanan bir mevduat ve dolayısıyla da yurtiçi kredi olanakları problemimiz bulunmaktadır. Kişi başı gelirin mevcut seviyelerinde bu doğal bir sorundur. Ancak, bu durum yalnızca dış finansman ihtiyacına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda büyümenin finansmanı sorununu da beraberinde getiriyor. Bu bağlamda, sanayimizin dönüşümü için olmazsa olmaz etmenlerden biri de ?finansmana erişim problemi? olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizde finansmana erişim sorunu ?girişimciliğin finansmanı? olarak algılanmaktadır. Ancak, ölçek ekonomisini sağlamış işletmelerimizde dahi kredi kanallarına erişim ?orta-büyük? şeklinde yeni bir ölçek tanımı yaratacak kadar önemli bir sorundur. İşletmelerimizin rekabet gücünün artırılmasında gerek yeni yatırım, gerekse işletmelerin verimliliğini artıracak dönüşümün sağlanması için yatırım finansmanına erişimin kolaylaştırılması, finansal piyasaların derinleşmesi ve finansman araçlarının çeşitlendirilmesi ekonomimiz için çok önemli bir atılım sağlayacaktır.

Uzun dönemli büyümenin temel motoru toplam faktör verimliliğidir. Toplam faktör verimliliğindeki artış ise büyük oranda teknolojinin katma değere artan katkısı ile sağlanabiliyor. Aynı şekilde eğitimin her bileşeninde ve safhasında elde edilecek gelişmeler de, uzun dönemli büyüme üzerinde ve toplam faktör verimliliği üzerinde ciddi ve ölçülebilir etkiler yaratabilmektedir. Dolayısıyla başarılı bir sanayi politikası eğitim ve teknolojiyi de kapsayan bu koşulları sağlayarak tüm sektörlerimizde üretkenliği ve verimliliği artıracak bir politika demeti anlamına geliyor.

Eğitim, altyapı ve teknoloji ile ilgili politikaların Türkiye?nin geleceği açısından kritik öneme sahip olduğunu ve ülkemizin bu alanlarda mutlaka başarılı bir performans sergilemesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyoruz. İktisat yazınında, ?zaman tutarsızlığı? olarak geçen olgunun, yani gelecek için bugünden yapılan tercihlerin daha sonraki bir tarihte söz konusu gelecek için artık en iyi tercihler olmayabileceği durumunun, burada geçerli olmadığını belirtmek istiyorum.

Özellikle eğitim ve teknoloji ile ilgili çözülmesi gerekenler, her koşulda temel yapısal sorunlardır. Bugün burada açıklanan Sanayi Strateji Belgesini, geçmiş dönemlerdeki net katkısı belirsiz teşvik ağırlıklı sanayi politikalarından uzaklaşan ve AB üyeliği perspektifinin gerektirdiği yatay politikaları ele alan rekabetçi bir düzenin oluşturulması yönünde olumlu bir adım olarak değerlendirmekteyiz. İş dünyası temsilcileri olarak söz konusu yatay önlemleri de tüm sektörler için eşit şartlarda uygulandığı takdirde desteklemekteyiz. Daha önce gündeme geldiği üzere belirli sektörlere odaklanan bir destek sisteminde gerek sektörün seçimi gerekse uygulanacak mekanizmanın belirlenmesi konuları piyasa ekonomisi normları bağlamında tartışmaya ve eleştiriye çok açıktır. Ayrıca sektörel ayrıştırmalar sübjektif olma riski taşımaktadır. Bu bağlamda; TÜSİAD olarak oluşturulacak sanayi destek mekanizmasının tüm sektörleri yatay olarak etkileyecek şekilde ;

1. Yüksek katma değer oranlarını yakalamamıza destek olacak teknoloji üretimi, seçimi ve kullanımı desteklerini,

2. İnovasyon kapasitesini artıran bölgesel kümeleşme desteklerini- (ki bu, bölgelerimiz arasındaki gelişmişlik farklarının giderilmesi için de çok önemlidir.)

3. Sektör ve bölge ayrımı gözetmeksizin, özellikle beşeri veya maddi altyapıya yönelik olağanüstü yüksek yatırım gerektiren proje desteklerini kapsamasını önermekteyiz.

Üretme, kullanma ve seçme bileşenlerinden oluşacak teknoloji politikaları ve kapsamı, kalite, içerik bileşenlerinin belirleyici olduğu eğitim politikaları üretkenliğin esasıdır. Uzun dönemli büyümenin de esasıdır. Dolayısıyla bu olguların desteklenmesi, ödüllendirilmesi ve bu yöndeki işbirlikleri basarinin anahtarı olacaktır.

Bu anlayışla bir destek mekanizmanın oluşturulmasına, TÜSİAD olarak elimizden gelen destek ve katkıyı sağlamaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bu aşamada bize sunulan belgede önümüzdeki günlerde geliştirilmesini beklediğimiz bazı konulara da işaret etmeyi arzu ediyorum. Enerji, demiryolu taşımacılığı hizmetleri başta olmak üzere, altyapı sektörlerinin liberalleştirilmesi süreci yatay önlemlerin içinde yer almalıdır diye düşünüyoruz. Ayrıca yine strateji içinde bulunan; mesleki eğitim ve öğretim stratejisinin, ulusal istihdam stratejisinin, verimlilik politika ve stratejisinin hazırlanmasının, sanayi strateji belgesi ile entegre edilmesi, eşgüdümlü bir eylem planına oturtulmasının da küreselleşme sürecinde daha rekabetçi olmamızı sağlayacağına da inanıyoruz.

Türkiye gibi iç dinamiklerin çok hızlı değişebildiği ülkeler için Sanayi Strateji Belgesi?nin, orta ve uzun vadeli eylem planları ile desteklenen, yol gösterici ve sürekli olarak güncellenmesi gereken yaşayan bir belge haline getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu eylem planlarının hem özel sektör, hem devlet yetkililerinden oluşan katılımcı bir mekanizma ile desteklenmesi, Türkiye?ye hızlı karar ve eylem gerektiren küresel rekabet ortamında daha esnek bir strateji yaklaşımı sağlayacaktır. Sunulmuş olan sanayi stratejisi önerisi, krizle mücadele ile geçen 2009 ve 2010 yıllarından sonra, 2011’e heyecanla ve umutla girmemize neden oldu. Bu doğrultuda, Strateji Belgesinin hazırlanmasında katkıda bulunan herkese teşekkürü borç biliyoruz.

(Bu yazı, 5 Ocak 2011 tarihinde yapılan Türkiye Sanayi Strateji Belgesi’nin tanıtım toplantısında, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Ümit Boyner’in yaptığı konuşmasından alınmıştır.)


sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın