Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, KOBİ’lere yönelik ölçek endeksli büyüme kredisi destek programında toplam 2.5 milyar lira olarak belirledikleri kredi hacmini, 1 milyar lira artırarak, 3,5 milyar liraya çıkardıklarını bildirdi.
Ergün, ihracat kredisi destek programı ile ölçek endeksli büyüme kredisi destek programına başvuruda bulunanların tamamına yakınının bu desteklerden yararlanabileceklerini de kaydetti.
Bakan Ergün, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) üyeleriyle bakanlıkta yaptığı kahvaltılı toplantıda, 2010 yılını değerlendirdi ve 2011 yılına ilişkin öngörülerini paylaşarak, bakanlığının yaptığı çalışmaları anlattı.
Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) ile gerçekleştirdiği sohbet toplantısında soruları yanıtlayan Ergün, en son KOBİ’lere yönelik başlattıkları ihracat kredisini 5 bin firmaya kullandırmayı öngördüklerini, ancak 7 bin başvurunun olduğunu, söz konusu firmaların tamamını bu krediden yararlandıracaklarını bildirdi.
Ölçek endeksli büyüme kredisi destek programından yararlanmasını öngördükleri firma sayısını ise 45 bin olarak planladıklarını anımsatan Ergün, ancak bu kredi için yaklaşık 73 bin başvuru olduğunu, bunlardan bir kısmının şartlarının tutmadığını, bu yüzden 65 bin firmanın bundan yararlanacağını belirtti.
Bakan Ergün, söz konusu destek programı için daha önce oluşturulan 2,5 milyar liralık kredi hacminin,3,5 milyar liraya çıkarıldığını söyledi.
Sektör stratejileri hazır
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 5 Ocak tarihinde, bakanlık olarak hazırladıkları Sanayi Strateji Belgesi’ni kamuoyuyla paylaşacaklarını, 6 Ocak’ta ise Ekonomi Koordinasyon Kurulu’na (EKK) sundukları sektörel strateji belgelerini harekete geçireceklerini bildirdi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), TÜSİAD, TUSKON, ASKON, MÜSİAD, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Sanayi ve Ticaret Odaları ve bütün ilgili kurum, dernekler ve sivil toplum kuruluşlarının 5 Ocak’ta katılacağı bir toplantıda, hazırladıkları Sanayi Strateji belgesini paylaşacaklarını bildirdi. Ergün, söz konusu belgenin daha önce Bakanlar Kurulu’na sunulduğunu, Yüksek Planlama Kurulu kararı olarak da çıktığını hatırlattı.
Belgedeki vizyonlarının, Türkiye’yi ileri teknoloji ürünlerinde Avrasya’nın üretim ve teknoloji merkezi haline getirmek olduğunu belirten Ergün, bunun için alt kategorilerde de bazı hedefler, bazı yatay politika alanları belirlediklerini bildirdi. Bu politika alanlarıyla birlikte 72 tane de eylem belirlediklerini ifade eden Ergün, bunların bir kısmını bakanlıkların gerçekleştireceğini, bu konuda herkesin görev ve sorumluluğu, o eylemleri ne zaman ve ne şekilde sonuçlandıracaklarının belli olduğunu söyledi. Sanayi Strateji Belgesi’ndeki eylemlerin 2011-2014 dönemini kapsadığını anımsatan Ergün, 2014’den sonraki adımlar için yeni eylem planları hazırlanacağını söyledi.
Türkiye’nin teknolojide henüz olması gereken yerde olmadığını, düşük teknolojilerden orta teknolojilere doğru yoğun bir değişimin Türk sanayisinde var olduğunu belirten Ergün, ”Henüz ileri teknolojili ürünlerin üretim ve ihracat içerisindeki payı yüzde 5’ler seviyesinde. Bunu yüzde 20’lerin üzerine çıkartmamız gerekiyor” dedi.
Bunun için Ar-Ge, inovasyon, markalaşma, tarım ve yeniliklere önem verilmesi gerektiğini belirten Ergün, bu konuda atılan adımlar bulunduğunu, bunlardan birisinin Türkiye’nin mutlaka hem sayı hem nitelik olarak teknoparklarda iş yapan şirket sayısı, araştırma sayısı ve teknopark sayısını artırmak olduğunu kaydetti.
KOBİ’lerin işletme ömrünün uzatılması gerektiğine de vurgu yapan Ergün, 2011 itibariyle verecekleri desteklerin ağırlıklı bölümünü bunun oluşturacağını söyledi. 100 yıldır kesintisiz piyasada olan işletmelerle ilgili de bir çalışma yaptıklarını da belirten Ergün, ancak Türkiye’de bazı işletmelerin ömrünün adeta bebek ölümleri gibi 4-5 yılla sınırlı olduğunu anlattı. Türkiye’de piyasaya çok hızlı giren ve çıkan işletmelerin işletme ömrünü düşürdüğünü belirten Ergün, 1920’li yıllarda Türkiye’de ortalama ömrün 50’lerde bile olmadığını ancak alınan önlemlerle şimdi ortalama ömrün 70’lere uzadığını kaydetti. İşletmelerin nerede nasıl öldüklerine ilişkin saha araştırmalarına 2011’de odaklanacaklarını belirten Ergün, işletmelerin ömrünü uzatacak, sağlıklı yaşamalarını sağlayacak destek modellerini hayata geçirdiklerini ifade etti.
Ekonomi Koordinasyon Kurulu’na (EKK) sundukları sektörel strateji belgelerini 6 Ocak 2011 tarihinde harekete geçireceklerini belirten Ergün, şunları kaydetti:
”6 Ocak’da EKK’da otomotiv ve makine sektörlerinin strateji belgelerini yine sektör temsilcileri ve EKK’daki arkadaşlarla birlikte ele alacağız. Ondan sonra da Demirçelik, Kimya Sektör Strateji Belgelerini ele alacağız. Elektrik, Elektronik ve Seramik sektörlerinin strateji belgeleri arkasından gelecek. 2011 yılında da sektörlere ait strateji belgeleri hazırlanmaya devam edilecek. Ve hem ana sanayi strateji belgesiyle beraber sektör stratejilerini oluşturan eylem planlarını oluşturan hangi sektör için hangi zamanda ne adımın atılması gerektiğini orada bir kez daha görmüş olacağız.”
Ergün, 2010 yılının dünyadaki birçok ülkeye kıyasla ekonomik anlamda iyi bir yıl olduğunu, makro ekonomik göstergelerde belirlenen hedeflerin olumlu yönde aşıldığını söyledi. Bu gelişmelerin temelinde ekonomik ve siyasi istikrar ile güven ortamının yattığını vurgulayan Ergün, ”2010 yılına baktığımızda ortaya konulan bütün hedefleri yakalamış ve hatta aşmış bir Türkiye manzarası görüyoruz. Yıl sonunda bizi yüzde 7,5’in de üzerinde belki 8’e yaklaşan bir büyüme rakamı bekliyoruz” dedi. Ergün, makro ekonomide görülen bu olumlu performansın 2011 yılında da devam edeceğini belirtti.
2023 vizyonu
Türkiye’nin 2023 vizyonuna da değinen Bakan Ergün, bütün kesimler tarafından da paylaşılan bir vizyonun başarılabileceğini, ihracatta 500 milyar doların, kişi başına milli gelirde 25 bin doların, yüzde 5’ler seviyesine çekilmiş bir işsizliğin sağlanması yönünde adımlar atıldığında ve tüm bunlar yapılırken siyasi ve ekonomik istikrarın, güven ortamının korunması halinde 2023 hedeflerine ulaşmamak için bir neden bulunmadığına işaret etti.
Siyasi ve ekonomik güven ve istikrar ortamının korunacağına inandıklarını, buna dair önemli işaretlerden birisini referandumda gördüklerini ifade eden Ergün, şunları kaydetti:
”Toplum referandumdaki değişiklikleri bir reform olarak algıladı ve yüzde 58’lik bir (evet) oyuyla destek verdi. O gün şöyle bir tablo ortaya çıkmıştı; demek ki önümüzdeki süreç hem reformların hem de siyasi istikrarın korunacağı bir süreçtir. 2011 yılındaki seçimler ne olacak? diye bir soru sorulduğunda kimsenin kafası bulanık değil. 2011 seçimlerinin sonuçları Türkiye’de siyasi istikrarın devam edeceğine dair işaretleri vermiş oldu. Herkes de bu sonucu aşağı yukarı satın almış oldu.
Önümüzdeki seçimler Türkiye açısından siyasi istikrarı devam ettirecek olan bir tabloyu önümüze koyacak. 2011 seçimleri (seçim var) diye bir seçim ekonomisinin uygulanacağına dair işareti bize vermiyor. 2011 bütçe rakamlarına baktığımızda dengeli, ekonomik istikrarı gözeten, harcama disiplinine sahip ve hedefleri tutturacak olan bir bütçe görüyoruz. 2011 yılı için makro ekonomik hedefler açısından bir istikrarsızlık beklentisi görünmüyor, bütçe rakamları bunu gösteriyor. (Seçim çalışmalarında hükümet mali disiplini bir kenara koyar, popülizm yapar mı?) yapmaz, şimdiye kadar da yapmadı. Bugün de yapmayacağını açık açık her aktörüyle ortaya koyuyor. Bir mali disiplinsizlik işareti ve popülizm sayılacak adımlar atılmayacağına dair herkes güvence vermektedir. Biz mali disiplinden hiç taviz vermedik ve popülizm uygulamadık, yapılan harcamaların hepsi öngörülen rakamların içinde kaldı.”
Bu durumun 2023 hedeflerine varırken bütün ekonomik aktörlerin doğru adımlar atacağını da gösterdiğini ifade eden Ergün, Türkiye’nin bu hedeflere sadece kamu kesimiyle varmasının söz konusu olamayacağını, özel sektörün bu hedeflere varmada ”1 numaralı aktör” olacağını kaydetti.
Ergün, kamu kesiminin de özel sektöre siyasi istikrar ve güven ortamı sağlayan bir aktör olarak çalışmalarını sürdüreceğini, özel sektörün ihracat, üretim, yatırım, istihdam, Ar-Ge, inovasyon ve teknoloji kabiliyetini artıran adımları atacaklarını bildirdi.
Hedefimiz 4. kez iktidara gelmek
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2011’de yapılacak seçim sonucunda üst üste üçüncü defa iktidara geleceklerini, hedeflerinin ise 4’üncü kez de iktidara gelerek, ”siyasi istikrarla ve iktidara gelmekle ilgili rekor’u kırmak” olduğunu söyledi.
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Ergün, ”açıklamalarınızdan 3. kez iktidara geleceğinizi düşündüğünüzü anlıyoruz. Eğer gelirseniz AK Parti açısından bu dönem nasıl bir dönem olmalı?” şeklindeki soruya karşılık verirken, nasıl bir dönem olması gerektiğinin seçim beyannamelerinde görüleceğini, beyannamelerle ilgili çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
Türkiye gibi ülkeler, eğer ”2023” gibi önemli tarihte, önemli bir vizyona sahiplerse, hedefler koymuşlarsa, bunun için vazgeçilmez zeminin siyasi istikrarın korunması olduğunu belirten Ergün, siyasi ve ekonomik istikrar ile güven ortamının bugün itibariyle AK Parti ile gerçekleştiğini dile getirdi.
Toplumdaki hassasiyetin bunun üzerine inşa edilmesi gerektiğini ifade eden Bakan Ergün, bugün AK Partiyle inşa edilen, korunan siyasi ve ekonomik istikrarın yarın başka partilerle de korunabileceğini, ancak parti olarak hedeflerinin 3 dönem, hatta 4. bir dönem daha iktidara gelmek olduğunu söyledi.
Türkiye’de çok partili dönemde Demokrat Parti’nin 3 kez üst üste iktidara geldiğini hatırlatan Ergün, ”Biz bu seçimde 3. defa üst üste iktidara geleceğiz, onu görüyoruz. Bütün Türk kamuoyu, dünya kamuoyu, siyasi aktörler de bu sonucu satın almış bulunuyorlar. Bizim hedeflerimizden birisi de 4. defa iktidara gelmek, siyasi istikrarla ve iktidara gelmekle ilgili rekoru da kırmak” dedi.
Bunun mümkün olduğunu, dünyada da pek çok örneklerinin bulunduğunu belirten Ergün, ”Türkiye siyasetinde 2011 seçimleri bir siyasi partinin 3. defa iktidara geldiğini ve siyasi istikrarın bu kanalla korunduğunu bize gösterecek” diye konuştu.
”Oy oranı yüzde 45-50 bandında olur”
Bakan Ergün, seçimlerde oransal olarak ne kadar oy almayı beklediklerinin sorulması üzerine de, yaptırdıkları araştırmaların yüzde 45’in üzerinde bir oyla yeniden iktidara geleceklerini gösterdiğini söyledi.
Nihat Ergün, AK Parti’nin sürekli kamuoyu araştırmalarıyla halkın nabzını tuttuğunu, hatta parti kurulmadan önce de ülkede böyle bir partiye ihtiyaç olup olmadığına, halkın desteğinin alınıp alınamayacağına ilişkin 100 bin denekli bir araştırma yaptırdıklarını ve partinin bu araştırmada toplumdan alınan mesajla kurulduğunu ifade etti.
2 ayda bir yaptırdıkları gündem araştırmalarıyla toplumun kendilerine verdiği mesajları okumaya çalıştıklarını anlatan Ergün, ”Mesela; toplum bize siyaseten destek verdiği halde bazen ekonomik politikalarımızı, bazen dış politikamızı, bazen sosyal politikalarımızı acımasızca eleştiriyor. O zaman da (demek ki şu politikada topluma konuyu ya doğru anlatamadık ya da hakikaten yanlış var biz göremedik diyoruz) kendimizi çek ediyoruz” dedi.
Ergün, bugün itibariyle yapılmış araştırmaların AK Parti’nin yüzde 45’in üzerinde bir oyla yeniden iktidara geleceğini gösterdiğini bildirdi.
Seçimlerin yapılacağı 2011 Haziran ayına kadar çok fazla bir şeyin değişmeyeceğini, oy oranlarının yüzde 45-50 arasında bir banda oturacağını ifade eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, Türkiye’de ve dünyada büyük kırılmalar yaşanmadığı sürece bu tablonun değişmeyeceğini söyledi.
Merkez Bankası tedbirleri
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Merkez Bankasının son dönemde iç talebi daraltmaya yönelik aldığı tedbirlerin olası etkilerini değerlendirirken, bu önlemlerin yatırım ve üretim üzerinde olumsuz etkilerinin olmayacağını, bu tedbirlerle hem iç pazarların hem de finans sektörünün daha sağlıklı bir şekilde büyüyeceğini söyledi.
Ergün, Merkez Bankası’nın son dönemde iç talebi daraltmaya yönelik olarak aldığı tedbirlerin yatırım ve üretim üzerindeki etkilerinin ne olacağının sorulması üzerine, ”Merkez Bankasının almış olduğu önlemlerin yatırım ve üretim üzerinde olumsuz etkisi olmaz” dedi. Bu tedbirlerin hem iç tüketimdeki düzenli artışın hem de dış pazarlara yönelik düzenli bir artışın sürmesi için işe yarayacağını anlatan Ergün, bu tedbirlerin ”iç tüketimi de regüle eden, yatırımları ve ihracatı da dikkate alan bir yaklaşım” içinde hazırlandığını bildirdi.
Ergün, 2011 yılında hem iç pazarların daha sağlıklı bir şekilde gelişeceğini hem finans sektörünün daha sağlıklı bir şekilde büyümesini devam ettireceğini hem de Türkiye’nin dış pazarlara açılımı konusunda önemli hamleleri olacağını belirterek, söz konusu tedbirlerin bütün bunların sağlanmasına yardımcı olacağını kaydetti.
Akaryakıt fiyatları
Ergün, akaryakıt fiyatlarının yüksekliğine işaret edilerek, bu konuda birşey yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine de, ekonomide sıkışık bir tablo ortaya çıktığında toplanıp birtakım yeni tedbirler aldıklarını söyledi. Bu tedbirlere örnek olarak; piyasaların krizin etkilerini hissetmeye başladığı dönemde otomotivde, beyaz eşyada ve mobilyada yaptıklarını, vergi indirimlerini ve istihdama ilişkin olarak aldıkları önlemleri hatırlatan Ergün, ”Yarın, öbür gün akaryakıt fiyatlarının ekonomi üzerinde olumsuz etkileri olacağını görürsek ve düşünürsek bir araya geliriz, konuyu değerlendiririz ama bugün itibariyle böyle bir tablo yok, böyle birşey konuşulmuş da değil” dedi.
Enerjide 1 milyar doların üzerinde yatırım geliyor
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, Çin’den bazı otomotiv üreticilerinin, bir süredir Türkiye’de yatırım yapmak istedikleri hatırlatılarak, 2011 yılında bu yatırımların hayata geçirilip geçirilmeyeceğinin sorulması üzerine de şunları kaydetti:
”Pek çok alanda yatırım planı var. Otomobil yatırımları için de plan yapanlar var. O planların önemli bir bölümünün 2011 yılı içinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Hele 2011’in ikinci yarısından sonra bu yatırımlar daha da artacaktır. Nihayetinde seçim atmosferinde bazı yatırımlarI, seçim sonrasına bırakabilir yatırımcılar. Çinliler sadece otomobil de düşünmüyorlar başka alanlarda da yatırımlar var. Mesela; ABD’den, Kore’den değişik sektörlerde yatırım yapmayı düşünenler var.
Enerji sektöründe bir yatırım var. 1 milyar doların üzerinde bu yatırım. Adamlar son hesaplarını yapıyorlar. Paslanmaz çelikle alakalı 300 milyon doları aşkın bir yatırımı başlatacak bir firma var. Yine 1 milimlik 1,5 milimlik ince saçlarla ilgili bir teknolojik yatırımı planlayan, 500 milyon doların üzerinde bir yatırımla yeni bir teknolojiyi getirmeye çalışan bir firma var. Sadece 2 gün içinde konuştuğumuz firmalar bunlar. Bunun gibi 2011 yılında çok sayıda yerli ve yabancı yatırımcının yatırımlarını hızlandıracağını düşünüyorum.”
Belediyelere “ithal iş makinesi” sitemi
Bakan Ergün, bir gazetecinin, kamuda yerli malının kullanımının teşviki kapsamında belediyelere özel bir uyarısının olup olmayacağını ilişkin sorusuna da, Belediyelerin de nihayetinde kamu kurumu olduklarını, kamu kaynağı kullandıklarını, aynı zamanda da tüketici olduklarını söyledi.
Belediyelerin tükettikleri ürünlerin, yatırım yaparken kullandıkları ürünlerin Türkiye’de üretilen ürünler olmasına dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayan Ergün, ”Bu dikkatsizlikleri zaman zaman biz de görüyoruz. Mesela bir belediyenin sınırları içinde dünyanın 50 ülkesine ihraç edilen iş makinesi üretimi yapılıyor ama daha o belediye kendi sınırları içinde üretilen ve dünyanın 50 ülkesine ihraç edilen bu iş makinelerinden 1 tane almamış, ithal iş makineleri alıyor… Otobüs fabrikası var belediye sınırları içinde ve dünyanın birçok ülkesine otobüs ihraç ediyor, yine o belediye de bir tane otobüs alıp da servise koymuş değil. Böyle şey olur mu?”
Bunların herkes tarafından eleştirilmesi gerektiğini belirten Ergün, gazetecilere de ”Türkiye’de eleştirilecek o kadar şey var ki bazen siz onları görmüyorsunuz başka lüzumsuz işleri görüyorsunuz. Bunları çıkartın meydana hep beraber eleştirelim ve desinler ki (yanlış yaptık düzeltelim)” diye konuştu.
Referandum-seçim bağlantısı
Bakan Ergün, bir gazetecinin ”Daha önce (referandum sonuçlarını seçim sonuçlarıyla bağdaştırmayacağınızı) söylemiştiniz ama bugün görüyoruz ki bunu bir siyasi sonuç olarak görmüşsünüz” şeklindeki yorumuna cevaben de, sözlerinin arkasında olduğunu, referandum sonuçlarını siyasi açıdan yüzde 58’lik oy oranı olarak yorumlamadıklarını, ”başka siyasi partilerin Türkiye’deki değişime destek veren seçmenleri bulunduğu, ülkenin reformlara, yeniliklere destek veren bir zeminde ilerlediği” şeklinde değerlendirdiklerini vurguladı.
Teknogirişimcilere silikon vadisi yolu göründü
Ergün, bir başka soru üzerine, KOSGEB desteklerinden yararlanma sonuçlarını içeren bir çalışma yaptıklarını ve şu anda bununla ilgili raporun yazılmakta olduğunu söyledi.
Tekno Girişim Sermayesi kullanan girişimcilerin ürünlerini nasıl ticarileştirdiklerine ilişkin bir soruyu da Ergün, ”Bu 180 teknogirişimciyi Çırağan Otelinde Türkiye’nin ilk 500’ündeki bazı firmalarla buluşturduk. Onların projelerini bunlara tanıttık. Bir kısmı kontak kurdular, şimdi birlikte iş yapanlar var ama onun dışında değişik atmosferlerde başka firmalarda da bir araya gelenler var” dedi.
Teknogirişimcilerden bazılarını uluslararası piyasalara açmak için Silikon Vadisi’ne göndermeyi planladıklarını da bildiren Ergün, bu teknogirişimcilerin 3 ay boyunca vadide kalacaklarını hem projelerini, yazılımlarını geliştireceklerini hem de projelerini Silikon Vadisi’ndeki panellerde, birtakım platformlarda dünya piyasalarındaki büyük firmalara tanıtacaklarını söyledi.
Dış polikita yükü
Sanayi ve Ticaret Bakanı, Ergenekon davası, terör olayları ve Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinin ekonomiye yansımalarına dikkat çekilerek, 2011’de ülkede siyasi ve ekonomik istikrara yansıyacak gelişmeler olup olmadığının sorulması üzerine de şunları söyledi:
”2011 yılında Türkiye’de siyasi istikrarı ve ekonomik istikrarı tehdit edecek bir siyasi ve ekonomik gelişme bugün itibariyle görünmüyor. Yaşanan terör olayları hepimizin canını sıkıyor ama bunların en önemli etkisi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki yatırımların önüne geçiyor olmasıdır. Türkiye terör meselesini bertaraf ettiğinde Güney Doğu ve Doğu Anadolu büyük bir sıçrama yapacak potansiyele sahiptir. Bu potansiyeli harekete geçirmemizde en büyük zorluk terör olaylarının ortaya çıkardığı zorluktur.
2011 yılında inanıyorum ki Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukuk devleti, özgürlükler alanında atmış olacağı adımlar, Türkiye’de her türlü konunun rahatça konuşulabileceği demokratik bir zeminin bulunması, bu meseleleri bertaraf etmemizi kolaylaştıracak.
Dış politika konusunda ise Türkiye hem AB sürecini devam ettiriyor hem de komşularıyla ilişkilerini düzelten dış politikasını sürdürüyor. İsrail ile olan ilişkilerdeki birtakım sorunların Türkiye’nin diğer dış politika konularına veya ekonomik ilişkilerine olumsuz etki yapacağını düşünmüyorum. O konu Türkiye’nin çok haklı olduğu bir konu ve haklılığını da dünyanın her yerinde rahatlıkla anlatabildiği bir konudur. Kıbrıs konusu da böyleydi. Çok uzun yıllar Kıbrıs konusu her yerde Türkiye’nin karşısına çıkan bir yük olarak üzerimizde taşımak zorunda olduğumuz bir konuydu ama 2004 yılındaki referandumdan bu yana Türkiye Kıbrıs konusunda çok haklı bir pozisyona geçmiştir. Hem Avrupa’da hem dünyanın başka yerlerinde Kıbrıs konusu gündeme geldiğinde Türkiye ne kadar haklı olduğunu ortaya koyabilmektedir. Onlar artık üzerimizdeki dış politika yükü olarak veya karşımıza ekonomik bir engel olarak çıkma özelliğini büyük ölçüde kaybetmiş olan konulardan. Hem içerdeki hem dışardaki siyasi gelişmelerin, Türkiye ekonomisinde olumsuz etkiler meydana getirecek bir nitelik taşımadığını söyleyebilirim.”
Sanayi Bakanlığı’na 10 elektrikli araç alınacak
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’de üretilen ürünlerin kullanılmasını teşvik etmek amacıyla Kamu İhale Kanunu’nda, ilgili kurumlarla üzerinde mutabakat sağladıkları bir değişiklik taslağı hazırladıklarını belirterek, taslakta ”yerli istekli” tanımını ”yerli ürün”e dönüştürdüklerini bildirdi.
Kamuya taşıt alımında elektrikli otoların tercih edilmesiyle ilgili bir kararın bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Bakan Ergün, elektrikli binek otomobil üretiminde Renault Fluence, ticari araçlarda ise Doblo’nun üretime başlayacağını hatırlatarak, kamunun kullandığı araçlarda elektrikli araçların kullanılması konusunda bakanlık olarak bir başlangıç yapacaklarını bildirdi. 2011 yılı içerisinde merkez ve il müdürlüklerinde kullanılmak üzere 100’e yakın araç satın alacaklarını belirten Ergün, bunlardan yaklaşık 10 tanesinin elektrikli araçlardan oluşacağını ve böylece kamuda elektrikli araç kullanımını başlatmış olacaklarını söyledi.
Kamu İhale Yasası değişiyor
Kamu alımlarında Türkiye’de üretilen ürünlere öncelik verilmesinin önemine değinen Bakan Ergün, buna ilişkin iki başbakanlık genelgesi bulunduğunu hatırlattı. Kendilerinin de müsteşarlık bünyesinde, içerisinde diğer bakanlıkların yetkililerinin de bulunduğu bir birim oluşturduklarını ve kamu alımlarında Türkiye’de üretilen ürünlerin tercih edilmesini takip ettiklerini belirten Ergün, 2011’de bu takibi daha da sıkılaştıracaklarını bildirdi. Kamu İhale Kanunu’nda yerli üreticiye yüzde 15 fiyat avantajı sağlanmış olmasının yerli istekliliğini artırmaya yetmediğine işaret eden Ergün, hazırlanan şartnameler nedeniyle kamu işi yapan yerli isteklilerin bile ithal ürün kullanmaya adeta yönlendirildiğini anlattı. Neredeyse adrese teslim şartnameler hazırlandığını ifade eden Ergün, bu durumu eleştirdi.
Kamu alımlarında Türkiye’de üretilen ürünlerin tercih edilmesini sağlamak amacıyla Kamu İhale Kanunu’yla ilgili bir değişiklik taslağı hazırladıklarını belirten Ergün, değişikliğe ilişkin şu bilgileri verdi:
”Bu konuda değişiklik teklifimizi de hazırladık. Onu da İnşallah gerçekleştirirsek ‘yerli istekliyi’, ‘yerli ürün’ şekline dönüştürüyoruz. Çünkü yerli istekli dediğimiz zaman, ismi Ayşe, Fatma, Ali, Veli olursa yerli istekli oluyor. İyi de bizim amacımız Türkiye’de üretilen ürünlerin kullanılmasını teşvik etmek. İşi Ali’nin, Veli’nin yapmasını teşvik etmek değil. Hizmet sektöründe de bu olabilir. Ama mal alımında yerli ürün şeklinde, Türkiye’de üretilen ürün şeklinde ortaya çıkması lazım. Şimdi Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikle ilgili Kamu İhale Kurumu’yla da diğer kurumlarla da mutabık kaldık. Yapılacak değişiklikle kamunun alımlarında Türkiye’de üretilen ürünlerin alınması önemli. Burada Türkiye’de üretilmiş ürün olması önemli. Kim olduğu önemli değil. Yabancı sermaye, yerli sermaye diye bir ayrım yapmıyoruz. Türkiye’de üretilen, katma değeri burada ortaya çıkan ürünlerin kullanımından bahsediyoruz.”
Bilişim Vadisi Muallimköy’de kuruluyor
Bakan Ergün, Bilişim Vadisi’nin nereye kurulacağına ilişkin kamuoyunda tartışmalar bulunduğunun hatırlatılması üzerine, Bilişim Vadisinin başlangıç noktasının Marmara Bölgesi olması gerektiğini söyledi. Bilişim Vadisi konusunda atılacak ikinci adımın İç Anadolu Bölgesi, üçüncü adımın da Ege bölgesinde olması gerektiğini belirten Ergün, bunların birbirini takip eden adımlar olacağını söyledi.
Marmara Bölgesinin, İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bursa olarak bir bütün halinde bakıldığında, bilişim sektörünün en yoğun kullanıldığı bölge olduğunu anlatan Ergün, Bilişim Vadisi’nin Muallimköy’de, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ne tahsis edilmiş olan 4 bin dönümlük bir alanda kurulacağını ve bu alanın yüksek teknoloji için tahsis edildiğini bildirdi.
Belirlenen yerin, denize kıyısı olan, tren hatlarının geçtiği, yakınında iki havaalanı bulunan stratejik bir yer olduğunu vurgulayan Bakan Ergün, İç Anadolu Bölgesi’nde kurulacak bilişim vadisinin merkezinin Ankara, Ege Bölgesi’ninkinin de büyük ihtimalle İzmir civarında olacağını bildirdi.
Bir gazetecinin, kendisinin Kocaelili olmasının yer belirlenmesinde rol oynayıp oynamadığını sorması üzerine Ergün, bunların ”spekülasyon” olduğunu söyledi.
Bakan Ergün, Muallimköy’de kurulacak Bilişim Vadisi’nin altyapısını 2011’de tamamlayacaklarını belirterek, ”Zaten kuruluş çalışmaları, protokolleri yapıldı. Şimdi teknik planlarını arkadaşlar hazırlıyorlar. 2011 yılında altyapısını hazırlayıp bilişim firmalarından bir kısmının orada başlamasını temin ederiz. Zaten öbürleriyle ilgili Ankara ve İzmir’le ilgili olarak da diğer teknik çalışmaları da bu arada sürdüreceğiz” diye konuştu.
?Biz karanlığa sövmeyi değil, mum yakmayı tercih ettik”
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2010 yılı içerisinde herhangi bir sektör için endişeye kapılıp kapılmadığının sorulması üzerine de, böyle bir endişeye kapıldığı bir alan ve sektör olmadığını söyledi. Sektörlerin sorunlarını bildiklerini ve bu sorunların kendisini büyük bir endişeye sevk edecek sorunlar olmadığını ifade eden Ergün, bu sorunların bir kısmının doğal süreç içerisinde yaşanan ve çözümleri olan sorunlardan oluştuğunu anlattı.
Sektörlerin zaten bir değişim ve dönüşümden geçtiğini de gördüğünü belirten Ergün, kendisinin genel olarak iyimser bir yaklaşıma sahip olduğunu, çünkü ekonomide kötümserliğin kimseye fayda sağlamayacağını söyledi. İyimserliğin ise kişiyi gerçekçilikten koparmaması gerektiğine vurgu yapan Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Ama bazı şeyler, bazı olumsuzluklar var diye o olumsuzlukları ilerdeki ışığın üstünü örtmek için kullanamayız. Işıktır bize yol gösterecek olan. Hep ışığı aramamız lazım bizim. Yani bir flu ortam varsa, karanlık ortam varsa oradan çıkış yolu arayan bir performans içinde olmamız lazım hep beraber. Ve ışığı aramamız lazım. Çoğu kişiler ışığı aramak yerine karanlığa sövmeyi tercih ettiler. Bunu gördük. Biz karanlığa sövmeyi değil, bir mum, ışık aradık. Bulamazsak kendimiz bir mum yaktık. Hadi bunun peşinden gidelim dedik. Yolumuzu aradık yani. Yoksa ekonomide karamsarlık pompalayanların sözlerine biz baksaydık, sanayici baksaydı, tüccar baksaydı, KOBİ’ler baksaydı bugün hiçbir mesafe almamız mümkün olmazdı. Şöyle diyelim; ekonomide gerçekçi iyimser olmanın faydası var. Hep öyle olmaya çalıştık.”
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.