Dr. RÜŞTÜ BOZKURT >> Kâr marjlarının giderek daraldığı bir ticaret ortamında, üretimde her aşamayı ciddi biçimde düşünmek zorundayız? Chicago Üniversitesi’nden Prof. Mihaly Csikszentmihalyi’ye göre çağımızda yaratıcı yeniliklere dayalı rekabette varlığımızı sürdürmenin üç koşulu var: İlki, ustalıkla yönetilen disiplin. İkincisi, yaratıcılığa imkan veren çevre. Üçüncüsü de, yaratıcı etkinliklerden sağlanacak manevi tatmin?
Ne yapmamız gerektiği son derece yalın?
Bir iş yaparken mümkün olduğunca az insan ve sermaye kaynağı bağlayarak, alınabilecek en üst düzeyde, çıktı elde edeceğiz.
Ülkeler yatırımlarını yaparken 10 yıl öncesinin mantığıyla düşünmüyor. Bilgi Toplumu’nun rekabet algılamasına odaklanarak kararlar üretiliyor.
İyi yönetilen ülkelerde, yöneticinin önüne iyi bir proje gelirse, bütün altyapıları mükemmel düzeyde olan arazi tahsisi yapıyorlar. Organize Sanayi Bölgeleri “ucuz yerleşim yerinin” temel araçlarından biri olarak kullanılıyor.
Yetmiyor; OSB’lerde daha makul maliyette enerji sağlanabiliyor.
Orada durulmuyor; bürokrasi ile ilişkiler OSB aracı sayesinde tek noktaya indiriliyor; izinler şeffaflaştırılıyor ve izinlerin takibini, OSB yönetimleri üstleniyor. Destekleme mekanizmaları OSB’ler için işletiliyor.
Daha da ileri gidiliyor? OSB’lerde yapılacak yatırımlarla ilgili “hukuk sistemi” sürekli yenilerek “eşdeğerlilik” sağlanıyor.
OSB’lere yatırım yapacak olanlara, siyasi değişimler karşısında güvence veren “devlet politikaları” ile “güven” sağlanıyor.
Bu listeyi istediniz kadar uzatabilirsiniz.
Yığılmayı önleme
OSB’lerin “sinerjik kümelenme” ile maliyet avantajı yaratması, daha arazi seçiminde ele alınıyor; parseller ve tahsisler buna göre yapılıyor.
Karma OSB’lerden “İhtisas OSB’lerine” kayışın hızlanacağı açık bir gerçek.
Geçmişte bazı bölgelerde “yığılma” yaşadık; onların rekabet gücü yaratma yerine, tam tersi işlevler yerine getirdiğine de tanığız.
Fiziki koşullar, ürün ve üretim yöntemleri, finansman sistemleri, bilim-teknolojik destekler, hukuk sistemi, siyasal sistemin irade beyanı, sınıfsal sorunlar gibi bir dizi etken bir bütün içinde analiz edilerek OSB’ler geliştiriliyor.
Peki biz bu konuları neden tartışmıyoruz? OSB’lerin derinliklerindeki sorunlara neden inmiyoruz?
Örneğin kadın nüfus iş yaşamına girmeden ülkelerin kalkınmasının imkânsızlığını bilmeyen var mı? Bu bir gerçekse, “kreşler” ve “yaşlı bakımı” gibi altyapılar üretimde verimliliğin temel kaynağı? OSB’lerin enerji güvenliği kadar kreş ve yaşlı bakım merkezleri ile olan ilişkilerini anlattığınız zaman insanları uykusu geliyor, gözleri kayıyor.
Kent içi toplu taşım sistemlerinin OSB’lerden başlaması maliyet kadar iş verimini de etkiliyor? Otobüslerle işgücünün taşınması dönemi kapanıyor. Kent verimi ile ülke rekabet gücü arasındaki bağın önemini kavrayanlar bir adım öne geçiyor?
Bilgi toplumunda, “piyasanın görünmez eli ile yönetişimin görünen disiplinini” birleştirmeyen projeler beklenen sonucu üretmiyor? Hele OSB’ler gibi ciddi projeler hiç üremiyor.
Anlamaya çalışalım
Söylediklerimize, yazdıklarımıza katılmayabilirsiniz. Ama “anlamaya” çalışın.
Türkiye bugün OSB’lerin yer seçimini, yapısını, işlevini, yaratmak istediği sonucu tartışmayacaksa, neyi tartışacak?
Türkiye OSB’ler için ciddi bir ortak değer üretmeyi sorgulamayacaksa neyi sorgulayacak?
Siyasi partilerimiz OSB’lerle ilgili “irade beyanı” etmeyecekse, kalkınmanın “siyasi iradesi” nasıl netleşecek?
Sığ ve hoşa giden anlatımlardan uzaklaşarak, gerçekten gelecek inşa edecek konular üzerinde eğilmek gerekiyor; OSB’leri tartışma da bu gerek şartın ilk adımlarından biri? Bu bir tarihi sınavdır?
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Sayın Bozkurt
Osb lerde nekadar parsel var ve bunların nekadarı dolu bence öncelikle bir anketle bunlar araştırılmalı.
Şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşabiliriz.