DİDEM ŞANVER >> 21. yüzyılın endüstri alanında getirdiği en büyük yeniliklerden biri nanoteknoloji. Fizikten genetiğe, elektronikten tekstil, gıda ve kimyaya kadar her alanda söz sahibi bir teknoloji. Henüz ülkemizde ilgili kesim dışında fazla bilinmeyen nanoteknoloji alanında başı çeken ülke ise ABD. Nanoteknolojiye ciddi yatırım yapan ABD?de 2015?lere kadar nanoteknoloji ürünlerinin satışının 3 trilyon dolara erişmesi bekleniyor.
Türkiye de hem bilim çevresi hem sanayi kuruluşları yakından ilgili bu yeni gelişen teknolojiyle. 2005’te Devlet Planlama Teşkilatı desteğiyle Bilkent Üniversitesi’nde kurulan ve nanoteknoloji araştırmaları konusunda ciddi bir merkez haline gelen Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi – UNAM’ı, 2010’da Sabancı Üniversitesi’nde açılışı gerçekleşen Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi SU-NUM takip ediyor. Ülkemiz bu merkezler sayesinde nanoteknoloji alanında diğer ülkelerle yarışabilir hale gelecek.
Ülkemizde nanoteknoloji alanında çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı bile. Bilkent Üniversitesi’nde tıp, eczacılık, DNA analizi gibi pek çok stratejik araştırmada kullanılan biyosensör cihazı, tamamen yerli kaynaklarla geliştirilip dünya standartlarında ticari ürüne dönüştürüldü. Pamukkale Üniversitesi’nde nanoteknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirildi. Yine Süleyman Demirel Üniversitesi’nde, ahşap yüzeylerin güneş ışınlarına karşı korunmasını sağlamak amacıyla tamamen bitkisel olarak elde edilen koruyucu sıvı maddenin üretimine başlandığı bildirildi. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Hemen her türlü alanda nanoteknoloji kullanılarak ürün özelliklerini iyileştirmek artık elimizde ve gün geçtikçe dünyanın çeşitli yerlerinden nanoteknolojiyle geliştirilen ürünlerin haberini almamız sıklaşacak gibi görünüyor.
Hemen her sektörde söz sahibi olan nanoteknolojinin gıdada da uygulama alanları artarak tabiri caizse gıdanın eski çağı kapanıp yeni çağı başlıyor. Merdiven altı üretimlerin önüne geçmeye çalıştığımız ülkemizde nanoteknolojiyi kullanarak ?akıllı gıda? kavramını yerleştirmek kolay gözükmese de erken girişimler sayesinde bu durum hayal de değil.
Günümüz gıda teknolojisi daha ucuza daha dayanıklı, üretim sırasında lezzet, tekstür gibi özellikleri mümkün olduğunca korunabilen gıdalar üretmenin yolunu arıyor. Bu nedenle de büyük firmalar türlü güvenlik sistemleri, (HACCP, ISO) eğitimler, sertifikalar, ambalajlamada üstünlük gibi yarışlar içerisinde. Dünyada, gıda güvenliği ve ambalajlamada en son yeniliklerden olan nanoteknolojiyi kullananlar ise bu yarışta başı çekecek gibi görünüyor. Öyle ki bu yeni teknik ile tarladaki hasattan, ambalajlı hale gelene kadar ürünün bozulma riski minimum düzeye indirilerek raf ömründe artış sağlanıyor.
Peki ülkemiz nanotekoloji araştırmalarına geç kalmadan bu teknolojiyi zamanında takip ederse ne getirisi olacak? Şöyle ki Sanayi Devrimi yıllarında, sanayileşme sürecini erken tamamlayan ülkeler nasıl en güçlü konumlara geldilerse teknoloji alanında 21. yüzyılın devrimi olan nanoteknolojide de ülkeler, ne kadar erken donanım sahibi olursa güçlerine o kadar güç katacağı aşikar. Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. Mehmet Bayındır, İsrail’in bu konunun önemini çoğu ülkeden önce fark ederek, nanoteknoloji alanında yapılan araştırmalar sonucu kurulan 45 nanoteknoloji şirketi sayesinde ülke ekonomisine katma değeri yüksek ürünlerle katkı sağlamaya başladığını belirtiyor. Bayındır, ayrıca ülkemizin bu konuda bilinçlenmesi sonucunda üniversitelerde yüksek lisans ve doktora tezlerinden yüksek teknoloji şirketlerinin kurulması ve üniversite-sanayi etkileşmesi neticesinde KOBİ’lerimizin katma değeri yüksek ürünlerle uluslararası rekabet gücünün artırılmasının önemini vurguluyor.
Teknoloji transfer eden bir ülkeden teknoloji üreten ülke konumuna geçmemiz için altın fırsat niteliğinde olan nanoteknolojiyi zamanında ve en doğru şekilde değerlendirirsek ekonominin birçok alanında dışa bağımlı olmaktan ülkemizi kurtarmakla kalmayıp, kurulacak nanoteknoloji araştırma merkezleri ve şirketler sayesinde çok sayıda bilim insanına da istihdam yaratılmış olacak. Ülkemizde henüz bireysel aşamada kalan nanoteknolojik çalışmaların zamanla ivme kazanması ise bu çalışma merkezlerinin ve nanoteknolojiye olan yatırımın artırılması ile mümkün.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
hep düşünürdüm zaman gittikçe çok değişiyo genetiği değiştirilmiş ürünler sunuyolar piysaya bizden sonraki nesiller doğal tatları bilemiyeceklermi doğal meyve sebze yiyemiyeceklermi diye nanoteknoloji sayesinde yeniden bu tatları tatabileceğiz demekki birde sizler gibi araştırmacı insanlar sayesinde bizleri nanoteknoloji sayesinde bilgilendirdiğin için çok çok teşekkür ederim didem ciğim