Reel sektöre, “Elini taşın altına koyacaksın” mesajı veren Basel II anlaşılmadan ve Türkiye’de uygulanamadan Basel III gündeme geldi. Basel III kriterleri neleri içeriyor? Sorunları çözebilecek mi? Merak edilen sorulara; Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin yayınladığı ATAUM e-Bülten’in Eylül 2010 sayısında yer alan Esra Akgemci’nin “Avrupa Bankalarına Basel III Kriterleri Geliyor” başlıklı yazısı açıklık getiriyor. Basel III konusunda Türk kamuoyunu aydınlatıcı bilgiler içeren yazıyı, KOBİ sahip ve yöneticilerinin ilgisine sunuyoruz:
Basel III kriteleri geliyor
Avrupa’da bankacılık sistemini daha güvenli duruma getirmek ve bir başka krizin önlenmesini sağlamak için bankaların finansal yapısıyla ilgili düzenlemeler sürüyor. Banklaara doğrudan vergi uygulaması getirilmesi öynünde atılan adımlardan ve uygulanan stres testlerinin ardından şimdi de sıra daha önce hayal kırıklığıyla sonuçlanan Basel kriterlerine geldi. İsviçre’nin Basel kentinde 12 Eylül 2010 tarihinde biraraya gelen bankacılık kurmayları, “Basel III” olarak adlandırılan yeni sermaye kuralları üzerinde alaşma sağladı. Buna göre, bankaların rezevrlerinde tutmaları gereken sermayenin riskli varlıklara oranı yüzde 2’den 7’ye çıkarılacak.
Basel II’den Basel III’e
Basel Bankacılık Denetim Komitesi (The Basel Committee on Banking Suvervision), G7 ülkelerine Belçike, Hollanda, İsveç ve İsviçre’nin de katılmasıyla oluşan ve G 10 olarak anılan ülkelerin merkez bankası yöneticileri tarafından 1974’te kuruldu. 1988’de Basel’de toplanan Komitenin bankalar için öngördüğü ve Basel I olarak bilinen sermaye kuralları güncellenerek 2004’te yerini Basel II kurallarına bıraktı.Basel II’nin amacı, finansal ve operasyonel risklere karşı bankaların rezervelerinde bulundurmaları gereken sermaye miktarıyla ilgili uluslararası bir sandart getirmek, böylelikle banka iflaslarına yol açan uluslararası krizleri engelemekti. Ancak risklerin hesaplanması konusundaki eksiklikler Basel II’nin hayal kırıklığıyla sonuçlanmasına yol açtı ve küresel krizden bu yana konu üzerinde yeniden çalışılmaya başlandı. Avrupa Komisyonu, 2006’da kabul edilen ve Basel III kriterleri olarak bilinen Sermaye Yükümlülükleri Yönergesi’ni (The Capital Requirements Directive) dört kez gözden geçirdi. AB Maliye Bakanlarının bu metni Ekim 2010 içerisinde görüşerek kabul etmeleri bekleniyor. Peki, Basel II’nin eksikliklerinden ve küresel krizden ders alınarak oluşturulan yeni Basel kuralları neyi içeriyor?
Basel III sorunları nasıl çözecek?
Yeni sermaye kurallarına göre, bankaların, rezervlerinde tutması istenen sermayenin risk taşıyan varlıklara oranı yüzde 7 olacak. Yani bankalar her 100 dolarlık riskli yatırım ve kredileri için 7 dolar ayıracak. Bu oran yüzde 4,5’in altına düşerse ülkenin bankacılık kuruluşları devreye girecek. Mevcut durumda Seviye 1 (Tier 1) adı verilen bu miktar, yüzde 2 oranındaydı. Yeni düzenlemeye göre bankaların bu miktara ek olarak yüzde 2.5 seviyesinde “sermaye koruma tamponu” bulundurmaları da gerekecek. Bu da demek oluyor ki bankalar “kötü günler” için de ayrıca sermaye ayırmak zorunda kalacaklar.
Bu durumda yeni oranlar, bankacılık sektörü için daha az gelir getiren ve bankaların risk alma iştahını azaltan bir dönemin başlangıcı azaltan bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. Anlaşmaya göre, bankaların sermaye oranlarını artırmak için 1 Ocak 2013’ten itibaren altı yıl süreleri var. Bu altı yıl içerisinde Basel Bankacılık Denetim Komitesi Başkanı ve Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Nout Wellink’in de belirttiği gibi, bankaların yüz milyarlarca Euro kaynak bulması gerekiyor. Öyle ki, Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank’ın bile yüzde 7 oranının karşılayabilmek için 1005 milyar Euro’luk bir ihraç gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Likidite oranları henüz belirsiz
G 20 liderlerinin finansal istikrar için önerdiği tavsuyaların bile ötesine giden yeni kurallar, Basel II’nin göz önünde bulundurmadığı ve küresel ekonomik krizin oluşturduğu en büyük risk olan likidite riskine karşı da bankaların sermaye ayırması gerektiğini vurguluyor. Ancak likidite riski için ayrılacak kaynakların nasıl hesaplanacağı henüz belirlenmedi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichen, yeni kurallarla küresel sermaye standartlarının kökten değişeceğini, kuralların uzun dönem finansal istikrar ve büyümeye katkı sağlayarak belirsizliği ortadan kaldıracağını söyledi. Yeni düzenlemeler üzerinde çalışmaya devam edeceklerini söyleyen Trichet, “likidite oranları konusu üzerinde çalışmamız gerekiyor” dedi.
Piyasalar rahatladı ama…
Basel III kriterleri üzerinde mutabakata varılması piyasalarda şimdilik olumlu bir hava yarattı ve Avrupa banka hisseleri endeksi yükselmeye başladı. Ancak uzun dönemde yeni kuralların kâr oranlarını etkileyebileceğine ve ekonomik büyümeyi tetikleyen borç verme oranlarını düşüreceğine dair kaygılar da var. Nitekim Avrupa Bankacılık Federasyonu (European Banking Federation) Genel Sekreteri Guido Ravoet, bu hedefi yakalamaya çalışan bankaların kredi alma maliyetlerinin Avrupa ekonomisine de bir maliyet yükü getireceği görüşünde. Bunun yanı sıra, bazı uzmanlar yeni kurallar uygulamaya geçene kadarki süreçte yaşanacak olası krizler karşısında endişeli. Ayrıca bu kadar uzun bir dönemde politik nedenlerle bu kararların birçok kere değişebileceği vurgulanıyor. Basel II’nin hiçbir zaman tam anlamıyla uygulanmadığını hatırlatan uzmanlar, Basel III’te neyin farklı olacağını görmek için henüz erken olduğu görüşünde. Bir başka endişe konusu ise, Basel III’ün hala ciddi eksiklikler içerdiği yönünde. Örneğin bankaların risk ölçme yöntemleri arasında seçim yapabilmeleri, risklerini düşük gösterme şansına sahip olmalarını sağlıyor ve Basel III bu konuda bir değişiklik getirmiyor. Basel kurallarının Güney Kore’nin başkenti Seul’da 11-12 Kasım’da yapılacak G-20 zirvesinde de onaylanması bekleniyor.
sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.